Abdullah Nevzat Tandoğan!
Cumhuriyet’in ilk yıllarının en “despot” isimlerinden biriydi.
Aynı zamanda CHP İl Başkanı olan Tandoğan, “Tek parti” döneminde yaklaşık 17 yıl boyunca Ankara Valiliği ve Belediye Başkanlığı yaptı.
3 Mayıs 1944 tarihinde tutuklanıp huzuruna çıkarılan merhum Osman Yüksel Serdengeçti’ye yönelik, “Ulan öküz Anadolulu! Sizin milliyetçilikle, komünizm ile ne işiniz var? Milliyetçilik lâzımsa bunu biz yaparız. Komünizm gerekirse onu da biz getiririz. Sizin iki vazifeniz var: Birincisi, çiftçilik yapıp mahsul yetiştirmek. İkincisi, askere çağırdığımızda askere gelmek” sözleri, bir utanç vesikası olarak hafızalara kazındı.
CHP’li Tandoğan’ın baskı ve takibine uğrayanlardan birisi de Bediüzzaman Said Nursi idi. Makamına getirttiği Bediüzzaman’ın kıyafetine müdahale ederek, zorla şapka giydirmeye çalışsa da…
“Başından bulasın!” diye beddua eden Üstad’ın; “Bu külah ancak bu kelle ile beraber çıkar” şeklindeki karşılığıyla, bu girişimi akim kaldı.
Tandoğan’ın bir başka zulmü ise Aşık Veysel’e yönelikti. Atatürk’e yazdığı şiiri okumak için Sivas’tan Ankara’ya gelen Aşık Veysel’i, kılık kıyafeti düzgün olmadığı gerekçesiyle şehir merkezine sokmamıştı.
Vatandaşlara yönelik despot tavrıyla dikkat çeken ve hukuk tanımazlığıyla bilinen Tandoğan, aldığı “ah”ların ve “beddua”ların neticesi olarak, 1946 tarihinde tabancasını başına dayayarak intihar etti.
Dönemin CHP yönetimi ise adeta halka yaşattığı zulmü unutturmamak istercesine Ankara’nın simge meydanlarından birine “Nevzat Tandoğan”ın ismini verdi.
Bir zamanlar lise öğrencilerinin simit yediği, otobüsten inenlerin dinlendiği sevimli bir nokta olan bu meydan, Nevzat Tandoğan ismi verildikten sonra “tek parti döneminin baskıcı ve dayatmacı zihniyetinin yaşatılmaya” çalışıldığı bir proje alanı haline geldi.
Özellikle 28 Şubat sürecinde, başını CHP’liler ile onların yetiştiği ideolojik üs olan Atatürkçü Düşünce Derneği ile karanlık odaklar ve marjinal sol grupların çektiği seküler azınlık, Nevzat Tandoğan Meydanı’nda sık sık bir araya gelerek sözde “Kuvayı Milliye ruhunu yeniden diriltme” mitingleri yaptı.
Burada toplanan ve milletin değerleri ile tenakuz halinde olan malum zihniyetin temsilcileri; “İrticaya karşı omuz omuza”, “Türkiye laiktir laik kalacak”, “Şeriat’a geçit yok” sloganları atarak, mütedeyyin kesime ayar vermeye kalkıştı.
Yine bu meydanda toplanan elleri Kızıl bayraklı gözü dönmüş Marksist militanlar, “Marks, Engels, Lenin, yaşasın sosyalizm” şeklindeki sloganlara, komünizm propagandası yaptı.
AK Parti’nin iktidara gelmesiyle birlikte, Tandoğan Meydanı’na bu kez “vesayet bulutları” çöktü.
Örneğin…
25 Eylül 2003’te gerçekleşen sözde “Cumhuriyet’e saygı” kılıflı mitingde illegal örgütlerle birlikte omuz omuza yürüyen rektörler, “Ordu göreve” pankartları açarak, resmen ve alenen “idamlık suç” işleyip “darbe” çağrıları yaptı.
