Cuma, Haziran 28


MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, MHP TBMM Grup Toplantısı’nda partililere hitap etti. Bahçeli, konuşmasını Divan’da oturarak gerçekleştirdi.


28. Dönem, 2. Yasama yılının son grup toplantısını yaptıklarını söyleyen Bahçeli, MHP milletvekillerinin Meclis tatile girinceye kadar, Genel Kurul ve komisyonların çalışmalarına aktif katılacaklarını, daha sonra da seçim çevrelerinde olacaklarını belirtti.


Türk-İslam aleminin geçmiş Kurban Bayramı’nı tekrar kutlayan Bahçeli, hac farizasını yerine getirerek yurda dönüş yapan vatandaşların ibadetlerinin kabul olmasını diledi.


Bayram tatilinde meydana gelen trafik kazalarında 68 vatandaşın hayatını kaybettiğini hatırlatan Bahçeli, hayatını kaybeden vatandaşlara Allah’tan rahmet, yaralılara ise acil şifa diledi.


“Diyarbakır Barosu’nun hangi emelleri canlı tutmak istediği gözden uzak tutulamaz”


Diyarbakır ve Mardin’deki anız yangınlarında hayatını kaybeden vatandaşlara Allah’tan rahmet, yaralananlara da geçmiş olsun dileğinde bulunan Bahçeli, yaraların sarılacağını, mağduriyet yaşayan insanlara devletin müşfik ve cömert elinin gecikmeksizin uzanacağını söyledi.


MHP’nin sürecin takipçisi olacağını vurgulayan Bahçeli, şöyle konuştu:


“Devam eden adli soruşturma mucibince yangının çıkış nedenleri kuşkusuz tespit edilecek, hitamında gerekli hukuki tasarruf muhakkak yapılacaktır. Bu konuda biraz sabırlı olmak lazımdır. Anız yangınını bahane ederek potansiyel nefretlerini dışa vuran, kinlerini deşifre eden her kim ya da kimler varsa tescilli Türkiye muhalifi ve milli birlik muarızıdır. Diyarbakır Barosu’nun 22 Haziran’da yaptığı açıklamada, sosyal medya aracılığıyla Kürt kökenli kardeşlerimize hakaret ve nefret içerikli paylaşımlarda bulunanlar hakkında suç duyurusunda bulunulduğu ifade edilmiştir.


Hiçbir Türk vatandaşı böylesi bir fahiş ve feci yanlışın içinde olamaz. Hiçbir sağduyu ve vicdan sahibi Türk vatandaşı bu tip ayırıcı ve bölücü bir komplonun kıyısında köşesinde, yanında yöresinde yer alamaz. Sosyal medyada tedavüle sokulan kara kampanyanın, müfteri ve müfsit ifadelerin failleri bu milletin zaten evladı olarak görülemez. Ancak Diyarbakır Barosu’nun sivri ve sipariş açıklamasıyla hangi emel ve hedefleri canlı tutmak istediği de gözden uzak tutulamaz. Anız yangınını fırsat bilip bin yıllık kardeşliğimizi ateş altına almak isteyen provokatörler az çok bellidir, fakat onların şirret oyunlarını bozmak ise hepimize düşen milli bir ödevdir.”


“Türkiye, milli güç unsurlarını tetikte ve teyakkuzda tutmak durumunda”


Dünyanın, baş döndüren gelişmelerin çekim alanında olduğunu belirten Bahçeli, Üçüncü Dünya Savaşı ile ilgili alarm zilleri çalanlara her gün yenilerinin eklendiğini ifade etti.


Son zamanlarda yeni bir dünya savaşı riskinin sürekli olarak telaffuz edildiğini anımsatan Bahçeli, “Küresel ve bölgesel basınçtaki yükseklik kontrol sınırlarından taşmakla birlikte; uluslararası anlaşmazlıklar, ekonomik cepheleşmeler, ticari restleşmeler, jeopolitik hesaplaşmalar artış kaydetmektedir. Türkiye’miz her türlü senaryoya göre milli güç unsurlarını tetikte ve teyakkuzda tutmak durumundadır.” dedi.


