Terörsüz Türkiye sürecinin en önemli adımlarından biri olan Komisyon çalışmaları resmen başladı.
48 üyeden oluşan Komisyonun açılış konuşmasını TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş yaptı.
Kurtulmuş, yeni bir dönemin başlangıcına şahitlik edildiğini söyledi. Komisyonun sıradan bir heyet olmadığına vurgu yapan Kurtulmuş, şöyle konuştu:
Komisyonu sıradan değil, yarınları onarma cesareti ve toplumsal bütünleşmeyi pekiştirme iradesi gösteren tarihi bir heyet olarak nitelendiren Kurtulmuş, şunları söyledi:
“Bu salonda milletin iradesini temsilen yeni bir dönemin başlangıcına şahitlik ediyoruz. Bu komisyon, millet adına çözüme ulaştırılacak sorunların müzakeresi, üzerinde uzlaşılan teklif ve tavsiyelerin Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne iletilmesi ve bahse konu süreçlere millet adına vaziyet etmek için vardır. Komisyonumuz, on yıllardır ülkemizin enerjisini tüketen ve kardeşi kardeşten uzaklaştırmaya çalışanların provoke ettiği bir meseleye yeni bir gözle bakma iradesinin de yansımasıdır.
“Asli meselemiz, kardeşliğin teminatıdır”
Burada asli meselemiz, hiç şüphesiz anayasa yazmak, hukuk reformu yapmak ya da tüm meseleleri bir anda çözmek değildir; Meclisin halkın sesi olmanın yanında, toplumsal barışın taşıyıcısı, kardeşliğin teminatı, çözümün meşru adresi olduğunu hatırlatma iradesidir. Siyasi hesaplarla, dar tanımlarla ve kalıplarla değil; cesaretle, vicdanla ve adaletle hareket etmenin adıdır. Çünkü örgütün kendini feshederek, silahların tamamen susturulmasıyla başlayan süreç, herhangi bir kişi, kurum ya da siyasi yapının değil, doğrudan doğruya aziz milletimizin meselesidir. Meclis komisyonunun da kıymeti tam buradadır.”
Komisyonun, toplumun manevi dokusunu tahkim etmeye, kardeşliği kalıcılaştırmaya ve farklılıkları zenginlik olarak kabul edip, ortak yaşamı güçlendirmeye dönük bir çağrı olduğunu bildiren Kurtulmuş, milletin arasındaki birlik, beraberlik ve kardeşlik duygularının, toplumun asırlar boyunca en önemli toplumsal yapı taşı olduğunu vurguladı.
Kurtulmuş, küresel emperyalizmin böl, parçala, yönet politikalarının kirli aracı olarak kullanılan terör aparatları vasıtasıyla milletin içine suni şekilde sokulmaya çalışılan ayrılık fitnesine milletin hiçbir zaman itibar etmediğini belirterek, “Terör eylemlerinin ülkemize yaşattığı karanlık yıllar her bir yurttaşımızın ortak kaybıdır, ortak acısıdır. Terör bu topraklarda uzun yıllar boyunca sadece canlarımızı almadı, emeğimizi, umudumuzu ve ortak hayalimizi de çaldı.” sözlerini sarf etti.
Cumhuriyet’in yüz yıllık tarihinin yaklaşık 50 yılında enerjiyi içerideki karanlıkla boğuşmakla geçirdiklerini ifade eden Kurtulmuş, farklı terör örgütlerinin arkasına saklanarak yürütülen kirli oyunların, Türkiye’nin güçlü, müreffeh, huzurlu bir ülke olma hedefinin önünde yıllarca en büyük engeli oluşturduğunu dile getirdi.
TBMM Kurtulmuş, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Tek bir terör örgütü değil, farklı isimler ve maskeler altında birçok yapının ülkemizin önünü yıllarca kesmeye çalıştığına da hep birlikte şahit olduk. Bu örgütler, bölgemizdeki ülkeleri parçalayan vekalet savaşlarını yürütmek için kurulmuş yapılardı hiç şüphesiz. Çevremizdeki çoğu ülke de, bölgemiz, bu yapılar eliyle istikrarsızlaştırılmaya çalışılmış, kardeş halklar arasında çatışmalar, katliamlara yol açılmış, milyonlarca insan topraklarından edilerek sığınmacı durumuna düşürülmüştür. Bu tablo, Türkiye’nin de demokratik ve özgürlükçü vizyonunun daha güçlü bir siyasal düzlemde kök salmasını ne yazık ki uzun yıllar engellemiştir. Bugün, FETÖ dahil darbe girişimlerini boşa çıkaran ve terör örgütünün etkisini kıran kararlı adımlarla birlikte yeni bir dönemin eşiğindeyiz. Yeni dönem, siyasetin, düşüncenin ve vicdanın daha çok konuşulduğu bir dönem olmak zorundadır. Evladını yitiren annenin, dükkanını kapatmak zorunda kalan esnafın, yaylasına çıkamayan köylünün ve kamu adına görev yaparken can veren, şehit olan kamu görevlisinin acısı hepimizin ortak acısıdır. Ortak acılarımızı artık ortak umuda çevirmek için buradayız.”
