Salı, Haziran 3


Türkiye Basın Federasyonunun (TÜBAF), İsrail’in Filistin’deki insanlık dışı uygulamalarına dikkati çekmek ve protesto etmek amacıyla Sultanahmet Meydanı’nda düzenlediği ortak canlı yayın sürüyor.


İletişim Başkanı Fahrettin Altun, 7 Ekim 2023’ten bu yana dünyanın gözleri önünde bir soykırım yaşandığını, çok büyük insanlık suçu işlendiğini söyledi.


Altun, İsrail’in “kötülük makinesi” olduğunu, bu ülkenin bir yandan insanlık suçu işlerden diğer yandan da cürümlerini görünmez kılmak için elinden geleni yaptığını, lobileri aracılığıyla bütün dünyada Filistinlileri tarihten silmek için gayret sarf ettiğini belirterek, “Bu zulüm, 7 Ekim 2023’te hızlandı. Gerçekten tarihte görülmemiş boyutlarda katliamlarla, saldırılarla karşı karşıya kaldık” diye konuştu.


İsrail’in Uluslararası Ceza Mahkemesinin tanımladığı haliyle hem soykırım hem de kentkırım yaptığına dikkati çeken Altun, “Bütün boyutlarıyla insanlığı, doğayı, çevreyi, şehirleri tarumar ediyor. Bu, 7 Ekim 2023’ten itibaren hızlanmış olsa da esasında bunun çok ciddi tarihsel arka planı var. Israrla bunu vurgulamaya çalışıyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımız, Birleşmiş Milletler kürsüsünden çok tarihi bir soru sordu: ‘İsrail’in sınırları neresidir?’ ve haritayı gösterdi.” ifadelerini kullandı.


Altun, İsrail’in “Balfour Deklarasyonu”yla başlayan, sonrasında devam eden yayılmacı politikasını aktararak, bütün bu süreçte uluslararası hukukun işlemediğini vurguladı.


Uluslararası ve Siyaset Bilimi literatüründe Filistin’deki durumun “Filistin sorunu” şeklinde geçtiğini dile getiren Altun, buna “İsrail sorunu” denilmesi gerektiğine işaret etti.

[Fotoğraf: AA]


“Artık bu zulmün bitmesi lazım”


Altun, Filistin’de yaşanan insanlık suçlarının arkasında İsrail’e göz yuman uluslararası Batılı sistemin aymazlığının olduğunu belirterek, şöyle devam etti:


“Bugün geldiğimiz noktada sözün bittiği yerdeyiz. Artık bu zulmün bitmesi lazım. Bütün gayretimiz, Sayın Cumhurbaşkanımızın yürüttüğü çalışmaların merkezinde yer alan temel saik, her şeyden önce bu zulmün bir an önce bitmesi. Somut olarak taleplerimiz, gayretlerimiz var. Bu talepler ile gayretlerin başında her şeyden önce bir an önce kalıcı ateşkesi sağlamak var. Diğer taraftan insani yardımların bir an önce aksamaksızın, hızlı ve koordineli şekilde doğrudan bu mazlum Gazzelilere, Filistin halkına ulaştırılması var. Bunun bir an önce sağlanması lazım.”


Bölgede bir an önce kalıcı barışın sağlanması ve savaşın ortadan kalkması gerektiğine dikkati çeken Altun, diğer taraftan da bütün bunlarla beraber çok büyük yıkımlar yaşandığını anlattı.


Altun, Gazze’de yaşanan yıkımların tahribatını ortadan kaldırmak için hızlı imar ve ihya çalışmasına ihtiyaç olduğunu vurgulayarak, “Bütün bölge ülkelerinin, uluslararası koalisyonun çok güçlü şekilde burada bir an önce ateşkesi sağlayıp bu bölgeyi ayağa kaldırması lazım. Bütün bunlarla beraber bizim talebimiz, çok somut ve net şekilde güçlü Filistin devletinin ayakta olması ve varlık göstermesidir.” dedi.


İsrail hükümetinin bu zulmüne aracılık eden bütün aktörlerinin yargılanmasını, uluslararası mahkemelerde cezalandırılmasını istediklerini kaydeden Altun, bunun olacağına inandıklarını söyledi.


