Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, Adile Sultan Kasrı’nda, AA Editör Masası’nda gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Kamuoyunu bilgilendirmek istedikleri konularda kendilerine böyle bir imkan verildiği için Anadolu Ajansı Editör Masası’na teşekkür eden Tekin, Türkiye’nin eğitim ve sanat tarihinde önemli yeri olan bir binada AA ekibini ağırlamaktan mutlu olduklarını söyledi.
Tekin, 2025-2026 eğitim öğretim yılının 1 Eylül itibarıyla başladığını kaydederek, “Bu eğitim öğretim yılında yani bu hafta içerisinde, temel eğitim kurumlarına ilk defa başlayacak çocuklarımız, yani okul öncesine ve birinci sınıflara ilk defa başlayacak çocuklarımız ile bütün öğretmen arkadaşlarımız 1 Eylül tarihi itibarıyla okullarında. Çocuklarımız uyum haftası etkinliği yapıyorlar, Öğretmen arkadaşlarımız bütün bir dönemin hazırlıklarını yapacakları mesleki gelişim diye tanımladığımız seminer haftasındalar.” diye konuştu.
“Çocuklara bir anne bir baba şefkatiyle yaklaşan 1 milyon 250 bin kişilik aileyiz”
Yusuf Tekin, çocukları bu yıl okula başlayacak velilere hayırlı olsun dileklerini ileterek, “Şunu gönül rahatlığıyla söylemek istiyorum. Biz, bize emanet ettiğiniz çocuklara bir anne, bir baba şefkatiyle yaklaşan 1 milyon 250 bin kişilik bir orduyuz. Şuna emin olun bütün öğretmenlerimiz, kendilerine emanet ettiğiniz çocuklarınıza kendi çocukları gibi bakan, onların kendi çocukları gibi yetişmesi için fedakarca çalışan bir kitleyiz. Bu vesileyle öğretmen arkadaşlarımıza da teşekkür etmek istiyorum.” sözlerini sarf etti.
Yeni eğitim öğretim yılında ne gibi yeniliklerin olacağına ilişkin soruya ise Tekin, “Biz 2023 yılında başladık. Başladığımız yıldan itibaren yaz aylarını, izleyen eğitim öğretim yılında hayata geçirilmek üzere bir dizi yenilik ile başlatıyoruz. Şimdi bununla ilgili bir şey söyleyeyim. Bu yılki genelgemizde 55-56 tane husus var. Öğretmen arkadaşlarımızla, idarecilerimizle ve kamuoyuyla paylaştık. Şimdi sık sık şu soruyu soruyorlar bize. Nereden buluyorsunuz 56 tane şeyi nasıl çıkardınız?” yanıtını verdi.
Tekin, pazartesi günü itibarıyla bakan yardımcıları ve genel müdürlerle birlikte Anadolu’yu öğretmenlerle sohbet etmek üzere dolaşmaya başlayacaklarını kaydederek, şöyle devam etti:
“Her hafta ben en az birkaç tane öğretmenler odasında, öğretmen arkadaşlarımızla sohbet ediyorum. Velilerle sohbet ediyoruz. Aynı şekilde genel müdür arkadaşlarımız ve bakan yardımcısı arkadaşlarımız. Yıl içerisinde hem şu bahsettiğimiz bu yılki genelgemizde neyi murat ediyoruz, neleri yaptık ve niçin yapıyoruz sorularının cevaplarını alıyoruz, anlatıyoruz hem de öğretmen arkadaşlarımız bize ‘Hocam şurada böyle bir sorun da var. Bunun da düzelmesi lazım.’ Veyahut da ‘Şuraya şöyle bir tedbir alınsa iyi olur’ denilen şeyleri de yıl içerisinde biriktiriyoruz ve eğitim öğretim yılı bittiğinde yeni eğitim öğretim yılına hazırlık babında bunları paylaşıyoruz. Şimdi de bu yıl 55-56 tane maddesi olan bir genelgeyle eğitim öğretim yılına başladık.”
Genelgeyi yayımlamadan önce İl Milli Eğitim Müdürlerini topladıklarını ve bunu kendileriyle paylaştıklarını belirten Tekin, geçen pazartesi günü de öğretmenlerle elektronik ortamda, EBA üzerinden yaptıkları canlı yayında bu yenilikleri paylaştıklarını dile getirdi.
