Cumartesi, Ocak 18


TRT World Citizen Ödülleri’nin altıncısı, TRT Genel Müdürü Mehmet Zahid Sobacı’nın ev sahipliğinde İstanbul’da gerçekleştirildi.


TRT’nin pozitif değişim ve iyiliğe ilham olmak için 2017’de başlattığı inisiyatif, bir kez daha dünyada farkındalık yaratanları öne çıkardı.


İletişim Başkanı Fahrettin Altun, TRT Genel Müdürü Mehmet Zahid Sobacı ve TRT yönetimi tarafından 6 kategoride ödüller dağıtıldı.


İletişimci Ödülü 


“İletişimci” kategorisinde ödülü, işitme engelli bireylerin bağımsız şekilde iletişim kurabilmesi ve toplumda bu alanda gelişim sağlanmasına olanak sağlayan “ConnectHear”ın kurucuları Azima Dhanjee ve Arhum Ishtiaq aldı.


Eğitimci Ödülü


“Eğitimci Ödülü”nün sahibi ise, bölgedeki kadınların ve çocukların sağlık, eğitim ve sosyal statüsünü yükseltmeyi hedefleyen We Love Reading girişiminin kurucusu Rana Dajani oldu. Dr. Dajani, büyüdüklerinde daha güçlü dil becerileri, daha iyi akademik performans ve daha yüksek duygusal zeka sergilemelerini desteklemek amacıyla küçük çocuklarda okuma sevgisi başlatacak bir programı hayata geçirdi.


Gençlik Ödülü


“Gençlik Ödülü”, topluma ve çevreye katkı sağlayan, yüksek bir sosyal bilinçle içinde bulunduğu toplumun sorunlarına çözüm üretecek projeler yapan Hélène Ba’ya verildi. Ba, Fransa’da başörtüsü takan kadın sporcuların karşılaştığı zorluk ve ayrımcılıklara dikkat çekmek, sporda kapsayıcılık ve eşitlik konusundaki tartışmalara katkı sağlamayı amaçlıyor.


Yılın Dünya Vatandaşı


“Yılın Dünya Vatandaşı” ödülünün sahibi, 6 Eylül 2024’te Nablus’ta bir protesto sırasında işgalci İsrail tarafından şehit edilen Ayşenur Ezgi Eygi oldu. Filistin için verdiği mücadele ile cesaret, empati ve barış arayışını sürdürmeyi amaçlayarak ve iyiliğini miras olarak dünyaya bıraktı. Eygi’nin ödülünü İletişim Başkanı Fahrettin Altun, babası Mehmet Suat Eygi’ye takdim etti.

TRT World Citizen Ödülleri sahiplerini buldu


Yaşam Boyu Başarı Ödülü


“Yaşam Boyu Başarı Ödülü”, savaş ve çatışma bölgelerinde binlerce çocuğun hayatını kurtaran Palestine Children’s Relief Fund (PCRF) kurucusu Steve Sosebee’e verildi. Sosebee’e, ödülü TRT Genel Müdürü Mehmet Zahid Sobacı’dan aldı.


TRT Özel Ödülü


Bu yıla özel olarak verilen “TRT Özel Ödülü” ise Suriye’deki savaş sırasında bir hastaneyi yöneten Dr. Amani Ballour’un oldu. Yaralıların tedavisi ve sivillerin hayatta kalması için olağanüstü bir çaba gösteren Dr. Ballour, savaşın zorluklarına rağmen umudu ve insanlığa olan inancını koruyan bir sembol haline geldi.


İletişim Başkanı Altun: Hem kötülükle hem de bu kötülüğün sıradanlaşması ile mücadele etmeliyiz


Programda konuşan İletişim Başkanı Fahrettin Altun, TRT World Citizen inisiyatifinin, iyiliği kurumsallaştırmak üzere ortaya çıkan bir inisiyatif olduğunu, kötülüğün sıradanlaştığı bu çağda, iyiliği kurumsallaştırmaya yönelik bu girişimin çok kıymetli olduğunu vurguladı.


