Salı, Şubat 4


Kanser hem dünyada hem de Türkiye’de en önemli sağlık sorunlarından biri olmaya devam ediyor. Her yıl milyonlarca insanı etkileyen bu hastalık, küresel çapta ciddi bir sorun olmaya devam ediyor.


Dünya genelinde halihazırda yaklaşık 52 milyon kanser hastası bulunurken her yıl 20 milyon yeni vaka teşhis ediliyor. Yine her yıl 10 milyon kişi kanser nedeniyle hayatını kaybediyor. Uzmanlar, önümüzdeki 20 yıl içinde bu rakamların yüzde 50 oranında artabileceğini öngörüyor. Bugün her 5 kişiden biri, yaşamının bir döneminde kanser tanısı alıyor.


Ancak tıptaki gelişmeler ve erken teşhisin önemi sayesinde, kanser tedavisinde umut verici bir ilerleme kaydediliyor. Yeni nesil tedavi yöntemleri, hastaların yaşam süresini uzatırken tedavi süreçlerini de daha etkili hale getiriyor. 4 Şubat Dünya Kanser Günü vesilesiyle, kanserle mücadelede en yeni tedavi yaklaşımlarını İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Onkoloji Kliniği’nden Prof. Dr. Nebi Serkan Demirci’yle konuştuk.

Kullanacağımız tedaviyi hastalığın evresi belirliyor. Kişinin sağ kalma ihtimali, iyileşip iyileşmeyeceği, vereceğimiz tedavilerle nasıl yanıt elde edilebileceği hastalığın evresiyle doğrudan ilişkili.

İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Onkoloji Kliniği’nden Prof. Dr. Nebi Serkan Demirci


Kanserden korunmak mümkün


Kanserin önemli bir halk sağlığı sorunu olduğunun altını çizerek sözlerine başlayan Prof. Dr. Demirci, Türkiye’de de dünyadakine benzer durumun söz konusu olduğunu ifade ederek, “Güncel Sağlık Bakanlığı verilerine bakıldığında her yıl 250 bin yeni kanser vakası görülürken yine her yıl 150 bin kişi de kansere bağlı olarak yaşamını yitiriyor” diyor.


Prof. Dr. Demirci, kanserin epidemiyolojik bir problem olduğunu belirterek önlenebilir bir hastalık olduğuna dikkat çekiyor. “Dünya Sağlık Örgütü’nün de belirlediği gibi kanserin başlıca nedenleri sigara, alkol, tütsülenmiş gıdalar ve obezite… Dünyada kanser görülme sıklığının artmasının temel nedenleri artasında hareketsizlik de var” diyerek kanserin belli başlı nedenlerini açıklıyor.

Bu noktada bir de parantez açarak “Kanserden korunmak mümkün” vurgusu yapan Prof. Dr. Demirci sözlerini şöyle sürdürüyor:


“Sigaradan, alkolden uzak durup spor yaparsak, sağlıklı beslenip yakabileceğimiz kadar gıda tüketirserek kanser sıklığı oldukça azalacaktır. Yine Sağlık Bakanlığı’nın KETEM (Kanser Erken Teşhis Tarama ve Eğitim Merkezi) merkezleri var. KETEM’de meme kanseri 40 yaşından sonra takip edilebiliyor. Bu, meme kanserine bağlı ölümleri yüzde 25 azaltan bir yöntem. Erken teşhis gerçekten hayat kurtarıyor. Aynı şekilde KETEM’de gaitada gizli kan ve kolonoskopi yapılarak oradaki kanser öncüleri tespit ediliyor. Böylece kişilerin kanser olması engellenebiliyor. Prostat ve serviks (rahim ağzı) kanserinde de böyle tarama yöntemlerimiz var. Ülkemizde bu hizmetler KETEM aracılığıyla halkımıza sunuluyor.”

[Fotoğraf: Getty Images]


Kanserin evresi tedaviyi şekillendiriyor


Peki kanser tedavisinde teşhisle birlikte başlayan süreç nasıl yürütülüyor? Hangi kanser türü olursa olsun ilk önce biyopsi yapılması gerekiyor. Kanser tespiti yapıldıktan sonra ise sırayı tedavi yol haritasını belirleyecek olan evreleme yapılıyor. Prof. Dr. Demirci, evrelemenin neden bu denli önemli olduğunu şu sözlerle açıklıyor:


“Kullanacağımız tedaviyi hastalığın evresi belirliyor. Kişinin sağ kalma ihtimali, iyileşip iyileşmeyeceği, vereceğimiz tedavilerle nasıl yanıt elde edilebileceği hastalığın evresiyle doğrudan ilişkili. Başta kan tahlilleri olmak akciğer, kemik, karın bölgesi görüntüleme yöntemleri olan MR, PET filmi diye bilinen çeşitli radyolojik ve nükleer tıp yöntemlerini kullanarak evreleme yapıyoruz.”

