1921 yazına gelindiğinde Anadolu işgal altındaydı. Batı’da Yunan ordusu İzmir’den Ankara’ya doğru ilerliyor, Güney’de Fransız kuvvetleri direnişi kırmaya çalışıyordu.
İkinci İnönü Muharebesi, Türk ordusunun kararlılığını göstermiş olsa da, Yunanlar daha büyük bir taarruz için hazırlık yapıyordu. Hedefleri, Ankara’ya girerek Türk direnişini tamamen yok etmekti. Ancak hedeflerine ulaşamadılar.
23 Ağustos 1921’de başlayan ve 13 Eylül 1921’de Türk milletinin zaferiyle sonuçlanan Sakarya Meydan Muharebesi, yalnızca cephede değil, diplomasi masasında da büyük kazanımlar getirdi.
“Türk milletinin topyekûn mücadelesi”
Anadolu’nun kalbinde bir zafer olan Sakarya Zaferi’ni, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Tarih Bölümü Başkanı Prof. Dr. Nasrullah Uzman TRT Haber’e anlattı.
5 Ağustos 1921’de Türkiye Büyük Millet Meclisi, Mustafa Kemal’i “Başkomutan” ilan etti. Mustafa Kemal, hem askerî hem de siyasi sorumluluğu üstlenerek ordunun başına geçti ve millete “Tekalif-i Milliye Emirleri” ile topyekûn bir seferberlik çağrısı yaptı.
Prof. Dr. Nasrullah Uzman, “Bu savaş, Mehmetçik’in cephede omuz omuza mücadele etmesinin yanı sıra Türk milletinin de topyekûn bir şekilde Anadolu’nun işgaline karşı ‘dur’ demesinin önemini gösteriyor.” dedi.
Takvimler 22 Temmuz 1921’i gösterirken, Türk ordusu Sakarya Nehri’nin doğusuna çekilemeye başladı. Yunan birlikleri ise taarruz pozisyonu için 9 gün boyunca yürüdü. Bu yürüyüşün hangi yöne olduğu Türk keşif birliklerince tespit edildi ve cephe komutanlığına bildirildi. Böylece Yunan taarruzu baskın olma özelliğini kaybetti.
Savaşın başlaması: 23 Ağustos 1921
Yunan ordusu, 23 Ağustos’ta geniş bir hat boyunca saldırıya geçti. Sakarya Nehri’nin doğusuna doğru ilerleyen düşman, Polatlı ve Haymana hattında Türk birlikleriyle karşılaştı.
Türk ordusu, malzeme bakımından zayıftı ama moral olarak güçlüydü. Mustafa Kemal, askerlere tarihe geçen sözleriyle hitap etti ve onun bu emri, yalnızca bir askeri strateji değil, bir milletin topyekûn direnişinin sembolü oldu.
“Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz.” Mustafa Kemal Atatürk
Prof. Dr. Uzman, dünya tarihinde böyle bir savaşın görülmeyeceğinin altını çizdi:
“Mustafa Kemal Paşa, sayıca üstün Yunan ordularına karşı Mehmetçik’i motive etmek amacıyla elinden gelen her şeyi yapıyor. Mevzi savaşı olmaktan çıkartıyor. Yani ‘korumanız gereken alan bulunduğunuz alan. Neredeyseniz orayı korumakla sorumlusunuz’ diyor. Tarihi bu emir savaşın seyrini değiştiriyor.”
Yunan ordusu 23 Ağustos’tan itibaren ise kuşatıcı taarruza başladı. İlk olarak Mangal Dağı’nı ele geçirdiler. Ardından kurdukları köprüde gece yarısı yaptıkları baskınla Sakarya Nehri’ni geçtiler. Muharebenin 3. gününde Mangal Dağı ve Türbetepe Yunanların elindeydi. Türk savunmasının temel direği adeta çökmüştü. 4. gün Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, Milli Savunma Bakanı Refet Bey’e telgraf çekerek Meclis’in Kayseri’ye taşınmasını istedi.