Rektörlerin “Bir güç gösterisiydi” sözleriyle kutsadığı skandal mitingde, geçtiğimiz günlerde vefat eden ve Süryani mezarlığına defnedilen “Hıristiyan Artin’in torunu” Emin Alıcı da ön saflardaydı.
Mitinge katılan isimler arasında yer alan ÇYDD’nin o dönemki Genel Başkanı Türkan Saylan ise “Bugün iman tazeledik” diyerek, darbe ruhunu hortlatmanın sevincini yaşıyordu.
2006 yılına gelindiğinde ise “Tehlikenin farkında mısınız?” şeklinde bir kaos kampanyası başlatan ve dindar bir ismin Çankaya Köşkü’ne çıkmasını engellemek isteyen Cumhuriyet Gazetesi ve arkasındaki karanlık odakların çağrıları sonucu, aralarında CHP, DSP ve SHP’nin yanı sıra çok sayıdaki sol tandanslı parti ve STK’nın katıldığı, ADD ile ÇYDD tarafından organize edilen “Cumhuriyet Mitingleri”nin ilki de yine Tandoğan Meydanı’nda yapıldı.
Halkın itibar etmediği bu mitingde bol bol “Çankaya’ya Tayyip çıkmayacak”, “Zırhlanın ki, Türkiye aydınlansın.”, “Duy Tayyip duy”, “Çankaya’da laiklik istiyoruz” sloganları atılarak, milli iradenin temsilcilerinin önü kesilmek istendi.
Daha sonra “Sarıkızcıların,” geldikleri mesafelere göre katılımcılara “125” ila “250” lira arasında yevmiye ödediği eylemlere tanık olan Tandoğan Medyanı, CHP Grup Toplantıları’ndan LGBTİ oluşumların eylemlerine, 1 Mayıs kutlamalarından pek çok organizasyona ev sahipliği yaptı.
Adeta “milli iradeye meydan okuma arenası” haline gelen bu ayıplı meydanın ismini değiştirmek için hakarete geçen AK Parti iktidarı, 2012’de önce “Nevzat” adını kaldırdı, 2015’te ise topyekûn bir temizlik yaparak, burayı “Anadolu Meydanı”na dönüştürdü.
Yaklaşık 80 yıldır “Tandoğan Kafalılar”ın buluşma yeri olan bu ayıplı meydanda dün bir kez daha CHP’lilere ev sahipliği yaptı.
Yıllarca bu meydandan halkın seçtiği liderlere parmak sallayan CHP’liler, bu kez; 2023’te gerçekleşen ve delege pazarlıkları ile pavyon köşelerinde dağıtılan kirli rüşvet paralarının damga vurduğu CHP’nin şaibeli 38. Olağan Kurultay’ının iptali istemiyle açılan ve bugün 42. Asliye Hukuk’ta görülecek olan davanın kararını etkilemek için bir araya geldiler.
Dünkü mitingi, öncekilerden farklı kılan ise CHP’lilerin düştüğü acınası haldi.
Yıllarca Tandoğan Meydanı’ndan İslami değerlere, dindar insanlara ve milli iradenin temsilcilerine küfreden CHP’liler…
Bu kez,
“Biz kimseyi sokağa çağırmadık”, “Atatürk’ün evlatlarını sokakta bıraktınız” şeklindeki ağıtlarla ve “Vesayet değil siyaset!” nutuklarıyla, yargıdan “demokrasi” ve “adalet” dileniyordu.
Şu tevafuka bakınız ki…
Dün Tandoğan Meydanı’nda toplanıp “demokrasi” ve “adalet” dilenen CHP’liler…
Bugün, tam da “15 Eylül Uluslararası Demokrasi Günü”nde adaletle tanışacaklar!
Delegenin iradesini gasp etmek neymiş öğrenecekler!..
Zekeriya Say / Haber7