Halk arasında “akciğer çürümesi” olarak bilinen bronşektazi, akciğerlerde kalıcı hasara yol açarak yaşam kalitesini ciddi şekilde düşüren ancak erken teşhisle kontrol altına alınabilen bir hastalık. Ne var ki bu önemli sağlık sorunu, toplumda yeterince tanınmıyor. Yapılan araştırmalar, bronşektazinin KOAH ve astım kadar yaygın olduğunu ortaya koyuyor. Gelişmekte olan ülkelerde görülme oranının binde 1 ila binde 5 arasında olduğu bilinen hastalık, sinsi ilerleyişi nedeniyle ciddi bir risk teşkil ediyor.
Hastalığın erken dönemde genellikle hafif semptomlarla kendini göstermesi ve bu belirtilerin sıklıkla başka hastalıklarla karıştırılması, bronşektaziyi daha tehlikeli hale getiriyor. Peki bronşektazi hangi belirtilerle kendini ele veriyor? Erken teşhis neden kritik önemde? Tedavi süreçlerinde hangi yöntemler öne çıkıyor? Merak edilen sorulara Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı’ndan Uzm. Dr. Caner Çınar’la yanıt aradık.
Erken teşhis koyulursa tedavi süreci erken başlıyor ve enfeksiyon ile iltihaplanma minimum seviyede tutuluyor. Bu durumda akciğerler ve bronşlardaki hasar yavaşlatılıyor ve kontrol altına alınıyor.
Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı’ndan Uzm. Dr. Caner Çınar
Akciğer hasarı sonucunda meydana geliyor
“Bronşektazi başta geçirilmiş akciğer enfeksiyonları olmak üzere herhangi bir sebeple meydana gelen hasar sonucunda akciğerdeki hava yollarının (bronşların) geri dönüşümsüz olarak genişlemesi ile karakterize bir sağlık sorunu” diye sözlerine başlayan Uzm. Dr. Caner Çınar, şöyle devam ediyor:
“Bronşektazi hastalığında akciğer içerisindeki hava akımını sağlayan bronş yapılarında yapısal bir bozukluk söz konusu… Bronş duvarlarında meydana gelen hasara bağlı olarak, bronşlar zamanla genişliyor ve anormal bir yapı kazanıyor. Bu durum, bronşlar tarafından üretilen mukus salgısının daha çok birikmesine yol açıyor. Biriken mukus, akciğerleri enfeksiyonlar açısından daha riskli bir duruma sokuyor. Tekrarlayan enfeksiyon atakları ise daha çok mukus üretimine ve zamanla hava yollarının tıkanmasına sebep oluyor.”
Kanlı balgama dikkat
Bronşektaziden muzdarip her hastada kronik öksürük ve balgam görülüyor. Hastaların genellikle her gün öksürdüklerini ve yoğun balgam attıklarını ifade eden Uzm. Dr. Çınar, “Balgam üzerinde çizgisel tarzda kanama gözlemlenebildiği gibi bazı durumlarda yoğun kanlı balgam da atılabiliyor. Hemoptizi olarak da adlandırılan ağızdan kan gelmesi şikayetine en sık neden olan hastalıklardan birisi de bronşiektazi” diyerek diğer belirtileri şöyle sıralıyor:
“Hışıltılı solunum, halsizlik, solunum güçlüğü gibi semptomlar da bronşiektazi hastalarında aralıklı olarak görülebilen diğer semptomlar. Hastalığın alevlenme dönemlerinde hastaların kliniğine ateş, balgam miktarında artma, balgam koyuluğunda artma ve solunum güçlüğünde artma gibi semptomlar eşlik edebiliyor.”
Erken teşhis akciğerdeki hasarı azaltıyor
Bronşektazi tanısı koyulabilmesi için akciğer grafisi ve toraks BT gibi görüntüleme yöntemlerine başvuruluyor. Kesin ve net bir tanı koyulabilmesi için detaylı ve net sonuç veren bilgisayarlı tomografi yöntemi en doğru ve en çok tercih edilen uygulama.
