Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, TRT Haber özel röportajında gündemdeki gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu, soruları yanıtladı.
Bakan Tunç, Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) 38. Olağan İstanbul İl Kongresi’ne ilişkin mahkemenin verdiği kararın, “yargılama sürecinde doğabilecek telafisi güç zararların önlenmesine yönelik bir ihtiyati tedbir” niteliğinde olduğunu ve nihai bir hüküm teşkil etmediğini belirtti.
TRT Haber’e konuk olan Bakan Tunç, gündeme ilişkin soruları yanıtlarken, siyasi partilerin iç işleyişlerinin kanunlara ve anayasaya uygun bir şekilde yürümesinin temel temennileri olduğunu ifade etti. Hiçbir siyasetçinin, partilerin bu tür durumlarla karşı karşıya kalmasını istemeyeceğini dile getiren Tunç, sürecin CHP’li bir delegenin başvurusu üzerine başladığını hatırlattı.
Bakan Tunç, CHP’nin hem Ankara’daki genel merkez kurultayı hem de İstanbul il kongresiyle ilgili devam eden hukuk ve ceza davaları bulunduğunu hatırlattı. Bu süreçlerin bizzat CHP’li delegelerin başvurularıyla başladığını belirten Tunç, devam eden bir yargılama süreciyle ilgili lehte ya da aleyhte bir görüş beyan etmenin doğru olmayacağını ifade etti.
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç: İstanbul İl Kongresi’yle ilgili dava devam ediyor. Bizim bir görüş beyan etmemiz söz konusu olamaz. Verilen karar, tedbir kararı. CHP’li bir delegenin başvurusu üzerine verilen bir karar. pic.twitter.com/m3UVx5CEFO
— TRT Haber Canlı (@trthabercanli) September 3, 2025
İstanbul 45. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin verdiği kararın bir tedbir kararı olduğunu vurgulayan Tunç, kararın gerekçesinde Ankara ve İstanbul’da yürüyen soruşturmalar, kurultayda maddi menfaat temini ve delege iradelerinin etkilendiğine yönelik iddiaların “yaklaşık ispat” şartını oluşturduğunun belirtildiğini aktardı.
Bakan Tunç, şöyle devam etti;
İstanbul’da devam eden davaların yanı sıra Ankara’da da, biliyorsunuz, Ankara’da önce başlamıştı. Hatay eski Büyükşehir Belediye Başkanı, CHP delegesi başvuruda bulunmuştu. Hem suç duyurusunda bulunmuşlardı hem de asliye hukukta kurultayla ilgili iptal davaları açmışlardı. Onlar bir taraftan yürüyor, 15 Eylül’e duruşma günü verilmişti. Bir taraftan ceza soruşturması, ceza davaları, bir taraftan da Asliye Hukuk Mahkemesi’nde Siyasi Partiler Kanunu ve Dernekler Kanunu’na atıfla yapılan davalar var. Tabii her iki dava birbirini etkileyebilecek düzeyde. Çünkü burada İstanbul İl Kongresi ile ilgili olarak dün açıklanan karar, henüz tabii dava devam ediyor. Burada davanın esasıyla ilgili olarak kimin haklı, kimin haksız, bu konuda değerlendirmeyi yapacak olan elbette ki yargı makamıdır. Sonuçta kararı mahkeme verecektir ve bu mahkemenin kararı da itiraza, istinafa ve temyize tabi olacaktır. Bu süreçler şu anda devam ediyor.
Dünkü İstanbul 45. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin vermiş olduğu kararda, 38. İstanbul İl Kongresi’nde seçilen il yönetiminin, il yönetim kurulu üyelerinin, il disiplin kurulu üyelerinin görevden el çektirilmesi ve tedbiren el çektirilmesi ve 39. kurultayla ilgili olarak devam eden seçim süreçlerinin İstanbul bakımından durdurulması, sadece İstanbul bakımından. Çünkü 39. kurultayla ilgili karar alındı biliyorsunuz CHP Genel Merkezi tarafından ve delege seçimleri şu anda devam ediyor. Eğer bir hukuki sakatlık var ise, o zaman bu delege seçimlerinin ötelenmesi gerektiği kanaatinde mahkeme. O nedenle o açıdan bir tedbir kararı var.
“Mahkemelerin vereceği kararlara uymak durumundayız”
Özellikle kongrede alınan bütün kararların iptali istenmişti davacı CHP il delegesi ve kurultay delegesi tarafından. Bunların tamamının iptali yönündeki talebin reddine karar verildi. Tabii bu itiraza açık bir karar. Kabul edilen talepler bakımından itiraz edilebilir aynı mahkemesine. Reddedilen talepler bakımından da başvuran kişi istinafa başvurabilir. Süreç devam ediyor. Bu süreçle ilgili olarak tabii ki yargılama süreçlerine, mahkemelerin vereceği kararlara hepimiz uymak durumundayız, saygı duymak durumundayız. Bu süreçleri başlatanlar da yine Cumhuriyet Halk Partisi’nin içindeki onların mensupları ve delegeleri.
Dolayısıyla burada bu süreçleri başlatanların kendi delegeleri olmasına rağmen, kendi mensupları olmasına rağmen yargılama süreçleri ile ilgili olarak özellikle Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanının Sayın Cumhurbaşkanımız başta olmak üzere, Adalet Bakanı olarak biz başta olmak üzere yargı mensuplarını suçlaması, onlara yönelik ağır eleştirilerde bulunması doğru değil. Burada yargılama süreçlerini başlatanlar da kendileri. Burada Cumhuriyet Savcısı bir ihbar söz konusu olduğunda Ceza Muhakemesi Kanunu 160. maddeye göre o ihbarı değerlendirmek zorunda.
