Cumartesi, Şubat 8


Seçilmesinin hemen ardından Grönland’ı satın alma fikrini ortaya attı… Sonra Kanada’yı ilhak etme, Panama Kanalı’nı geri alma ve Meksika Körfezi’nin adını değiştirme planlarıyla öne çıktı. Gazze’ye dair sözleriyse belki de bugüne kadarki en büyük çıkışlarından biri oldu.


ABD Başkanı Donald Trump, İsrail’in katil Başbakanı Netanyahu’yu Beyaz Saray’da ağırladı. İki isim gazetecilerin karşısına çıktığında ağırlıklı olarak Trump’ın cümlelerini duyduk. ABD Başkanı, Gazze’nin bir ‘cehennem’ olduğunu ve artık kimsenin orada yaşamak istemeyeceğini anlattı. Hatta daha da ileri gitti ve Gazzelilerin Mısır ya da Ürdün başta olmak üzere yakındaki ülkelere gitmesi gerektiğini belirtti.

[Trump ve Biden’ın basın açıklamasında bahsettiği planlar tepkilere neden oldu. ]


Bu konuda kendine o kadar güveniyordu ki bir gazetecinin ‘Mısır ve Ürdün sizi dinlemezse ne olur?’ sorusuna ‘Dinleyecekler. Göreceksiniz, dinleyecekler.’ yanıtını verdi.


Aslında bu cevap ABD’nin gerekirse askeri açıdan da sahaya doğrudan müdahil olacağının da sinyaliydi. Bu ihtimal bugüne kadar deniz ve hava unsurlarıyla soykırımcı İsrail’e destek olan ABD askerlerinin karaya da ayak basması anlamına geliyordu ki bu bile başlı başına yeni bir krizin habercisiydi.


Trump basın toplantısında daha da ileri gitti. Gazze’nin sahil şeridini ABD’nin devralabileceğini söyledi. Haliyle gazeteciler ‘Orada kim yaşayacak?’ diye sordu. “Dünya insanları…” yanıtını verdi ABD Başkanı.


Tüm bunları alt alta eklediğimizde Orta Doğu’da belki de daha önce görmediğimiz yeni bir dönemin başladığını söylemek yanlış olmaz. SETA Dış Politika Araştırmacısı Can Acun’a hem Trump’ın sözlerini hem de bundan sonraki sürece dair beklentilerini sorduk.


“ABD ve İsrail tüm dünyadan izole olabilir”


Trump’ın Gazze’ye ilişkin açıklamalarını en basit haliyle ‘tutarsız’ olarak niteliyor Acun. Başkanlığı devralmadan önce Trump’ın Gazze’de ateşkesi öncelediğini hatırlatıyor. “Netanyahu hükümetine de ateşkesi kabul etmesi için ciddi baskı yapmıştı.” diyor.


Şimdiyse tamamen zıt yönde bir pozisyona geçildiğini, Gazze’nin boşaltılması hatta ABD askerleri tarafından bölgenin işgal edilmesini öngören açıklamalar duyduğumuzu anımsatıyor.

Bu noktada Trump’ın Mısır ve Ürdün’e işaret etmesine de getiriyor konuyu Can Acun. Baskının şimdilik bu iki ülkeye kanalize edildiğini belirtiyor.


Ancak bu hamlenin de son derece tehlikeli olduğuna işaret edip, “ABD ve İsrail’i tüm dünya nezdinde izole edecek, İslam dünyası ile aradaki ayrışmayı daha derinleştirecek bir yaklaşım tarzı. Ayrıca Mısır ve Ürdün’deki rejimleri de tehdit edecek, bölgede büyük bir istikrarsızlığa neden olacak fevkalade yanlış bir yol haritası.” ifadesini kullanıyor.

İsrail'in saldırılarının ardından Gazze'de taş üstünde taş kalmadı. Foto: AA[İsrail’in saldırılarının ardından Gazze’de taş üstünde taş kalmadı. Foto: AA]


“Radikal Siyonistlerin arzuları tatmin edilmek isteniyor”


Göreve geldiğinde dünyadaki savaşları bitireceğini ve ABD içine odaklanacağını iddia eden ABD Başkanı’nın Gazze için ortaya attığı fikirler söylemleriyle taban tabana zıt bir profil çiziyor. Trump-Natenyahu ikilisinin ‘nüfusu zorla yerinden etme’ fikri için anlaştığı net şekilde görülüyor. Ki bu bile başlı başına uluslararası hukuka aykırı bir duruma işaret ediyor.


