Çarşamba, Kasım 27


Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz TRT Haber Kanal Koordinatörü Mücahid Eker’in sorularını yanıtladı.


 


Eker’in “Büyüme rakamları açıklandı, ikinci çeyrekte Türkiye ekonomisi 2,5 puan büyüme kaydetti, nasıl değerlendirmeliyiz neye işaret ediyor bu rakamlar sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz şu açıklamalarda bulundu:


“2’nci çeyrek açıklandı. Bunu açıklarken 1 çeyrek ve 2023 yılı büyüme verileri de revize edildi. İstatistik kurumları son verilerle belli revizyonlar yapabiliyorlar. Öncelikle 2023 yılında biliyorsunuz 4.5’tu bizim büyümemiz. TÜİK son yaptığı revizyonlarla bunu 5.1 olarak tespit etti ve açıkladı.


Yani bazımız büyümüş oldu büyüme bazımız onun bu yıla etkisi biraz olumsuz yönde. Elbette bazı büyüyünce onun üstüne bir büyüme oranı gerçekleştirmeniz gerekiyor. Bunun da bir miktar etkisiyle birinci çeyrek büyümemizi de revize etti. 5.7’den 5.3’e çekmiş oldu ikinci çeyrek 2,5 büyüme ilk 6 ay dikkate aldığınızda ortalamayı dikkate aldığınızda ise 3.8 bir büyüme kaydettik.


 


Burada sevindirici olan şu dengeli bir büyüme yapısı var. Tam da orta vadeli programda öngördüğümüz şekilde. Tüketimin iç talebim payı gerilerken dış talebin net ihracatın payının yarıdan fazlasının dış talep kaynaklı net ihracat kaynaklı olduğunu görüyoruz. Bu gerçekten sevindirici ve bizim de öngörülerimizle uyumlu.


Büyümeyi yorumlarken dünyadaki durumu Bölgemizdeki durumu da mutlaka dikkate almamız lazım. Büyüme oranlarımız tarihsel ortalamaların bir miktar altında. Niye böyle 2 temel meselemiz var. Bir taraftan Tabii enflasyonu düşürmek için sıkı bir politika izliyoruz, sıkı para politikası disiplinli maliye politikası bunun şüphesiz etkileri var.


Diğer taraftan dünya talebi dünya büyümesi de iyi değil Maalesef dünya büyümesine baktığınızda özellikle temel pazarımız olan Avrupa’ya baktığınızda maalesef büyüme oranları çok düşük. 2023 yılında sadece 0,5 oranında büyüyebilmiş Avrupa yüzde biri bile olmamış.


2024’te 0.9 büyüme bekleniyor Avrupa’da. Dünya büyümesine baktığınızda yüzde 3’ler civarında dolaşıyor. İşte dünyanın da tarihsel ortalamaların altında büyüdüğü bir dönemdeyiz. Buna ilave olarak bölgemizde jeopolitik gelişmeler gerilimler maalesef son bir yılda artmış durumda kuzeyimizde malum Ukrayna, Rusya çatışması yoğun bir şekilde devam ediyor. Güneyimizde de hepimizin içini yakan manzaraları Gazze’de görüyoruz ve bölgesel yansımalarını da görüyoruz. Bütün bu ortam içinde bir de geçen yıl tarihimizin en büyük deprem afetini yaşadık. 11 ilimizi 14 milyon nüfusumuzu etkileyen bir deprem bu.


Depreme rağmen bu depremin etkilerini de büyüme açısından hızlı bir şekilde açtığımızı ortaya koyuyor. Bu rakamlar özellikle 2023 rakamındaki revizyon hızlı bir şekilde ekonomimizin deprem sürecinden toparlandığını gösteriyor. Ama bu şu anlama gelmiyor deprem harcamalarımızın bittiği anlamına da gelmiyor. Bir taraftan da depremle ilgili rehabilitasyon çalışmalarımız süratli bir şekilde sahada devam ediyor. Büyük bir yatırımla o şehirlerimizi depremden zarar gören şehirlerimizi bir an önce eskisinden de daha iyi bir koruma getirmeye çalışıyoruz. 


Dünyanın şartlarının Olumsuz olduğu, bölgede jeopolitik gerilimlerin olduğu ve tarihimizin en büyük afetini yaşadığımız bir ortamda fiyat istikrarını sağlamaya dönük politikaları izlediğimiz bir ortamda büyümemizi devam ettirmemiz son derece önemli. Bunu da kararlılıkla sürdüreceğiz.”


