Cuma, Ekim 25


Dışişleri Bakanlığı kaynaklarından edinilen bilgiye göre, Fidan, Cibuti’de düzenlenecek konferansa Türkiye’yi temsilen katılacak.


Konferansa, Afrika Birliğinin (AfB) ortaklarıyla yapacağı toplantılara üye ülkelerden katılıma dair belirlediği formül uyarınca 14 Afrika ülkesinin dışişleri bakanları veya temsilcileri ile AfB Komisyonu’ndan temsilcilerin katılımı da bekleniyor.


Kaynaklar, konferansa katılımı beklenen 14 Afrika ülkesini Moritanya, Angola, Kongo Cumhuriyeti, Gana, Komorlar Birliği, Güney Sudan, Çad, Cibuti, Ekvator Ginesi, Libya, Nijerya, Zimbabve, Zambiya ve Mısır olarak sıraladı.


Konferans, 2026’da bir Afrika ülkesinde gerçekleştirilmesi planlanan Dördüncü Türkiye-Afrika Ortaklık Zirvesi’ne hazırlık mahiyetinde olacak.


Konferans sonucunda Ortak Bildiri ve 2022-2024 Ortak Uygulama Raporu başlıklı iki belge kabul edilecek. Bu belgeler, 2 Kasım’da düzenlenecek Kıdemli Memurlar Toplantısı’nda nihai hale getirilecek, 3 Kasım’da yapılacak Bakanlar Toplantısı sonucunda onaylanacak.


AfB Komisyonu ile ortaklaşa hazırlanan Ortak Uygulama Raporu’nda, Türkiye’nin 2022-2026 Ortak Eylem Planı’nda kayıtlı hedeflere yönelik 2022-2024 yılları arasındaki dönemde Afrika’da gerçekleştirdiği ikili ve çok taraflı faaliyetler özetlenecek, mevcut işbirliğinin daha etkin hale getirilmesine yönelik önerilerde bulunulacak.


Ortak Bildiri metninde de Dördüncü Türkiye-Afrika Ortaklık Zirvesi’ne giden süreçte, Türkiye-Afrika ilişkilerinin muhtelif veçheleriyle daha da geliştirilmesine ve derinleştirilmesine yönelik karşılıklı irade kayda geçirilecek, Türkiye ve Afrika ülkelerini etkileyen bölgesel, kıtasal ve uluslararası gelişmelere değinilecek.


Fidan, konferans kapsamında, Afrika ülkelerinden mevkidaşlarıyla ve ev sahibi Cibuti makamlarıyla ikili görüşmeler gerçekleştirecek.


Türkiye-Afrika ilişkileri


Türkiye-Afrika ilişkileri, Türkiye’nin yaklaşık 25 yıl önce uygulamaya koyduğu Afrika’ya Açılım Eylem Planı’nı takip eden süreçte kaydedilen aşamayla bütüncül, kurumsal ve sistematik bir çerçeveye oturtuldu.


Türkiye, 2005’te AfB’de gözlemci üye statüsü kazanmasının ardından 2008’de Afrika kıtasının stratejik ortaklarından biri ilan edildi.


2013 itibarıyla Türkiye’nin Afrika Açılım Politikası yerini “Afrika Ortaklık Politikası”na bıraktı.


Türkiye, AfB’nin dokuz stratejik ortağı arasında yer alıyor.


Türkiye’nin Afrika Ortaklık Politikası


Türkiye’nin Afrika Ortaklık Politikası’nın temel amacı “Afrika’nın sorunlarına Afrikalı çözümler” ilkesi çerçevesinde, eşit ortaklık ve karşılıklı fayda temelinde Afrika’nın barış ve istikrarı ile ekonomik ve sosyal kalkınmasına katkı sağlamak olarak belirlendi. Türkiye, bu çerçevede, Afrika’ya yönelik faaliyetlerinde ülkelerin kendi öncelikleri ve ihtiyaçları temelinde insani, sosyal ve ekonomik kalkınmalarına odaklanıyor.


Bu faaliyetler, AfB’nin 2063 Gündemi ile Birleşmiş Milletler (BM) 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerini de destekliyor.


Türkiye’nin Afrika ülkeleriyle işbirliğinde sadece kamu kurum ve kuruluşları değil, Türk özel sektörü ve sivil toplum kuruluşları da önemli rol oynuyor.


Türkiye-Afrika Ortaklık Zirveleri


2008’de İstanbul’da, 2014’te Ekvator Ginesi’nin başkenti Malabo’da ve 2021’de İstanbul’da olmak üzere toplam üç Türkiye-Afrika Ortaklık Zirvesi düzenlendi.


