Cuma, Haziran 6


Dağ zirvelerinde, yüksek kesimlerde yaz kış erimeden kalan buz kütlelerine buzul adı veriliyor. Genellikle yoğun kar yağışı ve erimenin başlamasıyla oluşuyor ve binlerce hatta milyonlarca yıl erimeden kalabiliyor. Buzullar, deniz üzerinde oluşan buz kütlelerinden farklılık taşıyor.

[Ağrı Dağı ve üzerinde Takke Buzulu]


Neden önemli?


Özellikle tırmanış yapan dağcıların ilgi alanında gibi görünse aslında buzullar herkes için hayati bir önem taşıyor. Dünya ve okyanus üzerinde yer alan buz kütleleri, aşırı ısının uzaya yansıtılmasını sağlıyor.


Koruyucu bir örtü gibi gezegeni serin tutuyor ve küresel ısınmayı önlüyor. İçinde birkaç yüz bin yıllık veriyi de taşıdığı için bilim insanları ve araştırmalar için önemli kaynaklar arasında yer alıyor. Son Buzul Çağı’nın 1,7 milyon yıl önce başlayıp 10 bin yıl önce bittiği tahmin ediliyor. Bu nedenle mevcut buzulların çoğu 10 bin yıldan daha yaşlı.


Bu buzulların incelenmesiyle, gezegenin tarihi hakkında pek çok veriye ulaşılabiliyor. Buzullar, tatlı suların da önemli kaynakları arasında. Eriyen buzul suları, ırmak ve göllerin en önemli su kaynakları arasında yer alıyor. Bu da canlı yaşamını doğrudan etkiliyor.

Cilo Dağı buzulu.[Cilo Dağı buzulu.]


Dünyanın yüzde 10’u buzullarla kaplı


Dünyanın yaklaşık yüzde 10’u buzullarla kaplı. Bunun yüzde 90’ı Antarktika’da yüzde 10’u ise Grönland’da yer alıyor. Grönland’daki erime okyanus sularını da etkileyeceği için deniz seviyesinin yükselmesine neden oluyor. Deniz üzerindeki (Kuzey Kutbu’nda olduğu gibi) buzların erimesi ise deniz seviyesine etkide bulunmuyor.

[Hakkari Uludoruk Buzulu.]


Buzullar neden eriyor?


20’inci yüzyılın başından beri buzullarda erime hızlandı. Bunda küresel ısınma yani dolaylı olarak insan faaliyetleri etkili oldu. Sanayi Devrimi sonrasında artan üretim ve salınan karbondioksit oranındaki hızlı artış, gezegenin ısınmasına neden olurken, buzulları da eritiyor. Karbon emisyonu azaltılsa bile, kalan buzullarından üçte birinin 2100 yılına kadar eriyeceği tahmin ediliyor.

[Aladağlar’daki buzullar.]


Türkiye’nin buzulları


Bilim insanlarının yaptığı çalışmalar göre Anadolu’da yer alan buzullar yaklaşık 100 bin yıl önce başlayıp 10 bin yıl önce sona eren son Buzul Çağı’nda oluştu. Zaman içinde küçülmüş olsa da halen varlığını sürdüren buzullar Doğu Karadeniz dağları, Toros Dağları, Ağrı Dağı, Erciyes Dağı gibi alanlarda yer alıyor.


Bunların bazıları uzunluğu 10-15 km’yi bulan vadi buzulları halinde. En büyük buzullar Sat Dağı’nda bulunurken, en yüksekteki buzul Ağrı Dağı’ndaki Takke Buzulu ve 4900 metre yükseklikte yer alıyor.


“Tatlı suyun yüzde 70’ini barındırıyor”


Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) bünyesinde kurulan ‘Kutup Araştırmaları Enstitüsü’ 2017’den beri Antarktika’da araştırmalar yapıyor. Bu çalışmalar, sınırlar içindeki buzullar için de veri sağlıyor. Kutup Araştırmacısı, Dr. Sinan Yirmibeşoğlu, BM’nin 2025’i ‘Buzulların Korunması Yılı’ ilan etmesinin önemli bir gelişme olduğunu belirterek, şöyle diyor:


“Buzullar sadece uzak ve soğuk bölgelerin değil, tüm gezegenin yaşam dengesinin temel parçalarındandır. Buzullar, dünya üzerindeki tatlı suyun yaklaşık yüzde 70’ini barındırır. Aynı zamanda iklim sistemi üzerinde dengeleyici etkileri vardır: Güneş ışınlarını büyük ölçüde geri yansıtarak gezegenin ısı dengesini düzenlerler. Buzulların erimesi, yalnızca deniz seviyelerinin yükselmesine değil, aynı zamanda dünya genelindeki hava akımlarının ve okyanus akıntılarının değişmesine de yol açabilir. Bu da tarımdan yerleşim alanlarına, ekonomiden göçlere kadar birçok alanı etkiler.”

[Dr. Sinan Yirmibeşoğlu]


Türkiye’dekiler önemli


Türkiye’deki buzulların da önemli olduğunu kaydeden Yirmibeşoğlu, “Cilo Dağları’ndaki buzullar, Anadolu’nun en güneydeki buzulları olarak dikkat çekerken; Ağrı Dağı ve Kaçkarlar’daki buzullar da yüksek irtifa ve coğrafi çeşitlilik açısından eşsizdir. Bu buzullar, binlerce yıllık iklim geçmişini katmanlarında saklayan doğal kayıt cihazlarıdır” diyor.


Çevresel su döngüleri için buzulların ‘kritik’ rolde olduğunu belirten Yirmibeşoğlu, “Bu buzulların kaybı sadece bir doğa parçasının yitirilmesi değil, aynı zamanda su kaynaklarımız, ekosistem dengemiz ve iklimsel hafızamızın da kaybı anlamına gelir” yorumunu yapıyor.

[Kaçkarlar buzullara ev sahipliği yapıyor.]


Nasıl korumalı?


Türkiye’de buzulların korunmasının hem bilimsel araştırmalar hem de yerel yönetimlerin çalışmaları ve farkındalık ile mümkün olacağını kaydeden Dr. Sinan Yirmibeşoğlu, şunları dile getiriyor:


“Buzul alanlarının düzenli olarak izlenmesi gerekiyor. Ayrıca buzul alanlarının Milli Park veya Doğal Sit alanı gibi koruma statülerine alınması büyük önem taşıyor. Yerel halkın da buzul ekosistemi konusunda bilinçlendirilmesi gerekiyor çünkü ancak sahip çıkılan doğa korunabilir.”

[Süphan Dağı buzulu.]


“Kutup tecrübemiz var”


Türkiye’nin kutup bölgelerine bilimsel seferler düzenleyen az sayıda ülkeden biri olduğunu hatırlatan Yirmibeşoğlu, “Bu tecrübeyi, kendi yüksek dağ buzullarımıza da gerçekleştiriyoruz” diyor.

[Erciyes Dağı buzulu.]
Paylaşmak
Exit mobile version