Oslo Barış Araştırmaları Enstitüsünün “Çatışma Eğilimleri: Küresel Bir Bakış,1946-2023” başlıklı raporunu hatırlatan Bahçeli, dünya genelinde yaşanan çatışmaların, İkinci Dünya Savaşı’ndan bugüne kadarki en yüksek seviyeye ulaştığının açıkladığını söyledi.


Türkiye’nin de aralarında gösterildiği 34 ayrı ülkede kanlı çatışmaların varlığından bahsedildiğini kaydeden Bahçeli, “Dünya çatışma haritası çizilirken, bölgelere göre devlet temelli çatışmalardan etkilenen ülkeler kategorisinde Türkiye’nin gösterilmesi bize göre yanlış olduğu kadar haksızlık ve hakikate mugayirdir. Bunun nedeni meşru müdafaa gereğince, uluslararası hukuk çerçevesinde terörle mücadelemizden duyulan aşırı rahatsızlıktır. Elbette iç ve dış husumet ve huşunet cephesini rahatsız etmeye, uykularını kaçırmaya sonuna kadar, gittiği yere kadar azimle devam edeceğiz” diye konuştu.


İsrail’in hala dur durak bilmeden Gazze’ye saldırdığını hatırlatan Bahçeli, bunun ateşkes ve barış arayışlarını sekteye uğrattığını vurguladı. Bahçeli, “Caniyahu, İsrail medyasına verdiği son röportajında, Gazze’de çatışmaların sona yaklaştığını, birliklerin ise Lübnan sınırına taşınacağını söylüyor. Bu azılı katil, savaştan vazgeçmeye hazır olmadığından, ancak Hamas ile kısmi bir anlaşmaya varılabileceğinden bahsediyor.” diye konuştu.


İsrail ile Filistin arasındaki savaşın diğer ülkelere, hatta Orta Doğu’nun tamamına sıçrama riskini günden güne artırdığını kaydeden Bahçeli, Birleşmiş Milletler Genel Sekteri Antonio Guterres’in ise İsrail ile Lübnan sınırını ayıran “Mavi Hat” boyunca yaşanan tehlikeli gelişmelerle ilgili, “Lübnan’ın ikinci Gazze” olma ihtimaline karşı dünyayı uyarmaktan, topyekün bir savaş tehdidini dile getirmekten başka hiçbir şey yapmadığını vurguladı.


İsrail’in Lübnan sınırına askeri yığınak yapması ve Hizbullah’ın füzeli saldırılarının bölgenin yüksek tansiyonunu daha da artırdığını aktaran Bahçeli, Kızıldeniz’deki ABD uçak gemisinin Akdeniz’e doğru yola çıkmasının ve Güney Kıbrıs’taki İngiliz üslerindeki hareketliliğin savaş ve silah baronlarının iştahını kabarttığını söyledi.


Türkiye’nin ortasında yer aldığı geniş bir coğrafyada fırtınalar koptuğunu belirten Bahçeli, Doğu Akdeniz ve Ege’nin pek çok tehdide müsait olduğunu, Basra Körfezi ile Kızıldeniz arasında oyunlar kurulduğunu dile getirdi.


Devlet Bahçeli, Tayvan meselesinden dolayı ABD ile Çin arasında gerilime sebep olan Hint-Pasifik bölgesinin karışmakta olduğunu, Irak ve Suriye üzerinde de kumar oynandığını söyledi.


Irak’ın Süleymaniye kentinin de terör örgütü PKK’nın adeta üssüne dönüştürüldüğünü kaydeden Bahçeli, İran’ın terör örgütü PKK’ya dron ve füze sevkiyatı yaptığıyla ilgili kaygı verici iddiaların gündeme geldiğini ifade etti.


