Obezite 21’inci yüzyılın en önemli ve yaygın sağlık sorunlarından biri haline geldi. Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) verilerine göre, 1 milyardan fazla insan obeziteyle mücadele ediyor. Öyle ki 1990 yılından bu yana yetişkinlerde obezite oranı iki kat, çocuklar ve ergenlerde ise dört kat arttı. Günümüzde 2-19 yaş aralığındaki çocukların yüzde 16,3’ünde obezite görülüyor. Üstelik bu oran her geçen gün yükseliyor.
Giderek yaygınlaşan obezite, ciddi sağlık problemlerinin sebepleri arasında yer alıyor. Peki, obezite neden bu kadar hızla yayılıyor? Hangi sağlık sorunlarını beraberinde getiriyor ve önlem almak için neler yapılmalı? Dünya Obezite Günü kapsamında, Sağlık Bilimleri Üniversitesi (SBÜ) Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mazhar Müslüm Tuna ile merak edilen sorulara yanıt aradık.
Obezite 40 yaşın altındaki kişilerde daha az metabolik sorunlara neden oluyor. Ancak yaşın ilerlemesiyle birlikte diyabet, hipertansiyon, hiperlipidemi gibi birçok kronik hastalığa sebebiyet veriyor.
Sağlık Bilimleri Üniversitesi Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mazhar Müslüm Tuna
Obezite sağlığı nasıl etkiliyor?
Obezitenin dünyada hızla artan bir sağlık problemi olduğunu ifade eden Prof. Dr. Tuna, Türkiye’nin Avrupa’da en fazla obezite görülen ülke olduğunu vurgulayarak şöyle devam ediyor:
“Obezite genç yaştaki bireylerde estetik bir sorun gibi algılanabiliyor. Ancak yaş ilerledikçe hastalar birçok sorunla karşılaşıyor. Bazen obezite hastaları ‘Hiçbir sorunum yok, ben kilomla barışığım’ diyorlar. Ancak biz bunun sadece estetik bir sorun değil, bir hastalık olduğunu söylüyoruz.”
Uyku apnesinden kansere pek çok hastalığa sebep oluyor
Peki obezite beraberinde hangi sağlık sorunlarını getiriyor? Yanıtını Prof. Dr. Tuna’dan öğreniyoruz:
“Kadınlarda polikistik over sendromuna, adet düzensizliklerine ve kısırlığa yol açabiliyor. Yine uykuda nefes kesilmesine; yani uyku apnesine neden oluyor. Erkeklerde kolon, pankreas, mide, böbrek ve prostat kanseri riski artarken, kadınlarda ise mide, kolon, böbrek, meme, rahim (endometrium), over ve serviks kanseri riski yükseliyor.”
Tüm bunların yanı sıra genel olarak hem kadın hem de erkeklerde karaciğer yağlanması, damar sertliği, dizlerde kireçlenmelere, menüsküs yırtıklarına, bel ve sırt ağrılarına da sebep olabiliyor. Bu noktada Prof. Dr. Tuna, önemli bir ayrıntıya dikkat çekiyor:
“Obezite 40 yaşın altındaki kişilerde daha az metabolik sorunlara neden oluyor. Ancak yaşın ilerlemesiyle birlikte diyabet, hipertansiyon, hiperlipidemi gibi birçok kronik hastalığa sebebiyet veriyor.”
Obezite 30 yaşından sonra sık görülüyor
Günümüzde her yaş grubundan insanı etkileyen obezitenin özellikle kimlerde görüldüğünü Prof. Dr. Tuna’dan öğreniyoruz:
“Obezite 30 lu yaşlardan sonra sık görülüyor. Ancak günümüzde 5 yaşından itibaren bile çocukluk çağı obezitesi görülmeye başlandı. Türkiye’de yapılmış çalışmalara göre 20 yaş üstünde obezite oranı yüzde 30-35 civarında. Bunun da yüzde 50’sinden fazlası kadınlarda görülüyor” diyor.
Obezite konusu biraz kronik, sıkıntılı bir konu. Hastalar uzun yıllar boyunca bununla mücadele ettikleri için kısır döngüye giriyorlar. O yüzden mutlaka profesyonel bir destek almalarını öneriyorum.