“(İstanbul İl Kongresi’nin iptali) Bu süreci başlatanlar kendi delegeleri olmasına rağmen yargı mensuplarını suçlaması doğru değil”Adalet Bakanı Tunç: Ana muhalefet partisi genel başkanının ‘Mahkeme kararını tanımıyoruz’ demesi çok talihsiz ve uygun olmayan bir açıklama. pic.twitter.com/Ev1cX0ECkU
— TRT Haber Canlı (@trthabercanli) September 3, 2025
CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in karara yönelik eleştirilerini de değerlendiren Tunç, şunları kaydetti:
“Bir ana muhalefet partisi genel başkanının mahkeme kararını ‘tanımıyoruz’ demesi bir kere çok talihsiz ve uygun olmayan bir açıklama. Mahkeme kararının son fıkrasını okuduğunuz zaman kabul edilen talepler bakımından itiraza, reddedilen talepler bakımından da istinafa tabi olduğu görülüyor. Bu hukuki yolları tüketmeden siz verilen bir kararı tanımıyoruz demeniz demokratik hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmaz. Kararın yanlış olduğu söylenebilir, eleştiren hukukçular da var. Ama neticede ortada bir yargı kararı var ve o yargı kararına uyulması hukuk devletinin gereğidir.”
Tunç, yargı süreçlerini başlatanların CHP’nin kendi mensupları ve delegeleri olmasına rağmen, CHP yönetiminin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı, Adalet Bakanlığı’nı ve yargı mensuplarını suçlamasının doğru olmadığını dile getirdi.
İBB ve diğer belediyelerdeki soruşturmalar
İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) ve bazı ilçe belediyelerinde devam eden yolsuzluk soruşturmalarına da değinen Bakan Tunç, bu soruşturmaların başlangıcının da yine parti içinden kaynaklandığını, İstanbul İl Başkanlığı binasının satın alınma sürecindeki para toplama iddialarıyla başladığını hatırlattı. Adalet Bakanı olarak yargıya müdahale etmesinin söz konusu olamayacağını vurgulayan Tunç, “Bu soruşturmalar adli soruşturmalardır. Bu adli soruşturmaları sanki bir siyasi soruşturmaymış gibi, kasıtlı yapılıyor gibi bir algı oluşturmaya çalışıyor. Kamuoyu, iddianame yazıldığında ve yargılama sırasında deliller konuşulduğunda her şeyi tüm çıplaklığıyla görecektir.” diye konuştu.
Manavgat ve Şile belediyelerinde yaşanan “suçüstü” olaylarına dikkat çeken Tunç, bir suç ihbarı karşısında Cumhuriyet savcısının Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 160. maddesi gereğince soruşturma başlatmak zorunda olduğunu belirtti.
Tutuklama kararlarının CMK’nın 100. maddesindeki “kuvvetli suç şüphesini gösteren somut delillerin varlığı” ve “delilleri karartma, kaçma şüphesi” gibi şartlar gerçekleştiğinde hakim kararıyla verildiğini ifade eden Tunç, bu kararlara karşı itiraz mekanizmalarının açık olduğunu sözlerine ekledi.
“Terörsüz Türkiye süreci çok önemli bir aşama”
Bakan Tunç, “Terörsüz Türkiye” konusunun Türkiye için hayati önem taşıdığını ve “Türkiye Yüzyılı”nın inşasını hızlandıracağını belirtti. 41 yıldır terörle mücadele eden Türkiye’nin çok büyük maddi ve manevi kayıplar yaşadığını söyleyen Tunç, terörün ülkenin kalkınmasının önündeki en büyük engel olduğunu vurguladı.
“Terörsüz Türkiye hayati bir konu”Adalet Bakanı Tunç: Meclis’teki komisyon çok önemli, Terörsüz Türkiye’nin kalıcı olması için neler yapılması gerektiğini istişare ediyor. Milletvekillerinin kabul edeceği kanunlar çerçevesinde yürütme görevini yapacak. pic.twitter.com/F7YC4IlkFs
— TRT Haber Canlı (@trthabercanli) September 3, 2025
Son bir yılda hızlanan sürece kolay gelinmediğini ifade eden Tunç, süreci şu sözlerle özetledi:
Sayın Cumhurbaşkanımızın geçen seneki Ahlat’ta yaptığı konuşma, iç cephemizi güçlendirelim, birlik beraberliğimizi kuvvetlendirelim, terörü aradan çıkaralım, etrafımız ateş çemberi, Türkiye’yi tehdit eden birtakım unsurlar var. Dolayısıyla tüm bunlara karşı koyabilmemiz ve içeride güçlü olabilmemiz için hep beraber etnik kökeni ne olursa olsun birlik beraberliğimizi kuvvetlendirelim vurgusu sonrası Sayın Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin ekim ayında grupta yaptığı konuşma ve çağrı sonrası İmralı’yla gerçekleştirilen görüşmeler sonrası terör örgütünün feshine yol açan ve terörün silah yakmasını sağlayan bir süreci hep beraber gördük. Bunlar çok önemli aşamalardı. Tabii bu son bir yıllık aşamaya gelinceye kadar da geçmişte 41 yıllık bir mücadele var. Özellikle terörle mücadelede kahramanca mücadele eden askerimiz, polisimiz, insanlarımız var.
Bölgenin gelişmesini ve kalkınmasını engelleyen, oradaki yatırımları yavaşlatan, şantiyeleri basan terör örgütünün oralardan arındırılması süreci çok önemliydi. Tabii özellikle 23 yıl öncesine şöyle bir geriye doğru bandı sardığımız zaman 2002’de AK Parti iktidar olduğunda ilk işlerinden birisi Türkiye’de normalleşmeyi sağlamak ve bölgedeki olağanüstü hali ortadan kaldırmaktı. 47 kez uzatılmıştı olağanüstü hal. Bölgede bir olağanüstü hal yönetimi vardı, olağanüstü hal bölge valisi vardı. Biz onları, o dönemleri unuttuk. Sayın Cumhurbaşkanımız ilk iktidara geldiğinde olağanüstü hali uzatmayacağız dedi ve kaldırıldı ve bölgede bir normalleşmenin adımı ilk atıldı. 2005’te Diyarbakır konuşması tıpkı geçen seneki ve bu yılki Ahlat konuşmalarıyla aynıdır.
