Cuma, Mart 14


3 Mart’ta ABD’nin Ukrayna’ya yönelik askeri yardımlarını askıya aldığını duyurmasının ardından, Ukrayna’nın Avrupa’ya bağımlılığı giderek artan bir olasılık haline geldi.


Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski, maden endüstrisiyle ilgili anlaşmayı imzalamayı kabul etti ancak bunun Donald Trump’ın kararını nasıl etkileyeceği henüz bilinmiyor. Maden anlaşması, Trump yönetimi ile Ukrayna arasınaki en önemli kriz başlıklarından biriydi


Son gelişmeler, Ukrayna’nın güvenliği için artık yalnızca ABD’ye güvenmenin riskli olduğunu gösteriyor.

[Trump ile Zelenski arasında Beyaz Saray’da yaşanan tartışma ABD’nin Ukrayna desteğini kesmenin başlangıcı oldu. Fotoğraf: AA]


Avrupa boşluğu doldurabilir mi?


4 Mart’ta Avrupa Birliği, “Avrupa’yı Yeniden Silahlandırma” programını duyurdu. Büyük Avrupa savunma şirketleri olan BAE Systems, Rheinmetall ve Thales’in piyasa değerleri son on günde toplamda 40 milyar euro (yüzde 21) arttı.


Önümüzdeki iki yıl içinde bu şirketlerin sermaye yatırımlarını büyük ölçüde artırmaları bekleniyor.


Bu durum, Avrupa’nın savunma harcamalarını artıracağı ve askeri-endüstriyel kompleksini yeniden canlandıracağı beklentisini doğurdu. Ancak bu artışın, Ukrayna için Amerikan yardımının yerine geçecek seviyeye ulaşıp ulaşamayacağı belirsiz.


TRT Haber’e konuşan Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Toğrul İsmayıl’a göre, Avrupa’nın Ukrayna’da ABD’nin yerini alması birdenbire mümkün değil. Avrupa güvenlik sistemi uzun yıllardır ABD’nin etkisi altında şekillendiği için bu sürecin zaman alacak.


İsmayıl, Avrupa’nın, Ukrayna savaşını güvenliğine yönelik en büyük tehdit olarak görmesi nedeniyle bu boşluğu doldurmak için elinden geleni yapacağını vurguluyor ve ekliyor;


“Türkiye açısından bakıldığında, Avrupa’nın güvenlik mimarisinin Türkiye’siz tam olarak kurulması zor”


Avrupa’nın finansal katkısı ve kaynakları ne anlatıyor?


Avrupa, bugüne kadar Ukrayna’ya 132 milyar euro askeri ve mali yardımda bulundu. Bu rakam, ABD’nin sağladığı 114 milyar euroyu aşmış durumda. Ancak Avrupa’nın büyük ekonomileri, GSYİH’larının çok küçük bir bölümünü Ukrayna’ya destek için tahsis etmiş durumda.


Örneğin Almanya ve İngiltere, Ukrayna’ya GSYİH’larının yalnızca yüzde 0,2’sini tahsis ederken, Fransa, İspanya ve İtalya bunun yalnızca yarısını ayırdı.


Almanya, dizel yakıt sübvansiyonuna bile Ukrayna’ya sağladığından üç kat fazla harcadı. Öte yandan uzun bir süredir Avrupa’nın Ukrayna’ya yardım için 210 milyar euro değerinde dondurulmuş Rus varlığına el koyması da tartışılıyor.

AB, 800 milyar euro değerindeki ''yeniden silahlanma'' planı açıkladı. Fotoğraf: AA[AB, 800 milyar euro değerindeki ”yeniden silahlanma” planı açıkladı. Fotoğraf: AA]


AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen’in duyurduğu “Avrupa’yı yeniden silahlandırma” planı kapsamında, AB’nin borç kurallarını gevşeterek üye ülkelerin askeri harcamalarını GSYİH’nin yüzde 3,5’ine çıkarması için 800 milyar euronun serbest bırakılması hedefleniyor.


Ayrıca, füze savunma sistemleri gibi projeler için 150 milyar euroluk bir kredi fonu oluşturulması ve Avrupa Yatırım Bankası’nın askeri projelere finansman sağlamasına izin verilmesi de planlar arasında.


Avrupa’nın askeri kapasitesi ne? Zorluklar neler?


