Bu sergide, Amerikan hamamböceğinden dodo kalıntılarına, doldurulmuş kırmızı pandadan bir ispermeçet balinası iskeletine kadar birçok farklı hayvan yer alıyor. Sergi, bu ölü hayvanlara hayat vermeyi amaçlıyor ve yapay zeka teknolojisi sayesinde bu hayvanlar ziyaretçilere dünyadaki yaşamlarını ve karşılaştıkları zorlukları anlatacak. Bu sayede, biyoçeşitlilik krizine karşı duyarsızlığı tersine çevirmek hedefleniyor.
Müzenin asistan direktörü Jack Ashby, “Müzeler yapay zekayı birçok farklı şekilde kullanıyor, ancak bu, objelerin bakış açısından konuştuğumuz ilk uygulama olabilir” dedi. Projenin amacı, bu hayvanlara ses vererek insanların onlara karşı algılarını değiştirip değiştiremeyeceklerini görmek. Örneğin, bir hamamböceğinin sesi olduğunda ona bakış açısı değişir mi?
Proje, Nature Perspectives adlı bir şirket tarafından geliştirildi. Her hayvana, yaşadığı yer, doğal çevresi ve müzeye nasıl geldiği gibi bilgilerle beslenen yapay zeka modelleri verildi. Hayvanlar, konuştukları kişinin yaşına göre dil ve tonunu değiştiriyor ve 20’den fazla dilde iletişim kurabiliyor. Örneğin, ornitorenk Avustralya aksanıyla konuşurken, kırmızı panda Himalaya’ya özgü bir tonla konuşuyor.
Ziyaretçiler hayvanlarla etkileşim kuruyor
Ziyaretçiler, örneğin ispermeçet balinasına “açık okyanustaki yaşam nasıldı?” gibi sorular sorabilir ya da kendi merak ettikleri soruları yöneltebilirler. Jack Ashby, hayvanlarla yapılan bu konuşmaların ziyaretçilere etiketlerden daha fazla bilgi vereceğini umuyor.
Sergi sırasında ziyaretçilerin hayvanlarla yaptığı sohbetler analiz edilerek, insanların sergiler hakkında ne tür bilgiler istedikleri daha iyi anlaşılacak. Ashby, hayvanlarla konuşurken deneyimin çok tuhaf olduğunu belirterek, başlangıçta “nerede yaşadın?” ve “nasıl öldün?” gibi sorular sorduğunu ancak daha sonra çok daha insani sorular sormaya başladığını söyledi.
Dodo, Mauritius’ta meyveler, tohumlar ve küçük omurgasızlarla beslendiğini anlattı. Ayrıca, insanların klonlama yoluyla dodo türünü geri getirmesi gerekip gerekmediği sorulduğunda, yalnızca DNA ile değil, aynı zamanda Mauritius’taki hassas ekosistemin de geri getirilmesi gerektiğini vurguladı. Dodo, “Herhangi bir canlının gerçek özü sadece genetik kodunda değil, doğal yaşam alanıyla iç içe geçmiş durumdadır” diyerek türlerin yaşam ortamlarının önemine dikkat çekti.
Müzenin tavanından sarkan ispermeçet balinası iskeleti de benzer bir derinlikle sorulara yanıt verdi. Hayattayken ünlü biriyle tanışıp tanışmadığı sorulduğunda, ünlü kişilerle karşılaşmadığını, ancak altına gelip doğaya hayranlık ve sevgi duyan herkesin onun için önemli biri olduğunu söyledi.