Cuma, Aralık 27


Bir bebeğin dünyaya gelişi, anne adayının dokuz ay boyunca sabır, heyecan ve merakla geçirdiği uzun bir yolculuğun en unutulmaz anı. Her geçen gün büyüyen bir mucizeyi içinde taşıyan anneyi, bu süreçte bekleyen en önemli karar ise şüphesiz doğum şekli. Normal doğum mu, sezaryen mi? Bu karar aynı zamanda annenin ve bebeğin sağlığını, hatta sonraki yaşamlarını etkileyebilecek kadar büyük önem taşıyor.


Peki normal doğum gerek anne gerekse bebek açısından neden daha sağlıklı? Hangi durumlarda sezaryen kaçınılmaz bir seçenek oluyor? Merak edilenlere Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği’nden Prof. Dr. Esra Esim Büyükbayrak’la yanıt aradık.

Normal doğumda bebek, doğum kanalından geçerken akciğerlerdeki sıvılar sıkışarak atılıyor. Bu da akciğerlerin doğumdan sonra daha hızlı bir şekilde hava almasını sağlıyor. Böylece bebek bu süreçte daha az solunum problemi yaşıyor.

Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniği’nden Prof. Dr. Esra Esim Büyükbayrak


Normal doğumda iyileşme süreci daha hızlı


Normal doğumun hem anne hem de bebek için daha sağlıklı olduğu öteden beri uzmanlar tarafından sıkça dile getiriliyor. Prof. Dr. Büyükbayrak da bunu doğrulayarak, normal doğumun sezaryene kıyasla hem anne hem de bebek sağlığı açısından birçok avantajı olduğunu söylüyor ve şöyle sıralıyor:


“Normal doğumda bebeğin dünyaya gelmesiyle ilgili cerrahi bir işlem yapılmıyor. Dolayısıyla iyileşme süreci daha hızlı. Anne, sezaryene kıyasla daha kısa bir süre içinde ayağa kalkabiliyor ve hastaneden daha erken taburcu olabiliyor. Normal doğum, sezaryen doğuma göre daha az komplikasyon riski taşıyor. Çünkü sezaryende yapılan cerrahi işlem enfeksiyon, kanama, organ yaralanması gibi sorunlara yol açabiliyor. Normal doğumda bu riskler daha düşük oluyor.”


Anestezi ihtiyacı normal doğumda daha sınırlı


Anesteziye gerek duyulmaması da normal doğumun bir başka avantajı… Çünkü normal doğumda, anestezi ihtiyacı genellikle epidural veya lokal anestezi ile sınırlı. Oysaki sezaryende genel anestezi veya epidural anestezi gereksinimi daha yaygın. Bunun sonucunda ise hem iyileşme süreci uzuyor hem de anestezinden kaynaklı komplikasyonlar artıyor.


Yine normal doğumda annenin vücudunun doğum sonrası doğal olarak hormon salgıladığını ifade eden Prof. Dr. Büyükbayrak, “Bu da doğum sonrasındaki kasılmaları ve rahmin eski haline dönmesini destekliyor. Sezaryende ise bu hormonal denge, cerrahi müdahaleden dolayı bazen daha zor sağlanabiliyor” diyor.

[Fotoğraf: Getty Images]


Normal doğum bebeğin bağışıklık sistemini güçlendiriyor


Anne ve bebeğin fiziksel temasının sağlanmasının, normal doğumda çok daha hızlı olduğuna da değinen Prof. Dr. Büyükbayrak bunun önemini, “Bu, anne-bebek bağını güçlendiriyor. Bebeğin daha erken emzirmeye başlanmasına ve anneden gelen bağışıklık desteklerini (özellikle kolostrum) almasına yardımcı oluyor” şeklinde ifade ediyor.


Normal doğumun özellikle bebek sağlığına etkisi yadsınamaz bir gerçek. Akciğer gelişimi ve bağışıklık sisteminin güçlenmesi bunların en önemlileri… Peki nasıl? Yanıtını Prof. Dr. Büyükbayrak’tan öğreniyoruz:


“Normal doğumda bebek, doğum kanalından geçerken akciğerlerdeki sıvılar sıkışarak atılıyor. Bu da akciğerlerin doğumdan sonra daha hızlı bir şekilde hava almasını sağlıyor. Böylece bebek bu süreçte daha az solunum problemi yaşıyor. Sezaryende ise akciğerlerdeki sıvı doğal yollarla atılamayabiliyor. Bu da doğum sonrası bazı solunum problemleri görülmesine neden olabiliyor. Yine normal doğumda bebek doğum kanalından geçerken, annenin genital bölge mikroplarıyla temasa geçiyor. Bu, bebeğin bağışıklık sisteminin güçlenmesine yardımcı oluyor ve ilk savunma hattı olarak işlev görecek bazı yararlı bakterilerin bebeğin vücuduna geçmesine olanak sağlıyor. Sezaryenle doğan bebekler, bu tür mikroplarla temastan mahrum kalabiliyorlar ki bu da bağışıklık sisteminin erken gelişimini etkileyebiliyor.”