7. günde ise Yunan birlikleri tüm cephelere taarruz etti. Türk ordusunun mevzilerini kahramanca savunmaları sonucunda, Yunan birliklerinin tasarladığı kuşatma harekatı başarılı olamadı.
Düşman taarruzları karşısında yaşanan tehlikelere rağmen, savunmasını başarı ile devam ettiren Türk ordusu, Yunan taarruzlarını kırarak cephe bütünlüğünü korudu.
14. günden sonra Türk cephesinin merkezine yapılan Yunan saldırıları giderek azaldı. Kaybedilen toprakların geri alınması için taarruza başlandı.
Mustafa Kemal Paşa’nın direktifleri ve Türk ulusunun kanıyla yazılan Sakarya destanı, 22 gün 22 gece sürdü.
Savaş, Yunanların Sakarya doğusunu tamamen terk etmesiyle 13 Eylül’de sona erdi.
İki tarafın da çok ağır kayıplar verdiği Sakarya Meydan Muharebesi, Kurtuluş Savaşı’nın dönüm noktalarından biriydi.
Bu süre zarfında 100 kilometrelik bir hatta süren savaşta Türk ordusu büyük kayıplar verdi ama düşmanı durdurmayı başardı.
“Türk milletinin kendine olan güveni yerine geldi”
Binlerce askerin şehit olduğu, kanla, ateşle, süngüyle kazanılan bu zaferden sonra, Türk milletinin orduya güveni ve geleceğe ümidi arttı.
“1911 yılından itibaren cephede olan bu millet, Çanakkale ve Kut’ül Amare dışında girdiği her savaşta mağlup oldu. Bu yüzden Sakarya Savaşı’ndaki zafer, Milli Mücadele’nin kazanılabileceği noktasında Türk milletinin, Türk ordusunun ve TBMM’nin kendine olan güvenini yerine getirdi. Biz bir daha Yunan taarruzuna rastlamadık. Başkomutanlık Meydan Muharebesi ile birlikte psikolojik üstünlükle Yunan denize döküldü, Anadolu’nun işgali süreci son buldu.” Prof. Dr. Nasrullah Uzman
“Askeri zafer diplomatik zaferleri de beraberinde getirdi”
Prof. Dr. Uzman, Sakarya Zaferi’nin, yalnızca cephede kazanılmadğını, diplomatic başarıları da beraberinde getirdiğini anlattı.
İşte o diplomatik zaferler:
13 Ekim 1921: Sovyet Rusya ile Kars Antlaşması imzalandı. Bugünkü Doğu sınırımızı belirleyen antlaşma.
– Fransa, 20 Ekim 1921’de Ankara Antlaşması’nı imzaladı. Fransa, çekildiğini resmen işlan etti.
-İtalya, işgal ettiği Anadolu topraklarını boşaltmaya hız verdi.
– İngiltere ile TBMM arasında esir değişimi antlaşması yapıldı.
Bu gelişmeler, TBMM’nin itibarını arttırdı, Türk halkına güven verdi ve Büyük Taarruz’un yolunu açtı.
“Şüheda fışkıracak, toprağı sıksan şüheda”
Prof. Dr. Nasrullah Uzman, savaşta verdiğimiz kayıpların bir rakamı ifade etmediğini, bir insanı, bir aileyi, ayrı ayrı hikayeyi ifade ettiğini vurguluyor.
Nitekim, Haymana’ya bağlı Evliyafakı köyündeki evlerin bahçelerinde şehitlerimizin naaşları muhafaza ediliyor. Nasrullah Uzman, İstiklal Marşımızda geçen “Şüheda fışkıracak, toprağı sıksan şüheda” dizesine atıfta bulunarak, bu vatanın her karış toprağında bir askerin kanının olduğunun altını çizdi.