Teknoloji hayatımızın her anında varlığını hissettirirken, bu dönüşüm özellikle aile içi iletişimde önemli bir fark yaratıyor. Dijital yerliler, yani teknolojinin içine doğmuş Z Kuşağı ve Millennials, sosyal medya ve dijital platformlara hızlıca adapte olurken, ebeveynler olarak dijital göçmenler ise bu yeni dünyaya ayak uydurmakta zorluk yaşıyor. Peki, dijital uçurumun ailelerde yarattığı etkiler neler? Ebeveynler bu farkı nasıl kapatabilir?
Konunun uzmanlarından Bilişim Hukukçusu Av. Nazlı Turhan, ailelerin dijital dünyada daha bilinçli adımlar atabilmesi için önemli bilgiler sunuyor.
Türk Medeni Kanunu’nun 339. ve 340. maddeleri, ebeveynlerin çocuklarının gelişimini koruma ve sağlama sorumluluğunu içeriyor. Bu sorumluluk, artık sadece fiziksel dünya ile sınırlı kalmamalı. Dijital farkındalık ve dijital okuryazarlık da ebeveynlerin koruma yükümlülüğünün bir parçası olmalıdır.
Bilişim Hukuku Uzmanı Nazlı Turhan
Dijital yerliler ve göçmenler: Aynı dili konuşamamak
Son yıllarda yapılan araştırmalar, gençler ve ebeveynler arasında giderek büyüyen bir dijital uçurum olduğunu gösteriyor. Dijital yerliler olarak adlandırılan gençler, sosyal medya ve dijital platformları hızla benimserken, dijital göçmenler olan ebeveynler bu hızlı teknolojik gelişime ayak uydurmakta zorlanıyor. Bu fark, aile içi iletişimde ve çocukların dijital dünyadaki aktivitelerini anlamada sorunlara yol açabiliyor.
Bilişim hukukçusu Nazlı Turhan, ebeveynlerin bu uçurumu kapatmak için öncelikle kendi dijital alışkanlıklarını gözden geçirmeleri gerektiğini vurguluyor:
“Ebeveynler, çocuklarının dijital dünyada nasıl vakit geçirdiğini anlamadan kontrol sağlamaya çalışıyor. Oysa önce kendi dijital davranışlarını analiz etmeli, ardından çocuklarının dijital temasını hangi amaçla kullandığını tespit etmeliler.”
Çocukların sosyal medya, oyun ve eğitim gibi farklı amaçlarla interneti kullandığını belirten Turhan, ebeveynlerin bu farklı kullanım amaçlarını göz önünde bulundurarak daha bilinçli ve etkili kontrol mekanizmaları geliştirmeleri gerektiğini ifade ediyor.
Turhan ayrıca, dijital dünyada daha etkili bir ebeveynlik yapabilmek için dijital okuryazarlık ve yapay zeka okuryazarlığının önemine dikkat çekiyor:
“Ebeveynler, çocuklarının teknolojiyi nasıl kullandığını anlamadan onları denetlemeye çalıştıkça sorun büyüyor. Dijital okuryazarlık konusunda kendilerini geliştirmeleri, hem çocuklarını daha iyi anlamalarını hem de dijital riskleri daha iyi yönetmelerini sağlar.”
Çocukları dijital risklerden korumanın yolları
Günümüz dijital dünyasında çocuklar birçok tehlike ile karşı karşıya. İnternette kontrolsüz içeriklere maruz kalma, siber zorbalık ve dijital bağımlılık gibi sorunlar, çocukların psikolojik ve sosyal gelişimini olumsuz etkileyebiliyor. Peki ebeveynler, çocuklarını bu tehlikelerden korumak için neler yapmalı?