Sezaryen ne zaman tercih edilmeli?


Her ne kadar normal doğum daha sağlıklı bir yöntemse de bazı durumlarda sezaryen kaçınılmaz oluyor. “Sezaryen, vajinal doğumda risklerin yüksek olduğu veya doğumun sağlıklı bir şekilde ilerlemesi için cerrahi müdahale yapılması gereken durumlarda uygulanıyor” diyen Prof. Dr. Büyükbayrak, hangi durumlarda sezaryene başvurulduğunu şöyle anlatıyor:


“Bebeğin baş yerine doğuma uygunsuz diğer vücut kısımlarıyla doğum kanalına girmesi bunun en önemli nedenlerinden biri… Bu gibi durumlarda normal doğum ya hiç gerçekleşemiyor ya da bebekte ciddi yaralanmalara sebep oluyor. İlerlemeyen doğum eylemi olduğunda yani yeterli kasılmalara rağmen rahim ağzı açılmıyorsa veya bebeğin doğum kanalından geçmesi çok uzun sürüyorsa da sezaryen yapılması gerekebiliyor. Doğum kanalında anatomik bir engel varlığında da (örneğin, kemik çatının dar olması, pelvik kitle varlığı) sezaryen doğum, bebeğin güvenli bir şekilde dünyaya gelmesini sağlıyor.”

Anne adayında ıkınmayı engelleyen ciddi kalp-akciğer hastalıkları, kafa içi basıncın artmamasını gerektiren anevrizma gibi durumlar varsa komplikasyon riski artacağından sezaryen gerekebilir.


Bebekte oksijen eksikliği sezaryen sebebi


Diyabeti olan annelerde de sezaryen tercih edilebildiğinin altını çizen Prof. Dr. Büyükbayrak, “Gebelikte diyabeti olan kadınlarda bebek daha büyük olabiliyor. Bu da vajinal doğumu zorlaştırabiliyor. Çeşitli sebeplerle iri bebek (4 kg’dan fazla) varlığında bebeğin doğum kanalından geçmesi zorlaşıyor ve doğum sırasında bebeğin koltuk altı sinirleri hasar görebiliyor. Hatta bebek doğum kanalında sıkışıp oksijensiz kalabiliyor. Bu gibi durumları önlemek için iri bebek varlığında sezaryen doğum gerekiyor” uyarısı yapıyor.

Fotoğraf: Getty Images[Fotoğraf: Getty Images]


Bebeğin kalp atışları düzensizleştiğinde ve oksijen eksikliği yaşaması durumunda sezaryen doğum yapılması gerekebiliyor. Plasentayla ilgili yaşanan çeşitli sorunlar da diğer sezaryen doğum nedenleri arasında yer alıyor.


Doğum esnasında ortaya çıkan acil durumlar


Anneye ait bazı tıbbi durumların da normal doğumu tehlikeli hale getirebileceğine dikkat çeken Prof. Dr. Büyükbayrak, bunları şöyle açıklıyor:


“Örneğin anne adayında ıkınmayı engelleyen ciddi kalp-akciğer hastalıkları, kafa içi basıncın artmamasını gerektiren anevrizma gibi durumlar varsa komplikasyon riski artacağından sezaryen gerekebilir. Yine anne adayı bazı enfeksiyonları taşıyorsa (HIV, Hepatit C, genital herpes gibi) vajinal doğumda bu enfeksiyonun bebeğe bulaşmaması için sezaryen öneriliyor. İkiz veya daha fazla bebeğin olduğu gebeliklerde de genellikle sezaryen tercih ediliyor. Doğum esnasında ortaya çıkan beklenmedik durumlarda da yine acil sezaryen yapılması gerekiyor.”


Sezaryen doğum sonrası iyileşme süreci, normal doğuma göre daha uzun ve genellikle daha zorlu olabiliyor. Çünkü sezaryen cerrahi bir işlem olduğu için vücutta daha fazla doku hasarı meydana geliyor. Ancak iyileşme süreci anne sağlığı, doğum öncesi sağlık durumu, doğum sırasında yaşanan komplikasyonlar gibi faktörlere bağlı olarak her kadında değişkenlik gösteriyor.

 

Paylaşmak
Exit mobile version