“Terörsüz Türkiye, aslında açıkçası terörsüz bir bölge demektir”
Uzun yıllarca süren bu büyük problemin, siyaseti ve devleti güvenlikçi reflekslerle hareket etmeye mecbur bıraktığını aktaran Kurtulmuş, artık güvenliğin yanı sıra özgürlüğün, eşitliğin ve adaletin imkanlarını ve gücünü daha yüksek sesle konuşmanın zamanının geldiğine dikkati çekti.
Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra birbirinden kopartılan, aralarına tel örgüler çekilen halkların, artık yeniden birbirlerini daha yüksek sesle duymayı hak ettiğini belirten Kurtulmuş, “Attığımız her adım bu kadim coğrafyada barış ve kardeşliği tahkim etmeye yönelik olmalıdır. Bu çerçevede Terörsüz Türkiye, aslında açıkçası terörsüz bir bölge demektir.” değerlendirmesinde bulundu.
Türk-Kürt kardeşliğinin bu coğrafyanın asli kodu olduğunu vurgulayan Kurtulmuş, şunları kaydetti:
“Çanakkale’de omuz omuza savaşanların torunlarıyız. Kaderdaşlık, yalnız savaş meydanlarında değil; alın terinde, acıda ve umutta da birlikte yürümektir. Biliyoruz ki Selahaddin Eyyubi’yi, Nureddin Zengi’yi anlamadan bu toprakların hakikatini kavrayamayız. Alparslan’ın ve Kılıçarslan’ın yaptıklarının özünü anlamadan ise birlikte yürümenin anlamına ulaşamayız. Hepsi kendi çağlarında adaletin, kardeşliğin, dayanışmanın, paydaşlığın, sevinci ve tasayı ortaklaştırmanın, hülasa milletçe beraber yürümenin öncüleri, sembolü olmuş büyük şahsiyetlerdi. Bugün de bizler, halkın tam da içinden çıkan o akla yaslanarak, o milli irfanı kuşanarak, tarihi bugünün anlayışıyla yeniden yorumlamak ve geleceği bu iradeyle kurmak mecburiyetindeyiz. Küresel şartlar ve bölgesel gelişmelerin kırılganlığına rağmen, içeride birliğimizi büyütmek, toplumsal huzuru pekiştirmek, dışarıda ise bölgesel barışı korumak mecburiyetindeyiz. İç cephemizi tahkim etmek, Türkiye’nin istikrarını kurumsal bir siyasal akla oturtmak zorundayız. Ülkemizin önünü tıkayan karanlık dönem, milletimizin feraseti ve devletimizin kararlılığıyla artık geride kalıyor.”
Meclisi hakikati duyan, toplumu hisseden ve vicdanı temsil eden en yüksek demokratik çatı olarak nitelendiren Kurtulmuş, şöyle devam etti:
“Biz bu komisyonda yeni bir anayasa yazmıyoruz belki ama kardeşlik cümlelerini kuracağız ve birlikte hareket edeceğiz. Meclisimiz bin yıllık kardeşliği yeniden hatırlatmakla kalmayacak, siyasal düzlemde yeniden tarif edecektir. Bilinmelidir ki şahit olduğumuz silah bırakma süreci bir pazarlığın sonucu asla değildir. Milletimizin huzura, birliğe dair kararlılığının sonucudur ve bunun yansımasıdır. Bugün iftihar ettiğimiz gelişmeler, insanımızın emeğini ve vaktini çalan bir engelin ortadan kalkması istikametindedir. Eğer terör belasıyla uğraşmamış olsaydık, eğer bütçemizin önemli bir bölümünü yıllarca terörle mücadeleye değil, kalkınmaya ayırabilseydik nice okullar, üniversiteler, hastaneler, çok daha önceleri inşa edilebilirdi. Daha çok öğrenci daha nitelikli eğitimle buluşur, daha çok insanımız sağlığa daha kolay ve hızlı erişirdi. Bugünlerde ulaştığımız bu noktaya çok daha önceleri ulaşmamız mümkündü. Bugün iftihar ettiğimiz savunma teknolojilerimiz, kendi helikopterlerimiz, uydularımız, milli savunma sanayisinde geldiğimiz bu seviyeye belki çok daha erken zamanlarda ulaşabilirdik. Fakat bu tüm bu kayıpların ötesinde en ağır bedel şüphesiz ki canla ödenmiştir. Manevi kayıplar, unutulmaz acılarımızdır. Her biri ayrı bir ailenin ocağına düşen şehitlerimizin, her biri bir ömrü feda eden gazilerimizin acısı… Canları pahasına bu vatanı savunan tüm kahramanlar, bugün burada başlattığımız sürecin manevi mimarlarıdır. Bu istikamette atacağımız her adımda onların emanetine sadakatle bağlı kalacağımızı ilan ediyoruz.”