Milli Eğitim Bakanı Tekin, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu yıl biliyorsunuz eğitim öğretim yılımızın ana temalarından bir tanesi Sayın Cumhurbaşkanımızın bu yılı ‘Aile Yılı’ ilan etmesi sebebiyle biz öğretmen arkadaşlarımızdan, idareci arkadaşlarımızdan ‘Aile’ temalı etkinliklerin yoğunlaşmasını istiyoruz, bu birincisi. İkincisi, yaz aylarında içimiz yandı. Ülkemizde orman yangınları, sadece ülkemizde değil, ben sık sık takip ettim. Bizimle aynı coğrafya yani Akdeniz coğrafyasındaki ülkelerde İspanya’da, İtalya’da, Yunanistan’da her birisinde geçtiğimiz yıllara oranla daha yüksek sayıda orman yangını oldu. Daha yüksek hasar oranı olan orman yangınları oldu. Bizde benzeri bir süreç yaşandı. Biz bu anlamda bir farkındalık oluşturmak açısından, Tarım ve Orman Bakanımızla birlikte iki bakanlık ortak, bu yıl çocuklarımızın hem ağaç dikme anlamında hem ormanların ve ağaçların bakımı anlamında bir dizi etkinliği birlikte yapmak üzere bir karar aldık.”
Geçen yıl yürürlüğe koydukları Türk Yüzyılı Maarif Modelinin ana unsurlarından bir tanesinin çocukların, gençlerin içinde yaşadıkları çevreye, topluma ve birlikte yaşadıkları canlılara karşı sorumluluklarını öğretmek olduğunu vurgulayan Tekin, “Zaten Türkiye Yüzyılı Maarif Modelinin ana iskelet noktalarından bir tanesi burasıydı. Bu minvalde biz bu yılı ‘Her çocuğumuz bir fidan, ilk dersimiz Yeşil Vatan’ mottosuyla başlatmak istedik. Pazartesi günü itibarıyla Sayın Cumhurbaşkanımız eğitim öğretim yılımızın açılışını yapacak ve biz de bu yıl içerisinde bu iki ana temayı yani aile ve Yeşil Vatan temasını gündeme almalarını arkadaşlarımızdan istemiştik.” ifadesini kullandı.
Tekin, “Kimse Yeşil Vatan temasıyla alakalı eleştirel bir yaklaşım içerisinde bulunmaz diye tahmin ediyorum” değerlendirmesi üzerine, “Belli olmaz, Türkiye’de muhalefetin ne yapacağını bilmiyoruz. Mavi Vatan geçen yıl eleştirildi biliyorsunuz Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli kapsamında. İşin tuhafı Yunanistan televizyonları da eleştirdi. Türkiye’deki muhalefet de eleştirdi. Mavi Vatan’ı müfredata koyduğumuz için.” diye konuştu.
“O dönemin Türkiye’sinde bırakın öğrencileri öğretmenlerimizin bile kıyafet serbestisi yoktu”
Yusuf Tekin, okullarda serbest kıyafet uygulamasının kaldırılmasına yönelik soruyu, şöyle yanıtladı:
“Bu serbest kıyafet uygulamasının başlatıldığı dönemin Türkiye’siyle ilgili bazı şeylerin altını çizmemiz lazım. Çabuk unutuyoruz. Bunu hatırlatmakta fayda var. Bu konunun tartışıldığı ve bu düzenlemelerin yapıldığı dönemin Türkiye’sinde bırakınız öğrencileri, kamu görevlisi öğretmenlerimizin kılık kıyafet serbestisi yoktu. Yani bir öğretmenimiz derse girerken inancının gereği olan başörtüsünü takmak istediğinde devlet memurluğu ilkesiyle, öğretmenlikle bağdaşmadığı için yasaklanmış bir Türkiye’ydi. Aynı şey öğrencilerimizin kılık kıyafetleri için de geçerliydi ve o dönemin koşullarında bu düzenleme yapıldı ve serbest kıyafeti hem öğretmen arkadaşlarımız için hem öğrenci arkadaşlarımız için böyle bir uygulama başlatıldı.”