Avrupa’nın askeri stokları, savaşın başlarında Ukrayna’ya verilen yardımlar nedeniyle tükenmiş durumda.


Öyle ki Avrupa, Ukrayna’ya zırhlı araçlar, obüsler ve hassas mühimmat sağlamakta zorlanabilir.


Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsü’nden Tom Waldwyn, “Zaten boşalmış bir cephanelikten silah bulmaya çalışmanın bir anlamı yok.” diyor. Avrupa’nın savunma sanayii de bu açığı kapatacak kadar hızlı genişlemiyor.


Özellikle ABD’nin sağladığı Patriot hava savunma sistemleri ve HIMARS roketatarları gibi ileri teknoloji ürünlerin yerine konulması büyük bir zorluk. Avrupa’nın benzer sistemleri üretmesi zaman alacak. MBDA’nın CEO’su Eric Béranger, Fransız-İtalyan yapımı Aster hava savunma füzesinin teslimat süresinin hala18 ay olduğunu belirtiyor.


Avrupa’nın bu süreçte ne kadar etkin olabileceği konusunda ise tartışmalar devam ediyor.


Prof. Dr. Toğrul İsmayıl, Avrupa’nın büyük devletlerinin ortak hareket etme eğiliminde olduğunu ancak bu konuda yeterince hazırlıklı olmadıklarını belirtiyor. Londra’da yapılan zirvede Türkiye’nin de davet edilmesi, Avrupa’nın güvenlik konularında geniş çaplı işbirlikleri aradığının bir göstergesi olarak değerlendiriliyor.


ABD’nin desteğini çekmesi sahaya yansıdı mı?


Prof. Dr. Toğrul İsmayıl’a göre, ABD’nin desteğini çekmesi sahada önemli sonuçlar doğuruyor.


Rusya, Ukrayna üzerindeki baskısını artırarak barış görüşmeleri öncesinde elini güçlendirmeye çalışıyor. Üç yıldan fazla süredir beklediği ilerlemeyi sağlayamayan Rusya, şimdi saldırılarını artırarak Ukrayna’yı zayıflatmayı hedefliyor.


Bu süreçte ise, Avrupa, elini taşın altına koymak zorunda kalıyor.


Tarihsel olarak da ABD’nin Avrupa güvenliğine yaklaşımı dalgalı bir seyir izledi. Birinci ve İkinci Dünya Savaşı dönemlerinde olduğu gibi, ABD zaman zaman Avrupa meselelerine mesafeli yaklaşıyor. NATO’nun etkinliğinin sorgulandığı dönemler ve Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un “NATO’nun beyin ölümü gerçekleşti” açıklaması, Avrupa’nın güvenlik konusunda bağımsız hareket etme çabalarını gündeme getirdi.


Ancak Ukrayna krizi, Avrupa’nın ABD’ye bağımlılığını pekiştirmişti. Trump yönetiminin Ukrayna’ya yönelik politikası ise Avrupa’yı kendi güvenlik mekanizmalarını yeniden gözden geçirmeye zorluyor.


Avrupa kendi yolunu mu çiziyor?


“Who Will Defend Europe?” (Avrupa’yı kim savunacak?) kitabının yazarı Keir Giles, Avrupa’nın en iyi seçeneğinin, Ukrayna’nın kendi savunma sanayine yoğun yatırım yapmak olduğunu söylüyor.


Ukraynalı üreticiler, haftalar içinde cepheye yeni ekipman sağlayabilecek esnekliğe sahip. Bir AB yetkilisi, “Avrupa, Ukrayna’nın ihtiyaç duyduğu silahları üretemeyeceğini fark etti. Açığı kapatmanın en hızlı yolu, Ukraynalıların bunu kendilerinin yapmasıdır.” diyor.


Prof. Dr. Toğrul İsmayıl’a göre, Avrupa’nın bu süreçte büyük bir dönüşüm geçirmesi kaçınılmaz.


Ancak ABD’nin yokluğunda Avrupa’nın kısa vadede Ukrayna’da etkili bir güvenlik garantörü olarak hareket etmesi kolay değil. Bununla birlikte, Avrupa’nın güvenlik politikalarının artık ABD’ye bağımlı olmaktan çıkıp daha bağımsız hale gelmesi gerektiği fikri giderek güçleniyor.

Paylaşmak
Exit mobile version