Salı, Haziran 24

KÖŞE YAZISI İÇİN TIKLAYINIZ…

13 Haziran’da İsrail’in İran’a başlattığı saldırının 10’uncu gününde ABD, İran’ın üç ayrı nükleer tesisine saldırarak savaşa müdahil oldu. 

O andan itibaren İran’ın buna cevabının ne olacağı sorusu gündemdeydi. 

İran, ABD saldırısının hemen ardından ve ertesi gün, yani dün akşama kadar, ABD hedeflerine doğrudan saldırmak yerine, böyle bir şey olmamış gibi, sadece İsrail’e füze göndermeye devam etti. 

Ancak akşam saatlerinde Körfez’den, siren sesleri eşliğinde İran’dan yönelen balistik füze alarmı kendini gösterdi. 

Savaşı yeni bir aşamaya taşıma ihtimali olan iki seçenek vardı İran’ın önünde. 

1-Bölgedeki ABD hedeflerine yönelmek. 

2-Dünya petrolünün yüzde 20’sinden fazlasının ticari geçiş noktası olan Hürmüz Boğazı’nı mayınlarla ya da başka tür sabotaj yöntemleriyle kapatmak. 

İRAN’DAN PETROL VE DOĞALGAZ ZENGİNİ KÖRFEZ ÜLKELERİNE: BİZE HUZUR YOKSA SİZE DE YOK MESAJI

İran’ın balistik füzelerle hedef aldığı ABD’nin Ortadoğu’daki en büyük askeri üssü olan Katar’daki El-Udaid Üssü, Türkiye’nin de yakın müttefiki olan bu dost ve kardeş ülkeyi bir anda savaş atmosferinin içine itti. 

Uçuşlar iptal edildi, uçaklar başka havalimanlarına yönlendirildi ve akşam olunca hem Katar, hem de Körfez’deki diğer ülkelerin hava sahası boşaldı. 

Saldırılar ABD üslerine yapıldı ama bu üslere ev sahipliği yapan ülkelere de açık bir mesaj vardı.

Sanki İran “Bize rahat yüzü olmadığı sürece size de olmayacak” şeklinde bir mesaj veriyordu.

Köşeye sıkıştırıp teslim olmaya zorlayan ABD ve Trump’a kısa süre önce 3 trilyon dolarlık anlaşmaları cebine koyarak ayrıldığı bu ülkeler üzerinden bir ‘zor oyun’ mesajı vermek istedi Tahran yönetimi. 

İSRAİL BASININA GÖRE İSRAİL SAVAŞIN UZAMASINDAN ENDİŞELİ

Dün, İran’ın gönderdiği ve İsrail hava savunma sisteminin karşılayamadığı füzelerden biri, Güney İsrail’de elektrik şebekesine isabet etti. 

Stratejik bir altyapı tesisinin yakınında meydana gelen hasar nedeniyle bölgedeki birçok yerleşim yerinde elektrik kesintisi yaşandı. 

İsrail medyasına ise, savaşın uzama aylara sari bir şekilde uzama ihtimaline dair dillendirilen endişeler yansımıştı. 

İsrail yayın kuruluşu KAN, “İsrailli yetkililer, İran’ın aylar sürecek yıpratma savaşı vererek füze saldırıları başlatmasından çekiniyor.” Şeklinde bir haber geçti. 

Aynı haberde, yine aynı İsrailli yetkililerin şu sözlerine yer verildi: 

“İran’a dönük saldırıları yoğunlaştırarak sükunete karşılık sükunet anlaşması yapmak istiyoruz. Bugün (dün)  yaptığımız saldırıların amacı, İran yönetimine baskı uygulamak, ancak rejimi devirmeyi planlamıyoruz.”

Yedioth Ahronoth gazetesine konuşan başka isimler de, “İran’la bir yıpratma savaşına girmek istemiyoruz.” Şeklinde temennilerini dile getirdiler. 

Bunlar gerçekten savaşın aylarca sürmesinden duyulan korkunun bir yansıması mı, yoksa İsrail’in savaş ortamlarında sıkça başvurduğu hile yöntemlerinden biri olarak midillendiriliyor diye sormamız yanlış olmaz.  

Dün, İran’da “Besiç karargahını, siyasi tutukluların bulunduğu Evin Hapishanesini ve İran Devrim Muhafızlarının iç güvenlik karargahını bombalayan” İsrail’in, bir rejim değişikliği hedefiyle hareket etmediğine ikna olmak kolay değil. 

Bu saldırılarda gözetilen hedefler bile, siyasi amacın ne olduğuna dair bir fikir veriyor. 

Esasen, yapılan açıklamaları dikkate almakla birlikte, daha sağlıklı okumalar yapabilmek için, sahadaki durum ve kimin kimin canını ne kadar acıttığına bakılarak gidişatı anlamak daha yerinde olacaktır. 

Buradan baktığımızda durum şöyle gözüküyor: 

İsrail, İran hava sahasını rahatça kullanabildiği için gördüğünü vurabilme, daha etkili, daha fazla kayıp verdirebilen, daha hedef odaklı saldırı yapabilme avantajına sahip. 

İran, İsrail’de yer yer hedefini tutturabildiğini de gösterdiği füze atışı ile elinin armut toplamadığını göstermiş oldu. 

Ancak, İran’ın İsrail’in havadan yakın gözetimi nedeniyle yeni füzeler üretebilme imkanı bulunmuyor. 
O nedenle de ‘cepten yiyor.’

Bununla birlikte, savaşın uzaması, İran’ın İsrail topraklarını vurabilme kabiliyetini sürdürmesi, İsrail basınına yansıyan havada da kendini belli ettiği gibi, İran lehine bir avantaj üretebilir. 

Hem güvenlik boyutuyla, hem de ekonomik boyutuyla.

Şöyle düşünelim:

İsrail’in attığı bombaların İran’da ürettiği etki ile, İran’ın İsrail’e attığı füzelerin İsrail’de ürettiği etki aynı olabilir mi? 

Hayır, olamaz. 

Savaşın uzaması halinde kaybedecek daha az şeyleri olmaları hasebiyle İranlıların kötü senaryolara tahammül etmeleri daha muhtemel. 

Savaş ortamlarına hangi taraf daha ‘şerbetli’ diye düşündüğünüzde de, çok da fazla düşünmeden, “İran” cevabı verebilirsiniz. 

İsrail basınına dün yansıyan savaşın uzaması korkusu bunlarla ilişkili olabilir.

Paylaşmak
Exit mobile version