Salı, Şubat 11


Albay ve ekibinin 2022’nin haziran ayında başlattığı “Küçükçekmece Lagünü’nün Su Kalitesinin İzlenmesi” projesi tamamlandı.


Projenin göldeki mevcut durumun ve kirlilik oranının tespitini içeren ilk sonuçlarına göre, gölde ağır metal, pestisit, polisiklik aromatik hidrokarbonlar (PAH) ve bakteriyolojik kirliliğin yüksek seviyede olduğu tespit edilirken derinliği 18 metre olan gölün ilk 7-8 metresinden sonra oksijenin bittiği belirlendi.


Soruları yanıtlayan araştırma yürütücüsü Albay, Küçükçekmece Lagünü’nü 30 yıldır izlediklerini ve son projeleri kapsamındaki çalışmalarını geçen ay tamamladıklarını belirtti.


1930’lu yıllarda lagünün çevresinde 700-800 insan yaşarken şu an bu sayının 1,5 milyona ulaştığını, dolayısıyla kirlilik ile insan baskısından çok fazla etkilenen bir yapı olduğunu kaydeden Albay, “Sedimandan, dip yapısından suya kadar büyük bir sıkıntı var. Dipteki çamurda ağır metal var, pestisit var. Toksik algler yeşermeye başladı. Burayı en kötü su kıvamında ve şehrin içinde yer alan bir atık su deposu gibi düşünmemiz daha doğru olur.” dedi.


“Bakteriyolojik kirlilik çok fazla”


Göldeki canlı türü sayısının önemli oranda azaldığından bahseden Albay, 2-3 balık türünün gölde sürekli olarak yaşadığı, zaman zaman diğer balıkların girip çıktığı bilgisini verdi.


Albay, “Hiçbir amaçla kullanamayacağımız bir su, yani yüzemezsiniz, arabanızı yıkayamazsınız, hiçbir şey yapamazsınız. Bakteriyolojik kirlilik çok fazla, zaman zaman balık tutulduğunu görüyoruz ancak balık tutulmaması gerekiyor çünkü ağır metal, PAH, pestisit var, her şey var.” diye konuştu.


Bir an önce gölün restore edilerek şehre kazandırılması gerektiğini vurgulayan Albay, bölgenin göçmen kuşların rotaları üzerinde bulunduğunun ve çok iyi bakılması gereken bir alan olduğunun altını çizdi.

Küçükçekmece Gölü'nde oksijensizlik alarmı


Albay, lagünün kuzeyinde yapılan tarımın pestisit, D-100 karayolu ile TEM otoyolu arasındaki konumunun PAH, yıllar boyunca endüstriyel atıkların birikmesinin ise ağır metal kaynağı olduğunu anlattı.


Lagünün Marmara Denizi’ne küçük bir kanalla bağlı olduğunu hatırlatan Albay, denizden lagüne su girişi olduğunu ve Sazlıdere Barajı’nın yapımı sonrası tatlı su girişinin azalmasıyla birlikte gölde tuzluluk miktarının arttığını belirtti.


Albay, bölgenin restorasyonuna ilişkin şu önerilerde bulundu:


“İvedilikle atılması gereken adım şu: Havzadan gelen atıkların durdurulması, 1 gram atık girmemesi, bunun artık kontrol altına alınması lazım. Daha sonra burada kesinlikle dip çamurunun alınması lazım. Dipteki atıklar, 30 yıl boyunca dışarıdan yeni atık girmese bile suyu kirletmeye ve yüzeyi beslemeye devam edecek durumda. Daha sonra da oraya gerçekten bir tatlı su girdisi için Sazlıdere Barajı’ndan biraz su bırakmak lazım ve derelerin, atık su deposu gibi değil dere gibi akması lazım. O zaman göreceksiniz ki su kalitesi düzelmiş. Bu şekilde ekosistem arzuladığımız hale gelir.”

Paylaşmak
Exit mobile version