Tekin, serbest kıyafet uygulaması başlatılırken velilerle, okul yönetimiyle birlikte yürütecekleri bir karar mekanizmasıyla, serbest kıyafet ya da okul üniformasını seçme hakkı verildiğine dikkati çekerek, şunları kaydetti:
“Büyük oranda çocuklarımızın serbest kıyafetle okula gittikleri bir dönem başladı. Bu, o dönemin koşullarında gerekliydi. O yasakçı zihniyeti ortadan kaldıracak, özgürlükçü bir bakış açısı gerekliydi ve onu hayata geçirdik. Şimdi gelinen noktada serbest kıyafet uygulamasından kaynaklanan sorunlar ortaya çıktı. Bu sorunları 2 kategoriye ayırabiliriz. Bir tanesi pedagojik problemler. Okulda okul kimliğinin oluşmamasından tutun, okuldaki kıyafetlerden kaynaklanan öğrenciler arasındaki ayrımcılık mantığına kadar. İşte ‘Sen şu marka giydin, ben bu marka giydim’ üzerinden yürüyen ve akademik eğitimi negatif etkileyen, zarar veren bir duruma el vermişti, bu pedagojik boyutu.”
İkinci boyutun, veliler üzerinde oluşturduğu yük olduğuna dikkati çeken Tekin, veliler üzerindeki yükün de beraberinde başka sorunları getirdiğini aktardı.
“Her yıl okulda öğretmenlerimiz, idarecilerimiz oturacaklar ve okulun kıyafetinin tanımlamasını yapacaklar”
Bakan Tekin, velilerin, çocuklarının okul kıyafetlerinin, aile bütçelerine ciddi şekilde yük teşkil edecek boyutlara ulaştığını söylediklerine işaret ederek, şunları paylaştı:
“Yıl içerisinde okullarda öğretmenlerimizle, velilerimizle yaptığımız toplantılarda buradan kaynaklanan sorunlardan bahsedildi. Biz bu sorunları ortadan kaldırmak için bir düzenleme yapmaya karar verdik. Bu düzenleme dediğim gibi bir pedagojik boyutu olan düzenleme. Biraz önce söyledim. 2 ailelerin üzerinden ilave külfet oluşturabilecek, bu tür durumları kaldırabilecek bir düzenleme. Bir de üçüncü boyutu da şu, şimdi velilerimiz okulun tanımladığı üniformaları satın alırken, bazı kötü örneklerle karşı karşıya kaldığımız veya velilerimizden duyduğumuz örnekler oluyordu. Okul idaresi bizi herhangi bir ildeki, ilçedeki herhangi bir konfeksiyon mağazasına yönlendiriyor. Okul idaresi orayla anlaşma yapmış. Aralarında başka türlü işler var gibi şaibeler ve dedikodular okullarımız üzerinde öğretmenlerimiz, idarecilerimiz üzerinde haksız eleştiriler ortaya çıkmasına sebebiyet veriyordu. “
Tekin, düzenlemeyi yaparken pedagojik anlamda eğitimi olumsuz etkileyecek uygulamaları ortadan kaldırmaya amaçladıklarını kaydederek, şöyle devam etti:
“Velilerin üzerinde ekonomik kudret oluşturacak, ilave ekonomik külfet oluşturacak durumu ortadan kaldıralım. Bir de bu kıyafetlerin temini esnasında okullarımızı ve öğretmenlerimi zan altında bırakacak uygulamayı ortadan kaldıralım diye bir düzenleme yaptık ve düzenlemeye göre her yıl okulda öğretmenlerimiz, idarecilerimiz oturacaklar ve okulun kıyafetinin tanımlamasını yapacaklar. Yani bu okuldaki öğrencilerimizin ne giyineceğine, nasıl bir kıyafetle geleceğine karar verecekler. Bunu yaparken de herhangi bir markayı, herhangi bir alışveriş sitesini ya da alışveriş merkezini tanımlamaksızın gri pantolon, lacivert gömlek. Ne marka, ne başka hiçbir tanımlama olmaksızın okul kıyafetini böyle bir tanımlama yapsınlar dedik.”