Orta Vadeli Program güncellenecek mi?


Eker’in “2’nci çeyrekte gerçekleşen büyüme, orta vadeli programdaki büyüme beklentilerini ve büyüme tahminlerine ilişkin bir güncellemeyi gerektirecek mi? Orta vadeli programının güncellenmesi malum gündemde zaten güncellenecek OVP’yi ne zaman açıklayacaksınız? Takvim belli mi?” sorusuna Yılmaz şu cevabı verdi:


“Uzun bir süredir çalışıyoruz güncellenmiş OVP ile ilgili. Bir taraftan teknik çalışmalar yürütüyor kurumlarımız, Strateji Bütçe Başkanlığımız Cumhurbaşkanımıza bağlı biliyorsunuz yoğun bir şekilde bu konuları çalışıyor. Hazine Maliye Bakanlığımız yine yoğun bir şekilde mesai sarf etti. Diğer ilgili tüm bakanlıklarımız çalıştılar fakat teknik çalışmalarla da yetinmedik. İlgili tüm kesimlerle katılımcı bir anlayışla istişare sürecini de yine yürüttük.


 


Geçen yıl yaptığımız gibi bu yılda çalışan kesimlerle, sendikalarla, işveren kesimlerle, esnafla, tarım kesimi ile bütün kesimlerle ben bizzat toplantılar yaptım. Sayın bakanlarımız her biri kendi alanında bu istişareleri yaptılar ve bu güncel OVP’yi hem teknik çalışmaların hem de istişarelerin sonucuna göre yenilemiş olacağız. Burada temel çerçevemiz değişmiyor. Ana çerçevemiz belli, enflasyonu düşürmek. Depremin yaralarını sarmak bunları yaparken büyümemizi istihdamımızı korumak.


Bir taraftan da kalıcı sosyal refahı arttırmak, vatandaşımıza insanımıza bütün bu çabalarımızın sonuçlarını yansıtma. Bu çerçeve içinde üç temel güncelleme söz konusu.


Birincisi makro ekonomik değerler, büyümeden tutun milli gelire, ihracattan turizme, makro rakamlarımızı güncellemiş olacağız. Enflasyon rakamları yine bunun içinde. Diğer taraftan Orta Vadeli Program aynı zamanda bütçenin temelini oluşturur. Meclisimize hükümetimizin göndereceği bütçe teklifinin temel çerçevesinde Orta Vadeli Program şekillendirir. Temel büyüklükler dolayısıyla burada ifade edilmiş ve toplumla paylaşılmış olacak.


Bütçe büyüklüklerimiz bütçe açığımızın ne olacağı harcamalarımız, gelirlerimiz bütün bu rakamlar Orta Vadeli Programımıza yer alacak.


3’üncü boyut ise yapısal reformlar. Yapısal reformlar konusunda da geçen yıldan bugüne yaptıklarımız var. Henüz yapılmayanlar var. Üzerinde çalıştığımız konular var. Burada geldiğimiz noktayı da yine istişarelerimizin yine sonuçları var. Bunları da yansıtacağız yani 3 Ayaklı bir strateji ile hareket ediyoruz. Para politikaları maliye politikaları ve yapısal reformlar bunu yine güncel Orta Vadeli Programımızda göreceksiniz.


“5 Eylül’de güncel Orta Vadeli Programımızı paylaşacağız”


Takvim olarak da şunu ifade edebilirim önümüzdeki perşembe günü sabah saatlerinde bir planlama yapmış durumdayız. Tabii Sayın Cumhurbaşkanımızın bunu imzalaması ve Resmi Gazete’de yayınlanması gerekiyor. Bu süreci de takip ederek planımız perşembe günü 5 Eylül’de güncel Orta Vadeli Programımızı toplumumuzla, kamuoyuyla paylaşmak.”