Nazi Almanyasında o dönemin savaş suçlarını ifade etmek için formüle edilen “kötülüğün sıradanlaşması” kavramının bugünü de izah eden bir kavrama dönüştüğünü belirten Altun, şunları kaydetti:


“Bugün de İsrail’in Filistin’de işlediği suçları, büyüttüğü soykırım politikasını ve buna karşılık bütün dünyanın, küresel anlamda birçok Batılı hükümetin sessizliğini ifade etmek için kullanıldı. Bugün baktığınızda Filistin’deki soykırım bütün dünyanın gözleri önünde cereyan etmesine rağmen, bu kötülük insanlığın vicdanını kanatmasına rağmen, uluslararası sistem nazarında bu kötülük sıradanlaştırılmış, normalleştirilmiş durumda. Uluslararası sistemin kurumlarına dönüp baktığımızda tüm insanlığı tehdit eden bu soykırım karşısında gerçek anlamda düşünme kabiliyetini yitiren onlarca bürokratla, siyasetçiyle karşılaşıyoruz. Sorumluluk hissinin kaybolduğu, adeta emir-komuta zinciri ile kötülüğü sıradanlaştıran uluslararası sistemden bahsediyoruz. Bu kötülük gerçekten siyasal sistemin bir parçası olmuş durumda. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin yapısı bunun çok büyük delili esasında. Günümüz dünyasına baktığımızda, küresel adaletsizlik, bunu besleyen sömürge politikaları, yürütülen soykırımlar, insan hakları ihlalleri, bununla birlikte elbette yaşanan çevre yıkımları, doğa tahribatı, bunlar karşı karşıya kaldığımız kötülükler. Bu kötülükler kadar belki de bizi üzmesi gereken, dert etmemiz gereken bu kötülüklerin sıradanlaştırılması, normalleştirilmeye çalışılması. Hem kötülükle hem de bu kötülüğün sıradanlaşması ile mücadele etmeliyiz.”


Pek çok öğretide tarihin iyilik ve kötülük, iyiler ve kötüler arasındaki mücadeleden ibaret olarak okunduğunu vurgulayan Altun, bunun İslam öğretisindeki karşılığının da hak-batıl mücadelesi olduğunu söyledi.


Altun, şöyle devam etti:


“İslam öğretisi tarihi hak ile batılın mücadelesi olarak görür ve esas itibarıyla da umut vadeder ve der ki ‘Hakkın gelmesiyle batıl zail olmuştur.’ Bunu da müjdeler ve bu yönüyle baktığımızda her ne olursa olsun iyilik ve kötülük kavramı farklı yol ve yöntemlerle unutturulmaya çalışılsa da günümüzün de en gerçek, en hakiki kavramları. İyiler ve kötüler arasındaki mücadele bugünün uluslararası siyasal gerçekliğinin de en önemli unsuru esasında. Gözümüzden uzaklaştırılmaya çalışılan, örtülmeye çalışılan, farklı maskelerle görünmez kılınmaya çalışılan ama bir o kadar hayatımızın içinde bir gerçekten bahsediyoruz. Kuşkusuz kötülüğün sıradanlaşmasına yol açan, bahsettiğim bu maskelemeyi yapan başlıca mekanizma da küresel medya düzeni ve adını da koyalım, Batılı egemen medya düzeni.”


“Medya iyilik adına, hak adına, hakikat adına mücadele edilmesi gereken bir alan”


Altun, bu medya düzeninin hakikat krizine de yol açan sistematik bir kötülük ürettiğini ve bu alanın iyilik adına, hak adına, hakikat adına mücadele edilmesi gereken bir alan olduğuna işaret etti.


