Perşembe, Eylül 18


Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ankara’da Dışişleri Bakanlığı Yerleşkesi Temel Atma Töreni’nde konuştu.


Yeni yerleşkenin özellikleri


Bugün Türk bürokrasisinin gözbebeği olan Dışişleri Bakanlığı’mızın yeni yerleşkesinin temellerini atacağımız bu törende sizlerle birlikte olmaktan büyük memnuniyet duyuyorum. 


Dışişleri Bakanlığımızın binası 1988 yılından beri tam 37 yıldır kurumumuza hizmet veriyordu. Ancak bu bina artan ihtiyaçlarına cevap vermede yetersiz kalıyordu. Aslında bir süredir bakanlığımızın üstlendiği görevi modern bir yerleşkeye kavuşturmak istiyorduk, nasip bugüneymiş. Yeni yerleşkemiz toplam 548 bin metrekare büyüklüğünde bir arsa üzerinde konumlanıyor. Yeni hizmet binamız çevredeki diğer kamu binalarımıza da yakın olacak. 3 ana kısımdan oluşuyor, yerleşke günlük 6 bin kişiye hizmet verecek şekilde tasarlandı, 1600 kişilik otoparkı, 750 kişilik konferans salonu ve çeşitli destek birimleri ile yerleşke modern, konforlu, organizasyonel verimliliği yüksek bir eser olacaktır. Başkent Ankara’ya yeni bir silüet, Türkiye’ye ilişkilerde güçlü bir temsil kazandırmayı hedefledik. Şehrimizin simgelerinden biri olacağına inanıyorum.

[Fotoğraf: AA]


“Bölgedeki krizleri, çatışmaları, belirsizlikleri milletimize bir halel getirmeden yönetmeye çalışıyoruz”


Hariciye Teşkilatımız, devletimizin yüz akı olmuş bir kurumdur. Bakanlığımız, ülkemizin dünyaya açılan kapısıdır. Yerleşke Türk diplomasisinin hafızasını bugününü ve geleceğini aynı çatıda buluşturacak. Şehrimizde yıldız misali parlayacaktır. Bugün attığımız temelin hızla yükselmesini ve tamamlanmasını yürekten temenni ediyorum. 


Uluslararası siyaset giderek daha değişken, belirsiz ve öngörülmez bir hal alıyor. Gözlerimizi her gün yeni bir krize açıyoruz. Tüm bu krizleri, çatışmaları, belirsizlikleri milletimize bir halel getirmeden yönetmeye çalışıyoruz. Geniş bir coğrafyada istikrar için çaba harcıyoruz. Gerektiğinde sesimizi yükseltiyoruz, gerektiğinde çatışan tarafları aynı masada buluşturuyoruz. Kimi zaman yumuşak gücümüzü kimi zaman da sert gücümüzle hakkın, hukukun, huzurun yanında yerimizi aslıyoruz.

Fotoğraf: AA[Fotoğraf: AA]


“Türkiye hem içerde hem bölgesinde kendi oyununu kuran bir ülkedir”


Türkiye haklının güçlü olduğu bir dünyaya inanmakta ve böyle bir dünyanın mücadelesini vermektedir. Türkiye aynı zamanda kara gün dostu bir ülkedir. Başları dara düştüğünde dost ve kardeşlerimize yardım elimizi uzattık, savunma kapasitelerini güçlendirmede yardımcı olduk, hak ve çıkarlarını koruma çabalarında her platformda destek verdik. Aynı ilkeli tavrımızı bundan sonra da sürdüreceğiz. Türk dış politikasını öncelişkleri istikrarı korumak, barışı sağlamak, kardeşlik bağlarını güçlendirmektir. Bizim boş lafla, ucuz polemiklerle işimiz olmaz. Bugün Türkiye hem içerde hem bölgesinde kendi oyıununu kurma ve kimin ne dediğine bakmayan bir ülkedir. Usta bir satranç oyuncusu gibi soğukkanlılıkla hayata geçiriyoruz. Kimse bizi hedeflerimize ulaştırmaktan alıkoyamaz. 


 


“Barbarlıkla hareket edenler döktükleri kanda boğulacaktır”


Unutmayın diplomasinin dili nezakettir. Türkiye’nin dış siyaseti de barış odaklıdır. Fakat bu demek değildir ki hadsizlikler karşısında susacak, sinecek veya geri adım atacağız. Asla. Gerilimden beslenenlerin, bölgemizi kan deryasına çevirmek isteyenlerin, coğrafyamızda istikrarsızlığı körükleyenlerin karşısında tarih boyunca olduğu gibi bugün de yarın da inşallah dimdik ayakta duracağız. Biz zulme ve zalime boyun eğmeyiz.


 


İsrail’in vahşi saldırıları altında Gazzeli mazlumların yanında olmamızı kimse engelleyemez. Terör ve katliam bir akıl kilitlenmesidir. Bölgemizi esir alan bu kilit eninde sonunda kırılacaktır. Zulümle, soykırımla, barbarlıkla, masum çocukların hayatları pahasına kendilerine güvenli bir gelecek inşa edeceklerini zannedenler, tarihteki niceleri gibi mutlaka kaybedecek, döktükleri kanda boğulacaklardır. Bundan kaçış, kurtuluş yoktur.


 


“Doğu Kudüs’teki haklarımızdan bir adım geri adım atmayacağız”


Asırlarca İslam’ın bayraktarlığını üstlenen bir milletin efradı olarak 400 yıl Kudüs-ü Şerif’e hizmetkarlık yapmanın şerefini yaşadık. Netanyahu bunları bilmez. Ama bugün buradan tekrar haykırıyorum, belki öğrenir. ‘La ilahe illallah, İbrahim Halilullah’ ifadesinde anlamını bulan hürmet, hikmet, hoşgörüyle bu övülmüş şehri tüm inanç mensupları için yüzyıllar boyunca bir barış ve esenlik yurdu haline biz getirdik. Müslümanlar gibi Hristiyanların ve Musevilerin de hakkına riayet ettik. Bugün de şairin ifadesiyle, kalbimizin yarısı Mekke diğer yarısı Medine’dir. Bunların üstünde de bir tül misali Kudüs vardır.


Kudüs bizimle birlikte 2 milyarlık İslam aleminin ortak davası, hafızası ve ortak mirasıdır. Arzın üstünde bir sancak, görkemli bir çınar olarak gördüğümüz Kudüs-ü Şerif’i namahrem ellerin kirletmesine izin vermeyiz. Biliyorum, Hitler özentisi tiplerin kuyruk acısı belki de hiç geçmeyecek. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığımızda, bundan 27 yıl önce ortaya koyduğumuz tavrı belki de hiçbir zaman unutmayacaklar. Varsın onlar öfke nöbetleri geçirmeye devam etsin. Biz Müslümanlar olarak Doğu Kudüs üzerindeki haklarımızdan tek bir geri adım dahi atmayacağız. Bütün semavi dinlerce kutsal kabul edilen Kudüs’ün tekrar barış, huzur ve güven şehri olması için mücadelemiz sarsılmaz bir azimle hız kesmeden, gerilemeden, gevşemeden devam edecektir. Aynı şekilde, 1967 sınırları temelinde başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız, egemen, toprak bütünlüğü haiz bir Filistin devletinin kurulması için de tüm gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz


 


Yeni yerleşkemizin hizmete girmesiyle bakanlığımızı çalışma kabiliyeti daha da artacaktır. Burada alınacak kararlar, yürütülecek müzekereler ülkemizin küresel vizyonuna güç katacaktır. 

Paylaşmak
Exit mobile version