Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Birleşmiş Milletler (BM) 80. Genel Kurulu için bulunduğu New York’ta Türkevi’nde basın toplantısı düzenledi.
Her yıl olduğu gibi bu yıl da BM Genel Kurulu kapsamında son derece diplomasi trafiği içinde olduklarını kaydeden Fidan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın New York’ta bulundukları süre boyunca çok sayıda ikili görüşme yaptığını, iki devletli çözüm konulu konferansa ve İklim Zirvesi’ne katıldığını söyledi.
Fidan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Türk-Amerikan toplumu mensuplarıyla bir araya geldiğini, Türk ve Amerikalı iş insanlarıyla görüştüğünü belirtti.
Bakan Fidan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın da aile, kadının güçlendirilmesi, çevre ve kültür konularında çeşitli etkinliklere katıldığını ifade etti.
Kendisinin de çok sayıda ikili görüşme yaptığını kaydeden Fidan, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Dışişleri Bakanları Konseyi Başkanı sıfatıyla Yıllık Koordinasyon Toplantısı’na başkanlık ettiğini dile getirdi.
Fidan, öte yandan bakan yardımcıları ve bakanlığın diğer yetkililerin de bir hafta boyunca yoğun çalışma içinde olduğunu belirterek, heyetlerinde bulunan diğer bakanların da kendi konularıyla ilgili sayısız görüşmelerinin olduğunu anlattı.
Suriye, Ukrayna, Libya, Somali, arabuluculuk, G20 ve MIKTA (Meksika, Endonezya, Güney Kore, Türkiye, Avustralya) gibi konularda çeşitli etkinliklere katıldıklarını da vurgulayan Fidan, çevre, enerji, yapay zeka, gıda güvenliği ve iklim değişikliğiyle mücadele gibi tüm insanlığı ilgilendiren meselelerde ilgili platformlarda Türkiye’nin görüşlerini paylaştıklarını, BM çalışmalarına katkı sağladıklarını söyledi.
“Filistin meselesi ve Gazze’deki durum en önemli gündem maddesiydi”
“Filistin meselesi ve Gazze’deki durum bu genel kurul haftasının en önemli gündem maddesiydi” diyen Fidan, neredeyse her gün Filistin’le ilgili bir veya iki programın olduğunu aktardı.
Bakan Fidan, “Türkiye olarak Filistin konulu tüm toplantılara ya öncülük ettik ya koordine ettik ya destek verdik. Zaten hepsine katıldık ve Filistin davasını çok şükür en güçlü şekilde savunduk.” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın BM Genel Kurulu’na yaptığı hitabın büyük çoğunluğunu Filistin konusuna ve Gazze’de yaşanan soykırıma ayırdığını kaydeden Fidan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “İki devletli çözüm” konulu konferansta da konuşma yaptığını belirtti.
Fidan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu konferanslarda Türkiye’nin Filistin meselesine dair vizyonunu ve uluslararası toplumdan beklentilerini paylaştığını dile getirdi.
Arap Birliği ve İİT üyesi 8 ülkenin liderlerinin ABD Başkanı Donald Trump’la birlikte katıldığı Gazze konulu toplantının fikri öncülüğünü de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaptığını hatırlatan Fidan, şunları kaydetti:
“Bu görüşmede 800 milyona yakın Müslüman nüfusu bulunan bir grup ülke olarak Başkan Trump’a Gazze’yle ilgili beklentilerimizi açık bir dille aktardık. Gazze’de ateşkesin bir an önce sağlanması gerektiğini ve bölgeye insani yardım ulaştırılmasının şart olduğunu söyledik. İsrail’in Batı Şeria’yı ilhak etmesinin asla kabul edilemeyeceğini, Gazzelileri ana yurtlarından göç etmeye zorlayacak her türlü girişime karşı olduğumuzun altını topluca çizdik.”
Fidan, gündeme getirdikleri konularda olumlu bir ivmenin sağlanacağını ümit ettiklerini belirterek, “Buna ilişkin ilk emareler var. İnşallah sonu da gelir.” dedi.