Obezitenin beslenme tipinden yaşam şekline, hatta genetik faktörlere kadar pek çok sebebi var. “Hastaların çok azında genetik faktörler etkili oluyor. Neredeyse yüzde 1-2’yi geçmiyor” diyen Prof. Tuna, çoğunlukta beslenme tarzındaki bozukluğa bağlı olarak geliştiğini belirtiyor. Beslenme bozukluğunun nasıl obeziteye yol açtığını ise şöyle açıklıyor:
“Eskiye oranla gıdaların içeriği çok değişti. Gazlı ve şekerli içeceklerin, hamburger ve cips gibi sağlıksız gıdaların tüketimi fazlalaştı. Bununla birlikte araba, asansör ve yürüyen merdivenlerin kullanımı hareketsizliğe sebep oldu. Stres ve uykusuzluk gibi çevresel faktörler de obezitedeki artışı etkiledi. Yine özellikle ailedeki obezitesi olan hasta sayısı arttıkça risk de artıyor.”
Obeziteden kurtulmanın yolu: Sağlıklı beslenme
Obezite çözümsüz bir sorun değil. Bundan kurtularak sağlıklı yaşamak mümkün. Prof. Dr. Tuna, bu konuda profesyonel destek alınmasını öneriyor:
“Obezite konusu biraz kronik, sıkıntılı bir konu. Hastalar uzun yıllar boyunca bununla mücadele ettikleri için kısır döngüye giriyorlar. O yüzden mutlaka profesyonel bir destek almalarını öneriyorum. Bazı hastalar bunu kendi başlarına da yapabiliyorlar. Ancak kilo vermek biraz motivasyon meselesi. Çünkü hasta motivasyonunu kaybettiğinde direkt eski beslenme tarzına dönüp yine kilo almaya başlıyor. O yüzden hastanın ideal kiloya ulaşana kadar bir hekim kontrolünde olmasında fayda var.”
İşlenmiş gıdalardan uzak durmak şart
Obeziteyle mücadele zorlu bir süreç olsa da başarı sanıldığı kadar zor değil. Prof. Dr. Tuna, “Obeziteyle mücadele mutfaktan başlar” diyor ve öncelikle sağlıklı gıda tüketimine odaklanılması gerektiğini vurguluyor. Nasıl beslenilmesi gerektiğini ise şöyle özetliyor:
“Ambalajlı, hiperkalorik, katkı maddeleri olan gıdaları çok tüketmemek gerekiyor. Çünkü işlenmiş gıdalarda raf ömrünü uzatan ve tadı artıran bazı maddeler var. Bu katkı maddeleri, bu tarz gıdaları daha çok tüketmemize yol açıyor. Hastalara günde iki kez beslenmelerini öneriyoruz. Hatta ben ‘Saat yediden sonra dişinizi fırçalayın ondan sonra hiçbir şey tüketmeyin, sadece su içebilirsiniz’ diyorum. Çünkü vücudumuz ancak açlık dönemlerinde depoladığı yağları yakabiliyor.”
Hastaların bu süreçte dikkat etmesi gereken bir başka konu ise hızlı kilo vermekten sakınmak… Özellikle şok diyetlerden kaçınılması gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Tuna, “Bir ayda 10 kilo veren hastalar genellikle kilolarını bir müddet sonra geri almaya başlıyorlar. Çünkü bu diyeti devam ettiremiyorlar. 3 ayda kilolarının yüzde 5-10’u kadar kilo vermeleri yeterli” uyarısında bulunuyor.

Egzersiz büyük önem taşıyor
Obeziteden korunmak ve kilo vermek için olmazsa olmazlardan biri de elbette düzenli egzersiz… Beslenmeye dikkat etmenin yanında mutlaka egzersiz de yapılması gerekiyor. Egzersizin metabolizmayı hızlandırdığına dikkat çeken Prof. Dr. Tuna, diğer olumlu etkilerini ise şöyle sıralıyor:
“Egzersiz psikolojik sağlığımız üzerine de çok etkili. Yine kardiyovasküler hastalıklar ve diyabet riskini azaltıyor, tansiyonu düşürebiliyor. Kas dokusunu artırıyor, yağ dokusunu azaltıyor, kemik üzerinde olumlu etkileri var. Bunun gibi pek çok etkisinden dolayı mutlaka egzersiz yapılmasını istiyoruz. Egzersizi kilo vermeden ziyade sağlıklı yaşamak için çok öneriyoruz.”
Obeziteden kurtulmak için cerrahi yöntemler de özellikle son yıllarda çokça tercih ediliyor. Ancak bunun kesin bir çözüm olmadığının altını çizen Prof. Dr. Tuna, ameliyat olan hastaların da yaşam tarzlarına dikkat etmesi gerektiğini ifade ediyor. Çünkü dikkat edilmediği takdirde hastalar yeniden kilo alabiliyor ve başka sağlık sorunları ile uğraşmak zorunda kalabiliyor. Bu nedenle obezite hastalarının ilk etapta beslenmelerine dikkat ederek ve yaşam tarzlarını değiştirerek kilo vermeye çalışmaları öneriliyor.