Altun, er ya da geç hakikatin kazanacağını, bu zalimlerin yenileceğini ifade ederek, “Biz bu inançla, yaklaşımla, duyguyla yürüyoruz. İnsanlık adına en büyük teşekkürümüz Filistinli kardeşlerimize olmalı çünkü Filistinli kardeşlerimizin direnişi, gücü, birliği, samimiyeti sayesinde bütün dünyada hakikat namına savaş verenler umut sahibi, biz umut sahibiyiz, umutluyuz çünkü Filistin halkının direnişi insanlık adına çok onurlu bir direniş. Sadece kendileri için direnmiyorlar, insanlık için direniyorlar ve biz de bu direnişe elimizden gelen bütün gayretle destek olmaya çalışıyoruz.” şeklinde konuştu.

Fotoğraf: AA[Fotoğraf: AA]


“İsrail sadece Filistinlileri, mazlum halkı katletmiyor”


Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “one minute” çıkışının insanlık adına tarihe geçen, çok asil, bir o kadar da kıymetli ve stratejik bir girişim olduğunun altını çizen Altun, şöyle devam etti:


“Uluslararası alanda Batılı ya da Batı dışı pek çok siyasetçi İsrail’e laf etmenin, İsrail’e karşı durmanın çok ağır maliyetleri olacağını varsayıp, bu doğrultuda İsrail’le hiçbir surette, yaptığı zulümler ne olursa olsun bir ses etmemekten yana strateji içerisinde olurken, Cumhurbaşkanımız masaya yumruğunu vurmuştur. Onurlu şekilde, dik duruşla İsrail’in bu zulmünün uluslararası platformda yüzüne çarpabileceğini göstermiştir.”


Altun, hakikat mücadelesi içinde olduklarına, İsrail’in sadece mazlum halkı değil, aynı zamanda hakikati de katletmeye çalıştığına dikkati çekti.


İsrail’in bu cürümleri ve zulmü işlerken öbür yandan da sistematik şekilde uluslararası alanda dolaşıma soktuğu yalanlarla kendisini meşrulaştırmaya çalıştığını belirten Altun, bunların güncel olaylarla ilgili olarak söyledikleri ve tarihsel olarak ürettikleri mitler üzerinden dolaşıma soktukları yalanlar olmak üzere ikiye ayrıldığını anlattı.


Fahrettin Altun, İsrail’in 7 Ekim saldırılarından sonra yoğun şekilde yalan kampanyasının başladığını, bunun üzerine Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığına bağlı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi’nde ayrı birim oluşturduklarını, burada tamamen İsrail’in yalanlarına yönelik 7/24 çalışma yürütmeye başladıklarını, kitaplar yayınlayıp portal kurduklarını söyledi.


“Gazetecilerin varlığı İsrail’i çok ciddi şekilde rahatsız etti”


Filistin’de olan bitenlere dair bölgede çalışan gazetecilerin anlattıklarının hakikat nöbetleri için önemli olduğundan bahseden Altun, “Onlar vasıtasıyla bir taraftan uluslararası medyaya, kamuoyuna gerçekleri anlatmaya çalışıyoruz. Gazetecilerin varlığı İsrail’i çok ciddi şekilde rahatsız etti ve etmeye devam ediyor. İsrail, 220’nin üzerinde gazeteciyi bu nedenle şehit etti çünkü her bir gazeteci orada İsrail’in yalanlarını çürütüp, zulmünü bütün dünyaya gösteriyor. Bu süreçte baktığımızda oradaki Anadolu Ajansı, TRT ve Türkiye medyasından gazeteci arkadaşlarımızın ortaya koydukları fedakarca çabalar bizim hakikat mücadelemize çok büyük destek verdi ve hakikat mücadelemizi pekiştirdi.” dedi.


Filistin’e ilişkin yayınladıkları akademik kitapları, dergileri, düzenledikleri sempozyum, panel ve sergileri aktaran Altun, bütün tarihin hak ile batılın mücadelesinin tarihi olduğunu dile getirdi.


Altun, bu mücadelenin devam edeceğine de işaret ederek, “Önemli olan bu mücadelede nerede durduğumuz… Hakkın yanında mı duracağız, batılın yanında mı duracağız? Güçlü diye zalimin yanında mı duracağız yoksa güçsüz olsa da mazlumun yanında mı duracağız? Esas soru bu. Ne olursa olsun her birimiz kendi imtihanımızı veriyoruz. Ben, bu kadar şiddete başvuran bu aktörlerin gerçek manasıyla güçlü olduğunu düşünmüyorum. Bunlar gerçekten çok güçlü bir varlık korkusu yaşadıkları için bu kadar vahşice katliam yapıyorlar, bu denli asimetrik güç kullanıyorlar. Bu kadar asimetrik güç kullanmak, kendisini gerçekten güçlü hisseden bir aktörün yapabileceği bir şey değil.” diye konuştu.


