Salı, Kasım 26


ABD’de yeni yılın ilk ayından itibaren Başkanlık koltuğuna Donald Trump oturacak. Seçim döneminde kendisinden en sık duyduğumuz cümlelerden biri de ‘savaşları tek bir günde bitireceği’ iddiasıydı.


Rusya-Ukrayna Savaşı’nda geçtiğimiz günlerde yaşananlar savaşı bitirmeye mi yoksa içinden daha da çıkılmaz bir hale getirmeye mi vesile olacak şimdilik bilmiyoruz. Ancak alınan kararlar ve atılan adımlar yakından takip edilmeyi fazlasıyla hak ediyor.


Önce kısa bir hatırlatma yapalım. Ukrayna’nın elinde ABD ve İngiltere’den aldığı uzun menzilli ve çok etkili füzeler vardı. Ancak iki ülke de bu füzelerin Rusya sınırları içinde doğru kullanımına onay vermemişti. Önce ABD Başkanı Joe Biden, sonra İngiltere Kursk bölgesi için Ukrayna’ya izin verdiklerini duyurdu.


Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, uzun menzilli Batılı füzelerin kendi ülkesini vurması durumunda çok ciddi cevap vereceğini zaten defalarca söylemişti. ABD ve İngiltere’nin son hamlesine yeni bir kararnameyle cevap verdi. Buna göre Rusya, kendisine yönelik balistik füze saldırılarına nükleerle karşılık verecekti. Ayrıca, Rusya topraklarını vurması için Ukrayna’ya yardım eden ülkeler de Rus füzelerinin doğal hedefi olacaktı.


Gördüğünüz üzere tablo bir hayli ilginç… Görevden ayrılmasına sayılı günler kalan Biden’ın neden bu izni şimdi verdiği sorusu önemli. Putin’in kararnamesi de sebepleri ve muhtemel sonuçları itibarıyla kritik. Tüm bunların Rusya-Ukrayna savaşını nereye taşıyacağı ya da bölgedeki tüm ülkeleri nasıl etkileyeceğini Milli İstihbarat Akademisi’nden Mehmet Çağatay Güler ile konuştuk.

[Biden’ın onayının ardından Ukrayna Lideri Zelensky ilgili füzelerin kullanım emrini verdi. Foto: Reuters]

Biden’ın giderayak verdiği izin ne anlama geliyor?


İlk seçenek gerilimin artması için el yükseltmek. ABD’nin ATACMS izni vermesinin krizi derinleştireceği ve Putin’in mutlaka bir yanıt vereceği zaten beklenen bir gelişmeydi. Güler’e göre böyle bir el yükseltme içinden çıkılması çok zor bir denklem yaratıyor.


“Görünen o ki Biden yönetimi Trump’a yönetilmesi güç bir süreç devredecek. Bu stratejinin hedefi Trump yönetiminin savaşı nihayete erdirme ve barışı tesis etme söylemlerini başlamadan bitirmek olabilir. Bu sayede Ukrayna’ya olan desteğin kesilmesi engellenmek isteniyor” diyor.


Trump’ın ‘savaşı bitiririm’ cümlesi aklımızda. İkinci seçeneği bunun üzerine kuruyor Güler. Trump her iki tarafı da bir şekilde masaya oturtacaksa ‘Biden yönetimi Zelensky’yi en güçlü şekilde müzakerelere yollamak istiyor’ tezinden bahsediyor.


Ancak burada kritik bir detay var. ABD, ATACMS füzelerinin sadece Kursk bölgesinde kullanımına izin verdi. Belli ki Washington yönetimi buranın bir şekilde Ukrayna kontrolüne geçmesini istiyor.


“Bu sayede cephe gerisinde destek unsurları da vurulabilecek; ikmal ve lojistik hatları, kritik altyapı tesisleri hedef alınabilecek” bilgisini paylaşıyor Güler. Pazarlık masası kurulmadan Kiev’in Kursk’taki kontrolünün artırmasını önemli bir koz olarak yorumluyor:


“Zira Kursk karşılığında 2022 Şubat sonrasında Rus kontrolüne giren alanlardan biri takas edilebilir. ATACMS kullanım izninin aynı zamanda psikolojik etkisi de söz konusu. Cephedeki Ukrayna askerleri daha güvende hissedecek. Cephe gerisinde kendini güvende hisseden Rus askerlerindeyse endişe artacak. Dahası, Ukrayna askerleri arasındaki moral ve motivasyonu bir nebze yükseltecek ve hala savaşma kapasitesini haiz olduklarını gösterme fırsatı sağlayacak.”

ABD ile eş zamanlı olarak İngiltere'de 'Storm Shadow' füzelerinin kullanımına onay verdi.[ABD ile eş zamanlı olarak İngiltere’de ‘Storm Shadow’ füzelerinin kullanımına onay verdi.]