“Sahada da hem velilerimizden hem öğretmenlerimizden bize pozitif geri dönüşler var”
Veliler bu kıyafetleri nereden almak istiyorsa alsın dediklerini belirten Tekin, şunları dile getirdi:
“Mümkün olduğunca kendince en ekonomik koşullarda alsın. Böylece hem öğretmenlerimiz hem ildeki esnaf zan altında kalmaksızın çocuklarını eğitim öğretime hazırlamış ve kıyafet ihtiyacını gidermiş olsunlar istedik. Bir de bunu yaparken bazı yerlerde okullar veya esnaf okul kıyafetlerinin üzerine armalar, değişik logolar, yazılar işleyerek olağan fiyatının daha üstünde fiyatlara sattığına dair örnekler verildi. Dolayısıyla biz bunun da olmamasını istiyoruz. Yani ilave bir külfet getirecek, küçücük belki bir baskının maliyeti, yansıtmasa bile veli tarafından öyle bir algının oluşmasını istemedik.
Bir de son bir düzenleme daha. Bu kıyafetle ilgili dedik ki bir veli çocuğunu okula kaydettiğinde, bizim kademelerimiz 4 yıl. 4 yıl boyunca kıyafet değişmesin. Yani okulun yönetimi her yıl değiştirmesin. Okul yönetimi değişiyor. Değişen okul yönetimi ‘Ben bunu beğenmedim değiştiriyorum’ demesin. Veli çocuğuna aldığı kıyafeti, çocuğu 4 yıl boyunca o kıyafetle okuluna devam edebilsin diye böyle bir düzenleme yaptık. Sahada da hem velilerimizden hem öğretmenlerimizden bize bu anlamda pozitif geri dönüşler var.”
“Bütün okullarımızı, İçişleri Bakanlığımızla birlikte sokak sokak eşleştiriyoruz”
Tekin, öğrencilerin okullara kayıt süreçlerinin tamamen sistem üzerinden otomatik şekilde yürütüldüğünü belirterek, “Biz herhangi bir öğrenci ilkokula başlarken, ortaokula başlarken ya da liseye başlarken, biz bütün çocuklarımızın, bütün gençlerimizin okullara kayıtlarını zaten yapıyoruz. Liseye kayıt yaptıran bir çocuk, bir genç ya adresine dayalı olarak bir ortaöğretim kurumuna bir liseye yerleştiriliyor ya da sınavla yerleştirilmişse sınavla yerleştiği okula gidip kaydını yapıyor.” diye konuştu.
İlkokul ve ortaokul kayıtlarının da otomatik olarak gerçekleştiğini vurgulayan Tekin, şunları kaydetti:
“Bütün okullarımızı, İçişleri Bakanlığımızla birlikte sokak sokak eşleştiriyoruz. Mesela hangi sokakta kaç çocuk var okula giden, onun bilgisini alıyoruz. Diyoruz ki buradaki okulumuz, şu üç sokaktaki öğrenciyi kayıt yaptıracak. Dolayısıyla biz bütün öğrencilerimizi, yani bütün gençlerimizi orta öğretim kurumlarımıza, bütün çocuklarımızı temel eğitim kurumlarına otomatik olarak kaydını yapıyoruz.”
Tekin, velilerden kayıt için ücret istenmesinin söz konusu olmadığını dile getirerek, “Bir veli ‘Çocuğumu okula kaydetmek için ücret istiyorlar’ diyorsa burada bir yanlış anlaşılma var. Bir eksik bilgilendirme var. Kimseye kayıt için ilave bir inisiyatif tanımıyoruz. Her çocuk veya her okulumuza kimin kayıt yaptıracağı belli. Tekrar söylüyorum kimse ‘Çocuğumu şuraya kaydettirmek istiyorum ama benden kayıt için para istiyorlar’ diyemez.” ifadelerini kullandı.
