Pazartesi, Temmuz 7


Kudüs İbrani Üniversitesi’nin Haziran ayında yaptığı bir anket, İsrail toplumunda Filistinlilere yönelik nefretin nasıl kurumsallaştığını gözler önüne serdi. Ankete göre İsrailli Yahudilerin ezici çoğunluğu, “Gazze’de masum insan yok” düşüncesine katılıyor.


Toplamda her üç İsrailliden ikisi bu görüşü paylaşırken, Yahudi nüfus içinde oran çok daha yüksek.


Filistin asıllı İsrail vatandaşlarının yüzde 92’si bu ifadeye karşı çıkarken, Yahudi İsrailliler arasında bu söylemi benimseyenlerin oranı yüzde 64’ü de aşarak dikkat çekici bir noktaya ulaştı.


Ankette çıkan bu sonuç, yalnızca siyasi uçların değil, toplumun her kesiminin Gazze halkını bir bütün olarak hedef gördüğünü ortaya koyuyor. Üstelik bu görüş yalnızca hükümet destekçilerine özgü değil.


Hükümet yanlılarının yüzde 87’si, Sağ muhalefetin yüzde 73’ü, Merkez seçmenlerin yüzde 63’ü, kendini “solcu” olarak tanımlayanların yüzde 30’u “Gazze’de masum yoktur” fikrine katılıyor.


Nefret dili yeni değil, sistemli bir ideolojik çöküş


İsrail’in sivillere dönük yaklaşımı, yalnızca 7 Ekim sonrası oluşan bir savaş psikolojisinin ürünü değil.


2018’de dönemin Savunma Bakanı Avigdor Lieberman, Gazze için “masum insan yok” demişti. 2023’te ise bu kez Cumhurbaşkanı Isaac Herzog aynı dili kullanarak “orada yaşayan herkes sorumludur” ifadeleriyle soykırım suçlamalarının temelini oluşturan açıklamalarda bulunmuştu.


Bu sözler, Güney Afrika’nın İsrail’e açtığı soykırım davasında Uluslararası Adalet Divanı’nda delil olarak sunuldu.


İsrail’de radikalizm sıradanlaştı


İsrail basınından Haaretz, birçok ebeveynin çocuklarının savaştan sonra eve “radikalleşmiş” halde döndüğünü aktardığı haberinde, çocukların sivillerin öldürülmesini onaylayan, ırkçı ve ayrımcı söylemleri benimsediğini yazdı. Ancak uzmanlara göre bu dönüşüm yalnızca çocuklara değil, bütün topluma sirayet etmiş durumda.

İşte İsrail vahşetinin dayandığı siyonist hezeyanlar


“Yılanın başı annesidir” diyen zihniyet artık bakanlık koltuklarında


2014’te Gazze’ye yönelik saldırılar sırasında dönemin milletvekili Ayelet Shaked, sosyal medyada şu ifadeleri paylaşmıştı:


“Her teröristin arkasında onlarca kişi vardır. Hepsi savaşın parçasıdır. Onların kanı kendi ellerine bulaşmıştır. Özellikle de şehit anneleri… Onlar da oğullarıyla birlikte gitmelidir.”


Bu ifadeleri kısa süre sonra silen Shaked, bir yıl sonra Adalet Bakanı oldu. O dönem “Fascism” (Faşizm) isimli bir parfüm parodisiyle kendisiyle dalga geçmiş, “bana göre bu demokrasi kokuyor” demişti.


Sivillere yönelik nefret sıradanlaştı, soykırım söylemi normalize oldu 


Anketin sonuçları, İsrail toplumunun yalnızca askeri değil, zihinsel anlamda da sistematik bir şekilde radikalleştiğini ortaya koyuyor.


Filistinli sivillere yönelik nefretin, ordu içinde değil; sokakta, okulda, evde, siyasi parti toplantılarında üretildiği bir yapının varlığı dikkat çekiyor.

Paylaşmak
Exit mobile version