Cumartesi, Mart 15


Sağlık, bir insanın sahip olabileceği en değerli hazine… Üstelik bu değer, sadece bireysel değil, tüm toplumu etkileyen bir durum. Her yeni tedavi, her keşif ve ilerleme sağlığın ne denli kıymetli olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor. Türkiye’de modern tıbbın gelişimi, işte bu kıymetli hazineyi koruma ve insan hayatını iyileştirme hedefiyle atılmış büyük bir adım… 14 Mart 1827’de II. Mahmud’un kurduğu Tıphane-i Amire’yle başlayan süreç günümüze kadar başarılı bir şekilde devam etti.


O günden bu yana sağlık hizmetlerinin kapsamı genişledi, tıp eğitimi derinleşti. Atılan her adım, insanlığa hizmet etme amacını taşırken, sağlık alanında devrim niteliğindeki değişimlere katkı sağladı. 14 Mart 1827’den bugüne Türkiye’de modern tıbbın gelişimindeki önemli kilometre taşlarını ve insan hayatına dokunan uzun yolculuğunu derledik.


Modern tıbbın ilk adımları 14 Mart 1827’de atıldı


Türkiye’de modern tıbbın gelişimi, Osmanlı İmparatorluğu’ndan günümüze kadar birçok önemli aşamadan geçti. Bu konuda ilk adım II. Mahmud döneminde atıldı. 14 Mart 1827’de Tıphane-i Amire ve Cerrahhane-i Amire adıyla Türkiye’nin ilk modern tıp okulları kuruldu. Bu tarih, Türkiye’de modern tıp eğitiminin dönüm noktası kabul edildi ve 14 Mart günü, Tıp Bayramı olarak kutlanmaya başladı.


1839’da ise Tıbbiye, Galatasaray’a taşınarak Mektebi Tıbbiye-i Adliye-i Şahane adını aldı. Bu okulun ilk mezunları 1844 yılında verildi. Böylece modern tıp eğitimi alan ilk Osmanlı hekimleri yetişti.


Tıp alanındaki gelişmeler birbirini izlemeye devam etti… 1867 yılında Türkçe tıp eğitimi yapan Mekteb-i Tıbbiye-i Mülkiye (Sivil Tıp Mektebi) açıldı.


Takvimler 1894 yılını gösterdiğinde Sultan II. Abdülhamit’in isteğiyle Haydarpaşa’daki tıbbiye binası inşa edilmeye başlandı. Bu görkemli binaya 6 Kasım 1903’te önce Askeri Tıbbiye sonra da Sivil Tıbbiye taşındı. 1909 yılında ise iki mektep birleştirilerek Darülfünun Tıp Fakültesi kuruldu.


Hıfzıssıhha Enstitüsü 1928’de kuruldu


Osmanlı İmparatorluğu döneminde başlayan modern tıbbın gelişimi Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında da devam etti. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk sağlık bakanı Dr. Refik Saydam’ın öncülüğünde, 1928 yılında Hıfzıssıhha Enstitüsü kuruldu. Bu enstitü, halk sağlığının korunması ve geliştirilmesi adına önemli çalışmalar yaptı.


Dr. Refik Saydam, görevde kaldığı 14 yıl boyunca sağlık alanında önemli reformlara imza attı. Bu da Türkiye’de modern sağlık sisteminin temellerinin atılması ve halk sağlığının korunmasında önemli bir rol oynadı.


Türkiye’nin sağlık sisteminin gelişmesinde önemli bir rol oynayan bir diğer isim ise Dr. Behçet Uz’du. 1946-1948 ve 1954-1955 yıllarında Sağlık Bakanı olarak görev yapan Uz, ülkenin sağlık altyapısını modernize etmek için önemli adımlar attı. 1946’da hazırlanan “Birinci On Yıllık Milli Sağlık Planı”, Cumhuriyet dönemi sağlık politikalarının ilk yazılı planı olarak kabul edilse de tam anlamıyla hayata geçirilemedi. Ancak bu dönemde, 1945’te 8 olan sağlık merkezi sayısı, 1960 yılına gelindiğinde 283’e kadar çıktı.


Kanserle savaş için ilk girişim 1947’de


Türkiye, kanserle mücadele konusunda da çalışmaları ihmal etmedi. 1947 yılında “Türk Kanser Araştırma ve Savaş Kurumu” resmen açıldı. Kısa bir süre içinde başarılı çalışmalara imza attı.

1949 yılında Türkiye, Dünya Sağlık Örgütü’ne (WHO) katıldı. Bu üyelik, Türkiye’nin uluslararası sağlık politikalarına entegrasyonunu ve küresel sağlık standartlarına uyumunu sağladı.

Türkiye, organ nakli konusunda da diğer dünya ülkelerinden geride kalmadı. Nitekim 1974’te ilk organ nakli yapıldı. Bu başarılı nakil, diğerlerine örnek teşkil etti.


