Çarşamba, Şubat 12


Çocuk yetiştiren her anne-baba, ona iyi bir gelecek sağlamak ve onu hayata güçlü hazırlamak ister. Bu amaçla bazen övgü fazlaca kullanılabilir. “Ne kadar zeki ve yeteneklisin!”, “Süpersin, harikasın!” cümleleri bize masum görünebilir ama uzmanlar her övgünün gerçekten motive etmediğini söylüyor. Peki, sağlıklı özgüven nasıl gelişir ve ebeveynler bu süreçte nelere dikkat etmeli? Bu sorulara cevap aramak için TRT Çocuk uzmanı, Çocuk Gelişimci Ayşegül Koçali ile konuştuk.

[Fotoğraf: Getty]

Doğal olarak sahip olduğu, edinilmesi kendi çaba ve tercihine bağlı olmayan sabit bir özellik veya yeteneğine övgüde bulunmak, çocukta çeşitli kaygılar oluşturabilir.

Çocuk Gelişimci Ayşegül Koçali


Övgü ve kaygı arasındaki ince çizgi


Bazı ebeveynler çocuklarını motive etmek için sık sık övgü yağdırıyor. Çocuk Gelişimci Ayşegül Koçali, “Marifet, iltifata tabidir” atasözünün yanlış yorumlanabildiğini belirterek, abartılı övgünün etkilerini ve özgüvenin aslında nasıl oluştuğunu detaylıca anlatıyor.


“Hepimizin duymuş olduğu ‘Marifet, iltifata tabidir.’ deyimi, duygusal gelişim süreci için de geçerlidir. Yerinde, dozunda ve uygun biçimde aktarılan övgüler, çocuklar için motive edici olabilirken; sürekli, abartılı ve içi boş övgüler yağdırılması, övgünün çocuk için değerini azaltacaktır.”


Koçali, bu tutumun “Ben ne yaparsam yapayım zaten övüleceğim” düşüncesini pekiştirebileceğini söylüyor. Çocuğun her davranışı için alkış beklemeye başlaması, övgü gelmeyince de kaygıya kapılması sık rastlanan bir tablo. Koçali, “Çocuğun bir süre sonra içsel motivasyon yerine tamamen dış onaya ihtiyaç duyan bir yapıya bürünebileceğini” belirtiyor.


Deneyimle kazanılan özdeğer


Çocuğun gerçek özgüveni, kendi başına bir şeyleri başararak ve hatalarından ders alarak gelişiyor. Koçali’nin ifadesiyle:


“Gelişim ve öğrenmenin her alanında, en etkili öğrenme yöntemi ‘yaparak-yaşayarak öğrenme’dir. Deneyimler, nasihat ve açıklamalardan çok daha güçlü bir öğrenme aracı olabilmektedir.”


Koçali, çocukların özgüvenini sağlamlaştırmanın en iyi yolunun onları destekleyici bir ortamda, potansiyellerine uygun sorumluluklarla baş başa bırakmak olduğunu hatırlatıyor. Kendi küçük adımlarıyla ilerleyen bir çocuk, “Ben bunu yapabildim” hissini yaşadığında, süslü övgülerden çok daha fazlasını kazanmış oluyor.


“Ne kadar zekisin!” demek sandığınız kadar masum olmayabilir


Bazı ebeveynler, çocuğun zekasını veya doğuştan gelen yeteneklerini sürekli övmeyi bir sevgi göstergesi sanıyor. Oysa Koçali, bu övgülerin tedirgin edici boyutlara ulaşabileceğine dikkat çekiyor:


“Doğal olarak sahip olduğu, edinilmesi kendi çaba ve tercihine bağlı olmayan sabit bir özellik veya yeteneğine övgüde bulunmak, çocukta çeşitli kaygılar oluşturabilir.”


Bu kaygının temelinde, “Ya bu niteliği aslında bende yoksa?” ya da “Bir gün başarısız olursam herkes benim zekama dair yanıldığını mı düşünecek?” korkusu yatıyor. Koçali, ebeveynlere “Ne kadar zekisin!” yerine “Ne güzel fikirler ürettin!” gibi çabayı ve süreci öven ifadeleri kullanmayı öneriyor. Çünkü böylelikle çocuk, zeki olup olmamaktan ziyade, çalışarak ve deneyerek gelişebileceğine inanıyor.


Hata yapmaktan korkmayana özgüven kendiliğinden gelir


Ebeveynlerin bir kısmı, çocuğunu hatalardan korumak isterken farkında olmadan onun özgüven kazanmasını engelliyor. Koçali, hataların sanıldığı gibi korkulacak şeyler olmadığını anlatıyor:


“Hatalar, öğrenme sürecinin ve özgüven gelişiminin ayrılmaz bir parçası ve katkı sağlayıcısıdır.”


Koçali, “Yanlış yaptığında eleştiriden veya küçük düşmekten korkmayan çocuk, çözüm yolları düşünür ve tekrar deneme cesareti gösterir” diyor. Bu yaklaşım, “Ben başarısızlık yaşamaktansa hiç denemeyeyim” tutumunun da önüne geçiyor. Ebeveynler, aşırı koruma yerine rehberlik etmeyi seçtiğinde, çocuk sorumluluklarının sonucuna katlanmayı ve kendini tekrar toparlamayı öğreniyor.

Fotoğraf: Getty[Fotoğraf: Getty]


Koçali, sadece sonuca bakıp “Aferin, kazandın!” demenin de yeterli olmadığını anlatıyor:


“Sonuca değil, çocuğun süreçteki çabalarına odaklanmak, azim, sabır ve sürekliliği teşvik etmek önemlidir. ‘Dönem boyunca azimle çalıştın’, ‘Sorunlar karşısında yılmadan çözüm üretmeye çalışman gerçekten çok değerli’ gibi ifadelerle çocuğun çabaları takdir edildiğinde, başarısızlıklar karşısında tekrar deneme gücü buluyor ve özgüveni zedelenmeden yoluna devam edebiliyor.”


Koçali’ye göre çocuk, “Yapabildim çünkü elimden geleni yaptım” diyebildiğinde özgüveni güçleniyor. Yani başarısız olduğunda da “Bir dahaki sefere nasıl daha iyi yaparım?” sorusunu sormaya başlıyor. Böylece övgü, çocuğa yüklenmiş bir etiket değil, sürecin içinde hak ederek kazandığı bir takdir haline geliyor.


Abartılı övgü narsisizme kapı aralıyor


Çocuğu motive etmek için kullanılan yoğun övgü, bazen onu “Ben her şeyin en iyisiyim” noktasına götürebiliyor.


“Özgüven, kişinin kendisine duyduğu değer, inanç ve saygı ile ilişkili sağlıklı bir özelliktir. Narsisizm ise benlik hayranlığı ve başkalarını küçümseme gibi olumsuz davranış ve tutumlarla karakterize edilen sağlıksız bir kişilik özelliğidir.”


Koçali, “en mükemmelsin” mesajlarının aşırıya kaçması halinde çocuğun kendisini herkesten üstün görmeye başlayabileceğini ve hak, özgürlük gibi değerleri umursamaz bir bireye dönüşebileceğini belirtiyor.  

Paylaşmak
Exit mobile version