Salı, Temmuz 15


Fotoğraflar kuru, kraterlerle kaplı, çorak bir çöl manzarasını gözler önüne serdi. Bu görüntüler, o güne dek Mars’la ilgili kurulan hayalleri sarsarken, aynı zamanda Güneş Sistemi’nin keşfinde yeni bir çağın başlangıcı oldu.


“Gerçekle yüzleşme anıydı”


Mariner 4, 28 Kasım 1964’te fırlatıldı. Mars’a ulaşması yaklaşık sekiz ay sürdü. Araç, Dünya ile Mars arasında o sırada 220 milyon kilometrelik bir mesafe bulunmasına rağmen, 12 dakikalık radyo sinyalleriyle iletişim kurabildi. NASA’nın Jet Propulsion Laboratuvarı’ndaki ekip, her komutu 12 dakika önceden planlamak zorundaydı.


Gönderilen ilk fotoğrafın ekrana yansıması ise büyük bir heyecanla karşılandı. 2002 yılında konuşan Mariner 4 mühendisi Bill Momsen, ilk görüntülerde beliren bir şekli “lens çatlağı” sanmışlardı:

“Görüntüde bir bulut var gibiydi, ama Mars’ta bulut yoktu ki! Cihaz arızalandı sandık. Meğer gerçekten Mars’ta bulutlar varmış.”


Sonraki görüntüler ise Ay yüzeyine benzer biçimde derin kraterlerle dolu bir araziyi gösteriyordu. Ne su vardı, ne de o dönem sıkça dile getirilen “kanallar”… Dolayısıyla yaşam olasılığına dair umutlar büyük ölçüde sarsıldı.

Mars'ın ilk yakın plan fotoğrafının çekilmesinin üzerinden 60 yıl geçti


Sadece yüzde 1’lik alanı görüntüledi


İlk gönderilen 22 fotoğraf, Mars yüzeyinin sadece yüzde 1’ini kapsıyordu ve tesadüfen oldukça kraterli bir bölgeye denk gelmişti. Bugün biliyoruz ki Mars, kraterlerin ötesinde volkanik bazalt düzlükleri, antik nehir deltaları, toz fırtınaları ve mavi gün batımlarıyla zengin bir yüzeye sahip.


Geçen 60 yıla rağmen, Mars’ın geçmişine dair bilgiler hâlâ kısıtlı. Ama artık biliyoruz ki, gezegenin yüzeyinde bir zamanlar su akıyordu, volkanik faaliyetler yoğundu ve hâlâ derinlerde sürebilir. Üstelik bulutları, fırtınaları ve iz bırakan toz hortumları da var.

Paylaşmak
Exit mobile version