Ticaret Bakanlığının hazırladığı yeni yönetmelikle, doğrudan satışlarda tüketiciyi yanıltıcı ve abartılı tanımların önüne geçilirken, şirketlerin kayıt altına alınmasıyla tüketici mağduriyetleri ciddi anlamda önlenecek.
Bakanlık, ürün veya hizmetlerin, sabit bir mağaza ya da perakende noktası kullanılmadan, tüketiciye kişisel iletişim yoluyla satılmasına olanak sağlayan doğrudan satış sistemine yönelik kapsamlı bir düzenlemeyi hayata geçirdi.
Bu sistemlerin şeffaf, adil ve güvenilir şekilde işlemesine yönelik hazırlanan yeni yönetmelikle hem tüketici haklarının ve çıkarlarının korunması hem de doğrudan satış sistemlerine ilişkin esasların belirlenmesi amaçlandı. Çoğunluğu kadın girişimcilerden oluşan bu sistemlere yönelik düzenlemeyle, özellikle kadınların ticari hayata katılımının teşvik edilmesi hedeflendi.
Tüketici dernekleri temsilcileri, yeni düzenlemenin gerek tüketicilere gerekse kadın girişimcilere birçok yönden avantaj sağlayacağını belirttiler.
“Ürün iadesi ya da cayma hakkında tüketicinin parasını geri alması daha kolay olacak”
Tüketici Hakları Derneği (THD) Genel Başkanı Ergün Kılıç, geçmişte doğrudan satış işlemlerinde, satış yapan kişi ya da şirketin, ürünü teslim ettikten sonra ortadan kaybolması, kayıt dışılık, iade, garanti ya da servis gibi satış sonrası hizmetlerin çoğu zaman sunulmaması gibi çeşitli sorunlarla karşılaşılabildiğini söyledi.
Tüketiciye imzalatılan belgelerde eski tarih atılarak, tüketicinin cayma hakkını kullanmasının bilerek zorlaştırılabildiğine de işaret eden Kılıç, “Doğrudan satışlarda ürünler hakkında yeterli bilgi verilmediği gibi bazen yanıltıcı ya da abartılı tanıtımlar yapılıyordu. Yeni yönetmelikle artık bu sorunlara ciddi önlemler getiriliyor. Öncelikle şirketler kayıt altına alınacak, yani denetim yapılabilir hale gelecek.” dedi.
Zorunlu sermaye ve bloke hesap şartı sayesinde piyasada sadece güçlü, kurumsal ve gerçekten bu işi yapmak isteyen firmalar kalacağını anlatan Kılıç, “Bu da demek oluyor ki kısa vadeli kar amacıyla sisteme giren ve sonra kaybolan firmalar artık yer bulamayacak. Bu da hem dolandırıcılık riskini azaltacak, hem tüketiciyi koruyacak, hem de sektöre olan güveni artıracak.” diye konuştu.
Kılıç, tüketicinin artık ayıplı bir mal ya da hizmetle karşılaştığında, satış sonrası destek alabileceğini ve yalnız bırakılmayacağını ifade etti.
Yönetmelikte yer alan ve şirketin en az 10 milyon lira sermayeye ve 3 milyon lira bloke hesaba sahip olması şartının “tüketicinin bir sorun yaşadığında muhatapsız kalmayacağı” anlamına geldiğini bildiren Kılıç, ürün iadesi ya da cayma hakkı kullanıldığında tüketicinin parasını geri almasının artık çok daha kolay olacağını vurguladı.
“Kadınların sistemde güçlenmesi için destek mekanizması şart”
Kılıç, kadın girişimciliğinin teşvik edilmesini olumlu bulduklarını da belirterek, şu ifadeleri kullandı:
“Çünkü doğrudan satış sistemi, özellikle evden çalışmak isteyen, çocuğuna ya da yaşlı yakınına bakan kadınlar için büyük bir fırsat sunuyor. Bu da hem bireysel hem toplumsal açıdan çok değerli. Ama mesele sadece kadınların gelir kazanmasıyla sınırlı değil. Kadınların sisteme aktif katılması, tüketici işlemleri açısından da bir kalite ve güven unsuru getiriyor. Çünkü kadınlar genellikle daha dikkatli, empati kurabilen ve dürüst satış ilişkileri kurmaya yatkın oluyor. Bu da doğrudan satışta tüketici ile daha güvene dayalı bir bağ kurulmasını sağlıyor.”
Kadınların sisteme dahil olmalarının tek başına yeterli olmadığını, başarılı olabilmeleri için eğitim, finansal destek ve rehberlik gibi destek mekanizmaları da gerektiğini belirten Kılıç, “Eğer bu destekler verilmezse, birçok kadın sistemin sadece alt kademelerinde düşük gelirle yetinmek zorunda kalabilir. Kadınların sektörde güçlenmesi, tüketicilerin daha bilinçli alışveriş yapmasını da beraberinde getirir.” değerlendirmesinde bulundu.
“Güçlü bir koruma mekanizması”
Kılıç, cayma hakkının 30 güne çıkarılmasının özellikle aceleye getirilmiş satışlarda tüketiciyi ciddi anlamda koruduğuna işaret etti.
Bu hakkın “eksik bilgi verilmesi” veya “yanlış yönlendirme” durumunda 1 yıla kadar uzayabilmesinin de önemli bir husus olduğunu vurgulayan Kılıç, bu durumu “çok güçlü bir koruma mekanizması” olarak nitelendirdi.
Kılıç, dürüst ve kaliteli hizmet veren firmaların iade sürecinden korkmadığına değinerek, “Burada dikkat edilmesi gereken bir şey var. İade süreci açık, sade ve kolay olmalı. Eğer prosedür karmaşıklaştırılırsa ya da tüketiciye zorluk çıkarılırsa, bu hak kağıt üstünde kalır ve mağduriyetler devam eder. İyi niyetli firmalarla bilinçli tüketiciler arasında çok daha sağlıklı, şeffaf ve güvene dayalı bir ilişki kurulmuş olur. Bu da hem sektörü büyütür hem de tüketicinin haklarını güçlendirir.” diye konuştu.
“Cayma süresinin 30 güne çıkarılmış olması tüketiciler açısından avantaj”
Tüketiciler Derneği (TÜDER) Genel Başkanı Levent Küçük de cayma süresinin 30 güne çıkarılmış olmasının tüketiciler açısından avantaj sağladığını söyledi.
Küçük, “Ayrıca doğrudan satış yapabilecek firmaların yetki belgesi almış olması, bunların faaliyetlerini Ticaret Bakanlığının denetim ve kontrolünde yerine getirecek olmaları hem yenilik hem de tüketiciler açısından olumlu gelişmeler.” dedi.
Küçük, kadınların ticari hayata katılmasına ilişkin düzenlemenin de önemli bir yenilik olduğunun altını çizerek, şunları kaydetti:
“Yönetmelik, kadınların küçük sermaye ile kendi becerileriyle, kendi ürettikleri, yeni projelerle hayata geçirdikleri ürünlerin satışında onlar açısından önemli bir avantaj sağlayacak. Hem kadın girişimciliği özendirilmiş olacak hem de bu tür faaliyette bulunan kadınlarımızın daha da büyümesine, ticaretlerinin gelişmesine katkı sağlayacak.”