MEHMET ACET/SÜLEYMANİYE/DUKAN
Cuma sabahı saat 06.50’de, Erbil’de geceyi geçirdiğimiz otelden ayrılıp yola koyulduk.
Çoğunluğu İstanbul’dan, azınlığı Ankara’dan olmak üzere 15 civarı gazeteciyiz.
İstikamet, Süleymaniye’nin Dukan kazasının yakınları.
PKK’nın, örgütün lider kadrosunda yer alan Bese Hozat dahil, 30 örgüt mensubunun silah bırakma/yakma ‘törenini’ izlemek üzere bölgedeyiz.
Kontrol noktalarından kontrol edilmeden ilerleyerek, kimisinin yüzü kapalı, kimininki açık KYB güvenlik güçlerine bağlı Peşmerge güçlerinin açtığı yollardan ilerleyerek açıklama ve silah bırakma eyleminin yapılacağı alana geldik.
Dikine, iki büyük kayanın dibinde bir yer burası, geldiğimiz yer.
Gelen izleyiciler için sandalyelerden düzen kurulmuş.
KCK Eşbaşkanı Bese Hozat ile birlikte toplam 30 PKK militanının 200 metre ileride göremediğimiz bir mağarada beklediklerini öğreniyoruz.
Bizden az sonra DEM Partilileri taşıyan araçlar tören yerine ulaşıyor.
Eşbaşkanlar Tuncer Bakırhan, Tülay Hatimoğlulları, eski, yeni milletvekilleri, yerlerini alıyor.
Cengiz Çandar
Ayşegül Doğan
Tuncer Bakırhan
Tülay Hatimoğlulları
Ahmet Türk
Sırrı Sakık
Ömer Faruk Gergerlioğlu
Mithat Sancar…
Orada bulunan tanıdık simalar…
Birazdan PKK’lıların bildirisini ve silahları yakmasını ağlayarak izleyecek olan Leyla Zana’da orada.
PKK’lıların gelip açıklama yapıp silah yakacakları anı beklerken Ahmet Türk’le selamlaşıp “Bu defa olacak mı, ne dersiniz” diye sordum.
“Evet, bu defa olacak, artık silahların dönemi bitti” diye cevaplıyor.
“Mam Celal” dediği Celal Talabani hayatta iken kendisi buralara çok sık gelir gidermiş.
O nedenle bulunduğumuz bölgeyi yakından bildiğini söylüyor Ahmet Türk.
DEM’liler dışında Bağdat’tan, Erbil’den, Süleymaniye’den gelen yetkili, takım elbiseli isimler, ortama sıradan bir temel atma törenindeymişiz gibi bir hava katıyor.
Bu arada…
Milli İstihbarat Teşkilatı görevlileri, hem güvenliğin temini, hem organizasyonun önceden planlandığı gibi aksamadan, sapmadan harfiyen uygulanması anlamında titiz, dikkatli ve profesyonel bir şekilde içinde bulunduğumuz ortamı yönetiyorlar.
Saatler 11.20’yi gösterdiğinde Bese Hozat önde olmak üzere 15’i kadın, 15’i erkek toplam 30 PKK militanı az ileride bizim göremediğimiz mağaradan (Terör amaçlı kullanılmayan, turizme açık bir mağara imiş burası) çıkarak tek sıra halinde geldiler.
Bese Hozat önceden hazırlanan bildiriyi Türkçe okudu.
Yanında bulunan başka bir PKK’lı Kürtçesini okudu aynı metnin.
Bildiri bitince, gözlerimizle görmesek olacağına inanmakta güçlük çekeceğimiz ana şahitlik etmeye geldi sıra.
Aynı PKK’lılar, sıraya dizilip hemen yan tarafta bulunan ateşe silahlarını atıp imha etmeye başladılar.
Silahlı dönemin kapandığına, kalan diğer işlerin de yolunda gitmesi halinde geriye dönmemek üzere gemileri yakma döneminin başlayacağına işaret eden bu imha biçimi sürecin psikolojik yönüne yapacağı etki bakımından çok kıymetli diyebilirim.
Örgüt açısından bu eylem, geri dönüşü olmayan yeni bir yola giriyoruz mesajını içeriğinde barındırıyor.
Geçmişten bu yana PKK’nın zinhar silah bırakmayacağına dair haklı olarak kanaat edinmiş olan Türkiye’deki geniş kamuoyu açısından ise, “Bu defa olacak” duygusunu besleyen, bu duyguya hizmet eden çok pırıltılı bir etkisi var bu imha biçiminin.
Bizim şahitliğimizi değerli kılan da bu.
Orada hazır buluna bir güvenlik yetkilisinin ifadesiyle “Ocaklara ateş düşüren düşmanlıktan, silahları yakan barış ateşine…”