Yılmaz, programları kapsamında geldiği Mersin’de kan bağışı ile ilgili değerlendirmelerde bulundu. Hayati önem taşıyan kanın kaynağının insan olduğunu ifade eden Yılmaz, kanın içindeki hemoglobini “mucize bir protein” diye tanımlayarak şöyle devam etti:
“İnsanlar aslında kan bağışlayarak başka şekilde tedavi edilemeyecek hastalıkların tedavisine katkı sağlamış oluyor. Bir anlamda can bağışlamış oluyorlar. Onun için ‘Birbirimize Candan Bağlıyız’ şeklinde bir kampanya yürütüyoruz. Ulusal anlamdaki kan kampanyaları ve Türk Kızılayın yürüttüğü kan bağışı son derece önemli. Biz, dünya üzerinde yapılabilecek en hassas tetkiklerle bu süreci yürütüyoruz. Böylelikle kanın yüzde 100 güvenlikle insanlara aktarılabilmesini sağlıyoruz.”
Yılmaz, Türk Kızılay gönüllüleri ve kan bağışçılarının önemine işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Senede 3 milyona yakın kan bağışıyla bütün dünyanın örnek alacağı, en üst düzey güvenli kan temini projesini ülkemizde yürütüyoruz. Kan stokları konusunda her zaman söylediğimiz bir şey var, kan acil değil sürekli ihtiyaçtır. Bizim 10 seneden beri gelen tecrübemiz şunu gösteriyor, bizim kan stoklarımız normal şartlarda üç zaman diliminde azalır. Bunlar ramazan ayı, çok sıcak aylar ve çok soğuk aylardır. Bu aylara girmeden önce de biraz kan stokumuzu yüksek tutmanın telaşına gireriz. Kan stokumuzda bir sıkıntı yok ama kış aylarına biraz daha yüksek stokla girmenin her zaman biraz daha avantajlı olduğunu biliyoruz.”
Günlük ünite hedefi için gezici araçlar da mesai yapıyor
Ülke geneline kan bağışı hassasiyetiyle ilgili çalışmalar yaptıklarını anlatan Yılmaz, “Günlük 9 bin ünite kan bağışı hedefliyoruz. Türkiye’nin dört bir tarafında gerek gezici kan araçlarımızla gerekse sabit kan bağışı merkezlerimizle kan alma işlemlerini devam ettiriyoruz. Düzenli bağışçılarımıza da sürekli bir mesaj göndererek ‘Lütfen hastalarımızı desteklemeye devam edin’ diyoruz” dedi.
Yılmaz, Türk Kızılayın köprü görevi gördüğünü ve bağışları ihtiyaç sahibine en güvenli şartlarda ulaştırmayı milli bir görev edindiğini vurgulayarak, şunları kaydetti:
“Bazı şeyler alışkanlıktan geliyor. Daha önce hiç kan bağışını deneyimlememiş olanların akıllarına gelmeyebiliyor ya da tedirginlik yaşayabiliyorlar. Kan verenlerin birçoğu aslında bunu devam ettiriyorlar. Çünkü kan verdiğiniz anda insan hayatına dokunmanın verdiği bir vicdan rahatlığıyla o masadan kalkıyorsunuz. Kan bir hastaya ulaştığı zaman size ‘Kanınız ihtiyaç sahibine ulaştı’ şeklinde bir mesaj geliyor. Orada da ayrı bir mutluluk yaşıyorsunuz. Her kan veren adına bir tane fidan dikiliyor. O fidanı dikmenin de mutluluğuna ortak oluyorsunuz.”