“Batılı ülkelerin Filistin devletini tanıdıklarını ilan etmeleri son derece önemli”
Yüksek Düzeyli haftada “Filistin Konulu Güvenlik Konseyi” toplantısına da katılarak İİT adına bir konuşma yaptıklarını kaydeden Fidan, “Filistinlilere Yardım İçin İrtibat Komitesi” toplantısına, “Birleşmiş Milletler Yakın Doğu’daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı (UNRWA)” konulu toplantıya, Gazze’nin yeniden inşasına yönelik toplantıya ve Lahey grubu toplantısına üst düzeyde katılım sağladıklarını dile getirdi.
Fidan, BM Genel Kurulu kapsamında imzaya açılan İnsani Yardım Personelinin Korunması bildirisine taraf olduklarını da ifade etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve kendisinin yaptığı ikili görüşmelerde de Filistin meselesini sürekli gündeme getirdiklerini, Filistin için daha fazla destek sağlanmasını istediklerini söyleyen Fidan, şunları dile getirdi:
“Genel Kurul sırasında ve hemen öncesinde bazı Batılı ülkelerin Filistin devletini tanıdıklarını ilan etmeleri son derece önemli bir gelişme oldu. Bu sonuç aynı zamanda İslam İşbirliği Teşkilatı-Arap Ligi Ortak Temas Grubu olarak yürüttüğümüz çalışmaların somut bir neticesidir. Filistinlilerin haklı davasını her zaman her platformda savunmaya devam edeceğiz.”
“Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Trump ile görüşmesi son derece dostane, olumlu ve yapıcı geçti”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD Başkanı Trump ile Washington’daki görüşmesine de değinen Fidan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Sayın Cumhurbaşkanı’mızın ziyaretleri genel itibariyle son derece dostane, olumlu ve yapıcı geçti. Sayın Cumhurbaşkanı’mız, Başkan Trump’ı hem ikili ziyaret için hem de gelecek yıl Ankara’da düzenlenecek NATO zirvesi kapsamında ülkemize davet ettiler. Görüşmeden CAATSA yaptırımları gibi ilişkilerimizi daha da güçlendirmemizin önünde engel teşkil eden sorunların çözülmesi gerektiği konusunda mutabakat sağlandı.”
Savunma sanayisi alanında atılabilecek adımların değerlendirildiğini de kaydeden Fidan, “Ekonomik ve ticari ilişkilerin dengeli şekilde ilerletilmesi ve ticaret hacminin 100 milyar dolara ulaşması için somut projeler üzerinde çalışacağız.” dedi.
Fidan, Türk Hava Yolları’nın 75 adet geniş gövdeli ve 150 adet dar gövdeli uçak satın alması için anlaşma sağladığını hatırlatarak, ziyaret öncesinde Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının ABD’den uzun süreli LNG tedariki için anlaşmaya vardığını, ziyaret kapsamında da Stratejik Sivil Nükleer İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptı’nın imzalandığını ifade etti.
“Suriye’nin toprak bütünlüğü ve siyasi birliğinin korunması gerektiği konusunda her iki ülke de hemfikir”
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ABD Başkanı Trump’ın görüşmede bölgesel ve küresel meseleleri de ele aldığını aktaran Fidan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Filistin konusunu gündeme getirdiğini, Türkiye için önemli konuların altını çizdiğini söyledi.
Fidan, bu konuların başında Gazze’de ateşkesin bir an önce sağlanması hususu geldiğini, ayrıca Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İsrail’in yayılmacı politikalarının bölgede yarattığı risklere dikkati çektiğini dile getirdi.
Görüşmede ayrıca Suriye’de ABD ile temasların gündeminde olan konuların da ele alındığını kaydeden Fidan, “Suriye’nin toprak bütünlüğü ve siyasi birliğinin korunması gerektiği konusunda her iki ülke de hemfikir.” dedi.
Fidan, iki liderin Rusya-Ukrayna Savaşı’nın sona erdirilmesi için atılabilecek ortak adımları da ele aldığını ve Türkiye-ABD arasında NATO’da eş güdümün artırılması üzerinde durulduğunu belirtti.