İstisnai durumlar olduğunu anlatan Tekin, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“İki tane istisnası var bunun. Bu da doğru değil, hukuka uygun değil. Bunlardan bir tanesi veliden kaynaklanıyor. Veli, çocuğunu bizim tanımladığımız okula değil, başka bir okula göndermek istiyor, ama hakkınız yok. Hakkı olmadığı halde bir yere kayıt yaptırmak istiyor ve bunu yaptırırken de diyor ki ‘Ben oraya kayıt yaptıracaktım, benden para istediler.’ Şimdi bu tamamen hukuka aykırı, gayri nizami bir durum. Buna asla müsaade etmiyoruz. Buna okul yönetiminin de yetkisi yok, yapamaz. Ama böyle bir şayia var, bunun altını çizelim. Biz, hiçbir çocuğu herhangi bir okula kayıt olmamış halde bırakmıyoruz. Mutlaka kayıt yaptırıyoruz.”
Tekin, ikinci istisnai durumun ise okul aile birlikleri üzerinden alınan bağışlar olduğuna dikkati çekerek, “Bazı okullarımızda çocuklarımıza ekstra imkanlar sunulması isteniyor. Veliler istiyor bunu. İşte ‘Çocukları geziye götürün ya da halı saha götürün.’ gibi. Bizim yapmadığımız bazı yatırımları talep ediyorlar. Karşılığında da okul aile birliği diyor ki biz şu hizmetleri de sunacağız. Dolayısıyla biz velilerden bağış istiyoruz. Bu okul aile birliğinin aldığı bir karar. Bu bir zorunlu karar değildir.” şeklinde konuştu.
Bu tür kararların velilerin kendi inisiyatifiyle alındığının altını çizen Tekin, “Ama bunu zorunlu olarak herkese şamil bir uygulama haline dönüştürmenin doğru olmadığını, bunun yasak olduğunun tekrar altını çizerek söylüyorum. Biz okullarımızın bütün asgari ihtiyaçlarını karşılıyoruz. Biz okullarımızdan, okul öğrencilerimizden, velilerden herhangi bir zorunlu bağış almalarını istemiyoruz. Böyle uygulamalar varsa bize ulaştırmalarını istiyoruz. Bu uygulama bize ulaştığında ilgili arkadaşlarla gerekli görüşmeleri yapıyoruz, ihtiyaç duyulursa inceleme ve soruşturma süreçlerini yürütüyoruz.” sözlerini sarf etti.
“Özel okulların hizmet ödemeleri elektronik ortamda kayıt altına alınırsa denetleyebiliriz”
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, okul servis ücretleri ve özel okulların sunduğu hizmetlere ilişkin değerlendirmelerde bulunarak, servis fiyatlarının denetiminin bakanlığın sorumluluğunda olmadığına dikkati çekti.
Tekin, özel okullarda sunulan hizmetlere ilişkin denetim yetkilerinin bulunduğunu hatırlatarak, “Bunlar eğitim hizmeti, yemek hizmeti, kırtasiye hizmeti ve kıyafet hizmeti. Bunları enflasyon oranında arttırabileceklerini yönetmelikle düzenliyoruz zaten. Enflasyon hesabını zaten Hazine ve Maliye Bakanlığımız ve Türkiye İstatistik Kurumu yapıyor. Biz o hesabı baz alarak, özel okulların bu bahsettiğim hizmetlerinin sunuş fiyatlarını denetliyoruz.” ifadelerini kullandı.
Resmi ödeme kanalları üzerinden yapılması durumunda söz konusu denetimi yapabileceklerini bildiren Tekin, “Bu alışveriş, elektronik ortamda kayıt altına alınırsa biz denetleyebiliriz. Elden, nakit ya da başka tür ödeme mekanizmaları devreye girdiğinde biz onu bilemeyiz. Takip etme imkanımız da yok. O yüzden lütfen özel okullarla bu anlamda ilişkiye girin. Orada hizmet satın alan velilerimiz ve öğrencilerimiz bu hizmetlere karşılık ödemeleri resmi ortamlarda yapsınlar. Bankacılık işlemleri üzerinden yapsınlar ki biz de takip edelim ve herhangi bir mağduriyetin ortaya çıkmasını engelleyelim.” uyarısında bulundu.