“Büyümenin kompozisyonunda önümüzdeki dönemde hangi başlıklar öne çıkacak” sorusuna Yılmaz şu cevabı verdi:


“Geçen yıl bu stratejiyi ilan ettiğimizde zaten ortaya koymuştuk. Büyümemizi bir taraftan tüketimi daha ılımlı hale getirirken tüketim artmasın demiyoruz yanlış anlaşılmasın, tüketimde sosyal refahla ilgili elbette tüketimde artacak ama aşırı tüketim her şeyin aşırısı gibi aşırı tüketimde belli olumsuzluklar doğuruyor. Fiyat istikrarı açısından, cari denge açısından bir takım olumsuz sonuçları oluyor. Dolayısıyla biz tüketimi daha ılımlı tutarken yatırımın, üretimin, ihracatın büyümede payının arttığı bir strateji ile hareket ediyoruz.


Sayın Cumhurbaşkanımız da hep altını çizer zaten yatırım, istihdam, üretim ve ihracat işte bu perspektifi güçlü bir şekilde koruyoruz. Büyüme kompozisyonunda büyümenin bileşenlerin de yatırımın, üretiminin, ihracatın payını arttırmaya hedefliyoruz.


“Bu yıl 1 milyonun üzerinde istihdam artışı bekliyoruz”


İstihdam açısından rakamlara baktığınız zaman olumlu bir durumla karşı karşıya olduğumuzu söyleyebilirim. Az önce anlattığım bütün o bölgesel olumsuzluklara rağmen uyguladığımız fiyat istikrarına dönük sıkılaştırıcı politikalara rağmen istihdamımız artmaya devam ediyor.


Bu yıl 1 milyonun üzerinde istihdam artışı bekliyoruz. Bu gerçekten çok çok kıymetli bir rakam. Çünkü istihdam ekonomik ve sosyal bütün bakış açılarının özetlendiği bir göstergedir.


İstihdamınızı artıyorsa büyümenizden toplum daha fazla fayda sağlıyor demektir. Çünkü istihdam edilen her kişi hem kendisi için hem ailesi için yeni imkanlara erişiyor demektir. Geleceğe daha güvenli hazırlanıyor demektir. İlan edeceğimiz OVP’de de en önemli unsurlardan biri tabii istihdamımızı korumak ve geliştirmek olacaktır.”


Büyümede kısa vadedeki bu dengelenme süreci orta ve uzun vadede Türkiye ne kazandıracak?


Eker’in “Büyümede kısa vadedeki bu dengelenme süreci orta ve uzun vadede Türkiye ekonomisine ne kazandıracak” sorusu üzerine Yılmaz şunları söyledi:


“Sürdürülebilir büyüme hedefimize hizmet edecek. Türkiye son 20 yılda AK Parti ve Cumhur İttifakı döneminde orta-alt, orta gelir grubundan üst-orta gelir grubuna geçti. Yani milli gelirimizdeki artışa baktığınızda onu da ifade etmiş olayım son çeyrek verileri ile birlikte 1.1 trilyon doların üzerine çıkmış olduk.


 


Güncel OVP’de göreceksiniz, kur istikrarının da TL’deki değer kazancının da etkisiyle dolar bazında milli gelirimiz ve kişi başına milli gelirimiz oldukça yüksek seviyelerde ortaya çıktı ve bunu da toplumla paylaşacağız.


Perşembe günü tam rakamları bu anlamda toplumumuzda paylaşmış olacağız. Bu süreç gerçekten çok çok kıymetli. Şu anda önümüzde kritik bir eşik var. Üst-orta gelir grubundan yüksek gelir grubuna geçiş. İşte biz bu yaptığımız çalışmalarla bunun zeminini güçlendirmiş oluyoruz.


“Nihai amacımız da insanımızın refahını arttırmak”


Risklerimizi azaltıyoruz temellerimizi kuvvetlendiriyoruz. Hem halkımızın refahını arttırma hem de ülkemizin gücünü arttırma anlamında Türkiye’yi geleceğe çok daha emin bir şekilde hazırlıyoruz. Orta Vadeli Programın esas faydası burada.


Belki bu süreçte bir takım sıkıntılarda yaşıyor olabiliriz. Elbette bir takım zor meselelerle de uğraşmak durumundayız. Ama inanın bu yaptıklarımız toplumumuza milletimize ülkemize gelecekte çok daha güzel yarınlar hazırlamaya yönelik çalışmalar.


Enflasyonun düştüğü istikrarın oluştuğu bir ortamda büyüme de daha istikrarlı bir şekilde istikrarlı bir ortamda sürdürülebilir bir şekilde cereyan edecek. Böylece de halkın refahını arttırmak için daha geniş imkanlara kavuşmuş olacağız.