Her şeyden önce medya alanını tahrif edilmiş bilginin değil, hakiki bilginin alanı yapmak için mücadele edilmesi gerektiğini dile getiren Altun, sözlerini şöyle sürdürdü:


“Bunun yanında medyadaki temsilleri daha adil hale getirmek için mücadele etmeliyiz. Sesi kısılanların sesi olmalıyız. Görünmez hale getirilenleri göstermeliyiz ve adalete hizmet etmeliyiz. Bu anlamda bir hakikat mücadelesi vermeliyiz. Bunun yanında medyanın kötülüğü yaymasının önüne geçmeye çalışmalı ve medya ortamını iyiliği yayacak bir ortam olarak kullanmalıyız. İyi örnekleri yayacak bir mekanizma olarak kullanmalıyız. Ben TRT’nin yayın politikasını tam bu eksende değerlendiriyorum. Her şeyden önce ifade ettiğim gibi medya alanını tahrif edilmemiş bilginin, hakiki bilginin alanı yapmaya dönük bir mücadele verdiğini düşünüyorum. Diğer taraftan medyadaki temsilleri daha adil bir hale getirmek için uğraş verdiğini düşünüyorum. Bununla birlikte medyanın iyiliği yaymak için bir araç olarak kullanılabileceğinin somut bir örneği olarak görüyorum TRT’nin gayretlerini ve yayın politikasını. TRT World ödülleri de tam da bu bağlamda, bu yaklaşımla altı yıldır hayata geçiyor.”


Bu inisiyatifin Filistin’de, Gazze’de yaşanan İsrail zulmüne, soykırıma, İslam karşıtlığına dikkati çekmek, Suriye’de geçmiş dönemde yaşanan insan hakları ihlallerine dikkati çekmek ve bununla beraber yine eğitimin güçlendirilmesine dikkati çekmek üzere bir çaba ortaya koyduğunu ifade eden Altun, bu bağlamda bir küresel farkındalık oluşturulmaya çalışıldığını kaydetti.


Altun, “Beş cesur insana, dünyadaki adaletsizliklere, eşitsizliklere, zulümlere cesurca karşı çıkan beş yürekli kişiye ödül veriliyor bugün. Bir de TRT özel ödülü var.” dedi.


“Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliği belirleyici olmuştur”


İletişim Başkanı Altun, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde Türkiye olarak küresel alanda, bütün insanlığın gözü önünde bir adalet ve hakikat mücadelesi verdiklerini belirterek, şöyle konuştu:


“Bu mücadeleyi verebilmek, insanlık adına doğru yerde durabilmek gerçek bir cesaret ve dirayet istiyor. Sayın Cumhurbaşkanı’mızın liderliği tam da bu cesareti ve dirayeti temsil eden bir liderlik. 23 yıllık iktidarı süresince bu bağlamda gerçek anlamda büyük badireler atlatarak Türkiye bu noktaya geldi ve bugün bir bölgesel güç, itibarlı bir bölgesel güç ve küresel oyuncu olarak uluslararası siyaset sahnesinde varlık gösterdi, gösteriyor. Bugün itibarıyla baktığımızda birçok kriz alanında, birçok küresel sorunun çözümünde Türkiye’nin pozisyonu, Türkiye’nin inisiyatifi süreçlere etki ediyor. Rusya-Ukrayna Savaşı’nda, Filistin’de, İsrail’in sürdürdüğü zulüm politikalarında, diğer taraftan Suriye krizinde, Libya’da ve Etiyopya ile Somali arasında ortaya çıkan krizin çözümünde, bütün bunlarda Türkiye, Sayın Cumhurbaşkanı’mızın liderliğinde gerçek bir inisiyatif ortaya koyuyor. Türkiye, bu bağlamda artık içine kapanan, küresel adaletsizliklerle uğraşmak bir yana bu küresel adaletsizliklerden ortaya çıkan zulümleri nasıl yöneteceğini bilemeyen bir ülke değil. Türkiye bir taraftan kendi iç bütünlüğünü, iç cephesini sağlamlaştıran ama öte taraftan da bununla birlikte kendi istikrarını sağladıktan sonra da bölgesine ve küresel alana istikrar ihraç eden, istikrarlaştırıcı bir güç konumunda. Burada gerçek anlamda Cumhurbaşkanı’mız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliği belirleyici olmuştur.”