“Servis ücretleri belediyelerin inisiyatifinde”
Tekin, servis ücretlerine ilişkin yetkinin bakanlığa ait olmadığını anımsatarak, şöyle devam etti:
“Bilhassa muhalif belediyelerin sınırları içerisinde servis ücretleri geçtiğimiz yıllara oranla enflasyonun üzerinde, hatta iki katına yakın oranda okullardaki servis ücretlerine zam yapıldığını görüyoruz ve onun da sanki denetimi ve inisiyatif bizdeymiş gibi bir algı yayıyorlar. Burada bir yanlışlık var. Bunu düzeltmemiz lazım. Bu yetki bilhassa büyükşehir belediyelerinin olduğu yerlerde büyükşehir belediyelerinin inisiyatifinde. Onların domine ettiği bir komisyon tarafından belirleniyor. Orada bizim sadece birliğimiz var ve artışlarla ilgili sadece görüşümüzü ifade edebiliyoruz.”
Servis araçlarındaki güvenlik donanımlarına ilişkin de açıklamalarda bulunan Tekin, “Burada biz bakanlık olarak serviste bir rehber bulunmasından tutun öğrencilerin servise alınış ve getiriliş saatleri konularıyla ilgileniyoruz. 2015 yılından itibaren, servis aracının içerisindeki emniyet kemerinden kameralara kadar zorunluluk getirildi. Kayıt altına alınan kamera her durumda araçlarda zorunlu. Şu anda onlar zaten kayıt altına alınıyorlar.” ifadelerini kullandı.
“Artık 40 bin, 50 binli atamalar mümkün değil”
Bakan Tekin, meslek hayatını sürdüren öğretmenlerin yaklaşık yüzde 81’inin AK Parti iktidarları döneminde atandığını söyledi.
Bu konuda 2002 yılı verilerine ve imkanlarına atıfta bulunan Tekin, şöyle konuştu:
“2002 yılında atıyorum 100 öğretmene ihtiyacımız varken belki bu hizmetleri 50 öğretmenle sunuyorduk diyelim. Yıl içerisinde Sayın Cumhurbaşkanı’mızın eğitim öğretim süreçlerini çok aşırı öncelemesinden dolayı biz bugüne kadar her yıl 30 bin, 40 bin, 50 binli rakamlarla öğretmen ataması yaptık ve en nihayetinde 100 öğretmene ihtiyaç duyulduğu ortamda öğretmen ihtiyacını minimize edecek sayıda öğretmen ataması yaptık. Bu sayede öğretmen başına düşen öğrenci sayısı itibarıyla uluslararası göstergelerin örnek gösterdiği ülkelerden bir tanesi haline dönüştük. Şimdi bu güzel bir uygulama mı? Çok güzel, çok başarılı olmuş o zaman. Bu başarının beraberinde getireceği bir şey olması lazım ama ihtiyacımız azaldığına kadar artık 40 bin, 50 binli atamalar mümkün değil.
Yıl içerisinde aslında insanların şunu demesi gerekiyor, ‘Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan size müteşekkiriz. Teşekkür ediyoruz. Bu kadar çok öğretmen atadınız, bizim öğretmen ihtiyacımızı minimize ettiniz.’ Bunu yaptık ama bunu yapınca beraberinde doğal olarak artık o yüksek sayılarda öğretmen atamasının olmaması geliyor. Eksi rakamlar mümkün değil, onu yapacağız dersen bir kendi kendimizle çelişmiş oluruz. İkinci bir konu daha var çağ nüfusumuz sürekli azalıyor, bu da ilave bir durum. Üçüncüsü, öğretmenlerimiz emeklilik yaşları artıyor. Dolayısıyla şunu açık yüreklilikle söyleyeyim, umut tacirliği yapmak istemem. Bundan sonraki yıllarda o oranlarda öğretmen ataması olacak bir Türkiye yok artık ama mutlaka her yıl ihtiyacımız oranında öğretmen ataması yapacağız.”
“Hiçbir branş diğerinden önemsiz değildir”
Öğretmen atamalarının işleyişine değinen Tekin, “Elektronik ortamda bütün okullarımız, bu okullarımızda okutulacak her bir dersin haftalık ders saati ve bu ders saatleri üzerinden ne kadar öğretmene ihtiyacımız olduğu yapay zeka uygulamalarıyla tespit ediliyor. X branşında bizim 100 öğretmene ihtiyacımız var, kaç öğretmenimiz var 90, demek ki bizim Türkiye genelinde 10 öğretmene ihtiyacımız var. Sonra bunu il bazlı olarak yapıyoruz, hangi ilde ne kadar hangi öğretmene ihtiyacımız var. Ve biz atama yapacağımız alanları belirlerken branşların üzerini kapatarak kod veririz, çünkü bütün branşlar benim için eşit önemdedir.” ifadelerini kullandı.