Kardeşlik vurgusu, sonrasındaki süreçte demokratikleşme adımları, temel hak ve özgürlüklerin güçlendirilmesi, sadece Kürt vatandaşlarımız için değil bütün vatandaşlarımız için temel hak ve özgürlükler güçlendirildi. Türkiye’de düşünce ve ifade özgürlüğü alanında, basın yayın özgürlüğü alanında, konuşma özgürlüğü alanında çok önemli mesafeler alındı. Kürtçe devlet televizyonu kuruldu. Kürtçe enstitüler, seçmeli dersler, yine ana dilde savunma hakkı gibi, siyasilerin kendi dillerinde propaganda yapabilmesi hakkı gibi birçok yenilik ve demokratikleşme adımları atıldı.
“Komisyon sürecin kalıcı hale getirilmesinde kritik bir role sahip”
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Türkiye’nin “Terörsüz Türkiye” sürecinde bakanlıklar arası tam bir koordinasyonla önemli başarılar elde ettiğini belirtti. Milli Savunma Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı gibi ilgili tüm kurumların uyum içinde çalışmasının bu başarının temelini oluşturduğunu vurgulayan Tunç, bu tür bir koordinasyonun geçmişteki koalisyon dönemlerinde mümkün olamayacağını ifade etti. Sürecin önemli bir aşaması olarak, silahların bırakılmasının ardından mecliste bir komisyon kurulduğunu belirten Tunç, bu komisyonun sürecin kalıcı hale getirilmesinde kritik bir rol oynadığını söyledi.
Söz konusu meclis komisyonunun, klasik bir ihtisas komisyonu olmadığını, siyasi partilerin geniş katılımıyla oluşan özel bir yapı olduğunu ifade eden Tunç, komisyonun temel amacının “Terörsüz Türkiye” sürecini değerlendirmek, silahsızlanmanın kalıcı olmasını sağlamak ve terörün ülkede bir daha ortaya çıkmaması için gerekenleri istişare etmek olduğunu belirtti. Komisyondaki görüşmelerin kamuoyuna da yansıdığı kadarıyla olumlu bir havada geçtiğini ve önemli bir birliktelik sağlandığını dile getirdi. Tunç, bu komisyondan çıkacak tavsiye ve kararların, yürütmenin atacağı adımlar için belirleyici olacağını vurguladı.
“11. Yargı Paketi için hazırlıklar sürüyor”
Yargı reformlarının bu süreçle paralel olarak devam ettiğini belirten Tunç, 10. Yargı Paketi ile hasta hükümlü ve tutuklularla ilgili önemli iyileştirmeler yapıldığını ve konutta infaz gibi özel infaz usullerinin hayata geçirildiğini hatırlattı. Önümüzdeki dönemde ise 11. Yargı Paketi için hazırlıkların sürdüğünü ifade etti. Yeni adli yılın başlamasıyla birlikte yargı teşkilatının iş yüküne de değinen Tunç, 25 bin hakim ve savcı ile toplamda 220 bin personelin fedakarca çalıştığını belirtti. 2024 yılında 13 milyon 896 bin kararın verildiğini, mevcut derdest dosya sayısının ise 11 milyon 478 bin olduğunu açıklayarak, yargının biriken iş yükünü eritmeye başladığını rakamlarla ortaya koydu.
Geleceğe yönelik hedeflerin 2025-2029 dönemini kapsayan Yargı Reformu Strateji Belgesi ile belirlendiğini söyleyen Tunç, belgenin 5 ana amaç ve 264 hedeften oluştuğunu belirtti. Bu hedefler arasında uzun süren yargılamaların önüne geçmek için “hedef süre” uygulamalarının yaygınlaştırılması, duruşma aralarının iki aydan fazla olmaması ve istinaf ile Yargıtay süreçlerinin altı ay içinde tamamlanması gibi somut adımlar bulunduğunu kaydetti. Bu hedeflere ulaşmak amacıyla son 2,5 yılda 2 bin 878 yeni mahkemenin faaliyete geçtiğini ekledi.
“Çocuk adalet merkezleri oluşturuyoruz”
Değerlendirmelerinde suça sürüklenen çocuklarla ilgili yapılacak yeni düzenlemelere özel bir yer ayıran Tunç, şunları kaydetti;
Yargı paketinde yer alıp meclisin çalışma takvimi nedeniyle yasalaşamayan hususlar var. Bunlar 11. yargı paketinde yerlerini alacak hususlar. Özellikle suça sürüklenen çocuklar konusu özellikle son zamanlardaki olaylar nedeniyle daha çok konuşulmaya ve tartışılmaya çalışıldı. Çocuk adalet sistemi gerçekten çok önemli. Hem suça sürüklenen çocuklar bakımından önemli, hem de suç mağduru çocuklar bakımından önemli. Çocuk adalet merkezleri oluşturuyoruz. Yani yeni dönemde önceki yıllardan başlayan geleneği daha da hızlandırıyoruz. Bursa’da Çocuk Adalet Merkezimizi açtık, Erzurum’da açtık. İzmir’de şu anda çalışmaları devam ediyor.