Bütün bu süreçte “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” felsefesiyle hareket ettiklerini dile getiren Altun, “Şeyh Edebali’nin nesilden nesle aktarılan çok kıymetli bir sözü vardır; ‘İnsan insanın ilacıdır.’ der. Gerçekten bu yaklaşımla çevremize bakmak, içinde yaşadığımız toplumda varlık göstermek durumundayız.” ifedelerini kullandı.


Bu programı da insanın insana verdiği ilham ve cesaretin somut tezahürü olarak gördüğünü belirten Altun, “Bu bağlamda gerçek kahramanların hikayelerinin anlatılması, bunlara imkan sağlanması olarak görüyorum ve ben bu kıymetli programa gerçekten emeği geçen bütün arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Bu kıymetli fikri projeye dönüştüren bütün yönetici arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Daha uzun yıllar bu kıymetli inisiyatifin yaşamasını, iyiliğin nesilden nesle aktarılabilen ve insanlığın karşı karşıya kaldığı bu zulümlerin çözümünde etkin bir unsur olan bir gerçek ideal olduğunun bilincinde hareket etmemiz gerektiğini düşünüyorum ve bu programın da buna hizmet etmesini temenni ediyorum.” diye konuştu.


TRT Genel Müdürü Sobacı: Kahramanlar ve hikayeleri geleceğin iyiliğine ilham olacak


TRT Genel Müdürü Mehmet Zahid Sobacı, World Citizen Ödüllerinin, mağdur ve mazlumların en çaresiz, en umutsuz anlarında dahi iyiliğin, adaletin ve hakikatin sancaktarlığını yapanların seslerinin daha gür çıkması, verdikleri mücadelenin çok daha fazla insana ulaşması niyetiyle ortaya çıktığını söyledi.


Geçen yıllarda düzenledikleri World Citizen Ödül Törenleri vesilesiyle, görmezden gelinen onlarca fedakarlık hikayesinin iyiliğin yayılmasına nasıl katkı sağlayabileceğine şahitlik ettiklerini belirten Sobacı, bugün tanıtılacak “kahramanların” hikayelerinin de yeni ufuklar açacağına inandığını ve geleceğin iyiliğine ilham olacağını söyledi.


İsrail’in Gazze’de yaptığı soykırımın, kötülükten alınacak ibretlerin ne kadar kıymetli olabileceğinin en acı verici örneği olarak durduğunu ifade eden Sobacı, Gazze’deki soykırım, fenalık ve azgınlığın ibret vesikası olarak tarihe geçtiğini dile getirdi.


“Gazze insanlığın şah damarıdır”


İsrail’in, 7 Ekim 2023’ten bu yana çocuk, kadın, yaşlı, hasta demeden on binlerce Filistinliyi katlederken, “onun sırtını sıvazlayan güçlerin” de bu mezalimi görmezden geldiğine işaret eden Sobacı, şöyle konuştu:


“Daha bir yaşını doldurmamış binden fazla bebek, üzerlerine yağdırılan bombalardan veya mahkum edildikleri açlık ve soğuktan can verirken, güya insani değerlerin hamiliğini üstlenen Batılı ülkeler, bu değerleri yalnızca birer tehdit unsuru olarak kullandı. Milyonlarca Gazzeli kardeşimiz en temel gıda maddelerine ve içme suyuna dahi erişemezken, İsrail ve destekçileri geleneksel yahut dijital her türlü mecrada manipülasyon ve dezenformasyonun dozunu günbegün artırdı. Hastaneler, okullar, ibadethaneler yerle bir edilip, en temel insani haklar doğrudan hedef alınırken, sözüm ona dünyanın önde gelen ajans ve medya şirketleri hakkını arayan insanları hedef göstermekte beis görmedi. Tüm bunlara bizzat şahit olmalarına rağmen Gazze’deki soykırıma kayıtsız kalanlar, içine düştükleri o büyük gafletle anılmaktan kaçamayacaktır.”