“Rusya’nın davet edilmediği bir barış zirvesini tertip etmek hangi akla hizmettir?”


Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in, Çin ve Kuzey Kore ziyaretlerini hatırlatan Bahçeli, Putin’in, NATO’nun odağını giderek Asya-Pasifik’e kaydırdığını ve bu hamleye karşı mücadele edeceklerini söylemesinin tedirgin ve endişeli bekleyişleri tırmandırdığını söyledi.


Rusya ile Ukrayna arasında süregelen savaşın barışla sonuçlanması için yapılan çağrıların şimdiye kadar cevap bulmadığını kaydeden Bahçeli, “İsviçre’nin ev sahipliğinde gerçekleşen Ukrayna Barış Zirvesi’nde deyim yerindeyse dağ fare doğurmuş, şapkadan tavşan yerine skandallar çıkmıştır. Rusya’nın davet edilmediği bir barış zirvesini tertip etmek hangi akla hizmettir? Dostlar bizi alışverişte görsün mealinde ve danışıklı dövüş manasında bir zirvenin bağlayıcılığına, kanayan yaralara merhem olacağına inanmak hayal ötesi bir beklenti değil midir? Hem barış zirvesi planlayıp hem de savaşın tarafı olan Rusya’yı dışlayarak diplomatik baskı altına almaya çalışmak mantık ihlali, makuliyet inkarı, hayatın gerçeklerine sırt dönmek şeklinde yorumlanmayacak mıdır?” değerlendirmesinde bulundu.


Bir diğer kabul edilemez hususun da Fener Rum Patriği’nin sözde “Konstantinopolis Ekümenik Patriği” sıfatıyla zirveye davet edilmesi ve hazırlanan sonuç bildirgesine imza attırılması olduğunu vurgulayan Bahçeli, “Ukrayna Barış Zirvesi’nde Türkiye Cumhuriyeti’nin egemenlik hukuku, Lozan Antlaşması’nın ilgili hükümleri kasten yok sayılmıştır.” dedi.


Fener Rum Patrikhanesi’nin statüsünün belli olduğunu belirten Devlet Bahçeli, Patrikhanenin, sadece Ortodoks Rum azınlığın dini ihtiyaçlarını yerine getirmesi için Türkiye topraklarında kalmasına izin verilen ve Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına bağlı olan bir kurum olduğunun altını çizdi.


İdari açıdan Fatih Kaymakamlığına bağlı seçilmiş patriğin de Türk vatandaşı olduğunu vurgulayan Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:


“Türkiye Cumhuriyeti’nin sınırları içinde Konstantinopolis diye bir şehir yoktur, Ekümenik unvanının hukukiliği ve meşruluğu yoktur, tam tersi iddiada bulunanların alayı Bizans sevdalısı, Müslüman Türk milletinin azgınlaşmış hasımlarıdır. İstanbul’u ikinci Vatikan’a dönüştürmeye hiç kimsenin gücü yetmez. Fethimizin emaneti İstanbul, aynı zamanda milli ve manevi namusumuzun timsalidir. Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerif’in aslına rücu etmesi ve Müslümanların ibadetine açılması pek çok çevreyi ürkütmüş, o günden bugüne de hepsini birden deliye çevirmiştir. Ekümenik kartını devreye sokanlara zikreden dilimizle, şükreden kalbimizle, sabreden bedenimizle mukabele ve mukavemet göstereceğiz. Asla boyun bükmeyeceğiz, asla teslim olmayacağız, asla gözümüzü yummayacağız; hakkı, halkı ve hakikati savunmaktan da asla geri adım atmayacağız.”


Bahçeli, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, “Bir yanda bölgemizi yakıp yıkan diğer yanda da dünyayı kasıp kavuran yüksek gerilimli ve çatışma mihraklı sarsıcı gelişmelerin ülkemize, siyasi ve toplumsal bünyemize doğrudan doğruya tesir ettiğini değerlendiriyoruz” açıklamasını yaptı.