“Ziyaret ABD ile ikili ilişkilerimiz bakımından son derece verimli”
Bakan Fidan, “Ziyaretimizin sonunda her iki ülkenin de işbirliğini karşılıklı saygı temelinde daha da ilerletmek istediğini gördük. Sayın Cumhurbaşkanı’mız ve Başkan Trump bu yönde ortak bir iradeye sahipler.” ifadelerini kullandı.
Fidan, “New York’a ve Washington’a ziyaret, gerek BM çerçevesindeki temaslarımız ve gerek ABD ile ikili ilişkilerimiz bakımından son derece verimli oldu.” dedi.
BM Genel Kurulu’nun bu yılki temasının “birlikte daha iyi, barış, kalkınma ve insan hakları için 80 yıl ve daha fazlası” olarak belirlendiğini hatırlatan Fidan, Türkiye olarak küresel meselelere katkı sağlamayı sürdüreceklerini vurguladı.
Çok kutuplu dünyada stratejik özerkliği koruyarak ve Türkiye’nin çıkarlarını savunan politikalar geliştirdiklerini belirten Fidan, gelecek dönemde de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın liderliğinde diplomasiyi, diyaloğu ve işbirliğini ön plana çıkarmaya devam edeceklerini söyledi.
ABD Başkanı Donald Trump’ın Gazze’de ateşkesin sağlanmak üzere olduğuna dair açıklamaları hatırlatılarak, Gazze konusunda gidişatı değiştirecek bir beklenti olup olmadığının sorulması üzerine Fidan, bu yönde çoğu kamuoyunun gözü önünde olmayan, Türkiye’nin bir kısmına öncülük ettiği yoğun bir diplomasi trafiği olduğunu söyledi.
Fidan, Trump ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da dahil olmak üzere 8 ülke liderinin yaptığı toplantının önemine işaret ederek, “Önümüzdeki hafta İsrail Başbakanı da Washington’a bir ziyarette bulunacak. Bütün bunlarda Amerika’nın aslında kendi merkezi rolünü oynaması ve İsrail üzerindeki etkisini kullanması bizim için önemli. ABD’yi bu noktaya getirmek için takip edilmesi gereken diplomatik usulün, stratejinin, ilişki adımlarının dikkatli hesaplanması ve bunların teker teker hayata geçirilmesi gerekiyordu.” değerlendirmesini yaptı.
Şu anda önceliklerinin “Gazze’de ateşkesin sağlanması, sivil katliamının durması, bir an önce insani yardımların girmesi” olduğunu vurgulayan Fidan, “Bunu önceleyen bir ateşkes anlaşmasını ve paralelinde diğer hususları da gündeme getiren bir kağıt üzerinde çalışılıyor. Bu biraz dediğim gibi sessiz götürülen bir çalışma oldu. İlgili ülkeler olarak katkılarımızı verdik. Müzakereler devam ediyor.” ifadelerini kullandı.
Fidan, bu konuda iyimser olmak istediklerini belirterek, “Ama bizde geri adım atmak yok, bıkmak usanmak yok bu yolda elimizden gelen her şeyi, tüm yaratıcılığımızı, gücümüzü kullanarak yapmaya devam edeceğiz.” dedi.
“Rekor sayıda ülke Filistin’i tanıdı”
Filistin Devleti’nin daha fazla ülke tarafından tanınmasının Gazze’de soykırımın durdurulmasına nasıl katkı sağlayacağının sorulması üzerine Fidan, “daha önceki Gazze savaşlarından çıkardıkların dersin, sadece ateşkese değil, savaşları ve katliamları mümkün kılan ortamın kaldırılmasına yoğunlaşmak olduğunu” söyledi.
Fidan, bunun iki devletli, hem İsrail’in hem Filistinlilerin güven, barış ve huzur içinde yaşadığı bir ortamın hayata geçilmesi olduğunu dile getirdi.
Ateşkes için müzakereler devam ederken, bir grup ülkeyle iki devletli çözüm ve Filistin’in tanınması gündemini sürekli ilerlettiklerini kaydeden Fidan, “Geldiğimiz noktada gerçekten rekor sayıda ülke Filistin’i tanıdılar. Tabii ülke sayısıyla beraber ülkelerin özgül ağırlıklarının da önemi var. Artık Avrupa ülkeleri, Anglosakson ülkeler, klasik olarak, geleneksel olarak Amerika’nın güçlü müttefikleri, Fransa, İngiltere, Avustralya, Kanada, onlar da Filistin’i tanıdılar.” ifadelerini kullandı.