Türkiye-AfB ilişkilerinde ve Zirve toplantılarında kabul edilen Ortak Eylem Planlarında kaydedilen ilerlemelerin ele alınmasını teminen ilk iki Bakanlar Konferansı 2011 ve 2018’de İstanbul’da yapıldı.


2021’de düzenlenen Ortaklık Zirvesi’nde kabul edilen 2022-2026 Eylem Planı kapsamında, barış güvenlik ve yönetişim; ticaret, yatırım ve sanayi; eğitim, gençlik ve kadın gelişimi; altyapı geliştirme ve tarım ile sağlık sistemlerinin geliştirilmesi başlıklarında çok sayıda ortak proje belirlendi. Zirvede alınan kararlar ve ortak projelerin hayata geçirilmesine yönelik çalışmalar devam ediyor.


İlişkiler “kazan kazan” temelinde


Dışişleri Bakanlığı kaynakları, Türkiye ile Afrika ülkeleri arasındaki ilişkilerin “kazan kazan” temelinde olduğunu vurgulayarak, Afrikalı ülkelerinin tamamının güveninin kazanılmasının Türkiye’ye ilave imkanlar sunduğunu söyledi. Kaynaklar, birçok ülkenin Türkiye’ye duydukları güvene dayanarak anlaşmazlıkların çözülmesi konusunda yardım istediğini aktardı.


Afrika ülkelerinin, Türkiye’yi kendi hassasiyetlerine saygı gösteren bir ülke olarak gördüğünü dile getiren kaynaklar, Türkiye’nin bu hassasiyetlere karşı saygılı ve duyarlı tutumunun iyi ilişkilere imkan verdiğini, Türkiye’nin onları “en iyi algılayan ülke” olarak görüldüğünü kaydetti.


Afrika’daki siyasi eğilimler


Kaynaklar, Batı Afrika’da demokrasinin yerinin sağlamlaştırıldığı ve darbelerin yaşandığı iki farklı eğilime işaret ederek, ikinci gruptaki ülkelerde “pan-Afrikanist” bir eğilimin olduğunu; yoksulluk, yolsuzluk, terör, gıda güvenliği ve işsizlik gibi sorunların baş gösterdiğini belirtti.


Dışişleri kaynakları, Türkiye’nin Afrika’da diğer ülkelerle rekabet etmediğini, orayı bir işbirliği alanı olarak gördüğünü vurgulayarak, bölgedeki sorunların tüm sosyal boyutlarıyla ele alınmasını savunduklarını aktardı. Kaynaklar, Türkiye’nin Afrika konusunda kendi modelini uyguladığını ifade etti.


Türkiye Maarif Vakfı (TMV) ve Yunus Emre Enstitüsünün (YEE) eğitim alanında bölgede önemli katkılar sunduğunu belirten kaynaklar, meslek edindirme konusunda da Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığının (TİKA) kıymetli rol oynadığına işaret etti.


Kaynaklar, askeri eğitim işbirliğinde yabancı subayların ve özel komando birliklerinin temel Türkçe eğitimi aldıktan sonra Türkiye’ye getirilerek ikili askeri işbirliği anlaşmaları çerçevesinde hukuki zeminde askeri eğitim gördüğünü aktardı.


Afrika’nın doğal kaynaklar bakımından zengin olduğuna fakat hükümetlerin buna rağmen dışarıya muhtaç olduğunu dile getiren, kaynaklar bu durumun sömürgecilik döneminden miras kaldığını belirtti.


Türkiye, Afrika ülkeleriyle eşit ilişkileri gözetiyor


Türkiye’nin bazı Batı ülkeleri ve büyük aktörler gibi sömürgeci bir geçmişe sahip olmamasının önemine dikkati çeken kaynaklar, Afrika ülkelerinin Türkiye’yi sadece “kalkınma ortağı” olarak değil, aynı zamanda “güvenlik partneri” olarak da gördüğünü vurguladı.


Dışişleri Bakanlığı kaynakları, Türkiye’nin Afrika’da olumsuz sonuçlar doğurabilen uygulamalarının olmadığını altını çizerek, Türkiye’nin Afrika ülkelerini “Çin gibi borç baskısı altında bırakmaması” ve “Rusya’nın Wagner örneğindeki gibi eleştirilere maruz kalacak bir uygulamasının bulunmamasının” Türkiye’nin yararına olduğunu söyledi. Kaynaklar, “Eşit ilişki kurabilen bir muhatap olmamız, Afrika ülkelerinin önemsediği bir unsur.” dedi.


Afrika’da yürütülen projeler


Kaynaklar, Oruç Reis Sismik Araştırma Gemisi’nin Somali’nin başkenti Mogadişu’daki limana varacağı ve orada bir tören yapılmasının öngörüldüğü bilgisini verdi. Gemi, ruhsatı alınmış üç deniz yetki alanında petrol ve doğal gaz için sismik çalışma yapacak.