Günümüzde bebeklerde bazı genetik, metabolik ve endokrinolojik hastalıkların tespiti için Yenidoğan Tarama Programı’nın ilk adımları ise 1986’da atıldı. Fenilketonüri Tarama Programı’yla pilot olarak başlayan süreç, zaman içinde tüm ülkede yaygınlaştı.

[Fotoğraf: AA]


“Sağlıkta Dönüşüm Programı”


2000’li yıllar ise sağlık sisteminde önemli gelişmelere sahne oldu. 2003 yılı başında Sağlık Bakanlığı tarafından hazırlanarak kamuoyuna duyurulan “Sağlıkta Dönüşüm Programı” ile önemli adımlar atıldı.


İlk defa 2005 yılında Düzce ilinde pilot uygulama olarak başlatılan Aile Hekimliği Uygulaması, Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın en önemli çalışmalarından biri oldu. 2010 yılı sonu itibarıyla tüm ülkede yaygın hale getirilen Aile Hekimliği Uygulaması sayesinde kişiye yönelik koruyucu sağlık hizmetleri ile birinci basamak teşhis, tedavi ve rehabilite edici sağlık hizmetleri toplumun her kesiminden insana verilmeye başlandı.


Tüm kamu hastaneleri Sağlık Bakanlığı çatısı altında


2005 yılında hastanelerle ilgili önemli bir gelişme yaşandı. Kamu kurum ve kuruluşlarına ait bütün sağlık birimleri Sağlık Bakanlığı’na devredilerek tek çatı altında toplandı.


2008’e gelindiğinde Türkiye’de ikamet eden tüm bireylerin sağlık hizmetlerine erişimini sağlamak amacıyla oluşturulan Genel Sağlık Sigortası hayata geçti. Böylece herkesin sağlık hizmetlerine erişimini güvence altına alınarak sağlık hizmetlerinin daha eşit ve standart bir şekilde sunulması sağlandı. Sigortası ve herhangi bir sağlık güvencesi bulunmayan kişilerin de sağlık hizmeti almalarına imkan tanındı. Yine aynı yıl 18 yaşın altındaki herkes, sosyal güvence aranmaksızın Genel Sağlık Sigortası kapsamına alındı.


2010’da ise üniversite ve sağlık personelinin tam gün çalışmasına dair “Tam Gün Yasası” çıkarıldı. Hastaneye gidemeyecek durumda olan hasta, yaşlı ve engelliler için evde sağlık hizmeti de yine 2010’da verilmeye başlandı.

Fotoğraf: AA[Fotoğraf: AA]


MHRS dönemi başladı


2010’daki bir başka önemli gelişme ise kamu hastanelerinde ve bağlı sağlık kurumlarında dağınık halde uygulanan randevu sistemleriyle ilgili oldu. Kişilerin istedikleri hastane ve hekimden randevu alabilmelerine olanak tanıyan Merkezi Hastane Randevu Sistemi (MHRS) pilot olarak uygulanmaya başlandı. Sistem 2012 yılında Türkiye genelinde hayata geçti. 2013’te sisteme aile hekimleri de dahil edildi.


2010 yılı sonrası ayrıca sağlık turizmi alanında açılımlar dikkat çekti. Karaciğer naklinden göz ameliyatlarına kadar pek çok hastalığın tedavisi için Türkiye tercih edilmeye başlandı.

[Fotoğraf: AA]


Sağlıkta e-nabız sistemi hizmete girdi


2015’te başlayan e-nabız uygulamasıyla pek çok hastanın hayatı kolaylaştı. Söz konusu uygulama herkesin laboratuvar tahlillerinden radyoloji görüntülerine, kullandığı reçete ve ilaç bilgilerinden konulmuş teşhislere, verilmiş her türlü rapora kadar; kısacası muayenelerine ait her tür detay bilgiyi içeren sağlık kayıtlarına 7 gün 24 saat erişebilmesini sağladı.

[Fotoğraf: AA]


2017’de Sağlıklı Hayat Merkezleri (SHM) de kuruldu. Olası sağlık sorunlarına karşı bireyleri ve toplumu koruma amacıyla kurulan SHM’ler Türkiye’nin dört bir yanında hizmet vermeye başladı.

Türkiye’de sağlık hizmetlerinin kalitesini artırmak ve modern bir sağlık altyapısı oluşturmak için gerçekleştirilen en büyük projelerden biri ise şehir hastaneleri oldu. İnsanlara daha kapsamlı sağlık hizmetleri vermeyi amaçlayan şehir hastanelerinin ilki 2017’de açıldı. O günden bu yana Türkiye’nin 19 ilinde 25 şehir hastanesi daha açılarak hizmet vermeye başladı.

Paylaşmak
Exit mobile version