Fidan, bunların hem yapılan çalışmaların etkisini gösterdiğini hem de Filistin’de yaşanan katliamı gördükten sonra uluslararası kamuoyunun vicdanının kendi hükümetlerinin üzerinde oluşturduğu politik baskının neticeleri olduğunu söyledi.
Bakan Fidan, “Filistin Devleti’nin tanınması, iki devletli çözüme gidilmesi için 60 bin masumun şehit edilmesine, katledilmesine, 2 milyon insanın aç bırakılmasına hiç gerek yoktu.” ifadelerini kullandı.
“Amacımız bu tarihsel zulmün durması”
Filistin Devleti’nin artık daha çok tanındığını kaydeden Fidan, ikinci aşamanın “yaşayan ve hayata geçen bir devlet aşaması” olduğunu, bunun için şu anda devam eden “sıcak savaş”ın durması gerektiğini dile getirdi.
Fidan, daha sonra durumun, Filistinlilerin kendi kendini yönetebildikleri, mali ve idari bağımsızlıklarının olduğu bir atmosfere doğru evrilmesi gerektiğini belirterek, “Buna yönelik hazırlanan kağıtta çalışmalar da var. 2-3 tane paralel çalışma giriyor. Özellikle Filistin yönetiminin reform edilmesi meselesi var. Burada Batı’dan bazı ülkeler de yer alıyor. Diğer taraftan Gazze’nin muhtemel bir ateşkes anlaşmasından sonra kendi kendisini yönetmesiyle alakalı konular var. İki devletli çözüme giderken Filistin Devleti’ne yönelik atılacak adımlar. Bunlar tabii iyi senaryoda inşallah hayata geçirmek istediğimiz konular.” diye konuştu.
Türkiye’nin, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın liderliğinde bu meseleye yapıcı bütün katkısını inanılmaz şekilde verdiğini kaydeden Fidan, bunu yaparken de gerçekten sahici olduğunu, siyasal bir kredinin hiçbir zaman için peşinde olmadıklarını vurguladı.
Fidan, “Amacımız bu tarihsel zulmün durması ve vatandaşlarımızın vicdanının daha fazla acı çekmemesi. Çünkü onlar adına hareket etme, tedbir alma sorumluluğu olan bizleriz.” dedi.
Eski İngiltere Başbakanı Tony Blair tarafından kurulan Tony Blair Enstitüsünün (TBI) Gazze’nin çatışma sonrası yeniden inşa planına ilişkin Türkiye’nin tutumuna dair soruya yanıt veren Fidan, henüz önlerine gelen “Blair Planı” diye net ve somut bir şey olmadığını belirtti.
“Amerikalılar İsrail üzerindeki etkisini kullanacak”
Fidan, ilgili ülkeler ve aktörler olarak böyle bir planla muhatap olmadıklarını dile getirerek, şunları kaydetti:
“Sadece bizim muhatap olduğumuz, bizim de katkı verdiğimiz diğer ülkeler olarak, Amerika’nın da kabul edebileceği bir ateşkes ve Gazze’deki yaraların sarılmasıyla ilgili bir çerçeve planı. Buna yönelik müzakere süreçleri devam ediyor. Burada katkılar var. Burada Filistin tarafının ve diğer İsrail tarafının da bir noktada bunu kabul etmesi gerekiyor. Biz Filistinliler üzerindeki etkimizi kullanacağız. Amerikalılar da İsrail üzerindeki etkisini kullanarak bu mekanizmayla bunu hayata geçireceğiz.”
Fidan, Tony Blair planı konusunun basına yansıdığına işaret ederek, “Tony Blair’e özellikle bir noktada uluslararası yardımların belki organizasyonunda bir rol verilebilir, o ayrı bir şey ama bizim Temas Grubu ülkeleri olarak hassasiyetle üstünde durduğumuz konu muhtemel bir ateşkes anlaşması sonrasındaki Gazze’de, Gazze’yi yine Filistinlilerin kendilerinin yönetmesi.” ifadelerini kullandı.