“Çocuk adalet merkezleri oluşturuyoruz”Adalet Bakanı Yılmaz Tunç: Çocuk yargılamasında dünyadaki örnekleri inceliyoruz. Suça sürüklenen çocuklar sorununu çözecek, caydırıcılığı artıracak, hakkaniyetli bir durumu ortaya çıkaracak bir düzenlemeyi Meclis’e sunacağız. pic.twitter.com/PMGvPfcq7E
— TRT Haber Canlı (@trthabercanli) September 3, 2025
Tabii çocuklar, yetişkinlerin yargılandığı mahkemelerden, adliyelerden farklı ortamlarda bu hem suça sürüklenen çocuk bakımından önemli, hem de suç mağduru çocuk bakımından önemli. Zaten suç mağduru çocukların ifadelerinin alınması ile ilgili, cinsel suçlarla alakalı çocuk izlem merkezleri zaten kurulmuştu. Onların bütün illere yaygınlaştırılması ile ilgili çalışmalarımızı hemen hemen sonuçlandırdık. Dolayısıyla burada özellikle çocuk yargılamaları ile ilgili dünya ülkelerine bakmak lazım. Yani dünyada çocuk yargılamaları nasıl ve bizde nasıl? Genel olarak aslında demokratik hukuk devletlerinde ve bize yakın hem nüfus bakımından hem de demografik bakımdan bize uygun olan ülkelerle aslında Türkiye’nin uygulaması biraz birbirine benziyor ama farklılıklar var. Bizde 12 yaşın altındaki çocuklar suç sorumluluğu yok, ceza sorumluluğu yok.
12 yaşından küçük bir çocuk suç işlediğinde hapis cezası almaz. Ne olur? Onlara özgü tedbirlere uygulanır. 12 ile 15 yaş arasında bir çocuk eğer suç işlemişse o işlediği suçun idrakindeyse adli tıp raporuyla bu sabitse, burada alacağı ceza 1/2 indirilir. Yani yetişkinlere göre daha yarı oranında indirilir. Eğer 12-15 yaş arası çocuk ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası gerektiren bir suçu işlemişse, kasten öldürme suçunu işledi diyelim 12-15 yaş aralığında 12 yıldan 15 yıla kadar ceza verilebilir. 12 ile 15 yıl arasında değişir. Müebbet hapis cezası gerektiren bir suçu işlemişse 9’la 11 yıl arasında ceza verilir. Burada süreli hapis cezaları da 7 yılı aşamaz. Dolayısıyla 12-15 yaş aralığı bu. 15-18 yaş aralığında ise çocuk suç işlemişse burada da diğer cezalar 1/3 oranında indirilir, üçte biri indirilir yetişkinlere göre. Eğer ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektiren bir kasten öldürme suçu işlemişse 18 yıldan 24 yıla kadar hapis cezası alır.
Şimdi burada diğer ülkelere baktık biz. Bu konuda akademisyenlerimizle, uygulayıcılarımızla toplantılar yaptık. Özellikle İstanbul’da meydana gelen Ahmet Mengüci cinayeti ve sonrasında devam eden olaylar ve bu konuda bir çalışma yapmamızı gerektirdi. Bundan sonraki olaylar bakımından en azından bir caydırıcılığın sağlanması bakımından dünya ülkelerinde, Avrupa’da, bize yakın ülkelerde nasıl uygulamalar ve biz bu konuda daha neler yapabiliriz, iyileştirme ve caydırıcılık bakımından ve çocukların korunması bakımından. Tabii Fransa’ya baktık. Fransa’da 13 yaş öncesi sorumluluk yok. Bizde 12 yaş öncesi sorumluluk yok. Yalnız Fransa’da 13 ile 18 arası, orada tek kademelendirme yapmış.
Biz 12-15, 15-18 diye. Orada 13-18 demiş, 1/2 indiriyor. Ama orada ayrıca yaş aralığına göre, suçun işleniş şekline göre, suç işleme eğilimi ve tekerrüre göre de hakime takdir yetkisi veriyor ve dolayısıyla bir farklı bir uygulama söz konusu. Almanya’ya baktığımız zaman 14 yaş öncesinin ceza sorumluluğu yok. Bizde 12 yaş öncesi. Orada biraz daha fazla. 14-17 yaş arası eğer suç işleyen bir çocuk varsa orada da en fazla ciddi suçlarda 10 yıla kadar ceza verebiliyor. Almanya’da böyle. İtalya’da da 14 yaş öncesi sorumlu değil. 14-18 yaş arasında da yine o da tek bir, ikili bir ayrım yapmış. Bizde üçlü bir ayrım var.
Biz burada 15 ile 18 arasındaki yaş grubunun yaş yükseldikçe indirim oranının farklılaşması mümkün olabilir ve bu özellikle ciddi suçlar, kasten öldürme gibi, cinsel suçlar gibi, çocuk istismarı gibi bu tür suçlarla ilgili olarak bir değerlendirme yapılabilir. Tabii bu alternatifleri biz hazırladık. Ülke uygulamalarını hazırladık. Adalet Bakanlığı Mevzuat Genel Müdürlüğümüz ülkemize ve karşılaştığımız olaylar bakımından en uygunu hangisi olabilir diye değerlendirmelerimizi yaptık ve bu alternatif düzenlemelerimizi milletvekillerimizin takdirlerine arz etmeye hazır hale getirdik.
Meclis ekimde açıldığında 11. yargı paketinde özellikle suça sürüklenen çocukların sorununu çözecek ve caydırıcılığı artıracak, çocuklarımızı koruyacak, yargı süreçlerinde onların örselenmemesini sağlayacak ve bir hakkaniyetli bir durumu ortaya çıkaracak bir düzenlemeyi inşallah meclisimizin takdirlerine sunacağız.
“220 bin kişilik yargı teşkilatı fedakarca çalışıyor”
Adalet Bakanı Tunç, yeni adli yılın başlaması vesilesiyle yaptığı değerlendirmelerde, yargı teşkilatının performansı, yeni Yargı Reformu Strateji Belgesi ve 11. Yargı Paketi’ne ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Yeni adli yılın tüm yargı mensupları için hayırlı olmasını dileyen Bakan Tunç, 220 bin kişilik yargı teşkilatının fedakarca çalıştığını ve artan iş yüküne rağmen önemli başarılara imza attığını belirtti. Yargı teşkilatının 2024 yılında 13 milyon 896 bin karar verdiğini ifade eden Tunç, “Verilen karar sayısı, derdest dosya sayısından fazla. Bu, biriken iş yükünün yargı teşkilatımızca azaltıldığını gösteriyor.” diye konuştu.
