Pazartesi, Şubat 24


Dışişleri Bakanı Fidan, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile ortak basın toplantısı düzenledi.


Bakan Fidan, Türkiye ve Rusya’yı doğrudan ve dolaylı olarak ilgilendiren tüm gelişmeler karşısında istişare ve eş güdümü artırmanın büyük yarar sağlayacağı düşüncesinde olduklarını belirterek, “Sayın Cumhurbaşkanımızın ve Sayın Putin’in işaret ettiği hedefler uyarınca ikili konularda ve uluslararası meselelerde iş birliğimizi daha da derinleştirmeyi hedefliyoruz.” ifadelerini kullandı.


Rus mevkidaşı Lavrov ile bugün verimli görüşmeler gerçekleştirdiklerini dile getiren Bakan Fidan, ikili gündemlerinde yer alan meseleleri ayrıntılı şekilde ele aldıklarını kaydetti.


Bakan Fidan, Türkiye ile Rusya arasındaki iş birliğinin nasıl ilerletilebileceği konusunda görüş alışverişinde bulunduklarını ve ilgili kurumların da katkılarıyla iş birliğini her alanda daha da ileri taşımaya gayret gösterdiklerini bildirdi.


“Her iki komşumuzun da huzur içinde yaşamasını arzu ediyoruz”


Rusya-Ukrayna savaşının üçüncü yıldönümü olduğunu hatırlatan Fidan, “Biz her iki komşumuzun da barış, huzur ve refah içinde yaşamasını arzu ediyoruz. Savaşın neden olduğu can kaybı ve yıkımın bir an evvel sona ermesini istiyoruz. Bu savaş küresel güney başta olmak üzere farklı coğrafyaları da olumsuz şekilde etkilemekte. Bu çok boyutlu krizin artık kalıcı bir çözüme kavuşturulmasını temenni ediyoruz. Türkiye olarak ilk günden bu yana savaşa diplomasi yoluyla çözüm bulunmasını destekledik. Çatışmaların başlamasından kısa bir süre sonra tarafları İstanbul’da Barış Masası etrafında ilk kez bir araya getirmiştik. Karadeniz Tahıl Girişimini başarıyla hayata geçirdik. Daha sonra da tarafları barışa ulaştıracak diplomatik çabalarımızı sürdürdük.” diye konuştu.


 


Bakan Fidan, şöyle devam etti;


Bugün savaşın dördüncü yılına girerken ABD tarafından başlatılan ve savaşın müzakereler yoluyla sona erdirilmesini hedefleyen bir girişim mevcut. Bu durum bizim savaşın başından beri izlediğimiz politikayla örtüşmekte. ABD’nin yeni girişimine sonuç odaklı bir yaklaşım olarak büyük önem atfetmekteyiz. Çözüme iki tarafın da katılacağı müzakerelerle ulaşılabileceğine inanıyoruz. Bu çerçevede barışın görüşmeler yoluyla tesis edilmesi için her türlü desteği sağlamaya hazırız. Daha önce olduğu gibi görüşmelere ev sahipliği yapmaya da hazırız. Ayrıca Karadeniz’de serbest sefer güvenliği sağlanması konusundaki çabalarımızı da sürdüreceğiz. Hayata geçirilmesi halinde bu adım önemli bir güven artırıcı tedbir olacaktır. Nihai hedefimiz iki komşumuz arasında kalıcı barışın sağlanmasıdır.


“Türkiye’nin güvenlik kaygılarına herkesin saygı göstermesini bekliyoruz”


Bakan Fidan, Suriye’deki yöni döneme ilişkin, “Bölgemizde gerçek bir huzur ortamının tesis edilebileceğine inanıyoruz. Suriye’de son üç ayda yaşananlar bu bakımdan umut vericidir. Suriye halkı 60 yıllık zulüm rejimine son verdi. Şimdi de komşularıyla barış içinde yaşayan istikrarlı ve müreffeh bir ülke kurmak istiyorlar. Biz Türkiye olarak bu süreçte de Suriye halkının yanında olacağız. Bugün Sayın Lavrov ile Suriye’deki gelişmeleri de ele aldık. Suriye’nin toprak bütünlüğü ve birliğinin muhafaza edilmesi gerektiğine inancımız tamdır. Ayrılıkçı hareketlerin önünün kesilmesi gerektiği konusunda benzer görüşlere sahibiz. ” dedi.