Kaostan nemalanan, kamplaşma ve kutuplaşmadan faydalanan mayası bozuk çevrelerin şu günlerde bir hayli faal olduklarını dile getiren Bahçeli, Türkiye’nin milli ve manevi direncini kırmak, yapay krizler üretmek suretiyle iç huzur ve istikrar ortamını zedelemek amacıyla alçakların en alçağı bir kampanyanın devamlı ilerleyiş kaydettiğini söyledi.


Bahçeli, şu değerlendirmelerde bulundu:


“Riyakar demokratlar, şaibeli devrimciler, tatlı su kurnazı eski tüfekler, yalancı hürriyetperverler, yozlaşmış elitler, krizsever siyasetçiler, karanlık odaklar, dış bağlantılı maşalar, partimiz, ittifakımız ve ülkemiz aleyhine psikolojik harp tekniklerine başvuran kansızlar, zilleti zarafet, çözülmeyi normalleşme gibi teşmil eden münafık simalar geceli gündüzlü operasyon yürütmektedir.


Tekraren ve inançla söylüyorum, Cumhur İttifakı, Türk milletinin ruh köküdür ve kararlılıkla yoluna devam edecektir. Demokrasinin avantajı, farklı görüşlerin oylanmasından ziyade, farklı bakış açılarının karşılıklı etkileşerek birbirlerini dengelemesidir. Diyebiliriz ki demokrasinin asıl gücü, çeşitli bakış açıları ve aralarındaki uyuşmazlıklar üzerine muhakeme yürütme çabasında gizlidir. Ne var ki, makyajlı demokrasi havarilerinde sahtelik diz boyudur.


İç cephemizi zayıf düşürmenin yanı sıra bölgesel ve küresel hain senaryolara refakat ve rehberlik yapacak ölçüde alçalan ve ahlaksızlığın dibini boylayanların yegane hedefi Milliyetçi Hareket Partisinin tökezlemesi, Cumhur İttifakı’nın çözülmesi, Türkiye’nin de köşeye sıkışarak tarihi ve egemenlik haklarından kahredici ödünler vermesidir. Bunlar kesinlikle hezimete ve hayal kırıklığına uğratılacaktır. Pis oyun gayet berrak olup lekeli figüranları kudurmuş gibi etrafımızda dolaşmakta, ayağımıza dolanmakta, sinir uçlarımıza basmaktadırlar. Biz yine de sabır, sebat, metanet ve güçlü iradeyle, onların çekmek ve sürüklemek istedikleri bataklığı tümüyle reddederek milletimizin acil ve asıl gündemiyle ilgileniyor, kafamızı bunlarla meşgul ediyoruz. La havle diyoruz, la galibe illallah diyoruz, eş zamanlı olarak dava ve siyaset mücadelemizi imanla ve heyecanla sürdürüyoruz.”


MHP’nin iftirayla temellenmiş ağır sabotaj ve suçlamalarla zaafa uğrayıp içine kapanması hatta siyaset dışı arayışlara sapması, Cumhur İttifakı’nın duvara toslayıp dağılması halinde emperyalizmin tetikçilerinin, dışarıdan güdümlü işbirlikçilerinin bayram edeceğini dile getiren Bahçeli, “Onların bayramı Türkiye’nin ve Türk milletinin matemidir. Allah’ın izni ve inayetiyle onlara bayram değil layık oldukları zilleti her aşama ve seviyede yaşatacağız. Sorosçu Osman Kavala ile terörist Demirtaş’ın serbest kalmasına, güney sınırlarımız boyunca inşası projelendirilen terör devletinin kurulmasına, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs’taki milli haklarımızın hiçe sayılmasına, bölücülüğün normal görülmesine, bölünmenin doğal karşılanmasına, Türk ve Türkiye Yüzyılı hedeflerinin rafa kaldırılmasına toptancı bir anlayışla tamam dersek, sesimizi ve sözümüzü kısarsak, aman sen de, buyurun ne isterseniz yapın mesajı verirsek, bizden iyisinin Şam’da kayısı olması kaçınılmazdır. Bu halde Milliyetçi Hareket Partisinin çarpıtılmış demokrasi, özgürlük ve insan hakları müdavimi ve mühürdarı şeklinde takdim ve teşhiri emin olunuz ki kesin bir akıbettir.” değerlendirmesinde bulundu.