İsrail’in 7 Ekim’den itibaren tarihinde hiç olmadığı kadar Batı dünyasında gerçek yüzü görülen bir aktöre dönüştüğüne dikkati çeken Altun, bu ülkenin gerçek yüzünü artık Batı kamuoyunun da görmeye başladığını vurguladı.


Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Altun, Batı kamuoyları nezdinde artık İsrail’in ahlaki meşruiyetini tamamen yitirdiğinin altını çizerek, “Bu, İsrail’i çok uzun vadede zorlayacak bir şey. Bizzat Yahudi toplumunun da İsrail’e yönelik eleştirilerini çok ciddi şekilde artırdığını görüyoruz. İsrail’e söyledikleri cümle şu: ‘Siz bu yaptığınız katliamlarla bütün dünyada Yahudileri zora sokuyorsunuz. Bütün dünyada bir Yahudi karşıtlığının ortaya çıkmasına vesile oluyorsunuz. Dolayısıyla bunu yapmayın.’ diyerek tepki koyuyorlar. İsrail’de aşırı sağcı, mesihçi bir iktidar var. Bu iktidar kendi varlığını meşrulaştırmak için çok agresif siyaset yürütüyor ve zulüm politikası ortaya koyuyor.” değerlendirmesinde bulundu.


“Bütün diplomatik faaliyetlerimizi bu doğrultuda yürütüyoruz”


Buna karşı çıkmanın boyunlarının ve insanlığın borcu olduğunu dile getiren Altun, bütün diplomatik faaliyetleri bu doğrultuda yürüttüklerini söyledi.


Altun, İsrail’le ticareti keserken temel yaklaşımlarının bu doğrultuda olduğunu aktararak, “Sayın Cumhurbaşkanımız, ‘Her ne olursa olsun burada bir ticari hesap yapmak bize düşmez.’ deyip tarihin doğru yerinde durmak namına, hak-batıl mücadelesinde hakkın yanında durmak namına bu adımı attı.” ifadelerini kullandı.


Suriye’deki tablonun ve tecrübenin hem kendilerine hem de bütün insanlığa çok ciddi veri verdiğini belirten Altun, “Suriye nasıl özgürleştiyse Allah’ın izniyle Filistin’de öyle özgürleşecek. Nasıl ki Halep, Şam özgürleştiyse Kudüs de özgürleşecek, Gazze de Batı Şeria da özgürleşecek. Bütün mazlum Filistin halkı inşallah özgürlüğüne kavuşacak. Nasıl ki Suriyeli kardeşlerimiz bu mücadeleyi verdiler ve karşılığını aldılarsa onlar da karşılığını alacak inşallah.” diye konuştu.


“İsrail kan dökmeye doymadı”


Oturumda konuşan TRT Genel Müdürü Mehmet Zahid Sobacı, Gazze’de sistematik bir soykırımın gerçekleştiğini ve İsrail’in kan dökmeye doymadığını kaydetti.


Bebeklerin, çocukların, kadınların, sivillerin ve gazetecilerin katledildiğini anımsatan Sobacı, ekrana verilemeyen görüntüler olduğuna işaret ederek, “Savaşın bile bir ahlakı, hukuku var ama soykırımcı İsrail’in bu savaş hukukunu bile gözetmediği bir iklimden, savaş ortamından bahsediyoruz.” diye konuştu.


Sobacı, soykırıma dışarıdan bakanların 54 bini yalnızca bir rakam olarak algıladıklarını belirterek, “Çok önemli bir hususun, bunların bir rakam olmadığını, gerçek insan olduğunu kavramakla ortaya çıkacağını düşünüyorum. Uzaktan bakıp, ‘Soykırım var.’ diye rakam ve veri peşinde koşan, istatistikmiş gibi tutan kişilerin, bu hayatların gerçek hayatlar olduğunun farkında olması gerektiğini ve burada da medyaya çok büyük bir rolün düştüğünü değerlendiriyorum.” ifadelerini kullandı.

[Fotoğraf: AA]


“Cansiparane bir şekilde o hak nöbetini tutmaya devam ediyorlar”


Sahadaki gazetecilerin işlerinin çok zor olduğunu aktaran Sobacı, “Hem oradaki iklimi teneffüs etmeleri hem ölümle burun buruna mesleğini icra etmeleri açısından çok zor. Ama emin olun belki de hayatlarındaki en önemli vazifeyi icra ediyorlar. Çünkü belki biz bu program çerçevesinde hakikat nöbetine, hak nöbetine, gerçeği anlatma nöbetine bir katkı sunmaya çalışıyoruz ama onlar sahada çok daha güçlü, cansiparane bir şekilde o hak nöbetini tutmaya devam ediyorlar.” dedi.