 


Terör örgütlerinin Suriye’de yuvalanmasına müsamaha gösterilmesinin söz konusu olmadığını vurgulayan Fidan, “Uluslararası toplumun DEAŞ ve PKK ile mücadele konusunda ortak bir tutum sergilemesini bekliyoruz. Bölgemizdeki çatışmaların çözümü yönünde olumlu adımların atıldığı bir dönemde Türkiye’nin güvenlik kaygılarına herkesin saygı göstermesini bekliyoruz.” ifadelerini kullandı.


“Yeni bir soykırım asla izin verilmemelidir”


Bakan Fidan, görüşmelerinde Gaze’deki son durumu da ele aldıklarını belirterek, ateşkesin kalıcı hale gelmesi ve müteakip aşamaların hayata geçirilmesi gerektiğini vurguladı.


Netanyahu’nun savaşı tekrar başlatma ihtimali karşısında endişe duyduklarını kaydeden Fidan, şunları kaydetti;


Yeni bir soykırım asla izin verilmemelidir. Diğer taraftan İsrail’in Batı Şeria’yı hedef alan eylemlerine de bir an önce son vermesi gerekmektedir. Filistinlilerin kendi topraklarından zorla göç ettirilmesine yönelik hiçbir adım kabul edilemez. Bu doğrultudaki girişimler başarısızlığa mahkumdur. Bölge ülkeleri de bu konuda ortak bir duruş sergilemektedir. Rusya’nın da bu konuda bizlerle aynı görüşte olduğunu görmek memnuniyet vericidir. Filistin’de, Lübnan’da ve Suriye’de süregelen İsrail saldırganlığının sonlandırılması için uluslararası toplumun kararlı bir duruş sergilemesi şarttır. Orta Doğu’da kalıcı barış ve güvenliğin tesis edilmesinin yegane yolu budur.


Rusya-ABD görüşmeleri


Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın savaşın durması konusunda “büyük bir hassasiyet gösterdiğini” vurgulayan Fidan, Türkiye’nin bu noktada savaşın başlangıcından itibaren elinden geleni yaptığını belirtti.


Fidan, ABD ile Rusya arasındaki görüşmelere değinerek, burada gündeme gelen güvenlik garantileri ve diğer konuların Ankara’nın da yakından takibinde olduğunu söyledi.


“Prensip itibariyle, Türkiye barışa katkıda bulunacak her türlü adımı atmaya hazırdır.” ifadesini kullanan Fidan, nasıl bir manzara ortaya çıkacağı ve neye ihtiyaç duyulacağı hususunda, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gerekli hazırlıklar yapıldıktan sonra kararı vereceğine işaret etti.


Türkiye’nin BRICS politikası


Fidan, Türkiye’nin “egemen bir ülke” olduğunun ve uluslararası ekonomik işbirliğine büyük önem verdiğinin altını çizerek, şöyle devam etti:


“Günümüz dünyasında, ekonomik işbirliğini sağlam temellere oturtturmamış ülkelerin, hem ekonomik krizlere dayanıklı olması hem de mevcut kalkınma hedeflerine ulaşması pek olası gözükmüyor. Onun için Türkiye başta Avrupa Birliği (AB) olmak üzere ekonomik işbirliği alanlarına büyük önem vermektedir.”


Türkiye ile AB’nin “uzun yıllara dayanan bir üyelik macerası” olduğuna dikkati çeken Fidan, “Ama son yıllarda açıkça ifade edilmese de Avrupa Birliği’nin artık kimlik politikalarından dolayı, büyük bir Müslüman ülkeyi kendi içine alma konusunda yaşadığı rahatsızlıktan dolayı, üyelik müzakereleri bir noktada donmuş durumda.” dedi.


Fidan, bu gerçekler ışığında Türkiye’nin Avrupa ülkeleriyle dengeli ithalat-ihracat ticaret ilişkisini devam ettirdiğini kaydederek, “Fakat diğer küresel ekonomik işbirliği platformlarına da çok yakından bakıyoruz. Cumhurbaşkanımızın bu konuda oldukça geniş bir vizyonu var.” diye konuştu.


Bu platformlardan birisinin de BRICS olduğunu ve burayla ilgilenildiğini vurgulayan Fidan, “İlgimizi de açıkça gösterdik. Ama anladığımız kadarıyla da BRICS de kendi kurumsallaşmasını bir noktaya taşıma adına, yeni üye alımını an itibariyle dondurmuş durumda. Başka bir klasman, ortaklık diye gündeme getirmiş durumda. Yani üyelik teklifi bize gelmedi.” şeklinde konuştu.