Akıllarınca MHP’yi terbiye etmeye, nefes ve manevra alanını daraltmaya çalışanlar olduğunu belirten Bahçeli, partisine ayar vermek ve istikamet çizmek için çırpınanlar bulunduğunu dile getirdi. Bahçeli, şunları söyledi:


“Milliyetçi-Ülkücü Hareket en son 12 Eylül darbesinde sanık sandalyesine oturtulmuş, nice haksızlığa, nice hukuksuzluğa, nice zulme, nice çileye ve mağduriyete dibine kadar maruz kalmıştı. Yargılanan davamızdı, sorgulanan tertemiz dava arkadaşlarımızdı. İdam sehpalarında cennetin müjdesiyle nurlandık. Taş duvarları medrese yapıp umutlandık. Zindanlarda Yusuf olup ayağa kalktık. Kahpe pusularda hilal olup kanatlandık. Marksist-Leninist ve Komünist saldırılara inancımızla katlandık. Şehitlerimizle, gazilerimizle, ülkülerimizle kahramanlaştık. Hanımefendiler, beyefendiler, biz Milliyetçi-Ülkücü Hareket’iz. Ona buna pabuç bıraksaydık, kurşunlara, bombalara, iftiralara, ithamlara, isnatlara, itibar cellatlarına, cinayet örgütlerine, cani hesaplara düğme ilikleyip korkudan saklansaydık, sorarım sizlere, cami avlularında omuzladığımız şehitlerimize ne diyecektik, 7 bin yıllık Türk tarihine ne anlatacaktık, birbirimizin yüzüne nasıl bakacaktık, Türk milletinin huzuruna hangi mazeretlerle çıkacaktık, devlet ebed müddeti, millet ebed müddeti muhafaza ve müdafaa şerefine nasıl ve ne şekilde müstahak olacaktık?”


Sabah akşam MHP ve Ülkü Ocakları’nın asıp kesildiğini, manipülasyon dümeninin çevrildiğini söyleyen Bahçeli, “Kiralık gazeteler, iç işgal cephesine ekranlık yapan başta Halk TV olmak üzere bazı televizyon kanalları, yarım porsiyon aydınlar, satılmış köşe yazarları, şerefini üç kuruşa devretmiş bir kısım sivil toplum kuruluşu yöneticileri MHP’yle yatıp MHP’yle kalkıyorlar. Bunlara siyaseten her türlü desteği verip sözcülüğüne talip olan CHP’nin başkanı da ikide bir kale duvarlarımızı taşa tutuyor, olmayan siyasi aklının dibindeki tortuları ortalığa saçıyor. Bu şahsın ‘O iki kişi’ diyerek sistematik ve plan dahilinde suçlayıp saldırdığı değerli arkadaşlarım, benim can beraberi ülküdaşlarımdır ve partimizin saygın isimleridir. CHP Genel Başkanı bizim iki arkadaşımıza değil, sağında solunda yuvalanan Türk ve Türkiye düşmanlarına, ilişki ve irtibat içinde olduğu vatan ve millet muhaliflerine baksa zannederim daha tutarlı, daha dengeli, daha isabetli bir davranış içinde olacaktır. Değil bizim iki ülküdaşımız, tek bir ülküdaşımız bile bunların alayına yetecektir.” dedi.