Gazze’nin, insanlığın şah damarı olduğunu ifade eden Sobacı, onun kesilmesi karşısında ses çıkarmamanın, insanlığın ölümüne göz yummak olduğunu belirtti.


Sobacı, bu gerçeği görmezden gelenlere karşılık, dünyadaki her insani krizde olduğu gibi, Gazze’deki soykırım hususunda da en güçlü itirazın, en gür sesin, asırlardır iyiliğin yurt edindiği bu topraklardan yükseldiğini kaydederek, şöyle devam etti:


“Türkiye, Cumhurbaşkanı’mız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde, insanlığın haysiyetini muhafaza etmek için canhıraş bir mücadele verdi. Geldiğimiz noktada, nihayet Gazze’de bir ateşkes anlaşmasına varılmasının sevincini yaşadık. Bu, vatanları uğruna canlarını feda eden Gazzeli kardeşlerimiz başta olmak üzere, dünyanın tüm vicdanlı insanlarının zaferidir. Sapanın muhkem zırhlara galebe çaldığı, ayetle sabit bir hakikattir. Gazze’deki soykırım sürecinde, bu en zifiri karanlıkta dahi, vicdanlı insanlar el yordamıyla da olsa zalime atacak bir taş aramış ve nihayetinde soykırımcılara geri adım attırmayı başarmıştır. Bu süreçte Türkiye, Sayın Cumhurbaşkanı’mızın liderliğinde, tüm imkanları ve milletimizin her bir ferdiyle bu mücadelenin doğru tarafında yer almıştır.”


“Çemberin dışına itilenleri kadrajın tam merkezine taşıyoruz”


8 Aralık 2024’te Suriye’de tamamlanan devrimin, Türkiye’nin bu mücadelesinde ne kadar haklı olduğunu bir kez daha ortaya koyduğunu ifade eden Sobacı, 13 yıldan uzun süre devam eden iç savaş boyunca, Esed rejimine karşı Suriye halkını destekleyen Türkiye’nin, haklı ama güçsüz insanların yeterli desteği gördüğünde neler başarabileceğini bir kez daha ispatlamış olduğunu söyledi.


Sobacı, sözlerini şöyle sürdürdü:


“Ülkemizin ve milletimizin Suriye’deki iç savaş boyunca iyilikten, doğruluktan ve hakikatten yana ortaya koyduğu izzetli duruş, tarihe altın harflerle nakşedildi. İnanıyorum ki 61 yıllık Baas diktatörlüğünün ardından Suriye’nin özgürleşmesi süreci de her safhasıyla bir ibret hikayesi olarak anılacak, özgür Suriye’nin tüm kahramanları, mezalim altındaki diğer coğrafya ve milletlere örnek teşkil edecektir. Gazze ve Suriye örneklerinden de görüldüğü üzere Türkiye, umut ve hayal kırıklığı arasında uzayan yollar içinden ‘sırat-ı müstakim’ arayan vicdanlı insanlar için bir ‘kutup yıldızı’ olmayı sürdürüyor. Türkiye’nin kamu yayıncısı TRT olarak bizler de ülkemizin bu iyilik seferberliğine tüm imkanlarımızla katkı vermeye gayret ediyoruz. 17 televizyon ve 17 radyo kanalımız, dijital haber platformlarımız, uluslararası dijital platformumuz Tabii ve uluslararası etkinliklerimizle, haklının sesi oluyor, çemberin dışına itilenleri kadrajın tam merkezine taşıyoruz.”


Ödül töreninde, Filistinli şarkıcı Llunr, Filistin için bestelediği “Wake Up” ve “Keep Your Key” isimli şarkıları seslendirdi.

Paylaşmak
Exit mobile version