Sobacı, insan hakları başta olmak üzere evrensel değerleri dillerinden düşürmeyenlerin, soykırım karşısında riyakar bir tavır sergilediğini belirterek, şöyle devam etti:


“Kendi çıkarlarına dokunulduğunda, işlerine gelmediklerinde bütün evrensel değerleri nasıl tarumar edebileceklerine, adalet terazisinin şirazesini nasıl kaydırabileceklerine şahitlik ediyoruz. Şu anda Batı dünyası tüm iddialarını kaybetmiş bir medeniyettir, medeniyet denebilirse. Dolayısıyla şu anda Gazze’de olanlar karşısında kendi değerlerini, put gibi gördükleri, kutsadıkları değerleri yiyorlar, ses çıkarmayarak veya riyakar bir tavır sergileyerek. Uluslararası medya da ya kulağının üstüne yatıyor ya da İsrail’in hamlelerini ve soykırımlarını meşrulaştırmak için adım atıyor, bir dil ve yayıncılık gerçekleştiriyor.”


Medya olarak oynayacakları en önemli rollerden birini, ”failin işgalci İsrail olduğunu söylemek” şeklinde açıklayan Sobacı, “Çok açık bir şekilde uluslararası medya faili gizlemeye çalışıyor. Biz de faili açık etmeye çalışacağız. Failin adını açıkça zikredeceğiz, bu cesareti de göstereceğiz. Türkiye’de hem TRT hem Anadolu Ajansı ve uluslararası yayın kuruluşlarımız bu konuda en büyük cesareti gösteriyor.” dedi.


Türkiye’nin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ifadesiyle “Daha adil bir dünya peşinde koşan ülke” olduğunu kaydeden Sobacı, “Türkiye’nin kamu yayıncısı TRT, onun kanalı TRT Arabi, onun kanalı TRT World, onun kanalı TRT haber ve dijital platformları Türkiye’ye, Türkiye’nin bu şahsiyetli, haktan yana, güçlüden değil haklıdan ve mazlumdan yana duruşuna yaraşır bir yayıncılık sergiliyoruz.” dedi.


Sobacı, TRT’deki uluslararası kanalların çoğalmasına ilişkin de “Göreve geldiğimde arkadaşlarımıza; ‘Bugün Türkiye küresel bir aktör, bölgesel bir güç ve sözü geçen bir ülke haline gelmiş vaziyette. Bugün küresel siyasette Türkiye, ‘Ne diyecek?’ diye bakılan bir ülke. Bu bağlamda ivme kazanmış, yükselen bir güç haline gelmiş bir devlet. O zaman biz uluslararası yayıncılığımızda da haber yayıncılığımızda da bu yükselen güçle uyumlu bir yayıncılık anlayışını gerçekleştirmek zorundayız.’ demiştim.” ifadelerini kullandı.


Sobacı, Türkiye’nin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde uluslararası siyasette, ticaret, ekonomi, uluslararası hukuk, insani diplomasi ve yardımlar alanında da üstüne düşeni fazlasıyla yapan bir ülke olduğuna işaret etti.


Uluslararası basın kuruluşlarının Gazze meselesine bakış açılarıyla ilgili de Sobacı, özneyi saklamaya çalıştıklarını, manipülatif haber yaptıklarını ve bu vahşetin meşruiyetini sağlamaya çalıştıklarını ifade etti.


TRT World ve TRT Arabi kanalları başta olmak üzere çok farklı dillerdeki dijital haber platformlarında uluslararası kamuoyuna ve dünyadaki tüm coğrafyalara Gazze’de olan soykırımı anlattıklarını vurgulayan Sobacı, “Tüm engellemelere, tacizlere, fiziki ve sözlü saldırılara rağmen bundan vazgeçmeyeceğiz. Filistin meselesini ve Gazze’de yapılan soykırımı anlatmaktan vazgeçmeyeceğiz. Çünkü bu bizim Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin medyası olmamız açısından bir sorumluluğumuz, bir borcumuz.” diye konuştu.


“İnsanlık suçuna dair ne varsa Filistin’de işleniyor”


TRT Haber Kanal Koordinatörü Mücahid Eker de insanlık suçuna dair ne varsa Filistin de işlendiğine dikkati çekti.