Turhan, öncelikli olarak ebeveynlerin çocuklarının dijital platformlarda nasıl vakit geçirdiğini anlaması gerektiğini vurguluyor:
“Ebeveynlerin çocuklarının internet kullanım süresini kontrol etmesi önemli. Fakat bu süreyi aşan kullanımın sebeplerini de anlamaları gerekiyor. Çocuklarının hangi platformları kullandığını bilmek, dijital dünyada karşılaşabilecekleri riskleri daha iyi yönetmelerine yardımcı olur.”
Ayrıca ebeveynlerin, çocuklarının dijital dünyada karşılaştığı riskleri fark edebilmek için teknolojiyi yakından takip etmelerinin şart olduğunu söylüyor:
“Ebeveynlerin çocuklarının kullandığı cihazlarda güvenlik duvarları, antivirüs programları ve çocuk filtreleri kullanmaları bir ölçüde fayda sağlar. Ancak asıl önemli olan, ebeveynlerin bu güvenlik önlemlerini alırken çocuklarıyla açık bir iletişim kurmalarıdır.”
Yasal düzenlemelerin aileler üzerindeki etkisi
Türkiye’de ve dünyada çocukların dijital dünyadaki haklarını korumak adına çeşitli yasal düzenlemeler bulunuyor. Ancak ebeveynlerin, bu yasaları bilmesi ve doğru uygulaması, çocukların dijital dünyada daha güvende olmalarını sağlayabilir. Nazlı Turhan, Türk Medeni Kanunu’na dikkat çekiyor:
“Türk Medeni Kanunu’nun 339. ve 340. maddeleri, ebeveynlerin çocuklarının gelişimini koruma ve sağlama sorumluluğunu içeriyor. Bu sorumluluk, artık sadece fiziksel dünya ile sınırlı kalmamalı. Dijital farkındalık ve dijital okuryazarlık da ebeveynlerin koruma yükümlülüğünün bir parçası olmalıdır.”
Turhan ayrıca, dijital okuryazarlığın yasal anlamda ebeveynlerin yükümlülükleri arasına alınması gerektiğini savunuyor:
“Ebeveynler, çocuklarının internet kullanımını denetlerken, kişisel haklar ve özgürlükler konusunda bilinçli olmalı. Çocuğun üstün yararı ilkesi çerçevesinde hareket etmek, çocukların hem dijital dünyada hem de gerçek dünyada korunmalarını sağlar.”
Dijital uçurumu kapatmanın ilk adımı: Birlikte öğrenmek ve keşfetmek
Dijital dünyada aktif olabilmek ve çocukları bu tehlikelerden koruyabilmek için ebeveynlerin dijital okuryazarlıklarını geliştirmesi gerekiyor. Ebeveynler, sosyal medya platformlarını tanımalı, çocuklarının dijital davranışlarını izlemeli ve onlarla bu konuda açık bir diyalog kurmalı.
Nazlı Turhan, ebeveynlerin bu süreçte yalnız olmadığını belirtiyor:
“Türkiye’de ve dünyada birçok devlet, çocukların dijital dünyada korunması adına önemli adımlar atıyor. Türkiye’de de Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) gibi kurumlar, ebeveynlerin ve çocukların dijital farkındalığını artırmak için önemli içerikler sunuyor. Ebeveynlerin bu kaynakları yakından takip ederek çocuklarını dijital risklerden korumak için gerekli adımları atmaları çok önemli.”
Dijital dünya ebeveynler ve çocuklar arasında bir köprü değil, çoğu zaman bir uçurum yaratıyor. Bu uçurumun kapanması için ebeveynlerin, dijital dünyayı ve çocuklarının bu dünyadaki yerini anlaması gerekiyor. Nazlı Turhan’ın da belirttiği gibi, dijital okuryazarlık ve yapay zeka farkındalığı, ailelerin dijital dünyada daha güçlü bir iletişim kurmasını sağlayacak önemli unsurlar. Teknolojiyi doğru anlamak, hem çocukları korumaya hem de ebeveynlerin onların gelişimine daha iyi destek vermesine olanak tanıyor.