“Üzerine baykuşların konduğu harabeye davet etmesi tam bir akıl tutulması”


CHP’nin kendi içinde istikrar bulamamış, denge kuramamış, siyasi aklı ve iradesi rehinden kurtulamamış hastalıklı bir bünye olduğunu ifade eden Bahçeli, bu bünyenin Türkiye’ye güvenle hizmet etmesinin imkansız olduğunu kaydetti.


Bahçeli, CHP’ye mahsus bu hastalığı tedavi edecek bir çarenin bulunmayışının Türk siyaset ve demokrasi hayatı için ciddi bir kayıp olduğunu belirterek, şöyle devam etti:


“Özgür Özel’e verilmiş ev ödevi ve talimat listesinde bilhassa MHP ile uğraşma, nala vururken mıhı da çakma görevi önüne koyulmuştur. Çürük tahta üzerinde siyasi tiyatro sahnesi açan bu zatın her meselede partimizi zan altında bırakma gayreti, dava arkadaşlarımızı doğrudan hedef alma densizliği siyasi ahlakla zaten bağdaşmamaktadır. CHP’nin normalleşme maskeli sahtekar politik tasarımı esasen anormalliğin artan dozajlarla yedirilme sinsiliğinden başka bir şey değildir. Bizi, Türkiye ittifakı adıyla kurulduğu söylenen, dahası çatısı akan ve üzerine baykuşların konduğu harabeye davet etmesi tam bir akıl tutulmasıdır. Kurnaza bakar mısınız, Cumhur İttifakı’na karşı başlattığı yarma harekatını tahkim etmek niyetiyle olmadık metotları devreye sokuyor.”


“Milliyetçi Hareket Partisi’ni ve Ülkü Ocakları’nı sorgulatmayız”


Ziya Paşa’nın, ” En ummadığın senin iç yüzünü keşfeder -Sen herkesi kör, alemi sersem mi sanırsın?” sözünü anımsatan Bahçeli, konuşmasını şöyle sürdürdü:


“CHP’nin normalleşmesi, PKK’nın normal görülmesidir. CHP’nin normalleşmesi, bölücülüğün normal değerlendirilmesidir. CHP’nin normalleşmesi rezaletin ve melanetin yeni normal olarak güncellenmesidir. Ekonomiden şikayet ederler, ne bir projeleri ne bir politikaları,ne de sadra şifa bir önerileri vardır. Anayasaya uyulması çağrısını papağan gibi tekrarlayıp dururlar, yeni anayasa sürecine bir göz kırpıp bir kapı kapatırlar, fakat ortada ne bir teklifleri ne de müşahhas ve muhterem bir hazırlıkları söz konusudur. Havanda su dövmekten başka hiçbir şey yapmazlar, yapamazlar. DEM’lenmeyi ve Türkiye düşmanlarının demliği olmayı sömürgeleşmiş siyasetleriyle benimseyip hayranlıkla onaylarlar. MHP düşmanlığını geçim kapısı olarak görürler. Cumhur İttifakı’nı kötülemek ve edepsizce suç ortaklığı göstermek için yarış halindedirler. Kayseri Pınarbaşı’nda meydana gelen bir adli vakadan dolayı MHP’yi karalamaya namertçe tevessül ederler.


1 Temmuz 2024 Pazartesi günü başlayacak mahut cinayet davasıyla partimizi ve Ülkü Ocakları’nı ilişkilendirmek için tek ayak üzerinde kırk yalan söylerler. Uydurulmuş ve üretilmiş tezviratlarla oyalanırlar. Şu hususu özellikle ifadeye mecburum ki, kimin kimlerle iş tuttuğunu, sağda solda nelerin konuşulduğunu, hangi iftira düzeneklerinin hazırlandığını çok iyi biliyor ve bunların hepsini takip ediyoruz. Davamızı üç beş çapulcunun keyfine göre yargılatmayız. Ortalıkta gezen kuklaların, cenaze üzerinde tepinen nebbaşların, onlara gaz veren onursuzların tariz, tazyik ve tahrikiyle Milliyetçi Hareket Partisini ve Ülkü Ocaklarını sorgulatmayız.”