Nihai amacımız da insanımızın refahını arttırmak. Ama kalıcı bir şekilde arttırmak geçici şeylerle değil. Bugün yapıp yarın işte enflasyonun etkisiyle eriyen bir refah artışı değil. Daha kalıcı istikrarlı bir sosyal refah artışı için gayret ediyoruz.


Çünkü başından beri bizim anlayışımız insan odaklı bir kalkınma anlayışıdır. Temel amacımız ekonomi dediğiniz sadece rakamlar sadece teknik analizler değil. Bütün bunların sonucunda insanın refahını geleceğini daha iyi koşullarda sürdürmek esas amacımız. Dolayısıyla bu Orta Vadeli Programında bu temel amaçlarımıza hizmet ettiğini rahatlıkla söyleyebilirim.”


“En önemli unsur siyasi istikrar ve güven”


Eker’in “Türkiye neyi farklı yapıyorak bu küresel konjonktürde olumlu anlamda ayrışabiliyor diğer ülkelerden?” sorusuna Yılmaz’ın cevabı şu şekilde oldu:


“En önemli unsur siyasi istikrar ve güven. Bunu Maalesef bazen unutuyoruz. Şimdi olmadığı zaman hava gibi su gibi bazı şeyler olmadığı zaman kıymeti daha iyi biliniyor. Türkiye dünyanın bu zorlu döneminde siyasi istikrara ve güven ortamına sahip olduğu için olumlu ayrışan bir ülke.


 


Güçlü bir liderliğimiz var, tecrübeli bir liderimiz var, tecrübeli kadrolarımız var, ve dünyanın bu zor döneminde istikrarını koruyan, güven ortamını koruyan bir ülkeyiz. Bunun gerçekten kıymetini hepimizin çok iyi bilmesi lazım.


Burada tabii Cumhur ittifakının da çok büyük katkısı var. Bir taraftan Cumhurbaşkanımız halkımızın doğrudan seçtiği demokratik bir lider olarak siyasi istikrarı temsil ediyor. Milli iradeyle, meşruiyetle. Diğer taraftan da meclisimizde Cumhur İttifakı olarak çok net bir çoğunluğumuz var. İşte bu Türkiye’nin politikalarını güçlü ve istikrarlı bir şekilde uygulamasını sağlıyor. Basit bir cümle ama çok önemli bir cümle siyasi istikrarı olmadan ekonomik istikrar olmuyor. Siyasi istikrarınızı koruyacaksınız ki ekonomik istikrarınız ve refah artışınızda olsun.


İşte Türkiye son 20 yılda bunu yakaladı ve bunun sonucunda çok farklı bir yere geldi. Birçok alanda bu çok çok kıymetli diye düşünüyorum. Önümüzdeki süreçlerde de en önemli yine avantajlarımızdan biri seçimsiz bir dönemden geçiyor olmamız.


Bakın bu da çok önemli seçimlerin sık sık yapıldığı seçim tartışmalarının yapıldığı ülkeler maalesef kalıcı ilerlemeler sağlayamıyorlar. Çünkü ister istemez seçimler kısa vadeli konuları daha fazla ön plana çıkarıyor. Ülkelerin geleceğine ilişkin daha uzun vadeli meseleler yeterince ilgi görmeyebiliyor.


İşte Türkiye şu anda yine altın değerinde seçimsiz yıllar yaşıyor. 2023’te genel seçimler Cumhurbaşkanlığı seçimi gerçekleşti. 2024’te yine bahar aylarında biliyorsunuz mahalli idare seçimleri gerçekleşti.


Şimdi 2028 yılına kadar seçimsiz bir dönemdeyiz. Bu da Türkiye’nin bu zorlu dünya bölge konjonktüründe en önemli avantajlarından bir tanesi. Gereksiz tartışmaları bir tarafa bırakıp, polemikleri bir tarafa bırakıp vatandaşımızın ihtiyaçlarına ülkemizin ihtiyaçlarına yoğunlaşıp bunları birer birer hayata geçireceğimiz çok kıymetli bir dönem. Reformları, değişimleri, dönüşümleri gerçekleştireceğimiz bir dönem. Bunun da ben başarıda çok çok kıymetli olduğunu düşünüyorum.”


