Çarşamba, Haziran 26


2021 yılında Marmara Denizi’ne kıyısı olan tüm şehirlerin sahillerini hatta denizin açıklarını bile kaplamıştı müsilaj. Temizlenmesi ve yok olması aylar sürdü. Deniz salyası da denilen müsilaj o zamandan beri Marmara’da yaşayanların kabusu gibi.


Son haftalarda Marmara Denizi ve İstanbul Boğazı’nda müsilajı yeniden hatırlatan bazı görüntüler ortaya çıkmaya başladı. Kimi yerde köpüklenmeler görüldü, kimi yerde kir tabakaları… Bazı kesimlerde de deniz suyunda oluşan renk değişimleri dikkat çekti.


Marmara Denizi ve İstanbul Boğazı’nda görülen bu olağan dışı farklılıkların nedeni ne? Yaşananlar müsilajın habercisi mi? Merak edilen sorulara Bandırma 17 Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Sarı ile yanıt aradık.

İstanbul Boğazı’ndaki köpüklenme Batı Karadeniz’deki organik kirlilik sonucunda köpük yapıcı alglerin çoğalması ve orada oluşan köpüklerin akıntılarla Marmara Denizi’ne ulaşmasından kaynaklanıyor.

Bandırma 17 Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Sarı


Müsilaj döndü mü?


Prof. Dr. Sarı’ya yönelttiğimiz ilk soru; müsilajın geri gelip gelmediği… “Keşke hiç korkmayın, müsilaj geri gelmeyecek diyebilseydik” yanıtını veriyor. Müsilaja kapı aralayan 3 etkenden bahsediyor. Deniz suyu sıcaklıklarındaki artış, Marmara Denizi’nin orijinal yapısı ve Marmara Denizi’nin aşırı kirletilmesi. “Bunların sonucunda ortaya çıkan bir ekolojik felaket müsilaj. Nedenler ortadan kalkmadan sonuçların değişmesini bekleyemeyiz” diyor ve ekliyor:


“Bu şartlar altında müsilaj mutlaka bir gün geri dönecek. Tekrarı kesin zamanı meçhul diyoruz bu yüzden. Lakin İstanbul Boğazı’nda ve Marmara Denizi’nin muhtelif yerlerinde gördüğümüz köpüklenme, kirlilik veya renklenmeler müsilaj değil.”

[İstanbul Boğazı’ndaki köpüklenmeler… Fotoğraf: İHA]


“Şu an görünen organik kirlilik”


Peki ortaya çıkan görüntüler ne anlama geliyor? Köpüklenmeler ve renk değişimlerinin sebebi ne? Prof. Dr. Sarı anlatıyor:


“İstanbul Boğazı’ndaki köpüklenme Batı Karadeniz’deki organik kirlilik sonucunda köpük yapıcı alglerin çoğalması ve orada oluşan köpüklerin akıntılarla Marmara Denizi’ne ulaşmasından kaynaklanıyor.


Yani orada da yine bir organik kirlilik var. Azot fosfor yükü artıyor. Orada köpük yapıcı algler daha hızla çoğalıyorlar. Yaklaşık iki aydır bu durum devam ediyor. Son günler daha arttı ve bunun sonucunda da köpükler Marmara Denizi’ne kadar ulaşıyor.

Hem köpüklenme hem renklenme artarsa sabaha karşı özellikle sığ koy ve körfezlerle liman içlerinde balık ölümlerine neden olacaktır.


Marmara Denizi’nin muhtelif yerlerinde gördüğümüz kimi zaman turkuaz, kimi zaman mavi yeşil, kimi zaman turuncu veya kırmızıya yakın renklenmeler yine kirlilik ve sıcaklığın birlikte etkisiyle ortaya çıkmış olan aşırı alg çoğalmalarının bir sonucu.”


Organik kirlilik toplu balık ölümlerine neden olabilir


Denizde olağan şartların dışında gelişen her şeyin sonuçlarının da olacağını söylüyor Prof. Dr. Sarı. Aşırı alg çoğalmasına bağlı renk değişimi görülen ve köpüklü sularla temas halinde, sağlıklı kişilere bir zararı olmayacağını belirtiyor. Ancak deniz canlıları için durum aynı değil. Özellikle balıklar büyük risk altında.


“Marmara Denizi’ndeki farklı yerlerde oksijen üreten fitoplankton ya da alg grupları çok aşırı çoğaldıklarında oksijen tüketir hale geliyor. Bunlar birim hacimde 10’lu rakamlarla bulunurken böyle aşırı çoğalma şartlarında milyonlu rakamlara ulaşabiliyorlar.

Adriyatik Denizi’nde 2007, 2008 ve 2011 yılında müsilaj, temmuz ortasından itibaren ağustos ayında ortaya çıktı. Benzer durumlar ortaya çıkabilir. Hep tetikte olmamız gerekiyor.


Bu durumda da ürettikleri oksijenden daha çoğunu parçalanma ve solunum esnasında ışığın olmadığı saatlerde tüketiyorlar. Hem köpüklenme hem renklenme artarsa sabaha karşı özellikle sığ koy ve körfezlerle liman içlerinde balık ölümlerine neden olacaktır. Şimdilik çok şükür görmedik. Ama olma ihtimali vardır.”

Büyükçekmece çevresinde oluşan alg yoğunluğu... Fotoğraf: AA[Büyükçekmece çevresinde oluşan alg yoğunluğu… Fotoğraf: AA]


“Müsilaj her an görülebilir”


Peki bu organik kirliliğin bir sonraki aşaması müsilaj mı? Yoksa mevsim itibarıyla bu yıl için artık müsilaj riski geçti mi? Prof. Dr. Mustafa Sarı, geçmiş yıllarda daha çok kış ve ilkbahar aylarında görülmeye başladığını söylüyor. Ancak değişen iklim koşullarına atıfta bulunarak “Şu anda çok ekstrem bir durum yaşıyoruz. Bu durumda yeni birtakım olayların olmasını biz olası görüyoruz” diyerek bir örnek veriyor:


“Mesela Adriyatik Denizi’nde 2007, 2008 ve 2011 yılında, temmuz ortasından itibaren ağustos ayında ortaya çıktı. Benzer durumlar bizde de ortaya çıkabilir. Hep tetikte olmamız gerekiyor.”

[2021 yılında Tekirdağ’da görülen müsilaj… Fotoğraf: AA]


Müsilaja karşı en büyük silah; kirliliğin önüne geçmek


Kirlilik yükünü azaltarak yaşanan olağan dışı ekolojik olayların azalmasının mümkün olduğunu vurguluyor Prof. Dr. Sarı. Bu yapılmadığı sürece müsilaj tehdidinin sona ermeyeceğinin altını çizerek 2021 yılında hazırlanan eylem planını hatırlatıyor:


“Marmara Denizi’nde şimdiye kadar yaşadığımız en önemli felaket olarak müsilajı görüyoruz. Ama bambaşka yeni ekolojik felaketler ortaya çıkabilir. Bizim artık bir litre bile atığı arıtmadan Marmara Denizi’ne göndermememiz gerek. Bir an önce 22 eylemden oluşan Marmara Denizi Eylem Planı’na dönüş yapmamız lazım.”

Paylaşmak
Exit mobile version