“Şanlı tarihimizden aldığımız güç, milletimizden aldığımızı sarsılmaz güvenle çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Son teknoloji ürünlü kara hava deniz ve haberleşme araçlarımızla bugünün savaş konseptini biz belirliyoruz.”
Bu sözler Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın; “Milli Savunma Üniversitesi Kurmay Subaylar Mezuniyet Töreninde” yaptığı konuşmadan…
Evet, Fatih Sultan Mehmed’in döktürdüğü ‘Şahi’ toplar, dönemin savaş konseptini nasıl baştan sona değiştirmiş ve yeni bir çağ başlatmış ise tıpkı onun gibi bugünkü Türkiye de savunma sanayiinde yepyeni bir çığır açarak, kelimenin tam manasıyla dünyada öncü bir rol üstlenmiştir.
Nitekim bu ifadeler sadece sözde kalmadı.
21 Temmuz Pazartesi günü, Savunma Sanayii Başkanı Haluk Görgün, çok kritik bir bilgi paylaşarak ‘Çelik Kubbe Hava Savunma Sistemi’nin tüm katmanları ile aktif hale getirildiğini duyurdu.
Peki, nedir ‘Çelik Kubbe’?
Çelik Kubbe, Türk hava sahasının tamamını kapsayan bir “güvenlik şemsiyesi” olarak tasarlandı ve “çok alçak irtifalardan en yükseğe” ve “çok kısa menzilden uzun menzile” kadar değişen tehditlere yanıt verecek şekilde dizayn edildi.
Çok farklı nitelik ve güçteki silahları bir araya getireceği için “sistemler sistemi” olarak nitelendirilen Çelik Kubbe Projesi için ASELSAN, ROKETSAN, TÜBİTAK SAGE ile MKE firmaları işbirliği yaptı.
Bu firmaların geliştirdiği yerli ve milli sistemlerin yapay zekadan da yararlanılarak birbirine entegre edilmesiyle de bahsi edilen “güvenlik şemsiyesi” husule geliyor.
Ve evet, önceki gün gerçekleştirilen ‘IDEF 2025 Savunma Fuarı’nda ROKETSAN Genel Müdürü Murat İkinci, GÖKBORA, Akata, Tayfun BLOCK-4, İHA-300 Eren ve firmanın yeni uzay aracı Şimşek-2’den oluşan bu muhteşem sistemi büyük bir iftiharla tüm dünyaya tanıttı.
Şimdi, nazarlarınıza mühim bir noktayı arz etmek istiyorum.
Bundan yaklaşık bir yıl evvel bir ASELSAN yetkilisinin Çelik Kubbe ile ilgili yarım saati aşan bir televizyon programından sonra aynen şunları yazmıştım.
“Erdoğan’ın kumanda ettiği Türkiye, bitirmediği ve her an aktif hale getiremeyeceği hiçbir projeyi, ‘yapıyoruz’ diye deklere etmez.
Stratejik ehemmiyeti haiz olmakla birlikte çeşitli manipülasyonlara açık bu türden projeler açısından bakıldığında, aksini düşünmek de mümkün değildir zaten…
İHA-SİHA, Milli Muharip Uçaklar, Uçak motorları ve benzeri şeyler yapılırken de aynı yöntem uygulandı ve “yapıyoruz” denen bu çok kıymetli savunma sanayi unsurları, çok kısa süre sonra tamamlanmış olarak milletin huzuruna çıktı.
‘Çelik Kubbe’ ile ilgili haber ve yorumları yakından izledim.
Haber içeriklerinde ve yorumlarda özellikle de ASELSAN yetkililerinin şimdiye kadar hiç olmadığı biçimde detaylı bir bilgilendirme yöntemi seçtiklerini gördüm.
Öyle ki, bir TV programında yaklaşık yarım saat bu proje anlatıldı.
Yukarıda da ifade ettiğim gibi, bu rutin dışı açıklamaların tek bir izahı vardı nezdimde…
Bu iş çoktan bitmiş!..”
Evet, bugün o işin çoktan bittiğinin resmen ilan edildiği gündür.
Şimdi biz, bu muhteşem haberle sevinip iftihar ediyoruz ama bu gelişmelerden ötürü karalar bağlayanlar da var…
Hatta haber yahut yorum adı altında Türkiye düşmanlarına bilgi servis eden hainler bile oldu…
Alın size bir örnek…
İran-İsrail savaşının devam ettiği günlerde bu ülkede yayınlanan ve adına da ‘Cumhuriyet’ diyen gazete şöyle bir haber yapıyordu.