Ardından kanserin bulunduğu bölgeye ve evresine uygun olan tedavi seçenekleri belirleniyor. Elbette bu her kanser türünde ve evrede değişkenlik gösteriyor.


İleri evre kanserde bile etkili tedavi yöntemleri var


Tıp dünyasında son yıllarda yaşanan gelişmeler kanser konusunda da yüz güldürücü sonuçlar alınmasına neden oluyor. Prof. Dr. Demirci’den bu konudaki gelişmeleri öğreniyoruz:


“Son 10 yılda gerçekten bazı kanser türlerinde sağ kalım süreleri oldukça iyileşti. Başta akciğer kanseri, meme kanseri, yumurtalık kanseri olmak üzere sağ kalım süreleri 10 yıl öncesiyle kıyaslandığında evre 4 bile olsa daha iyi. Örneğin meme kanseri eğer hormon reseptör düzeyleri yüksekse ya da bazı büyüme faktörlerini salgılıyorsa son evre olsa bile adeta kronik bir hastalık halini alıyor. Hiç tedavisiz ortalama sağ kalım süresi 5 ay olan hastalıklarda bile tedaviler olumlu sonuç veriyor. Artık 5 yıl, 6 yıl, 7 yıl kontrol altında olan hastalarımız var. Yine evre 4 akciğer kanserinde hastalığı başlatan ve sürdüren çeşitli genetik değişikliklere yönelik verdiğimiz ilaçlarla sağ kalım süreleri fazlasıyla uzamış durumda. Örnek vermek gerekirse evre 4 akciğer kanserinde 6 ay olan sağ kalım süresi kemoterapilerle bir yıla çıkabiliyordu. Akıllı hapların bazılarıyla artık 10 yıl gibi bir genel sağ kalım süresi elde edilebiliyor.”

Fotoğraf: Getty Images[Fotoğraf: Getty Images]


“Her kanserin akıllı ilaca uygun çıkma ihtimali aynı değil”


Hemen her kanser türünde artık halk arasında “akıllı ilaç” olarak tabir edilen tedavi yöntemleri kullanılıyor. Prof. Dr. Demirci, burada önemli bir detayın altını çiziyor:


“Her kanserin akıllı ilaca uygun çıkma ihtimali aynı değil. Örneğin sigara içmeyen bir kadın akciğer kanseri olduğunda akıllı haplara uygun olma ihtimali yüzde 40’lardayken 50 sene sigara içmiş bir erkeğin bu hapa uygun çıkma ihtimali yüzde 2-3’lerdedir. Kanserin nedeniyle ilişkili olarak aynı hastalıkta bile farklılık arz edebiliyor. Biz güncel pratiğimizde pek çok kanserde gen analizi yapıp kullanabileceğimiz bir akıllı ilaç ya da immünoterapi ajanı var mı diye bakıyoruz. Şu anda güncel onkoloji pratiğinde neredeyse immünoterapilerin kullanılmadığı kanser yok. Tabii ki etkinlikleri farklı olabiliyor. Bir akciğer ve cilt kanserinde çok daha etkiliyken, prostat ya da pankreas kanserinde bu etkinlik çok daha düşük olabiliyor. Ama tüm onkoloji pratiğinde bu ilaçlar kullanılıyor. Sadece kullanılma ihtimalleri farklılık arz ediyor.”


Kanser tedavisinde son birkaç yıldır gündem de olan bir başka tedavi türüne de değiniyor Prof. Dr. Demirci… “Antikor ilaç konjugatı” adı verilen bu yöntemi ise şöyle anlatıyor:


“Antikorlarla ilaçların birleştirilmesiyle elde ediliyor. Bunlar arasında hem kemoterapi hem akıllı ilaçlar var. Örneğin meme kanserinde kullanılan antikorun yanına bir kemoterapi ilacı ekleniyor. İlaç giderek hücreye bağlanıyor. Kemoterapi ilacının da o bölgede, tümör hücresinin etrafına yayılmasını sağlıyor. Şu anda onkoloji pratiğindeki en yeni tedavi seçenekleri bunlar.”

Paylaşmak
Exit mobile version