Perşembe, Ocak 9


“Ölüyorum tanrım, bu da oldu işte.


Her ölüm erken ölümdür, biliyorum tanrım.


Ama, ayrıca, aldığın şu hayat, fena değildir…


Üstü kalsın…”


Şiirin yanı sıra deneme, çocuk kitabı, günce, derleme ve tenkit yazıları kaleme alan, şiir ve tercümeler yapan edebiyatçının gerçek adı Cemalettin Seber.


1931 yılında Erzincan’da doğan Cemal Süreya, annesi Gülbeyaz ve babası Hüseyin ile birlikte çocukluk dönemini burada geçirdikten sonra, 1938 yılında çıkan Dersim İsyanı ile ailesi Bilecik’e sürgün edildi.


Sürgünden kısa bir süre sonra henüz 23 yaşında olan annesini kaybetti. Bu dönemde babası, öğrenimini büyük kentte yapması için İstanbul’a halasının yanına gönderdi.


Babası Hüseyin Bey, bir yıl sonra annesiyle iki kızını da İstanbul’a gönderdi, üçüncü yıl da kendisi çocuklarının yanına giderek İstanbul’da çalışmaya başladı. Ancak bir süre sonra yeniden sürgün yurtları olan Bilecik’e geri dönmek durumunda kaldılar.


Edebiyatla ilişkisi çocukken başladı


Süreya’nın edebiyatla ilgisi çok küçük yaşlarda başladı. Küçük yaşlarda annesinden dinlediği halk hikayeleri “şairlik duygusunun” ortaya çıkmasına yardımcı oldu.


Ortaokul yıllarında okuduğu Dostoyevski ise ona adeta yeni bir dünyanın kapısını araladı.

Bu yıllarda şair olma arzusunun ilk nüvelerini hisseden Cemal Süreya, ilk aşkı olan (sonradan ilk eşi) Seniha’ya şiirler yazmış ve bu yüzden kendisine “Şair”, Âşık” gibi adlar verildi.


1944’te Bilecik Ortaokulu’na başlayan Cemal Süreya, üvey anne Esma’nın gelişiyle evden kurtulmak için babasından gizli sınava girip “parasız yatılı” okumaya hak kazandı. Okul yıllarında Türkçe ve edebiyat derslerindeki başarısı ile öğretmenlerinin dikkatini çekti.


Okuldan arta kalan vakitlerini Bakırcılar Çarşısı’ndaki Halkevi Kitaplığı’nda geçiren Cemal Süreya, bu dönemde kendi ifadesiyle “kötü romanlar” okudu.


1947’de yine parasız yatılı olarak Haydarpaşa Lisesi’ne girdi. Lise yıllarında edebiyata ilgisi oldukça derinleşmiş, kendi kendine eski yazıyı öğrendi ve özellikle eski edebiyata araştırmacı bir gözle bakmaya başladı.


Üniversite eğitimini Ankara’da aldı


Liseyi bitirdikten sonra 1950’de Mülkiye’nin Maliye bölümünü kazanınca hayatına Ankara’ya devam etti. Ankara’daki dört yıl, dünya görüşünün, kişiliğinin ve sanatının oluşumunda önemli bir rol oynadı.


1953’te henüz daha üniversite öğrencisiyken Seniha Hanım ile evledi.


Şiire çocuk yaşlarda ilgi duyan Süreya’nın ilk şiiri “Şarkısı Beyaz”, 1953’te “Mülkiye” adlı okul dergisinde çıktı. Cemal Süreya, “İkinci Yeni” şiir hareketinin öncülerinden biri kabul edildi.


Şiirlerindeki ironiyi ortaya koyan “Gül” şiiri, Yeditepe dergisinde yayınlandığında 23 yaşında olan Süreya, Sezai Karakoç, Muzaffer Erdost, Nihat Kemal Eren ve Hasan Basri ile yakın arkadaş oldu.


1954 yılında Mülkiye’den mezun oldu ve aynı yıl Eskişehir Vergi Dairesi’nde stajyer olarak göreve başladı. 1955’te Ayçe adlı bir kızları oldu ve aynı yıl Maliye Müfettiş Muavini olarak İstanbul’a atandı.