“Türkiye’nin hava savunma gereksinimleri ve AKP dönemi gerçeği:
Boşa geçen çeyrek yüzyıl”
Evet, biz ve tüm dünya, Türkiye’nin bu alanda olağanüstü bir mesafe kat ettiğini söylerken, hasetten adeta çıldıran bu güruh, Türkiye’nin, çeyrek yüzyılı boşa geçirdiğini iddia edebiliyor.
Peki, bunu neden yapıyor?
Elinde bu hususta mukayeseli örnekler mi var?
Tabii ki hayır!
Ellerinde hiçbir şey yok!
Nitekim olmadığı 2 gün önce kanıtlandı…
Yaptıkları sadece tezvirat ve hepsinden önemlisi iç cepheyi zaafa uğratma amaçlı dezenformasyon!
Yani bildiğiniz ‘beşinci kol’ faaliyeti…
Dikkat buyurun, haberin yapıldığı günlerde İran-İsrail savaşı kızışmış, neredeyse herkes bütünüyle, ‘acaba Türkiye böyle bir savaşta olsaydı, durum ne olurdu?’ sorusuyla meşgulken yapılıyor bu tezvirat…
Maksat, milleti panik haline sevk etmek ve buradan bir iktidar değişikliği sağlamak!
Diğer bir deyişle maksat gâvurluk!
Bakınız, bundan âlâ bir ihanet tasavvur edilmez!
Zira Türkiye düşmanı şer güçler lehine yapılan bir ajanlık faaliyetidir söz konusu olan.
Halkı paniğe sevk edip, devleti ve ülkeyi zor bir duruma sokmaya çalışmak, başka türlü nasıl tanımlanabilir ki?..
Oysa aynı günlerde hem NATO’dan hem de İngiltere’den övgü dolu takdirler yağıyordu Türkiye’ye…
24 Haziran tarihli bir haberde aynen şöyle deniyordu:
“NATO Genel Sekreteri Mark Rutte, Rusya tehdidine karşı Avrupa Birliği ülkelerine Türkiye örneğini verdi ve çağrıda bulundu. Rutte, ‘Türkiye’nin çok büyük bir savunma sanayi temeli var. Bazı şirketleri gerçekten etkileyici.’ dedi.”
Aynı gün ve saat farklıyla İngiltere’de hükümet, “Ulusal Güvenlik Stratejisi 2025: Tehlikeli Bir Dünyada İngiliz Halkı için Güvenlik” başlıklı yeni güvenlik, savunma ve dış politika stratejisini yayınlıyor ve bu belgede şu ifadelere yer veriliyordu.
“Türkiye, İngiltere’nin Avrupa’daki ve NATO’nun kanatlarındaki güvenlik çıkarları için elzemdir ve güçlü askeri entegrasyon ile savunma sanayi işbirliği sayesinde İngiltere için hem kilit bir NATO müttefiki hem de ikili düzeyde ortaktır.”
Şimdi bir Cumhuriyet gazetesinin haberine bakın bir de bu üst düzey açıklamalara bakın…
Sizce hangisi daha gâvur?
…
Gerçek şu ki, bildiğimiz gâvur, çıkarı için herkesle işbirliği yapar ve bunun yollarını araştırır.
Onlar, Türkiye gibi stratejik önemi çok büyük olan ve artık gücünü ispatlamış bir ülkeyi kazanmaya çalışırlarken, içerideki gâvurlar, hâlâ onlar hesabına servis yapıp Türkiye’yi zaafa uğratacak bir ihanetin içerisinde bulunabiliyorlar…
İşte bu hainane yaklaşımlara rağmen Türkiye, tüm dünyayı kıskandıracak bir mesafe kat etmiş, bölgede ve dünyada, bütün dengeleri değiştiren bir atılım gerçekleştirmiştir.
Yarınlara daha güvenle bakmamızı sağlayan bu muhteşem gelişmede emeği geçen herkese minnettarız!
Allah hepsinden razı olsun.
Bu gelişmeler nedeniyle kahrolan güruha gelince…
Elemleri ve ıstırapları artabildiği kadar artar inşallah!
Şeytan azapta gerek…
Nihat Nasır / Haber7