Eker’in kişi başına düşen milli gelirdeki artış oranları ile ilgili sorusuna Yılmaz şu yanıtı verdi:


Sosyal medyada şunu görüyoruz, sanki Türkiye’ye geri gitmiş, Türkiye’de son 20 yılda vatandaşın refahı, Türkiye’nin ekonomisi geriye gitmiş gibi bir algı oluşturulmaya çalışılıyor. Bunun sistematik bir şekilde yapıldığını da görüyoruz.


Ama güzel bir sözümüz var biliyorsunuz. Halep oradaysa arşın burada. Bu uluslararası kurumların hesapları, bizim kendi istatistik kurumuzun da değil IMF’nin hesabıydı. Burada bakın Türkiye ile birçok böyle önemli ülkenin mukayesesi var. Son 20 yılda 2003-2023 yılında satın alma gücü paritesi ile gayri safi yurtiçi hasılası ne kadar artmış. Türkiye’nin yüzde 257 artmış, Polonya takip ediyor Türkiye’yi. Almanya yüzde 110 arttırabilmiş. Hollanda yüzde 105, İtalya yüzde 72. Bu şunu gösteriyor son istikrarlı dönemde 20 yılda Türkiye ekonomisi büyüdü. 230 milyar dolar civarında bir ekonomimiz vardı bakın az önce söyledim geçen yıl itibariyle 1.1 trilyon doları geçtik. Nominal dolar bazında söylüyorum bu yılki rakamlar açıklandığında da göreceksiniz, çok daha yüksek bir rakama geliyor, kişi başına gelirimizde aynı şekilde hızla dolar bazında da gelişim içinde.”


“Enflasyonda hızlı bir şekilde ikinci yarıda gerileme olacak”


“Enflasyondaki seyir bundan sonra nasıl olacak?” sorusuna Yılmaz şu cevabı verdi:


“Başından beri biz bu konuda şunu söyledik, bu uzun soluklu bir mücadele orta vadeli bir mücadele üç döneme ayırdık. Enflasyonla mücadele 1’inci dönem geçiş dönemi dedik.


Bu yılın Haziran ayına kadarki dönem geçiş dönemi olarak nitelendirdik. Burada temellerimizi az önce söylediğim gibi sağlamlaştırdık. Bütçe açığından cari açığa rezervlerden işte KKM’ye birçok başlık altında risklerimizi azalttığımız, temellerimizi güçlendirdiğimiz bir dönem oldu. Bu geçiş dönemi dolayısıyla artık enflasyonla mücadeleye çok daha sağlıklı bir zeminde devam edecek.


2’nci dönem dezenflasyon dönemi diyoruz. Haziran’la başladı bu dönem şu anda devam ediyoruz. İşte en son 61 küsür bir rakam çıktı biliyorsunuz. Ağustos ayı enflasyonumuz çok yakında açıklanacak.


Hem baz etkisi hem program etkisiyle Ağustosta 50’lere yakın bir rakam çıkacağını tahmin ediyoruz.


Eylül rakamı çıktığında ise 40’lı rakamları göreceğimizi düşünüyoruz. Yıl sonu itibariyle tahminimizi de güncel Orta Vadeli Programda paylaşacağız. Burada da Merkez Bankamızın o bandının içinde kalacağımıza inanıyoruz. Dolayısıyla enflasyonda hızlı bir şekilde ikinci yarıda gerileme olacak demiştik, belli bir zirve yaptı şimdi geriye doğru enflasyon düşüyor. Gelecek yıl hedefimiz %20’lerin altını görmek. Ondan sonrakiler yani 2026’da ise tek haneli rakamlarla ülkemizi yeniden buluşturmak.”


Yılmaz, TRT’ye teşekkür etti


Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz dezenformasyonla mücadelesi için TRT’te teşekkür etti.


 


Yılmaz, “Enformasyon çağı aynı zamanda dezenformasyon çağı. Burada farkındalık çok önemli. Bu anlamda TRT’ye, sorumlu yayın yapan, ilkelere uygun kamuoyunu bilgilendirenlere teşekkür ediyoruz.” dedi.


 


Yılmaz, “Yeni vergi paketiyle ilgili spekülasyonlar gerçek dışı. Kazanandan daha fazla vergi almayı hedefleyen, kayıt dışılığı engellemeye çalışan, vergide adaleti ve etkinliği artırmayı hedefleyen bir paket” dedi.

Paylaşmak
Exit mobile version