“MHP ile aşık atılamaz, boy ölçüşmeye hiç kimse cüret edemez”


“Bizi sindirmeye çalıştıklarını görmediğimiz mi sanılıyor? Bizden taviz istenildiğini bilmediğimiz mi zannediliyor? Yazılan hain senaryonun üst aklını, büyük resmini, ağaçların ardındaki ormanı fark etmediğimiz mi düşünülüyor?” diye soran Bahçeli, şunları kaydetti:


“Eğer böyleyse zeka özürlü muhataplarının aklına şaşarım, hattızatında hepsine de acırım. Milliyetçi Hareket Partisiyle aşık atılamaz, boy ölçüşmeye hiç kimse cüret edemez. Fason bir 12 Eylül iklimi oluşturup davamızı ve partimizi sanık olarak afişe etmeye kalkanların da alınların karışlar, külahlarını ters giydiririm.


1 Temmuz’da başlayacak söz konusu davaya sadece avukatlarımız katılacak, bunun dışında hiç kimse orada bulunmayacaktır. Herkes eteğindeki taşı döksün de şahit olalım. Kim ne biliyorsa, hangi belge, bilgi ve bulguya sahipse, mahkemeye sunsun da hepsinin ense tıraşını görelim. Milliyetçi Hareket Partisi ile Ülkü Ocaklarını en küçük bağ ve bağlantısı olmayan bir cinayetle irtibatlandırıp suçlayanlara, bu can bu bedende olduğu müddetçe hakkımı helal etmeyeceğim, ya bu dünyada ya da mahşerde hepsiyle tek tek hesaplaşacağım. Pensilvanya hukukunun değil, Türkiye Cumhuriyeti hukukunun geçerli olduğunu müştereken ve açıklıkla göreceğiz. Dalımızı kırmak için sıraya girenler sakın ayranımızı kabartmasınlar, sabrımızı zorlamasınlar, köklerini kurutmak bizim için an meselesidir. İşte böylesi kurşun gibi ağır ortamda ve bu gelişmelerle bağlantılı olarak Türkiyelilik ve Türkiye milliyetçiliği ibareleri gündeme havale edilmiştir. Devletimizin adı Türkiye Cumhuriyeti’dir. Milletimizin adı Türk milletidir. Coğrafi manada bir kimlik tanımı katiyen masum addedilemez. Türklük bir etnik köken veya etnisite değildir.”


Çizgilerinin, “hayatta yegane fahrim, servetim Türklükten başka bir şey değildir” sözünü tarihin boynuna madalya gibi asan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün çizgisi olduğunu belirten Bahçeli, “İlham kaynaklarımızdan birisi de ‘Allah nasip eder, ömrüm vefa ederse, Musul ve Kerkük ve Adaları geri alacağım. Selanik de dahil Batı Trakya’yı Türkiye hudutları içine katacağım’ haykırışıdır. Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürüdür. Yabancı ülkelerde iyi niyetli şekilde ‘Türkiyeliyim’ diyenlere bir şey demiyoruz. Ancak biz Türk’üz, Türk milliyetçisiyiz, Türk milletinin ve Türkiye’nin hayat boyu sevdalılarıyız.” dedi.

Bahçeli: Cumhur İttifakı milletin ruh köküdür


Vergi gelirlerinde yapılacak düzenleme


Vergi düzenlemesiyle ilgili çalışmaya ilişkin değerlendirmelerde de bulunan Bahçeli, vergi adaletinin sağlanması konusunda başlatılan kapsamlı çalışmayı son derece olumlu bulduklarını ve desteklediklerini söyledi.