Usta şair, hem şiirleri hem de yazılarının yayımlanmasının ardından dergi çıkarma düşüncesi içine girdi. Süreya, “Papirüs” dergisinin ilk sayısını yayımladı, ikinci sayıdan sonra 8 ay ara veren şair, üç sayı sonra dergiyi kapattı.

Bir Sohbet - Cemal Süreya (1986) | TRT Arşiv


Askerde hukuk fakültesini bitirdi


1959’da askere giden Süreya, askerliğini yaparken bir taraftan da Hukuk fakültesini bitirdi.


1961’de “Maliye denetim usulleri ve iktisadi devlet teşekkülleri”ni incelemesi için Paris’e gönderildi. Paris’te bir yıl kaldıktan sonra teftiş göreviyle 1963’te Kars ve Ağrı, 1965’te Çanakkale ve Tekirdağ’a gitti.


1965’te, arkadaşları Sezai Karakoç ve Doğan Yel ile Maliye Teftiş Kurulundan istifa ederek, edebiyata ağırlık verdi.


Papirüs’ü düzenli yayımlamaya başladı


1 Haziran 1966’da 3. kez “Papirüs”ü okuyucuyla buluşturdu ve1970’e kadar dergiyi her ay düzenli yayımladı.


Maliye Bakanlığındaki memuriyetine 1971’de geri döndü. İstanbul Hocapaşa Vergi Dairesi, Maliye Tetkik Kurulu, İstanbul Darphane ve Damga Matbaası Müdürlüğünde görev aldı.


Başyazılarını yazdığı “Oluşum” dergisinde ve kurucularından olduğu “Türkiye Yazıları” dergisinde yöneticilik de yapan Süreya, 1977’de “Politika” gazetesinin sanat sayfasında haftada bir yazdığı “Günübirlik” yazılarıyla gazete yazarlığına başladı.


Kültür Bakanlığı Kültür Yayınları Danışma Kurulu üyeliği yaptı. “Papirüs”ü son olarak 15 Mart 1981’de çıkardı.


“Yeni Ulus” ve “Aydınlık” gazetelerinde de yazan Süreya, çeşitli devlet kademelerinde görev aldıktan sonra 1982’de emekli oldu.


Cemal Süreya, eserlerini, Osman Mazlum, Adil Fırat, Ali Fakir, Ali Hakir, Ahmet Gürsu, Hüseyin Karayazı, Birsen Sağanak, Dr. Suat Hüseyin gibi farklı mahlaslarla kaleme aldı.


“Üvercinka” ödüle layık görüldü


Şiirin yanı sıra deneme, çocuk kitabı, günce, tenkit yazısı, şiir ve düz yazı tercümesi ve derleme de yazan Süreya, ilk kitabı “Üvercinka” ile 1958’de Yeditepe Şiir Ödülünü, Arif Damar’la paylaştı.

Süreya, ikinci kitabı “Göçebe”yle 1966’da Türk Dil Kurumu Edebiyat Ödülüne, “Sıcak Nal” ve “Güz Bitiği” kitaplarıyla 1988’de Behçet Necatigil Şiir Ödülüne değer görüldü.


Usta şair, girdiği şeker koması sonucu 9 Ocak 1990’da hayatını kaybetti ve Kulaksız Mezarlığı’na defnedildi.


1990 yılında ölen Cemal Süreya’nın anısına 1991’den yılından beri “Cemal Süreya Şiir Ödülü” veriliyor. 2003 yılında Cemal Süreya Kültür ve Sanat Derneği kuruldu.


Cemal Süreya ile ilgili pek çok dergi özel sayı hazırlamış ve armağan kitaplar yayımlandı. 2001’de Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından, Doğan Hızlan editörlüğünde Cemal Süreya armağan kitabı çıkarıldı. 


Miras bıraktığı eserlerinden bazıları şöyle:


“Şapkam Dolu Çiçekle, Göçebe, Günler, Güz Bitiği, Sevda Sözleri, Üvercinka, Uzaktan Seviyorum Seni, Günübirlik, Uzat Saçlarını Frigya, Aydınlık Yazıları / Paçal, Papirüs’ten Başyazılar, Onüç Günün Mektupları, Aritmetik İyi Kuşlar Pekiyi, Güvercin Curnatası, Mülkiyeli Şairler, Oluşum’da Cemal Süreya ve Yüz Aşk Şiiri.” 

Paylaşmak
Exit mobile version