“Daha kaç çocuğun ölmesi gerekiyor. Orada insanlık suçu olarak ne varsa madde madde sıralayalım. Bunlar insanlık suçudur diyelim. Bunların tümü Gazze’de Filistin’de işlenmiş durumda. İsrail yıllardır bu saldırıları yaparken nasıl bir motivasyonla yapıyor buna da bakmak lazım. Şuan İsrail meselesini konuşuyorken, İsrail halkının yıllardır süren vahşete ve soykırıma verdiği desteği, teşviki de konuşmamız gerekiyor. Elbette tekil örnekler vardır ama bunu gözardı etmiyorum. Bu genel yorum yapmamızı engel teşkil etmiyor.”


TRT Yönetim Kurulu Üyesi Veysel Kurt ise İsrail’e karşı boykotun önemine değindi.


“Boykot çok gerçek. Ben ne yapabilirim sorusunun cevabı aynı zamanda. 7’den 70’e en küçüğünden büyüğüne kadınından erkeğine, herkesin yapabileceği bir şey. Bu anlamıyla da çok önemli bir şey. İşgal devam ettikçe tabiiki devam etmeli, en katı haliyle devam etmeli. Koskoca şirketlerin de allanıp pullanan şirketlerin de bütünüyle İsrail’in esiri durumunda olduğunu, bütünüyle İsrail’e destek olduklarını gösterdi bize. Haliyle işgal bir şekilde kalıcı bir ateşkes sağlansa bile bu boykottan vazgeçmemiz gerekiyor.”


“Bu vahşete göz yuman ikiyüzlü bir diplomasinin yürüdüğü bir dünyayla karşı karşıyayız”


AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Acar, CNN Türk Özel Haberler Şefi Fulya Öztürk’ün moderatörlüğündeki “Filistin İçin Sessiz Kalma” canlı yayınına katıldı.


Faruk Acar, İsrail’in Filistin’deki zulmüne karşı Türkiye’nin net bir tavır sergilediğini, Filistin’in çığlığını dünyaya duyurmaya çalıştığını ancak yalnız kaldığını, İslam ülkelerinin Filistin konusundaki sınavının da çok başarılı olamadığını söyledi.


Fransa, Almanya ve İspanya’nın son zamanlarda İsrail’e karşı yaptırımların uygulanması gerektiğine yönelik çıkışlarını kıymetli bulduğunu vurgulayan Acar, bu ülkelerin Türkiye gibi net bir tavır sergileyebilecekleri pozisyona evrilmelerini umduğunu kaydetti.


Acar, halkların Filistin’e karşı düzenledikleri protestolara işaret ederek, ”Saldırıların başladığı dönemlerde Amerika’daki, Avrupa’daki yürüyüşleri hatırlayın. Protestolarını, mümkün olduğunca eylemlerini ortaya koymaya, vicdanı, o sesi bir şekilde yansıtmaya çalışıyorlar fakat yeterli olmadı. Bu sesin sadece insanlardan geliyor olması sonuca etki etmedi. Bir sürü canımızı, insanımızı kaybettik. Bu vahşete göz yuman ikiyüzlü bir diplomasinin yürüdüğü bir dünyayla karşı karşıya kaldık. Bu, dünyanın verdiği bir imtihan” ifadelerini kullandı.


Amerika’nın, öğrencilerin vize başvurularında Filistin ve İsrail’e dair paylaşımlarını incelediğine dair haberler gördüğünü kaydeden Acar, “Bu ikiyüzlülüğün tarih tarafından affedilmeyeceğini çok net bir şekilde göreceğimize inanıyorum. Kötülerin kaybedeceğinden kastım, sadece gidip orada zulmetmeniz değil, aynı zamanda bunu susturmanız da bir anlam ifade ediyor” dedi.


Acar, Filistin’de ne yaşandığını, sürecin nasıl işlediğini Anadolu Ajansı ve TRT’den öğrendiğini belirterek, “Dünyada da Türkiye’nin bu tavrını çok net bir şekilde ortaya koymuş olmasını duyuyoruz ama maalesef diğerleri nezdinde dezenformasyonun bu kadar hakim olduğu bir ortamda, Anadolu Ajansı’yla daha doğru şekliyle anlamaya gayret ediyoruz. Belki dünya da böyle okumaya gayret gösteriyor” diye konuştu.


Canlı yayına katılan Anadolu Ajansı (AA) Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Serdar Karagöz’e, AA’nın çalışmalarını çok değerli bulduğunu söyleyen Acar, “Teksiniz, öncüsünüz ya da çok azsınız ama sesimizi dünyaya haykırırcasına o metni ortaya koyuyorsunuz. Şehitler vererek yapıyorsunuz bunu” dedi.

Paylaşmak
Exit mobile version