Bakan Tunç, şöyle devam etti;
Özellikle 2009, 2015, 2018 yıllarında yayınlanan yargı reformu strateji belgeleriyle önemli hedefler ortaya konulmuştu ve bu hedefler doğrultusunda çok sayıda yargı paketi meclisimizde yasalaşmıştı ve birtakım idari uygulamalarla beraber önemli ilerlemeler sağlandı yargı alanında. Her alanda olduğu gibi yargı alanında da özellikle demokratik hukuk devleti ilkesinin tahkimi ile ilgili, yargı birliğinin sağlanması, başta anayasa değişiklikleri, işte askeri yargının kaldırılması, DGM’lerin kaldırılması, özel yetkili mahkemelerin kaldırılması ve anayasa mahkemesinin, Hakimler Savcılar Kurulu’nun yapısının daha demokratik, hukuk devleti ilkesine uygun hale getirilmesi ve anayasadaki hak arama yollarının artırılması başta olmak üzere temel kanunların tamamı geçtiğimiz bu 23 yıl içerisinde yenilendi.
Ceza mevzuatımız, borçlar, ticaret, iş kanunu hepsi son 20 yılın yeni kanunları. Bunlar 80 yıl öncesinde iktibas kanunlardı. Yani milli, millileştirmiştik. Yani İsviçre’den, İtalya’dan, Almanya’dan, farklı ülkelerin kanunlarını biz çeviri yapmıştık, ülkemize uyarlamaya çalışmıştık ve 80 yıl boyunca da bunlar uygulanmıştı.
“Uzun süren yargılamaların artık sona erdirilmesi bakımından büyük bir gayret içerisinde yargı teşkilatımız”
Son 20 yıldır uygulanan kanunlarımız bizim meclisimizin bizzat komisyonlarında tartışılan, akademisyenlerimiz tarafından yazılan milli kanunlarımızdır. Dolayısıyla temel kanunlarımızın tamamını yeniledik. Bu süreç içerisinde yargı paketleriyle özellikle uygulamada karşılaşılan problemleri ortadan kaldırmaya çalıştık. 2025-29 yıllarını kapsayan, 23 Ocak’ta Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından açıklanan Yargı Reformu Strateji Belgesi’ni kamuoyuyla paylaştık ve bu belgede 264 hedef var. 5 ana amacımız var. Bu 5 ana amacı gerçekleştirmeye yönelik 264 hedef, kurumsal kapasitenin güçlendirilmesinden başlayarak, ceza adaleti sisteminin etkinliğinin artırılmasına varıncaya kadar, adalete erişimi kolaylaştırmaya yönelik çalışmalardan, hukuk yargılamaları süreçlerinin etkinliğinin artırılmasına varıncaya kadar ve insan kaynağı kapasitesinin güçlendirilmesine varıncaya kadar önemli hedefler var. Bugüne kadar yapılanların üzerine yenilerini, yeni ihtiyaçlar doğrultusunda koyuyoruz.
Burada hedef süre uygulamaları önemli. Yani uzun süren yargılamaların artık sona erdirilmesi bakımından büyük bir gayret içerisinde yargı teşkilatımız. Hedef süreye uyma konusunda özellikle teftiş mekanizmalarında bunlar dikkate alınıyor. Yine hedef süre uygulamalarının istinaf yargılamasında da devam etmesi var. Yargı reformu strateji belgesinde duruşmaların 2 aydan fazla ertelenmemesiyle ilgili bir hedefimiz var. Yine istinafta ve Yargıtay’da 6 aydan fazla sürmemesi yargılamanın, 6 ay içerisinde sonuçlanması gibi bir hedefimiz var.
Tabii bunları gerçekleştirmek için de yeni mahkemeler ve yeni hakim atamaları gerçekleştirmek gerekiyordu. Şu anda 8.898 mahkememiz var şu an. Son 2,5 yılda 2 bin 878 yeni mahkeme ilave ettik ve 2 bin 878 mahkeme, o özellikle davaların yoğun olduğu İstanbul başta olmak üzere büyükşehirlerimiz, oralarda Hakimler ve Savcılar Kurulumuz, Bakanlığımız, bakanlık kurma yetkisi, faaliyete geçirme HSK’da ve bu şekilde bir koordinasyonla bunları gerçekleştiriyoruz. İstinafta da 639 dairemiz var şu an. Bunun son 2,5 yılda 139 yeni daire kurduk. Çünkü istinafta da gerek kira davaları, gerek iş davaları, yoğunlaşmanın olduğu yerlerde sistemde görüyoruz. Burada dava sayısı arttı, burada ikinci bir mahkeme gerekiyor. Hemen orada gecikmeksizin yeni atamaları gerçekleştiriyoruz. Tabii burada özellikle 2016 darbe süreci sonrası yargıda FETÖ’den arınma süreci, genç kardeşlerimizin hukuk mesleğine atılması, hakim savcı olmasıyla beraber bu kadrolar tecrübe kazanmaya devam etti.