Çoğu hastalıkta olduğu gibi bronşektazide de erken teşhis büyük önem taşıyor. Sebebini Uzm. Dr. Çınar, “Erken teşhis koyulursa tedavi süreci erken başlıyor ve enfeksiyon ile iltihaplanma minimum seviyede tutuluyor. Bu durumda akciğerler ve bronşlardaki hasar yavaşlatılıyor ve kontrol altına alınıyor” diye açıklıyor.
Broşektazi hastalığında erken teşhis büyük önem taşısa da bazen geç fark edilebiliyor. Uzm. Dr. Çınar bunun sebebini, “Hastalığın alevlenme süreçleri dışında hastaların doktora başvurmaması, başvuru sırasında akut klinik tedavi edilerek detaylı inceleme yapılmadan semptomatik tedavi verilmesi ve semptomların alevlenme dönemlerinde zatürreyi taklit edebilmesi nedeniyle geç tanı koyulabiliyor” sözleriyle anlatıyor.
Bronşektazi, tedavisiz kalması durumunda solunum yetmezliği gelişimine, hayatı tehdit eden hemoptizi gelişimine (balgamda kanama) yol açabilir. Bu hastalarda tüberküloz dışı mikrobakteri enfeksiyonları görülebiliyor.
Kimler bronşektazi riskiyle karşı karşıya?
Peki kimler bronşektazi hastalığı açısından riskli grupta yer alıyor? Yanıtını yine Uzm. Dr. Çınar’dan öğreniyoruz:
“Başta geçirilmiş boğmaca, zatürre veya tüberküloz gibi akciğer enfeksiyonları olanlar dışında; hava yollarında yabancı cisim tıkanma öyküsü, kistik fibrozis, otoimmün hastalıklar, immün yetmezlikler, siliyer fonksiyon bozuklukları, alfa1 antitripsin eksikliği gibi birçok durum bronşektazi gelişmesine sebebiyet verebiliyor.”
İlk adım ilaç tedavisi
“Bronşektazinin tedavisinde ilk seçenek medikal tedavi. Hastanın tedavisinde en önemli konu bronşit ya da pnömoni atağı geçirdiğinde alevlenmelerin uygun antibiyotikle tedavi edilmesi” diyen Uzm. Dr. Çınar, uygulanan diğer yöntemlere ilişkin şöyle bilgi veriyor:
“Düzenli solunum egzersizleri ve göğüs fizyoterapisiyle hava yollarını temizleme ve pulmoner rehabilitasyon tedavinin diğer basamaklarını oluşturuyor. Mukolitik ilaçlar verilmesi, inhaler tedaviler ve bronşektazi hastalarında akciğer enfeksiyonu geçirme riski sağlıklı popülasyona göre çok daha fazla olduğundan influenza (grip) ve pnömokok (zatürre) aşılarının yapılması hastaların enfekte olma ihtimalini azaltması nedeniyle önem arz ediyor.”
Yine bronşektazi hastalığına sebep olabilecek altta yatan hastalıkların dikkatle araştırılması ve bunlara yönelik tedavilerin planlanması da gerekiyor. Uzm. Dr. Çınar bu noktada önemli bir ayrıntıya dikkat çekerek, “Medikal tıbbi tedaviye dirençli lokalize bronşektazilerde tekrarlayan balgamda kanama ve tekrarlayan enfeksiyonlar gelişmesi durumunda cerrahi tedaviler uygun hastalarda uygulanabiliyor” vurgusu yapıyor.
Tedavi edilmezse solunum yetmezliği oluşuyor
Bronşektazi mutlaka tedavi edilmesi gereken ciddi bir hastalık. Tedavi edilmediği taktirde kötü sonuçlara yol açabiliyor. Yaşanabilecek olası sorunları Uzm. Dr. Çınar şöyle özetliyor:
“Bronşektazi, tedavisiz kalması durumunda solunum yetmezliği gelişimine, hayatı tehdit eden hemoptizi gelişimine (balgamda kanama) yol açabilir. Bu hastalarda tüberküloz dışı mikrobakteri enfeksiyonları görülebiliyor.”
Bu hastalığın ilerlemesini ve gelişmesini engellemek için çocukluk çağı enfeksiyonlarından korunma amaçlı aşıların düzenli olarak yaptırılması gerekiyor. Sigara kullanılmamasının yanı sıra düzenli balgam atılımı ve yine buna yönelik solunum egzersizleri büyük önem taşıyor.