“Suriye hem bölge hem de Türkiye güvenliği için önemli”
Fidan, ABD’nin İsrail ile Suriye arasında bir anlaşma için arabuluculuk yaptığına ve buna yönelik istişarelere ilişkin, Suriye meselesinin bütün yönleriyle yapılan görüşmelerde yer aldığını belirterek, “Biliyorsunuz, hem bölge güvenliği için önemli hem Türkiye’nin güvenliği için önemli. Daha da önemlisi Suriyelilerin kendisi için önemli.” dedi.
Milyonlarca Suriyelinin hala Suriye’nin dışında “mülteci” sıfatıyla yaşadığını ve bunun da son bulması için Suriye’nin kalıcı istikrara kavuşması ve buna ilişkin güçlü sinyalleri vermesi gerektiğini aktaran Fidan, bölgede Suriye özelinde İsrail’in saldırılarıyla başlayan yeni bir tehdit algısı olduğuna işaret etti.
Fidan, halihazırda Suriye’nin kendine ilişkin, has problemleri ve toplumsal bütünlüğüne ilişkin tehditler olduğunu kaydederek, Suriye’de devrik rejim lideri Beşşar Esed döneminden kalma altyapı ve ekonomik sıkıntıların ve iç savaştan kalan yıkımın olduğunu söyledi.
Bütün bunların uluslararası sistemin de aktörlerin de desteğiyle giderilmesi için gerçekten mucizevi bir diplomatik başarı sağlandığına dikkati çeken Fidan, şunları ifade etti:
“Hem Türkiye hem bölgesel ülkeler hem Avrupa Birliği hem Amerika çok büyük bir süratle Suriye’deki yeni yönetime destek verme ve Suriye’nin yaralarını sarma konusunda bir fikir birliği içerisine girdiler ve eylem birliği de başlamıştı. Tabii, bu noktada İsrail’in saldırıları denklemi değiştirmeye başladı. Bu nasıl giderilebilir? Buna ilişkin arayışlar devam ediyor. Suriyeli kardeşlerimizin bu noktada yürüttüğü görüşmeler var, bizim verdiğimiz destekler var. Bizim yaptığımız görüşmeler var, Amerikalılarla bu konuyu çok büyük bir sıklıkla gündeme getiriyoruz. Bölgesel ülkelerle yaptığımız görüşmeler var. Bu önemli bir konu. Bunu mümkün olan en uygun diplomatik yöntemle çözmeye gayret ediyoruz.”
Fidan, SDG adını kullanan terör örgütü PKK/YPG’ye ilişkin, örgütün oluşturduğu muhtemel ve mevcut tehditle ilgili çerçeve konuların sürekli gündemde olduğunu kaydederek, iki ve üç taraflı olarak sürekli takip edildiğini söyledi.
Şam’daki yönetim ile SDG arasındaki müzakere süreçlerinin yakından takip edildiğini aktaran Fidan, ABD’nin konuya ilişkin evrilen görüşleri ve rolüyle ilgili değerlendirmeleri ve yönlendirmeleri olduğunu dile getirdi.
“Türkiye Suriye’de gerekenleri yapmaya hazır”
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Türkiye’nin bu konuda çok yakın bir takibi, ilgili kurumların değerlendirmeleri ve alınan kararlarının söz konusu olduğunu vurgulayarak, şunları aktardı:
“Günün sonunda hedefimiz şu: Türkiye’nin milli güvenliğinin tehdit altında olmadığı, Suriye’deki Kürt kardeşlerimiz dahil hiçbir azınlık veya çoğunluk grubunun kendisini tehdit altında görmediği, özgür gördüğü, kimliğini yaşayabildiği, eşit hissettiği, güvende hissettiği bir ortamın olması. Bunun için gerekli olan siyasal çerçeve, ekonomik katkı, kurumsal kapasite, askeri ve güvenlik tedbir ne ise Türkiye hepsini vermeye ve gerekenleri yapmaya hazır. Bunu tek taraflı olarak değil, bölgedeki ortaklarıyla, bulabildikleri paydaşlarıyla beraber yapmaya hazır.”