“4 milyondan fazla dosya uzlaşmayla sonuçlandı”
Tabii aradan geçen 9-10 yıl içerisinde 1. sınıfa ayrılmalar da yeni başladı. Dolayısıyla 1. sınıfa ayrılan hakimlerimizi biz ancak istinafa atayabiliyoruz. İstinaf sürecindeki tıkanmayı önümüzdeki süreçte bizim teşkilatımız, kapasitesi, zaman ilerledikçe bu biriken dosyaların da hızlı bir şekilde sonuçlandırıldığını görmüş olacağız. Tabii bunun yanı sıra arabuluculuğun kapsamının genişletilmesi, dava şartı arabuluculuğun daha etkin hale getirilmesi ve bugüne kadar yaklaşık işte küsuratları var, 8 milyon arabuluculuk önüne 2013’ten bu yana uyuşmazlık geldi. Bunun yüzde 60’ı, yani 4 milyondan fazlası uzlaşmayla sonuçlandı, anlaşmayla sonuçlandı.
Dolayısıyla arabuluculuğu daha da geliştirmek, alternatif uyuşmazlık yöntemlerini, özellikle vatandaşlarımızın mahkemeye gitmeden, yargı süreçlerinde yıpranmadan, kendileri barışarak, toplumsal uzlaşmaya da hizmet eden bir durum arabuluculuk. Tahkim yine aynı şekilde, cezada uzlaştırma. Cezada uzlaştırma müessesesinde de 1 milyon 936 bin dosya uyuşmazlık konusu oldu. Bunun yüzde 83’ü cezada davaya intikal etmeden, bu yargı yükünü elbette ki azalttı. Mesela kira davaları bir ara çok konuşulmaya başlandı, yine konuşuluyor. Kirada 1 Eylül 2023’ten itibaren zorunlu arabuluculuk sistemine dahil ettik kira uyuşmazlıklarını. 391 bin 921 başvuru oldu. Çünkü dava açmadan önce arabulucuya gitmek zorundasınız kira davası açacaksanız. İster kiracı olun ister kiralayan. Bunun 136 bin 874’ü anlaşmayla sonuçlandı.
Yani bu ne demek? Burada evet 1/3 gibi görünüyor ama bu önemli bir rakam. 260 bin kişi, eğer kiracı ve kiralayan olarak sayarsak, 260 bin kişi bu arabuluculuk sayesinde adliyelere gitmekten kurtulmuş oldu. Ama en önemlisi de barıştı, tokalaştı. Asansöre biniyor birlikte ama iki taraf davalık. Dolayısıyla bu arabuluculuk sistemi daha da geliştirilmeli. Tabii yeni dönemde artık dijitalleşme önemli. Yargı süreçlerini sadeleştirme önemli. Sadeleştirme ile ilgili adımlarımızı atmaya başladık. Karmaşık hususları ortadan kaldırmak lazım.
İşte temyiz süreçleri, mesela her davada temyiz süreleri farklıydı. 7 gün olan vardı, 8 gün olan, 2 hafta olan, 1 hafta olan. Bunların hepsi dedik ki tebliğden itibaren 2 haftadır dedik ve sadeleşmiş oldu. Bunlar yapılabilecek şeyler. Dijitalleşme ile ilgili olarak da özellikle bizim UYAP sistemimiz, Ulusal Yargı Ağı Projemiz dünyaya örnek bir proje. Avrupa ülkelerinden adalet bakanları geliyor, onlara gösteriyoruz ve onlar imreniyorlar.
“Video konferansla yargılamalar yapılabiliyor”
Orada özellikle UYAP, SEGBİS, elektronik duruşma, avukatlarımız artık bürolarından duruşmalara katılabiliyorlar. Yani bir günde belki 4-5 tane duruşmaya ofisinden katılabiliyor. Avukatlıktan geliyorum ben, avukatlık yaptım. Yani İstanbul’da avukatlık yaptım. O dönemde adliyeler tek çatı altında değildi. Kartal, Pendik, Tuzla, aynı öğleye kadar üç adliyede duruşmamız olurdu. Birine giderdik öbürüne yetişemezdik. Şimdi artık onlar kalktı ve elektronik duruşmayla ofisinden katılabiliyor. Cezada SEGBİS sistemiyle yine görüntülü video konferansla yargılamalar yapılabiliyor. Tabii burada karar verecek olan yine insan unsuru. İnsan unsurunu daha da güçlendirmemiz lazım. Hakim ve savcılarımız hizmet içi eğitimlerle Türkiye Adalet Akademisi Kanunumuz da geçen yasama döneminde yasalaştı. Orada Hukuk Araştırmaları Merkezi’nin de kurulmasını sağladık.
“Hukuk Fakültelerine dikey geçiş ortadan kaldırıldı”
Tabii hukuk eğitimi, özellikle yargıya insan gücü sağlayan hukuk fakültelerimiz. Hukuk fakültelerimizin eğitim kalitesi önemli. Tabii son zamanlarda hukuk fakültesi sayısı artmıştı ve bu anlamda 190.000’lere kadar başarı sıralaması çekilmişti. O kademeli olarak düşürüldü. Bu sene için de 100 bin kararı almıştık ama Danıştay’a başvuru oldu. Danıştay bunun bu sene değil de bir sonraki sene uygulanabileceği yönünde bir karar verdi ama kontenjanlar 14 binden 10 bine düştü ve bu da Devlet üniversitelerinde ilk 37 bine girmek gerekti Hukuk Fakültesine girebilmek için. Burada tabii Hukuk Fakültelerine dikey geçiş ortadan kaldırıldı. Ben buradan Yükseköğretim Kurulu Başkanımıza teşekkür ediyorum. Bu yöndeki önerilerimizi dikkate aldılar. Yine meslek yüksekokullarından dikey geçiş, ikinci öğretim gibi hususlar Hukuk Fakültelerinde kaldırıldı.
Bunlar Hukuk Fakültelerinin kalitesini artıracak hususlar. Mezun olduktan sonra Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavı uygulamasını başlattık. İki sınav yapıldı bugüne kadar. Üçüncüsü yapılacak yine Eylül ayı sonu itibarıyla. Hukuk Mesleklerine Giriş Sınavı önemli çünkü Hukuk Fakültesini bitiren genç arkadaşlarımızın, kardeşlerimizin, avukatlık mesleğine başlayabilmesi için bir elemeden geçmesi, hakim savcı yardımcılığı sınavına girebilmesi için yine o sınavı, o barajı geçmesi gerekiyor. Bunların uygulamalarını devam ettireceğiz.