ABD medyası, Trump’ın Gazze fikirlerini “2003’te Irak’ın işgali ve yeniden inşasından bu yana ülkemizin bölgeye en iddialı müdahalesi niteliğinde olacak. ABD’yi Orta Doğu’dan çekme sözü veren bir lider için dramatik bir geri dönüş.” diye yorumluyor.


SETA Dış Politika Araştırmacısı Can Acun bu noktada dikkate değer bir parantez açıyor ve madalyonun bir de Batı Şeria yönü olduğunun altını çiziyor. Bu bölgenin de kademeli şekilde İsrail tarafından ilhak edilmesine yönelik bir destek olduğuna dikkat çekiyor.


Trump’ın söylemleri ve hareket tarzının açık bir şekilde ABD’nin çıkarına hizmet etmeyen, radikal Siyonistlerin arzulularını tatmin etmekten öte bir işe yaramayacak pozisyona evrildiğini ifade ediyor.

[Trump, Gazze’deki sahil şeridinin ‘çok değerli’ olduğunu ve burayı da ABD’nin teslim alacağını söyledi.]


Diğer ülkelerin baskısı sonuç getirir mi?


Son yıllarda küresel düzenin bozulmasında en büyük etkenlerden biri de dünyanın ‘orman kanunlarına’ doğru ilerlemesi. ‘İstediğimi yapabilirim çünkü güçlüyüm’ tezi belli ki ABD ve Trump için de geçer akçe olmuş.


Bu noktada ‘Gazze için yapılan bu planlara diğer ülkeler karşı çıkarsa ne olur?’ sorusu öne çıkıyor. Can Acun’a bölgedeki ülkeler ya da küresel diğer güçlerin soykırımcı İsrail ile ABD’nin planına etki edip edemeyeceğini soruyoruz:


“ABD ve İsrail’in bu pervasız yaklaşımı her iki devleti uluslararası toplumda daha da izole edecek bir gerçeklik üretebilir. Gazzelilerin tehcir edilmesine yönelik atacakları askeri/siyasi adımlar elbet büyük bir karşılık görecek. Batı blokunu ikiye bölerek Avrupalı aktörlerin de sert tepkisine neden olacak.

Bu noktada Türkiye, Çin ve Rusya’nın yaklaşımı benzer şekilde olur. Burada özellikle Körfez ülkeleri de böyle bir duruma kayıtsız kalamaz diye düşünüyorum. Onlar da ABD/İsrail blokuna karşı sert tepki göstereceklerdir.


Nihayetinde bu mesele sadece Gazze’nin geleceğini değil Mısır ve Ürdün’ün de toprak bütünlüğünü, siyasi ve iktisadi istikrarını doğrudan tehdit edecek yeni bir kaotik döneme kapı aralayabilir.”

[Dışişleri Bakanı Fidan, Trump’ın Gazze planı için ‘kabul edilemez’ ifadesini kullandı.]


Trump’ın Gazze planı için Ankara’nın pozisyonu nasıl olacak?


ABD ve Türkiye arasında son derece çalkantılı dönemlerden geçtik. Ankara-Tel Aviv hattında yaşananlarsa herkesin malumu. Trump’ın Gazze’yi işgaline yönelik planının Ankara’nın penceresinden nasıl görüneceği konusuna da değiniyor Can Acun.


ABD’nin Gazze bağlamında Trump’ın ifade ettiği şekilde işgal ve tehcire yönelik adımlarla atarsa elbette bu durumun ABD-Türkiye ilişkilerini ciddi anlamda olumsuz etkileyeceğinden bahsediyor. Acun, Türkiye’nin küresel ve bölgesel aktörlerle ittifak arayışı ile bu adımların atılmasını engellemeye yönelik angajmanlara gireceğine dair beklentisiyle sözlerini tamamlıyor.

 

Paylaşmak
Exit mobile version