Cumartesi, Ekim 19

Yüz yılın yiğitlerinden komutan Sinvar şehadete yükseldi.

Bir kahraman daha canından aziz bildiği davası için toprağa düştü.

Şehitler kervanına asil bir şahsiyet daha katıldı. Ahmet Yasin, Abdulaziz Rantisi, İsmail Heniye gibi o da şerefli bir isim bıraktı geride. 

Doğduğu toprakların kaderi Sinvar’ın da kaderi oldu. Milletinin diğer fertlerinin yaşadığı tüm acıları yaşadı. 

Direnişin tam kalbinde bir ömür sürdü. Zindanlar, sürgünler asla yıldıramadı onu; suikast tehditleri karşısında en ufak bir korku hissetmedi. Yıkıntılar arasındaki bir koltuğa oturduğunda, ayak ayak üstüne atarak sergilediği o duruş, sadece bir fotoğraf karesi için değildi. O, dünyaya verilen bir mesajdı. Korkusuzluğun, direnişin ve onurun ifadesiydi o an.

Fotoğraf makinası icat edildiği günden bu yana yakalanmış en anlamlı karelerden biriydi bu.

Sinvar, müminlere umut aşılamanın ve kâfirlerin kalbine korku salmanın ustasıydı.
İçinde yaşadığı coğrafyadaki bazı iktidar sahibi Araplar gibi güçten yana değil Hak’tan yana oldu daima.

Küresel zalimlerle insanlık düşmanı Siyonistlerle aslanlar gibi mücadele etti.
Düşmanın gelişmiş silahlarına yakıcı toplarına son model tanklarına boyun eğmedi. 
Bedir’de, Uhud’da, Hendek’te şehit düşenler hangi gayeyle cenge katılmışsa aynı idealle çarpıştı.

Dünyanın bütün kötülerine korkusuzca meydan okudu. 

Asaletin ve cesaretin ne demek olduğunu bu çağın insanına gösterdi.

İsterse savaşı en güvenli yerden yürütebilirdi, ancak o en önde savaşmayı tercih etti.
Başı dik, alnı açık bir şekilde yaşamanın ne demek olduğunu öğretti ümmete. Sadece hayatıyla değil, ölümüyle de öğretmenlik yaptı. Tam anlamıyla inanmış, imanla dolu bir yüreğin sahibiydi. Onun varlığı, hem direnişin hem de teslimiyetin en güzel örneğiydi.
Ona göre insan yaşayacaksa böyle şerefli bir hayat yaşamalı, böyle şereflice ölmeliydi. 
Kutlu davalar uğruna kanının son damlasına kadar savaşmanın ne demek olduğunu herkese gösterdi. Parçalanan koluna aldırış etmeden cihadını sürdürdü. Kurgulanmış bir film sahnesi değildi bu, bedeli ödenmiş hayatın ta kendisiydi. 

Bahanelerin ardına saklanmadı, ümmetin sessizliği onu durdurmadı. Gücün karşısında baş eğenlerden olmadı, acizler gibi gözyaşı dökmedi. Cihat meydanlarını boş bırakmadı; üzerine düşeni hakkıyla yerine getirdi. Hüseyni bir duruşla, Hüseyni bir ruhla halkına önderlik etti. Yiğitliğin destanını yazdı, ümmetin gençlerinin gönlünde taht kurdu.

Direnişin sembolü oldu, ümmetin evlatlarına haysiyet dolu bir miras bıraktı.

Yaşayanlar görecektir. Onu öldürenler kıyamete dek lanetle anılırken şanlı izzet ve şeref ehli şehidimiz rahmetle ve hürmetle anılacak, İslam’ın aydınlattığı gönüllerde aziz ismi ilelebet yaşayacaktır. Kahramanlıkları kuşaktan kuşağa aktarılacak ve asla unutulmayacaktır.

Onun izini süren Gazze’nin delikanlıları eğilmeden bükülmeden Filistin özgür oluncaya dek yürüyüşlerini sürdürecektir. 

Gün gelecek kadın çocuk yaşlı demeden insanlığı öldüren lanetli toplum da ölümü tadacaktır.

Duamız, arkasına saklanacakları ağaçların haberi ilk verdiklerinden olmaktır.

‘Dinim ve vatanım için ölmekten korkmuyorum diyerek ölüme meydan okuyan büyük komutan Sinvar’ın şehadetini tebrik ediyor şanlı mücadelesini sürdürenleri tarif edilmez bir mahcubiyet ve saygıyla selamlıyorum. 
 
 Mahmut BIYIKLI / Haber7
 

 

Paylaşmak
Exit mobile version