“O şair gibi doğdu, şair gibi yaşadı ve şair gibi öldü.”
Ahmet Cevad, 5 Mayıs 1892 tarihinde Azerbaycan’ın Gence şehri yakınlarındaki Şemkir bölgesinin Seyfeli köyünde dünyaya geldi. Köyündeki mollahanede Arap harfleriyle yazmayı ve Kur’an okumayı öğrendi. 6 yaşına geldiğinde babasını kaybeden Ahmet Cevad Annesiyle birlikte Gence’deki üvey kardeşlerinin yanına gitmek zorunda kaldı.
Gence’de Şah Abbas Mescidi bünyesindeki medresede Arapça, Farsça ve Rusça öğrendi.
Tarih ve edebiyata önem veren Cevad, edebiyat öğretmeni Abdulla Sur’un tavsiyelerinden yararlandı. İlk şiirlerini de medrese yıllarında yazan Ahmet Cevad, çeşitli gazete ve dergilerde şiirlerini yayımlatmaya başladı.
Osmanlı ordusuna katıldı
1906 yılında başladığı medrese öğrenimini 1912 yılında tamamladı. O yıl Osmanlı Devleti Balkan Savaşı’na girmişti. Ahmet Cevad, eğitimci arkadaşı Abdulla Şaik’le birlikte “Kafkas Gönüllü Kıtası”na katılarak İstanbul’a gitti.
Trakya’da Osmanlı askerleriyle birlikte Bulgar ordusuna karşı savaştı. İstanbul’da Mehmet Emin Yurdakul’la tanıştı. Yurduna dönünce Gence’de öğretmenliğe başladı.
“Olsun bizim bütün eller/ Kurban Türk’ün bayrağına!”
Ahmet Cevad, duygularını şiire dökerek halka moral vermeye çalışıyordu.
Gence’de 1914’te tarihinde yazdığı “Çırpınırdın Karadeniz” şiiri, o karanlık günlerde Türk dünyasına umut ışığı oldu:
Çırpınırdın Karadeniz,
Bakıp Türk’ün bayrağına.
“Ah” diyerdin, hiç ölmezdin
Düşebilsem ayağına!
İnciler dök gel yoluna
Sırmalar düz sağ soluna
Fırtınalar dursun yana
Selam Türk’ün bayrağına
Kafkaslardan esen yeller
imdi sana selam söyler
Olsun bütün Turan eller
Kurban Türk’ün bayrağına.
Ahmet Cevad, Birinci Dünya Savaşı yıllarında da Anadolu’da yaşananları yakından takip ederek çeşitli gazetelerde bu konuda haber ve makaleler yazdı.
Osmanlı askerlerine yardım götüren heyete katıldı
Bakü’de faaliyet gösteren “Müslüman Cemiyet-i Hayriyesi”ne üye olan Cevad, 1915’te Azerbaycan’dan Batum, Kars, Ardahan, Sarıkamış, Trabzon ve Erzurum’daki Türklere ve Rus ordusuna esir düşen Osmanlı askerlerine yardım götüren heyette yer aldı.
1915-1916 yıllarında Batum’da yaşadı ve öğretmenlik yaptı. Batum’da Süleyman Bey Recanizade’nin kızı Şükriye Hanım’la evlendi. 1916 yılında Bakü’de Koşma adlı ilk şiir kitabı yayımlandı.
“Bütün şiirleri, ana vatana, orduya ithaf edilmiştir”
Ziya Gökalp, 1918’de Yeni Mecmua’da kitapla ilgili şu değerlendirmeyi yaptı:
“Ruslarla savaştığımız sırada Kafkasya’da intişar eden bir şiir mecmuası elimize geçti. Koşma isimli bu kitabın nazımı Ahmet Cevad isminde bir Türk’tür. Bu milliyetperver şairin bütün şiirleri, Osmanlı Türklerine, ana vatana, orduya ithaf edilmiştir.”
Kafkas İslam Ordusu
Ahmet Cevad, Osmanlı askerleriyle birlikte Bakü’nün Yasamal Dağı’ndaki mevzilerde Rus-Ermeni-İngiliz birlikleriyle savaştı. Nuri Paşa’nın ordusuyla birlikte 15 Eylül 1918 tarihinde Bakü’ye ilk girenler arasında yer aldı. Bakü alınınca, başkent bu şehre taşındı. Ahmet Cevad, “Koşma” kitabının bir nüshasını da Bakü’yü Ermeni ve Bolşevik çetelerden kurtaran Kafkas İslam Ordusu komutanı Nuri Paşa’ya hediye etti.
