Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) araştırmacıları, “Ölümcül algoritmalar: Gazze savaşında yapay zekanın yıkıcı rolü” başlıklı bir rapor hazırladı. Raporda, İsrail’in yapay zeka tabanlı saldırı sistemleri ile uluslararası savaş hukukunu nasıl ihlal ettiği gözler önüne serildi.
Modern savaşın çehresi hızla değişiyor. Yapay zekâ (YZ), artık bilim kurgu filmlerinin konusu olmaktan çıkıp, savaş alanlarında giderek daha belirleyici bir rol oynuyor.
İsrail, yapay zeka (YZ) teknolojilerini Gazze’de gerçekleştirdiği katliamlarda yoğun şekilde kullanıyor.
Akıllı mühimmat yerine “Aptal bombalar” kullanılıyor
İsrail, YZ destekli sistemlerin büyük çoğunluğunu Filistin’e yönelik saldırılarında geniş çapta kullanıyor ve bu süreçlerde insan müdahalesini en aza indiriyor.
Habsora ve Lavender gibi yapay zeka tabanlı saldırı sistemleri, Gazze’deki 2 milyondan fazla kişinin bilgilerini, sosyal medya, WhatsApp paylaşımları ve istihbarat raporları aracılığıyla depoluyor.
Ayrıca, sivil hassasiyeti için akıllı mühimmat kullanılması gerekirken, “aptal bombalar” kullanılıyor. Bu durum, pahalı akıllı mühimmatlardan tasarruf sağlarken, hedef belirlenen kişilerin etrafındaki sivillerin de hayatını kaybetmesine neden oluyor.
İnsan hakları ihlallerini daha da derinleştiriyor
Özellikle Lavender gibi sistemler, sivillerin yaşadığı bölgeleri göz ardı ederek hedef tespiti yapıyor. YZ tarafından otomatik olarak işaretlenen hedefler, uluslararası hukuk ilkelerini yok sayarak vuruluyor ve bu durum sivillerin yüksek oranda zarar görmesine yol açıyor.
Katil İsrail, sivil kayıpları “yan hasar” olarak kabul ediyor ve bir saldırıda 20, hatta 100 civarında sivilin ölebileceği raporlarına rağmen saldırılar gerçekleştirmeye devam ediyor.
Sonuç olarak, İsrail’in YZ teknolojilerini kullanarak gerçekleştirdiği saldırılar uluslararası hukuk açısından büyük sorunlara yol açıyor.
Sivil kayıpların bilerek ve kasten kabul edildiği saldırılar dikkat çekiyor
YZ sistemlerinin sivil alanlardaki hedef tespiti sırasında yaptıkları hatalar sivillerin yanlış hedef alınmasına ve ciddi insan hakları ihlallerine yol açma potansiyeli taşıyor. Soykırımcı İsrail’in salsirilarinda ise bu riskin ötesinde sivil kayıpların bilerek ve kasten kabul edildiği saldırılar dikkat çekiyor.
İsrail’in saldırılarında bu teknolojilerin yoğun kullanımı sivil kayıpların artmasına neden oluyor ve uluslararası insancıl hukuk çerçevesinde yoğun eleştirilere yol açıyor. Sivil kayıpların “yan hasar” olarak değerlendirilmesi ise bu ihlallerin ciddiyetini artırıyor.
İsrail’in sivillere yönelik saldırıları savaş hukukunun ihlali
Birleşmiş Milletler (BM) ve insan hakları örgütleri, İsrail’in sivillere yönelik saldırılarının savaş hukukunu sistematik olarak ihlal ettiğini raporluyor. Bu saldırılar, uluslararası savaş hukuku çerçevesinde korunan sivil nüfusun doğrudan hedef alındığını ve bu durumun savaş suçları kapsamında değerlendirilebileceğini ortaya koyuyor.