Toplam vergi gelirleri içinde dolaylı vergilerin payının düşürülerek doğrudan vergilerin artırılmasının sosyal ve ekonomik adalete can suyu vereceğinin altını çizen Bahçeli, “Türkiye ekonomisi çok şükür fırtınadan çıkmıştır. Enflasyonda düşüş trendi başlamıştır. Cari açığı azaltacak, yatırımı teşvik edecek, istihdam ve büyüme artışıyla birlikte bütçe disiplinini sağlayacak, aynı şekilde yapısal reformları başaracak ekonomi programına güveniyoruz ve en kötü günlerin geride kaldığına inanıyoruz.” diye konuştu.


Motokurye gelirlerine ve garson bahşişlerine muafiyet getirileceği ortadayken, vergi alınacağını iddia edip korku aşılayanların samimiyet ve dürüstlük fukarası bir avuç art niyetli olduğunu belirten Bahçeli, “Meclise sunulması beklenen düzenlemeden anladığımız kadarıyla, motokurye faaliyetlerinden doğan ticari kazançlar basit usulde vergilendirilecek, bahşiş gelirleri normal ücret gelirleriyle ilişkilendirilmeyecek ve hizmet bedelinden ayrı gösterilerek KDV’ye tabi tutulmayacaktır. Bu gerçekler karşısında ortamı bulandırmanın siyaseten ve ahlaken hiç kimseye yararı da dokunmayacaktır.” dedi.


A Milli Futbol Takımı’nın Çekya maçı


Bahçeli, A Milli Futbol Takımı’nın 2024 Avrupa Futbol Şampiyonası’nda ilk müsabakasında Gürcistan’ı yendiğini, ikinci maçında ise Portekiz’e yenildiğini anımsatarak, “Yarın akşam da kader müsabakası olan, gruptan çıkıp çıkmayacağımızın belli olacağı Çekya karşında evlatlarımız ter dökeceklerdir. Yenseler de yenilseler de, gruptan çıksalar da çıkmasalar da hepsinin gözlerinden hasretle öpüyor ve onlarla gurur duyduğumuzu bildiriyorum. Ay yıldızlı formayı inançla taşıyan evlatlarımız Türkiye’yi ve Türk milletini en iyi şekilde temsil etmektedir” dedi.


Portekiz maçından sonra özellikle sosyal medyada yapılan dedikoduları, genelde futbolcular ve özelde Arda Güler ile ilgili yapılan tartışmaları takip ettiğini ifade eden Bahçeli, Arda’nın “Türk’e durmak yaraşmaz” paylaşımını anımsattı.


Teknik kadronun ve oyuncuların morallerini bozacak her türlü açıklama ve söylentiden özenle imtina edilmesi gerektiğini vurgulayan Bahçeli, “Netice itibarıyla futbolda yenmek de vardır yenilmek de. Ümit ediyorum ki, aslanlarımız Çekya müsabakasından galibiyetle ayrılacaklar, bunun yanında Avrupa şampiyonluğunu aziz milletimize hediye edeceklerdir. Yarın akşam ekran başında Türk Milli Futbol Takımı’mızın muhteşem oyununa inşallah şahitlik edip dualarımla evlatlarımızın manen yanında olacağım” dedi.


Bahçeli, Portekiz maçından sonra TBMM’de görev alan eski ve sabıkalı DEM’li milletvekilinin “yaşasın Portekiz” mesajını sosyal medya hesabından paylaşmasını tam bir namussuzluk olarak yorumladığını ifade ederek, “Meğer ihanet nasıl da gönülleri kapatıp gözleri kör ediyormuş. Bu hain ve sözde milletvekili eskisi şayet emekli maaşı alıyorsa derhal kesilmesi, vatandaşlıktan çıkarılması, sevincine ortak olduğu ülkeye gidip yerleşmesi tek seçenek olarak karşımızdadır. Yaşasın Türk milleti. Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti. Yaşasın ve başarılı olsun Türk Milli Futbol Takımı. Milli futbolcularımıza başarılar diliyor, Allah yar ve yardımcıları olsun diyorum” dedi.

Paylaşmak
Exit mobile version