Türk tarihinde astronomi, fizik, matematik gibi birçok alanda çalışmalar yaparak bilime öncülük eden Ali Kuşçu’nun vefatının 550. yıl dönümü dolayısıyla “Semerkant’tan İstanbul’a: Ali Kuşçu ve Çevresi Yazma Eser Sergisi” hazırlandı.
İstanbul Medeniyet Üniversitesi Bilim Tarihi Enstitüsü ile Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığının iş birliği ve TÜBA’nın katkılarıyla hazırlanan sergi, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy tarafından 18 Kasım’da açıldı.
Sergide, Kuşçu’nun kendi el yazısıyla eserleri başta olmak üzere XV. ve XVI. yüzyıla ait kitaplar ve günümüze ulaşan bilim aletleri ziyaretçilere sunuluyor.
Ali Kuşçu’ya ve entelektüel çevresine ait 50 civarında yazma eserin orijinal nüshaları ile dönemin astronomi aletleri de yer alıyor.
“Semerkant’tan İstanbul’a Ali Kuşçu ve Çevresi Yazma Eser Sergisi” 27 Ocak’a kadar Rami Kütüphanesinde gezilebilecek.
Ali Kuşçu kimdir?
Asıl adı “Alaeddin Ali” olan Kuşçu’nun, doğum yeri ve tarihi kesin olarak bilinmiyor. Ancak 15. yüzyılın başlarında Semerkant’ta doğduğu rivayet ediliyor. Dini ve ilmi eğitimini Semerkant’ta alan Kuşçu’nun babası Muhammed’in, Uluğ Bey’in doğancıbaşısı olduğu ve bu nedenle lakaplarının “Kuşçu” olduğu düşünülüyor.
Timurlular devrinde Semerkant’ta yetişen Kuşçu, buradaki eğitiminin ardından Bursalı Kadızade-i Rumi’den, Gıyaseddin Cemşid ve Uluğ Bey’den matematik ve astronomi eğitimi aldı.
Alimlerden aldığı derslerden sonra gizlice Kirman’a giden Kuşçu, ulemaların derslerinde eğitimine devam etti. Kirman’da kaldığı dönemde, Şerh-i Tecrid adlı eserini kaleme alan Kuşçu, bunu Ebu Said Han’a sundu.
Fatih Sultan Mehmet’in ilgisini çekti
Alimlerden aldığı dersler sonucunda bir tez mahiyetinde yazdığı ve ayın şekillerini anlatan Hallü’l-Eşkali’l-Kamer adlı bir de risale yazan Kuşçu, daha sonra Uluğ Bey’in yanına döndü. Ayın hallerini yazdığı risalesini Uluğ Bey’e sunan Kuşçu, hocasının takdirini kazandı.
Kuşçu, Semerkand Gözlemevi’nin müdürü olan Kadızade-i Rumi’nin ölümü üzerine gözlemevinin başına geçti ve “Uluğ Bey Zici”nin tamamlanmasında yardımcı oldu.
Uluğ Bey tarafından Çin’e gönderilen Ali Kuşçu, bu ziyareti sırasında da bir eser kaleme aldı.
Uluğ Bey’in oğlu tarafından öldürülmesinden derin üzüntü duyan Kuşçu, Semerkant’tan ayrılarak, hac bahanesiyle Tebriz’e gitti. Kuşçu, burada Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan’dan hürmet ve değer görürken, kendisine Fatih Sultan Mehmet’le Uzun Hasan’ın arasını bulması için elçilik teklif edildi.
Uzun Hasan’ın teklifini kabul eden Kuşçu, beraberindeki heyetle İstanbul’a geldi. İlmi bilgisi Fatih’in de ilgisini çeken Kuşçu, İstanbul’da kalması için ikna edildi. Elçilik görevini tamamlamak için Tebriz’e dönen Kuşçu, 1472’de İstanbul için yola çıktı.
Ayasofya Medresesi’ne tayin edildi
Fatih Sultan Mehmet, 1473’te Uzun Hasan üzerine yaptığı seferde yanında götürdüğü Ali Kuşçu’yu, dönüşte Ayasofya Medresesi’ne müderris tayin etti. İstanbul’da astronomi ve matematik alanındaki çalışmalara canlılık getiren Ali Kuşçu’nun derslerini ilim adamlarının dahi takip ettiği biliniyor.
Kuşçu, medresedeki görevinin yanında medrese nizamnamelerini de hazırlarken, sadece astronomi ve matematik alanında değil kelam ve felsefe alanlarında eserler kaleme aldı.
İstanbul’un boylam ve enlem derecelerini tespit etti
Öte yandan Ali Kuşçu’nun Fatih Sultan Mehmet zamanında Molla Hüsrev’le birlikte Semaniye Medreseleri’nin programını düzenlemek için görevlendirildiği rivayet ediliyor.
Ali Kuşçu’nun, İstanbul’un 60 derece olarak belirlenen boylam değerini düzeltip 59 derece, enlemini de 41 derece 14 dakika olarak tespit ettiği bilinmekle birlikte Fatih Camii’nde güneş saati de bulunuyor.
16 Aralık 1474 İstanbul’da vefat eden Ali Kuşçu, Eyüp Sultan Türbesi civarına defnedildi.
Ali Kuşçu’nun eserleri
Ali Kuşçu’nun daha çok şerhhaşiye türünden olan eserlerini “Astronomi-Matematik”, “Kelam ve Usul-i Fıkıh” ve “Dil-Gramer” olmak üzere 3 grupta toplamak mümkün.
Kuşçu’nun “Astronomi-Matematik” alanında “Risale fi’l-heye”, “Risale fi’l-hisab”, “Er-Risaletü’l-fethiyye”, “Er-Risaletü’l-Muhammediyye”, “Şerh-i Zic-i Ulug Beg” ve Şerhu’t-Tuhfeti’ş-şahiyye”; “Kelam ve Usul-i Fıkıh” alanında “Eş-Şerhu’l-cedid ale’t-Tecrid” ve “Haşiye ale’t-Telvih”; “Dil-Gramer” alanında ise “Şerhu’r-Risaleti’l-vaziyye”, “Risale fi vazi’l-müfredat”, “Unküdü’z-zevahir”, “Şerhu’ş-Şafiye li’bni’l-Hacib”, “Faide li-tahkiki lami’t-tarif”, “Risale Ma ene kultü” ve “Risale fi’l-hamd” adlı eserleri bulunuyor.
Ayrıca, nüshaları tespit edilemeyen “Tarihu Ayasofya”, “Tefsirü’z-zehraveyn”, “Mahbubü’l-hamail”, “Risale fi halli eşkali’l-kamer”, “Risale fi mevzuati’l-ulum” ve “Meserretü’l-kulub fi defi’l-kürub” adlı eserler de kaynaklarda Kuşçu’ya atfediliyor.