Bakan Tekin, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Hiçbir branş diğerinden önemsiz değildir. Bütün öğretmen arkadaşlarımız bu anlamda bizim için değerlidir. Dolayısıyla biz branşı kapatırız ihtiyaç üzerinden, diyelim ki x branşında 10 öğretmene ihtiyacımız var, kaç öğretmen atayacağız 100 tane, yüzde 10’u demek ki oraya. Bu şekilde tanımlarız ve ondan sonra da kamuoyu ile paylaşırız. Şu an en azından ben kendi sistemin içinde olduğum dönem için söylüyorum, hiçbir dönem hiçbir branşa pozitif ya da negatif ayrımcılık yapmadık, altını çizerek söylüyorum. Mesela bu son mülakata aldığımız öğretmen arkadaşlarla ilgili atama sayılarını açıkladığımızda bizi eleştirdiler. ‘Şu branşlarda az aldınız, şu branşlardan fazla aldınız.’ Ben bakan olarak şu soruyu soruyorum kendime, ‘ihtiyacım olmayan bir öğretmeni niye alayım ihtiyacım olan bir branş varken.’ Bunun bana ne faydası var. Ben eğitim öğretim ortamlarını iyileştirmeyi kendisine görev edinmiş bir insanım. İhtiyaç duyduğum öğretmeni almak varken ihtiyaç duymadığım bir alana öğretmen alma durumunu neden tercih edeyim? Bu irrasyonel bir davranış, elimde imkan varsa neye ihtiyacım varsa orada kullanırım. Dolayısıyla biz bu branşlarla ilgili tercihlerimizi, rakamlarımızı tamamen bilimsel kriterlere göre tanımlıyoruz. Bunu da sonrasında paylaşıyoruz.”
Tekin, Milli Eğitim Akademisinin kurulmasına ilişkin soru üzerine, bu yıl ilk defa akademiye giriş sınavı ve son defa da KPSS sınavıyla öğretmen istihdamı yaptıklarını söyledi.
Akademinin 1 Ocak 2025 itibarıyla yasalaştığını anımsatan Tekin, 1 Eylül 2025 itibarıyla da öğretmen yetiştirmeye ait bütün görevlerin Milli Eğitim Akademisine devredilmesiyle, akademinin kurumsallaşmış olduğunu ifade etti.
Daha önce Bakanlık bünyesinde hizmet içi eğitim enstitüsü olarak hizmet veren kurumları Milli Eğitim Akademisine dönüştürdüklerini belirten Tekin, Gaziantep, Ankara ve İstanbul’da Milli Eğitim Akademisi binalarının açıldığını ve ihtiyaç olması halinde yeni binaların da açılacağını dile getirdi.
Tekin, üniversitelerin öğretmenlik bölümlerinin güncellenmesine ilişkin soruyu şu şekilde yanıtladı:
“YÖK bünyesinde, öğretmen yetiştirmeyle ilgilenen bir komisyon var. Her yıl biz YÖK Başkanımızla beraber öğretmenliğe kaynak teşkil edecek fakültelerin kontenjanları konusunda oturup konuşuyoruz. Bu yıl da fark ettiyseniz eğer zaten bu anlamda kontenjanların azaldığını göreceksiniz, gördünüz. YÖK ile bu anlamda çok uyumlu bir diyalog içerisindeyiz. YÖK ile YÖK Başkanımızla ve YÖK’ün kurumsal yapısıyla, üniversitelerimizle, Milli Eğitim Akademisini de zaten YÖK’le koordineli bir biçimde yürüteceğiz. Bahsettiğimiz lisans programlarının kontenjanlarının oluşmasında YÖK’ün bizim ilgili birimlerimizle koordinasyonu sürekli canlı, o koordinasyonu da sağlıyoruz yani.”