Yine Hakim ve Savcı Yardımcılığı müessesesi önemli. Çünkü hakim ve savcılarımız mesleğe kabul edilmeden önce uygulamayı bir özümsemesi lazım. Tecrübeli hakim ve savcılarımızın yanında belli bir süre usta-çırak ilişkisi içerisinde yetişmesi lazım. Eskiden hakim savcı adaylığı vardı 2 yıl süren, artık yeni uygulama, Hakim Savcı Yardımcılığı müessesesini başlattık ama 3 yıl sürecek. 1 yıl Adalet Akademisi, 2 yıl adliyelerin her kademesinde tecrübeli hakimlerimizin yanında uygulamayı görecekler ve şu anda 2075 hakim ve savcı yardımcımız, iki sınav sonucunda 2 yıldır uygulama devam ediyor.
“UYAP’ın 28 milyon kullanıcısı oldu”
Yeni sınav da önümüzdeki günlerde gerçekleşecek. Böylece hem insan unsurunu güçlendirmek hem iş yoğunluğunun fazla olduğu yerlerdeki mahkeme sayılarını artırmak hem de dijitalleşme, yapay zeka ile ilgili bir şube müdürlüğü kurduk UYAP Bilgi İşlem Müdürlüğü bünyesinde. Yapay zeka ile ilgili yazılım mühendislerimiz var bizim, kendi kadrolu mühendislerimiz, sözleşmeli mühendislerimiz. Onların özellikle, çünkü UYAP sistemi kişisel veriler bakımından da çok önemli, siber güvenlik bakımından da çok önemli. Bu anlamda sürekli testten geçen bir sistemimiz var ve yazılım mühendislerimiz de özellikle yapay zeka ile ilgili çalışma yapıyorlar. Bu yapay zeka ile ilgili çalışma özellikle kalem işlerini kolaylaştıracak, yine hakim savcılarımıza bir destek olacak. Milyonlarca yargı kararı var. Yani Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok. Türkiye’de yıllar boyunca çok sayıda içtihat oluştu. Olaylar var, benzer olaylar var.
Dolayısıyla yapay zeka bünyesinde, eğer UYAP sistemi içerisinde tüm bunlar özellikle bir çalışma şu anda devam ediyor. Bu çalışma sonuçlandığında da süreçlerin yargı personelimize, gerek kalem, gerek hakim savcılarımıza ve avukatlarımıza, avukatlarımız için ayrı bir portalımız var, vatandaş için ayrı portal var. 28 milyon kullanıcısı oldu bugüne kadar UYAP’ın. 59 farklı kurumla da entegrasyon içerisinde. Dolayısıyla eskiden bir tapu kaydı, Tapu Müdürlüğüne yazılırdı, nüfus kaydı, Nüfus Müdürlüğüne yazılırdı. Şimdi artık direkt o entegrasyonla direkt dosyaya indirilebiliyor ve yapay zekayla da bunu geliştirerek, tabii ki siber güvenliği önemseyerek bunları yapmak gerekir. Ve bu süreçlerin hızlandırılmasıyla ilgili özellikle yargı süreçleri, uzun süren yargılamaların ortadan kaldırılmasını sağlayacak adımlar bunlar.
İnfaz sistemi
İnfazla ilgili, İnfaz Kanunu’nu eleştiren iki kesim var. Bir kesim infaz sistemi nedeniyle caydırıcılık azaldı, suçla mücadele noktasında işte cezasızlık algısına yol açan hususlar var diyor. Bir kesim de infaz sisteminin ağırlığından ve bu noktada farklı iyileştirmeler yapılmasından yana. Dolayısıyla Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanunumuz, 2005 yılından bu yana yenilenen bir kanunumuz ve bu süreç içerisinde de önemli değişikliklere uğradı.
İnfaz sistemimizde koşullu salıverme süreleri var ve denetimli serbestlik süreleri var, kamuoyunca en çok tartışılan hususlar. Denetimli serbestliğin cezasızlık algısına yol açtığına yönelik eleştiriler karşısında meclisimiz yeni bir düzenleme yaptı. O da denetimli serbestlikten yararlanabilmek için, o 1 yıllık maktu süreden yararlanabilmek için aldığı 2 yılın altında alan suçlar bakımından belli bir süre cezaevinde kalma hususunu meclisimiz yasalaştırdı.
Yani burada artık cezasızlık algısı, suç işlediği zaman hiç cezaevinde kalmayacak durumu sorunu ortadan kaldırılmış oldu. Koşullu salıverme bakımından geçen yasama döneminde köklü bir değişiklik yapılmıştı. Bütün suçlar bakımından bazı suçlar hariç, terör suçları, cinsel suçlar ve kasten öldürme, uyuşturucu suçları, bunlar oranları yerinde kaldı. Yani 4/3 ve 3/2 şeklinde kaldı koşullu salıverme. Diğer suçlar 2/3’ten 1/2’ye indirilmiş oldu. Böyle bir köklü düzenleme yapıldı.
Genel güvenliği tehlikeye sokan suçların cezaları artıyor
Burada tabii özellikle 10. Yargı Paketi’nde infazla ilgili, alternatif infaz usulleriyle ilgili önemli yasal düzenlemeler yapıldı. Bunların uygulaması da başladı. 11. paketle ilgili olarak tabii ki hem Türk Ceza Kanunumuzda toplumsal huzur ve güvenliği bozmaya yönelik suçlardaki yaptırımları daha da netleştirmek, özellikle genel güvenliği tehlikeye sokan, işte meskun mahalde silah atma. Ruhsatlı silahıyla meskun mahalde silah atıyor, bir ceza almıyor. Burada kasten yaralama ya da öldürme olmasa bile bir ceza alması noktasında Türk Ceza Kanunu’na bir hüküm eklenmesiyle ilgili, burada ağırlaştırma söz konusu. Burada meskun mahalde silah atanın cezası 1 yıldan 5 yıla kadar bir ceza öngören bir taslağımızı meclise sunduk. Bu komisyondan geçti.