Bu yönde ve bu hedefler doğrultusunda çalıştıklarını aktaran Fidan, bu konuda çok şeffaf ve net olduklarının ve hiçbir gizli gündemleri bulunmadığının altını çizdi.
Fidan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da her fırsatta dünya liderleriyle yaptığı görüşmede bunun altını çizdiğini aktararak, ilgili kurumlar ve Dışişleri Bakanlığı olarak kurumlarla bunu koordine ettiklerini anlattı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu vizyonunu alanda hayata geçirmenin koordinasyonunu yaptıklarını ve yapmaya devam edeceklerini dile getiren Fidan, “Türkiye, büyük ve güçlü bir ülke. Kurumsal kapasitesi yüksek, hangi aracı, ne zaman kullanacağını iyi biliyor. Ama her zaman için hikmetle iyi sözle ve barışçıl amaçlarla ve yöntemlerle başlangıç yapmak istiyoruz ve bununla gitmek istiyoruz. Muhataplarımızın bunu anlamadığı, buna pozitif cevap vermediği bir ortamda, başka yöntemleri de her zaman için devlet olarak kullanmak bölgemize, halkımıza, milletimize, devletimize olan bir yükümlülük.” ifadelerini kullandı.
Fidan, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ABD Başkanı Trump arasındaki görüşmenin sonuçlarına ilişkin, “Birincisi her iki tarafta da Sayın Trump’ta da Sayın Erdoğan’da da iki ülke arasındaki sorunları tamamıyla çözmeye yönelik niyet var ve irade var.” ifadesini kullandı.
Farklı kategorilerde, geçmişten gelen, konjonktüre dayalı, siyasetin doğasından gelen veya fikir ayrılığı bulunan bölgesel ve küresel sorunlar olduğuna işaret eden Fidan, “Başka üçüncü aktörlerin olmadığı konularda, ikili ilişkilere dayalı konularda sorunların çözülmesi yönünde Sayın Trump’ın biz bir irade koyduğunu gördük. Sayın Cumhurbaşkanı’mızın da bu yönde gerçekten büyük bir ikna kabiliyeti var. Biliyorsunuz, küresel ölçekte sayılı liderlerden olmanın avantajını biz açıkçası ülkemiz lehine burada kullanıyoruz.” diye konuştu.
“İki NATO ülkesi arasında yasal kısıtlama olması büyük problem”
Bakan Fidan, ABD’nin Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Yasası’na (CAATSA) ilişkin, “2019’daki olaylardan sonra ortaya çıkan CAATSA. CAATSA konusu bizim için aslında şöyle büyük bir sıkıntı, iki NATO müttefiki ülke arasında birbirlerinden bir şey almayı engelleyen bir yasal kısıtlamanın olması sistemik olarak büyük bir problem.” dedi.
ABD Kongresi’nde, F-35 ve KAAN Milli Muharip Uçağı’nın motorları gibi teknik konuların beklediğini dile getiren Fidan, şöyle devam etti:
“Aslında sistemik olarak bizim Amerika ile ilişkimizde sınırlamaların olması, bizi ister istemez daha farklı arayışlar içine itecek uluslararası sistemde. Kendi yeteneklerimizi zaten geliştiriyoruz, onda bir problem yok ama hiçbir ülke kendi geliştirdiği yeteneğiyle kendi kendine yeterli olmuyor. Muhakkak hem bir ittifak kültürü hem bir savunma sanayi ekosistemi içinde olmanız gerekiyor. Bir teknoloji transferi, daha gelişmiş bir silah, daha gelişmiş bir şeyi alma ihtiyacınız oluyor veya bizden alınıyor, biz satıyoruz.”
Bakan Fidan, katıldığı bir toplantıda Baykar’ın ürettiği teknolojilerin ABD için de bir üretim alanı olabileceği, ABD’nin de Türkiye’deki bu gelişmiş teknolojiden istifade edebileceği konusunda ABD’lilerin talepleri olduğunu belirterek, CAATSA konusunun tek taraflı olmadığını, artık Türkiye’nin de geliştirdiği yeteneklerden sonra iki taraflıya evrildiğini söyledi.