1918-1920 Azerbaycan Cumhuriyeti dönemi, şairin sanatının en verimli dönemi denilebilir. Bu dönemde Azerbaycan Cumhuriyeti’ni öven, halka moral veren, coşkulu şiirler yazdı. Azerbaycan Cumhuriyeti’nin Türkçülük, çağdaşlık, Müslümanlık temelleri üzerinde yükselmesi ülküsünü savundu. 1919 yılında istiklal havası içinde ikinci şiir kitabı Dalga basıldı.
Bakü’den uzaklaştırıldı
Azerbaycan’ın bağımsızlığı döneminde de hem şiirler yazan hem de öğretmen ve gazeteci olarak çalışan Cevad, hükümetin milli marş müsabakasına katıldı. Cevad’ın, ünlü besteci Üzeyir Hacıbeyli tarafından bestelenen marşı beğenilse de Bolşevik ordusunun Azerbaycan’ı işgal etmesiyle kabul edilemedi.
Komünist yönetim döneminde ilk önce Bakü’den uzaklaştırıldı. Guba’da 1920- 1922 yılları arasında Milli Eğitim Müdürlüğü yaptı. 1922-1927 yılları arasında Azerbaycan Yüksek Pedagoji Enstitüsü Tarih ve Filoloji Bölümünde yükseköğrenim gördü. Enstitüde okurken 1924-1926 yılları arasında Bakü’de Edebiyat Cemiyeti/Derneğinin başkanlığını yapacak kadar ünlü bir şairdi. Yine aynı yıllarda İnkılap ve Medeniyyet dergisinin de yazı işleri müdürlüğünü yürüttü.
Öğretmen, doçent, editör, şube müdürü…
Şairin İstiklal Uğruna Şiirler kitabı 1928 yılında İstanbul’da basılınca Türkiye’deki ünü arttı ama hayatı daha da zorlaştı.
1930-1933 yıllarında Gence’de Azerbaycan Tarım Enstitüsünde Azerbaycan ve Rus dilleri kürsüsünde öğretmen, doçent ve kürsü başkanı olarak görevliydi. 1934’te Azerbaycan Devlet Neşriyyatının tercüme bölümünde editörlük; 1935-1936 yıllarında Azerbaycan stüdyosunda belgeseller düzenleyen şube müdürü olarak görev yaptı.
Kurşuna dizilerek öldürüldü
Türkiye’de şiirlerinin yayımlanması, Azerbaycan’ın bağımsızlığı için çalışmaları ve milliyetçi şiirleri dolayısıyla devamlı takip altındaydı.
Stalin’in “Büyük Temizlik” tasfiye hareketi sonucunda karşı devrimcilik ve Türkçülük suçlamalarıyla tutuklandı ve askeri mahkeme kararıyla ölüm cezasına çarptırıldı.
Ahmet Cevad, 13 Ekim 1937 tarihinde kurşuna dizilerek şehit edildi.
1955’te SSCB başsavcısı Ahmet Cevad’a karşı ileri sürülen bütün suçlamaların asılsız olduğunu belirtmiş; ancak hakkında beraat kararı öldürüldükten sonra çıktı.
“Yaşayan Türkçe Türk dünyasının ortak dili”
Ahmet Cevad, Türk dünyasının en etkili fikir adamı İsmail Gaspıralı’nın “dilde, fikirde işte birlik” prensibini benimsedi. Ziya Gökalp, Ömer Seyfeddin ve Ali Canip Yöntem’in kullandığı yaşayan Türkçenin, Türk dünyasının ortak dili olduğunu savundu.
“Azerbaycan! Ey kahraman evladın şanlı vatanı!”
Sovyetlerin dağılmasının ardından bağımsızlığını yeniden elde eden Azerbaycan’da parlamento 1993 yılında, Cevad’ın 1919’da kaleme aldığı ve Hacıbeyli’nin bestelediği marşı Azerbaycan Milli Marşı olarak kabul etti:
Azerbaycan, Azerbaycan!
Ey kahraman evladın şanlı vatanı!
Senden ötürü can vermeye cümle hazırız!
Senden ötürü kan dökmeye cümle kadiriz!
Üç renkli bayrağınla mesut yaşa
Grafik: Hafize Yurt Ateş