Özel okulların denetlenmesine ilişkin soru üzerine Tekin, özel okula çocuklarının kaydedilmesinin bazı velilerin tercihi olduğunu söyledi.
Çocuğunu özel okula göndermek isteyen velilerin kendince farklı parametrelerle tercihte bulunduğunu anlatan Tekin, şöyle devam etti:
“İsteğe bağlı olunca velilerin önünde birçok alternatif ortaya çıkıyor. Doğal olarak öğrencilerine çok farklı hizmetler sunan özel okullar var. Bir de vasat hizmetler sunan, ortalama hizmetler sunan özel okullar var. Biz özel okulların hepsini denetliyoruz. Fakat siz satın almak istediğiniz hizmeti çeşitlendirdiğinizde, ortalama hizmetinin üstünde farklı hizmetler, işte mesela ‘Ana dili İngilizce olan bir İngiliz vatandaşı İngilizce öğretmeni istiyorum.’ dediğinizde onun özel okula bir maliyeti var. ‘Ben ortalama bir ücret ödeyeceğim ama ana dili İngilizce olan bir öğretmen çalışsın.’ derseniz bu doğru değil. Biz bütün özel okulların sundukları hizmetin maliyetini sisteme girmelerini istiyoruz.”
Tekin, aynı hizmeti enflasyon oranı üzerinde bir fiyatla sunan okullara engel olduklarını vurgulayarak, gerekli denetimlerin sıklıkla yapıldığını anlattı.
Bakan Tekin, velinin öğrencisini ilk defa kaydederken özel okulun kendine sunduğu farklı hizmetleri kabul etmesi halinde bedelini de kabul etmesini gerektiğine dikkati çekerek, “Yaz tatillerinde yurt dışına götürmek istiyoruz, götürüyoruz diyen özel okullar var. Bu hizmeti satın alıyorsa bunun bedelini de kabul etmek durumunda. Özel okul ücretlerini resmi olarak genel müdürlüğümüz sürekli takip ediyor. Geçtiğimiz yıla oranla yönetmelikte tanımladığımız enflasyon farkından daha fazla ücret talep eden özel okullara hemen soruşturmamızı açıyoruz. Diyoruz ki ‘Ne değişti kardeşim? Niye bu veliye geçen seneki aldığın ücretin üzerine enflasyon farkından daha fazla bir fiyat uygulaması koydunuz?’ Bunu soruyoruz.” diye konuştu.
“Türkiye’de özel okul ücretlerinin ortalamasını sürekli takip ediyoruz”
Türkiye’de yaklaşık 12 bin özel okul bulunduğunu anlatan Tekin, “Çok afaki rakamlar. O ücretleri alan özel okullar var, talep eden özel okullar var ama istatistiksel olarak dikkate alınmayacak sayıda. Bir elin parmakları kadar özel okul o fahiş rakamları istiyor ama onu isterken de veliye o hizmetin karşılığında yani neyi satın aldığını veliye anlatıyor şeffaf bir biçimde. Veli de bunu kabul ederek oraya kayıt yaptırıyor. Şimdi hal böyleyken böyle bir genelleme yapmak doğru değil. Türkiye’de özel okul ücretlerinin ortalamasını sürekli takip ediyoruz.” ifadelerini kullandı.
Hayalet sınıflara ilişkin soru üzerine Tekin, “Geçtiğimiz yıl hayalet sınıf denetimini çok yaptık. Özel okullara kademeli bir biçimde kapatma cezasına kadar varan cezalar uyguladık. Yani asgari ücretin 10-20 katı ve kapatma cezası. Bunu sürekli yapıyoruz. Devamsızlıkla ilgili bu denetimleri yapıyoruz.” dedi.
Bugün iki yönetmelik yayımlandığını hatırlatan Tekin, enflasyonla mücadele kapsamında Hazine ve Maliye Bakanlığının kendilerinden destek istediğini dile getirdi.
Özel okulların ücret tespitini, bir önceki yılın enflasyon rakamlarını baz alarak yaptığını, yeni yönetmelikle bu uygulamanın değiştiğini bildiren Tekin, artık aralık ayı enflasyonunun baz alınacağını kaydetti.