“CAATSA, müttefiklik ve stratejik ortaklık ruhuna yakışmıyor”
Türkiye’nin hassas olduğu konunun, iki ülke arasında bir sınırlamanın ve kısıtlamanın olmaması olduğunu vurgulayan Fidan, “Bu müttefiklik ruhuna, stratejik ortaklık ruhuna yakışmıyor. Onun için CAATSA’nın aradan çıkması meselesi var. Bu konuda iki tarafta da irade var. Şimdi konunun ilgili muhatapları, başta savunma bakanlıklarımız olmak üzere, konuyu daha da ileri taşıma konusunda gayret içinde olacaklar.” dedi.
Fidan, iki ülke arasında enerji alanında işbirliğinin fevkalade önemli olduğuna dikkati çekerek, nükleer enerji ve doğal gaz konuları dahil neler yapılabileceğine ilişkin bir fikir birliği ve atılacak somut adımlar bulunduğunu dile getirdi.
Uzun yıllardır gündemde Halkbank meselesinin olduğunu söyleyen Fidan, bu konunun yargıya taşındığını ancak idarelerin perspektifinin ve doğru bilgilendirmelerin önemli olduğunu ifade etti.
“Trump-Erdoğan görüşmesi, somut sonuçları fevkalade iyi bir görüşmeydi”
Fidan, Trump-Erdoğan görüşmesine ilişkin, “Genel olarak ifade ettiğim gibi, somut sonuçları fevkalade iyi bir görüşmeydi, ziyaret idi. Zaten liderlerin belli aralarla bir araya gelmeleri gerekiyor.” ifadesini kullandı.
İki ülke arasında süren ticarete, teknolojiye, eğitime, savunmaya, dış politikaya, bölgesel konulara dayalı politikalar olduğunu belirten Fidan, bürokratların, iş insanlarının ve bakanların bu süreçleri yürüttüğünü ancak bunun en tepedeki seçilmiş liderlerin iradeleriyle mümkün kılındığını söyledi.
Fidan, liderlerin belli aralıklarla bir araya gelerek birbirlerine güvenme ve iradelerini devam ettirme konusunda mutabık kalmalarının önemli olduğunu vurgulayarak, bunun uluslararası ilişkilerin doğasında bulunduğunu ve bütün büyük ülkeler için bir mekanizma olduğunu dile getirdi.
Özellikle irade kaynaklarının bir araya gelip birbirlerine güvendikleri, işbirliğini sürdürmeleri gerektiği ve bundan memnun oldukları sinyalini vermesinin önemli olduğunu belirten Fidan, “Ben özellikle bunun sağlanması açısından bu ziyareti önemli buluyorum ve belli aralıklarla bunun olması gerekiyor büyük müttefikler arasında.” dedi.
Fidan, Trump-Erdoğan görüşmesinin iki ülke arasındaki ilişkilere etkisine ilişkin, bu görüşmenin Trump göreve geldiğinden bu yana iki lider arasındaki ilk devlet ziyareti olduğunu ifade etti.
Daha önce iki liderin çeşitli vesilelerle bir araya geldiğini söyleyen Fidan, en son New York’taki toplantıya yan yana katıldıklarını hatırlattı.
Fidan, iki lider arasında sürekli bir iletişim olduğunu ve telefonda da çok sık konuştuklarını dile getirerek şunları kaydetti:
“Düzenli bir iletişim ve koordinasyon var. Ben ilişkilerin dediğim gibi iki tarafta da irade mevcut, artık geri kalanı iş dünyasına kalmış, enerji dünyasına kalmış, savunma sanayisine kalmış. İlgili aktörlere kalmış, bizlere kalmış bir konu. Biz ne kadar taşırsak, ne kadar yeni işbirliği alanı, iş dünyası ne kadar yeni ticaret üretirse, iş geliştirirse o kadar gidecek. Şu anda en azından Amerikan yönetiminde Türkiye ile ilişkilerde başkanın kendi güç alanında olan konularla bir sıkıntı alanı yok. Ama Kongre’ye dayalı yasal olarak birtakım daha önceden başlatılmış sınırlamaların yine aynı şekilde siyaset üzerinden yürütülmesi ve götürülmesi gerekiyor. Bu konuda da tabii ki Amerikan yönetim liderliğinin yadsınamaz bir rolü olacağını düşünüyorum.”