ABD ve İngiliz füzeleri Rusya’ya diz çöktürür mü?


Kamuoyunda gerek ABD’li ATACMS gerek İngiliz Strom Shadow’lar için sanki bir anda Rusya’yı denklem dışına çıkaracak kadar oyun değiştirici güçlermiş gibi algı yaratıldı. Mehmet Çağatay Güler buna katılmıyor. “Bu füzelerin kullanılmasının Ukrayna sahasında bir kırılma yaratacağını düşünmüyorum” diyor. Nedenini sorduğumuzda şu yanıtı alıyoruz:


“Bunun birden çok sebebi var… Öncelikle ATACMS’ın şu anki kullanımı Kursk ile sınırlı. Olmasa dahi sınırdan 300 kilometre menzille zannedildiği uzun menzilli füzeler değildir. Rus toprakları hedef alınabilir lakin ülkenin derinliklerini vurabilecek kapasiteyi haiz değildir.


Ayrıca, Kiev halihazırda Moskova dahil Rus topraklarını hedef alabiliyor. Dahası, Ukrayna ATACMS füzelerini zaten uluslararası hukukta kendi toprağı olarak tanınan tüm bölgelerde kullanma iznine sahipti. Yani Kırım ve Donbas’ın tamamında bu füzeleri zaten kullanabiliyordu. Sivastopol’de bunu görmüştük.


Ancak yeni denklemde şunu atlamamak gerek… Söz konusu 300 kilometrelik menzil, doğu ve güney cephelerindeki Rus unsurlarını, ikmal ve lojistik hatlarını ve hatta destek unsurlarını hedef haline getiriyor. Ki bu da her şeye rağmen kayda değer bir etki anlamına gelir.”

[Sahayı yakından takip eden isimlere göre Ukrayna’nın personel açısından ciddi sıkıntıları var. Foto: AA]


“Ukrayna’nın daha kritik sorunları var”


Güler, her ne kadar Batılı füzeler ve sistemler ön planda olsa da arka planda Ukrayna’nın çok daha kritik ve acil çözüme ihtiyaç duyan sorunları olduğu görüşünde. Doğu cephesindeki askeri personel eksikliğine dikkat çekiyor örneğin. Bu durumun cephenin idame ve ikamesini son derece zorlaştırdığını anlatıyor.


Ayrıca, seferberliğin de beklendiği gibi ilerlemediğini öğreniyoruz. “Cephedeki askerler son derece yıpranmış durumda. Silah altına alımlar hem yavaş ilerliyor hem de beklenen ilgiyi görmüyor. Dış yardımlarla silah ve mühimmat eksikleri büyük ölçüde tamamlandı. Ateş gücündeki makas belli ölçüde kapandı. Fakat personel sorunu giderek büyüyen bir problem oldu. Sahadaki sıkıntılar balistik füze kullanımının ötesinde” diyerek ilginç bir parantez açıyor.

[ABD ve İngiltere’nin hamlesine Rusya ‘Oreşnik’ isimli balistik füzeyi ateşleyerek cevap verdi.]


“Nükleer savaşın kazananı olmaz”


Son dönemlerde konuyla ilgili haberlerin neredeyse hepsinin başlığını ‘nükleer savaş’ süslüyor. “Gerçekten de bu kadar yakın mıyız?” diye soruyoruz Mehmet Çağatay Güler’e.


Putin’in imzaladığı son kararname nükleer üzerinden konuşuldu ama aslında daha önceki yıllarda benzer bu kararın zaten alındığını hatırlatıyor Güler. Yani Putin yıllar önce de ‘nükleere karşı nükleer’ dengesini bozmuş ve kendilerine balistik füze atılması durumunda da gerekirse nükleer ile cevap vereceklerini söylemiş bir isim.


Kararnamedeki ‘yardım eden ülkeler de meşru hedef olacak’ cümlesine parantez açıyor Güler ve sözlerini şöyle tamamlıyor:


“Rusya, Ukrayna dışındaki saldırgan taraflara karşı da nükleer silah kullanım hakkının saklı olduğunu ifade etti. Buradaki temel yaklaşım stratejik caydırıcılık.


ATAMCS kullanımına Rusya’nın nükleer başlık da taşıyabilen Oreşnik adıyla tanıttığı hipersonik orta menzilli balistik füze ile karşılık vermesi de caydırıcılık kapsamda bir kapasite gösterimi ve mesaj niteliğinde.


Nükleer savaşların kazananı olmaz. Rusya ile herhangi bir nükleer devlet arasında yaşanacak nükleer savaş iki tarafın da yok olmasıyla sonuçlanır.”

Paylaşmak
Exit mobile version