Tabii meclisin çalışma takvimi nedeniyle yetişmedi. 11. pakette yerini alacak. Yine kuru sıkı da dahil buna. Yani kuru sıkının da şu anda cezası yok. Orada da kanunda 6 aydan 3 yıla kadar bir ceza öngörüyor. Yine kutlama günlerinde bu yapılmışsa, yani insanların en mutlu gününde, işte düğünlerde, nişanlarda, asker uğurlamada silah atılıyor ve o kör kurşun çocuklarımıza, insanlarımıza sirayet ediyor ve hepimiz üzülüyoruz. Bunların ortadan kaldırılması lazım. Bu anlamda oralarda eğer silah atılmışsa yarı oranında da artırılması, 7,5 yıla varan bir ceza. 1 yıldan 7,5 yıla.
Bu taslak zaten komisyondan, Meclis Adalet Komisyonundan geçti. Tabii bunlar genel kurulda milletvekillerimizin takdirleriyle yasalaşacak hususlar. Trafikte yol kesme, ulaşım araçlarını engelleme, bunlarla ilgili olarak da yine komisyondan geçen 1 yıldan 3 yıla kadar bir ceza öngörülmesi lazım. Bunlar Türk Ceza Kanunu’muzda cezasızlık algısına yol açan hususlar ve bunların inşallah önümüzdeki ekimde meclis açıldığında, bunun yanı sıra bilişim suçları, telefon dolandırıcılığı, buradan vatandaşlarımıza sesleniyoruz.
Yani telefonlarınıza gelen mesajlara dikkat ediniz. Yani işte bir uzlaştırma dosyanız var, sizi şuraya bekliyoruz deyip dolandırılmaya kalkışılan vatandaşlarımız var. Gerçekten, link yolluyor, şu telefonu arayın diyor ve arıyorsunuz, o sizi telaşlandırıyor. Diyor ki, bakın şuraya gitmeniz lazım. Hakkınızda bir soruşturma var. Uzlaştırma yapmanız lazım. Eğer yapmazsanız şu kadar hapis cezası alacaksınız. Eğer şu ön ödemeyi, şu parayı öderseniz, nereye ödeyeceğiz diyor vatandaş telaşlanıyor. Adliyeye ödeyebilirsiniz diyor ama diyor bak şuraya da ödeyebilirsiniz diyor ve böylece vatandaşımızı dolandırmaya yönelik bunlara dikkat etmek lazım.
Polisim diye, işte emniyetten arıyorum diye, ya öyle aramaz devlet görevlileri. Yani öyle telefonla mesajla aramaz. O nedenle buradan bütün vatandaşlarımıza sesleniyoruz. Sakın bu şekilde gelen telefonlara itibar etmeyin. İşte hakkınızda soruşturma var diye başlayan bir telefonu hemen kapatın. Ya da bir mesaj gelmişse uzlaştırmaya tabi olacaksınız demişse hemen kapatın. Adliyeden öyle bir mesaj size gelmez. Dolayısıyla hem mobil hatlara yönelik, mobil hatları güncellemek lazım bu yönde.
Yine ödeme kuruluşları ve bankalara, özellikle sanal bahis ve sanal kumarla ilgili, internetle, bilişim yoluyla bu suçların, bu suçlara zemin hazırlayan hususların ortadan kaldırılmasına yönelik paketimizde meclis grubumuza intikal ettirdik. Bunlar yasalaştığında suçla mücadele bakımından önemli. İnfazla alakalı olarak şu anda tabii kamuoyunda bir infaz indirimi ya da bir af vesaire, bu tür konular bizim gündemimizde şu anda değil. Biz burada özellikle suçla mücadele ve hakkaniyetli, ceza adaleti sisteminin hem soruşturma hem kovuşturma hem de infaz aşamasının etkili bir şekilde yürümesi.
İnfaz aşaması dediğimiz husus her iki aşamadan daha önemli diyebiliriz. Neden? Çünkü o aşamalar geçti. İnfazda eğer kişi ıslah edilmemişse, topluma kazandırılmamışsa, ona bir meslek kazandırılmamışsa, cezaevinden çıktığında tekrar suç işleyecektir. Dolayısıyla bizim şu anda cezaevlerimizde 75 bin hükümlü ve tutukluyu biz iş yurtlarımızda çalıştırıyoruz, meslek edindiriyoruz. 60 bin küsur öğrencimiz var ortaokul, lise ve üniversite okuyorlar. Yani cezaevlerimiz aslında bu görünmeyen bir kısım.
Dün İş Yurtları Kurumumuzun 172 iş yurdu müdürlüğünde üretilen ürünlerin stantlarını gezdik. 200’den fazla iş kolunda binlerce üretilen ürün var. Bunlar hepsi hükümlüler tarafından üretilen ve onlara meslek kazandıran Adalet Meslek Eğitim Merkezleri var, kütüphaneler var. Özellikle infazda suçluyu bir daha suç işlememe noktasına getirmemiz lazım. Bu anlamda da çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Tabii ki infaz düzenlemesinde, özellikle süreç içerisinde İnfaz Kanunumuzda yapılan değişiklikler yeni değişiklikleri gerektirebilir. Bazı maddelerde farklı zamanlarda farklı değişiklikler oldu. Bu noktada bir birliği sağlamak bakımından bir düzenleme çalışması yapılırsa bu tabii ki meclisimizin takdirinde olan bir husus.