Bir Türk şirketinin Tanzanya’da 6,5 milyar dolarlık tren yolu projesini tamamladığını anımsatan kaynaklar, tren yolunun ülkedeki Darüsselam ile Dodoma şehirlerini birbirine bağladığını ve kıta çapındaki ulaşım hatlarından birinin temelini oluşturduğunu kaydetti. Kaynaklar, bunu bir Türk şirketinin, Çin şirketlerine tercih edilerek tamamladığına dikkati çekti.


Kaynaklar, Ruanda’daki en büyük stadyumlardan birini, bir Türk şirketinin inşa ettiğini, bu stadyumun önemli organizasyonlara ev sahipliği yaptığını ve Türklerin çalışmaları için örnek teşkil ettiğini anlattı.


Türkiye’nin Afrika ülkeleriyle ticaret hacminin son birkaç yılda sekize katlandığına dikkati çeken kaynaklar, “Bugün 40 milyar doları aşan bir ticaret hacmimiz var. Bizim müteahhitlik şirketlerimiz toplam 85 milyar dolarlık iş yapıyor ve yapmış durumda.” diye konuştu. Kaynaklar, diğer birçok ülkenin Türkiye ile işbirliği yapmak istediğini, Türkiye’nin de prensipte her işbirliğine açık olduğunu söyledi.


Savunma sanayi alanında işbirlikleri


Kaynaklar, terörle mücadelenin Sahel ülkeleri için bir varoluş sorunu olduğuna, bölgedeki bazı ülkelerde terör örgütlerinin alan hakimiyeti kurduğuna değinerek, Türkiye’nin gerek askeri eğitim işbirliği, gerek savunma sanayi ürünleri tedariki yaparak bu ülkelerin ulusal kapasitelerini güçlendirmesine yardımcı olduğunu, bunu yaparken uluslararası yükümlülüklere uygun hareket edildiğini bildirdi.


Kaynaklar, Türkiye’nin terörle mücadeledeki deneyimini Afrika ülkeleriyle paylaşmak istediğini, Türk silahlı insansız hava araçlarını (SİHA) tedarik eden ülkelerin hava hakimiyetini artırdığını vurguladı.


Burkina Faso’nun Türk SİHA’larıyla gerçekleştirdiği terörle mücadele operasyonları sonucunda, devletin ülkedeki alan hakimiyetini yüzde 30’dan yüzde 65’e çıkardığına işaret eden kaynaklar, bunun kamu hizmetlerinin devamını sağladığını anlattı.


Kaynaklar, Türkiye’nin yasal ve uluslararası hukuka uygun şekilde savunma sanayi ticaretini artırdığına işaret ederek, Kovid-19 pandemisi ve Rusya-Ukrayna savaşının ardından Türk ürünlerine teveccühün arttığını kaydetti.


Türkiye’nin Afrika’daki pozitif rolü


Türkiye’nin Afrika’daki faaliyetlerinin nasıl algılandığının önemli olduğunu vurgulayan kaynaklar, “Amerika Birleşik Devletleri, Türkiye’nin Afrika’da ne yaptığını anlamak için belki de en çok kapasite harcayan büyük aktörlerden birisi. Dolayısıyla doğru anlamaya en çok yaklaşanlardan birisi. Ama diğer bazı Avrupalı aktörler Türkiye’yi kendi çıkarlarına zarar veren bir aktör olarak algılama hatasını yapabiliyorlar.” diye konuştu.


ABD’nin, Türkiye’yi, Libya’daki olumsuz müdahalede bulunan dış aktörleri “bertaraf eden, meşruyu destekleyen ve istikrarın olumlu yönde evrilmesini sağlayan” aktör olarak anlayabileceğinin altını çizen kaynaklar, bazı Avrupalı aktörlerin bunu anlamakta geciktiğini söyledi. Kaynaklar, Türkiye’yi, Çin ve Rusya gibi bazı aktörlerle birlikte sınıflandırıp Avrupa çıkarlarına tehditmiş gibi algılamanın birçok açıdan yanlışlar içerdiğini belirtti.


Kaynaklar, Türkiye ile Nijer arasında madencilik mutabakat zaptı imzalandığını hatırlatarak, Maden Tetkik Aramanın (MTA) Nijer’de üç altın maden sahası olduğunu aktardı. Madenin çıkarılması ve işletilmesi için çalışmaların sürdüğünü paylaşan kaynaklar, “Bu üç sahanın güvenliğini Nijer askeri sunuyor. 250 kadar Nijer askeri bizim sahalarımızda güvenliği sağlıyor. Dolayısıyla şu anda bir güvenlik problemi yok.” dedi.

Paylaşmak
Exit mobile version