Tarih 15 Aralık 2022.. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında YSK üyelerine hakaret iddiasıyla hapis ve siyasi yasak cezası geldi. Amerika Dışişleri Bakanlığı “Adil olmayan ceza; insan haklarına, hukukun üstünlüğü ve temel özgürlüklere saygıya uymuyor” açıklamasında bulundu.
Tarih 19 Mart 2025.. Gözaltına alınan İmamoğlu için ABD Dışişleri ne açıklama yapıyor ne bir şey.. Soru sorulduğunda ise “Başka bir ülkenin iç karar alma süreçleri hakkında yorum yapmayacağız” diyorlar.
Ne anlamalıyız buradan? ABD aklını başına mı devşirdi? Elbette Hayır. Böyle söyleme ihtiyacı hissediyor artık.
ABD AYRI TELDEN AB AYRI TELDEN ÇALIYOR!
Batının bugüne kadar yapması gereken buydu esasında. Türkiye’ye adil davranmak. Ancak kendilerine bakmak yerine, Türkiye’nin terörle mücadele operasyonlarını çarpıtan, yolsuzlukla-vandalizmle mücadeleyi meşru zeminden ayırmaya çalışan açıklamalarıyla dünyadaki “Türkiye” imajını zedelemeye çalıştılar yıllarca.
Bir küçük parantez açalım burada çünkü imaj suikastinde ne kadar çabalasalar da başarısız oldular. Örneğin bugün Afrika’da Batı’nın etkisi azalırken Türkiye’nin etkisi günden güne artıyor. Mesela Somali.. Baktı ki Türkiye kendisine “win-win” mentalitesiyle yaklaşıyor, savunma anlamında ABD yerine Türkiye’den destek aldı. ABD ise bunun karşılığını El Şebab terör örgütü saldırısı ve Somali Cumhurbaşkanı’na suikast girişimiyle verdi muhtemelen. Türkiye ile Somali arasında anlaşmaya aracılık yapan Bakanı ise “istenmeyen adam” ilan etti. Her neyse, bu rekabeti başka bir yazının konusu edinelim ve kapayalım parantezi şimdilik..
Hem ABD’den hem de Rusya’dan gelen “Türkiye’nin kendi meselesi” açıklaması önemli. Avrupa bu konuda geleneğine sahip çıkıp yine insan hakları üzerinden Türkiye’de adalet yokmuş algısı oluşturmak istese de ABD’nin tavrında bu noktadaki değişim dikkat çekici.
Türkiye’nin ne AB ne de ABD’ye yaranma gibi bir derdi yok artık. Milli Savunma Bakanlığı’nın altını çizdiği gibi “Ülkemizin Avrupa güvenlik mimarisindeki yeri Avrupa’nın beklentilerine göre değil, milli hak ve menfaatlerimize göre belirlenecek.” Türk yargısına yönelik saygısız tutumları, ABD’ye mahkum oldukları gerçeğiyle yüzleştikçe törpülenecektir. AB’nin karakteri bu çünkü. Önce kibrinden diş gösteriyor, sonra geri adım atıyor. Tıpkı ABD’nin dayattığı vergilere karşı açıkladıkları önlemleri, ABD ile müzakere için geri çektikleri gibi..
Aynı tutum, özellikle Suriye’de karşı karşıya geldiğimiz ABD ile ilişkilerde de geçerli. Türkiye sınırını çiziyor, çizgiyi aşana, vakti ve zamanı gelince en uygun karşılığı veriyor. PKK Kantonlarının parçalanması, Batı’ya rağmen güney sınırımızda gerçekleştirilen 5 operasyon (Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı, Bahar Kalkanı, Pençe) Rusya ve İran’a rağmen tamamlanan devrim gibi. Sahada yaşanan tam olarak bu.
Peki Neden AB İmamoğlu davasına tehdit diliyle yaklaştı da ABD sessiz kaldı?
Belli ki Türkiye, özellikle bölgesel gücüyle ve bölgeye etkileriyle ABD’ye “Bensiz hiçbir planın hayata geçmeyecek” mesajını vermiş durumda. Trump ne istiyor? Orta Doğu’da istikrar. Neden istiyor? Çin’e karşı yürüttüğü ticaret savaşında elini rahatlatacak. Peki bunun yolu nereden geçiyor? İstikrara kavuşmuş Türkiye ve komşularından.
İSRAİL VE PKK/YPG NE OLACAK?