Fidan, BRICS’in AB’nin aksine “oldukça kuşatıcı” olduğu değerlendirmesini yaparak, şu ifadeleri kullandı:


“Her renkten, her dinden, her kültürden, her medeniyetten ülkelerin bir araya geldiğini görmek, Müslüman, Hristiyan, Hindu, Budist, siyah, beyaz ne kadar insan varsa, medeniyet varsa burada bir platform oluşturma çabasındalar. Umarım burada da kurumsallaşan ve kuşatıcı olan bir ekonomik yaklaşım gelişir.”


“Netanyahu hükümeti ve onun çizgisinde olanlar, olayları İsrail’in yayılmacılığı için kullanıyor”


İsrail Başbakanı Netanyahu’nun Suriye ve Hermon Dağı ile işgal altındaki Golan Tepeleri hakkındaki açıklamalarına ilişkin soruya yanıt veren Fidan, Türkiye’nin bölgede “Filistinlilerin ve İsraillilerin kendi devletine sahip olduğu, bütün bölgenin barış içerisinde yaşadığı, kimsenin birbirinin egemenliğine, toprağına, canına ve malına göz dikmediği bir atmosferi” arzuladığını söyledi.


Fidan, Gazze krizi başladığı andan itibaren “bu krizin aslında bir fırsatı doğurabileceğini, iki devletli çözümün her zamankinden daha fazla önemli bir alternatif hale geldiğini, iki devletli çözüme ulaşılması durumunda bölge ülkelerinin buna destek vermeye hazır olduğunu” söylediklerini hatırlattı.


Bakan Fidan, “Fakat gelişen olaylar karşısında gördüğümüz şu; Netanyahu hükümeti ve onun çizgisinde olanlar, var olan olayları İsrail’in yayılmacılığı için kullanmaktalar. Burada Suriye’deki işgalin devamı, Lübnan’daki işgalin devamı, Batı Şeria’nın giderek provoke edilerek bir ilhaka tabi edilmeye çalışılması, Gazze’deki Filistinlilerin Gazze’den sürgün edilmesi, bunlar şu anda ortaya konan cari planlar ve çalışmalar.” dedi.


İsrail’in kendi güvenliği adına özellikle sınırdaş Ürdün, Lübnan ve Suriye’de bir “zayıflık ve istikrarsızlık ortamı yaratma konusunda bir proje geliştirdiğini” vurgulayan Fidan, “Hatta bunun da daha ötesine giderek ikinci kuşakta bulunan ülkelerin belli askeri kabiliyetleri kazanmaması yönünde ABD’yle de ciddi bir şekilde çalışıyor.” diye konuştu.


İsrail, ABD’yi forklift gibi kullanıyor


Bakan Fidan, şunları kaydetti:


“Bütün bu politikaların amacı ne? ‘Ben kendimi güvende hissetmiyorum. Önleyici bir güvenlik stratejisi takip edeceğim. Bunun yolu işgalden geçiyor. Bunun yolu askeri saldırganlıktan geçiyor. Bunun yolu benim etrafımda bulunan nüfusu Arap ve Müslüman olan bütün ülkeleri baskı altına alıcı bir politika. Bu politikada kendim yettiğince kendi gücümü kullanacağım, yetmediği zamanda Amerika’yı getireceğim, bir forklift gibi kaldıraç olarak bölgede kullanacağım.’ Şu anda devam eden politika bu. Bu, çok riskli bir politika.”


İsrail’in bu politikasının çok ciddi geri tepebileceğine işaret eden Fidan, “(Bu politika) Bölgeyi istikrarsızlaştırdığı, bölgeyi bütün risklere, terör dahil, açık hale getirdiği gibi İsrail’in güvenliğine de hizmet eden bir politika değil. Onun için bizim tavsiyemiz hala fırsat varken bu intihar politikalarından Netanyahu hükümetinin vazgeçmesi, uluslararası toplumun bir an önce bu konuda gerekli telkinde ve baskıda bulunması.” şeklinde konuştu.


Fidan, “Aksi takdirde her türlü şeyi kontrol altına aldığınızı düşünürsünüz ama beklemediğiniz bir noktada başka bir kriz, başka bir kaos kendisini gösterir. Umarım yol yakınken dönerler bu politikadan.” ifadesini kullandı.

Paylaşmak
Exit mobile version