“Amerika neden bölgede istikrar istesin, İsrail ve PKK’nın güvenliğini tehlikeye mi atacak?” Haklı bir soru. Fakat bölgedeki son gelişmeler yukarıda dile getirdiğim düşünceyi pekiştiriyor aslında.
İsrail açısından ABD’nin desteği bitecek ya da sonlanacak değil. Fakat Trump’ın Netanyahu’ya olan desteği yeniden soru işaretleri barındırıyor. İsrail iç istihbaratı Şin-bet’in üzerinde çalıştığı soruşturmanın ucu Netanyahu’ya ulaşınca, İsrail’in katil başbakanı, Şin-bet’in başındaki isim olan Ronen Bar’ı, mesleki ve kişisel güven kaybı gerekçesiyle görevden aldı.
Bu hamle İsrail’i karıştırdı. İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog, Netanyahu liderliğindeki sözde hükümeti “bölücü ve tek taraflı” politikalar yürütmekle suçladı. İsrail Yüksek Mahkemesi kararı durdurdu. İsrail Yüksek Mahkemesinin Eski Başkanı Aharon Barak “İsrail, iç savaşa çok yakın.” açıklamasında bulundu.
Yani aldığı kararlar sorgulanan, İstihrabatı tarafından hedef gösterilen Başbakan Netanyahu’nun geçtiğimiz günlerde 17. kez hakim karşısına çıktığını, hakkındaki yolsuzluk davalarından şimdilik Gazze’deki savaşı sürdürmek suretiyle paçasını kurtardığını da hesaba katarsak, Netanyahu’ya karşı kaynama noktasına yaklaştığımızı söylememiz de mümkün.
Belki de Şin-Bet, Gazze’deki ateşkes ihlaline, Hamas’ı baskılamak için izin veren ve burada insan avı yerine ticaret hayali kuran Trump yönetiminin Netanyahu’ya karşı geliştirdiği bir hamledir. Olamaz mı?
YEMEN’DEKİ OPERASYONUN AMACI FARKLI MI?
Trump’ın Netanyahu’ya karşı bir diğer kozuna gelelim hızlıca.
Yemen’deki mücadelede İsrail’e “Husileri bana bırak” dedi Amerika. Bu noktada Trump, Netanyahu’ya sözünü dinletmek için, Husilerle mücadelesini aksatabilir.
Yemen’den gelen roketlerin İsrail halkı üzerinde oluşturduğu panik ortada. Sürekli sığınaklara girip çıkıyorlar. Bu durumun sık yaşanması da Netanyahu’yu zapt etmeye yarayabilir.
Dolayısıyla istikrar meselesinde mesafe kat etmek isteyen ABD, bölgedeki güçlerin olası tehditlerine karşı İsrail’in garantörü olarak ve diğer taraftan İsrail yönetimini kendi çıkarları doğrultusunda kontrol altında tutarak çözüm üretebilir.
SURİYE’DE PKK-YPG VE İSTİKRAR NASIL YAN YANA GELECEK?
Yemen demişken buradan İran’a da değinelim. İran’a karşı net bir tavır var Amerika’da artık. Söylemler sertleşiyor. Savaş tamtamları çalıyor. ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Trump’ın İran’ın nükleer silah edinmesini önlemek için gerekirse askeri müdahale emri vereceğini söyledi. İşte PKK/YPG’nin dağıtılması, buradaki askeri gücün Suriye ordusu çatısı altında toplanması, ABD için İran’a karşı legal bir mücadele sergilemek anlamında önemli. İran’a karşı bu mücadelede Türkiye tehdidinden kurtulmak için de.
ABD, Suriye’yi terk etmek durumunda kalan teröristlere çözümü, İran’a karşı savaştırarak bulmuş da olabilir. Burada asıl niyeti zaman gösterecek.
Son söz yine Türkiye’nin olsun. PKK/YPG’nin Suriye ile yaptığı anlaşmaya yönelik Ankara’dan gelen yanıt, “Takipteyiz, umarız mutabakat sahaya yansır” olmuştu. ABD ve İsrail başta olmak üzere PKK terör örgütü üzerinden Suriye’de yeni bir oyun sergilemek isteyenlere ise Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın şu sözlerini hatırlatalım..
“Örgüt silah bırakmazsa yıllardır ne yapıyorsak onu yapacağız. Bir, demokrasimizi sağlamlaştırmaya, ilerletmeye devam edeceğiz. İkincisi, mümkün olan en yok edici kahredici güçle ülkenin düşmanları ile savaşacağız”
H. Akif Küçükal / Haber7