Türkiye’nin yer altı hazineleri arasında en göz alıcı olanlarından biri de doğal taşlar. Yüzyıllardır saraylardan camilere, sanat eserlerinden şehir meydanlarına kadar pek çok yapıya karakter katan bu taşlar, doğanın milyonlarca yıl süren sabırlı işçiliğinin en değerli mirasları arasında. Afyon’un kristal beyaz mermeri, Elazığ’ın göz alıcı vişne rengi, Bilecik’in sıcak bej tonları, Tokat’ın mistik akiki… Her biri kendine has dokusuyla öne çıkan bu doğal taşlar mimariden aksesuarlara kadar geniş bir yelpazede yeniden hayat buluyor.
Bugün lüks otellerin gösterişli lobilerinde, modern evlerin şık mutfak tezgahlarında, park ve bahçelerdeki zarif peyzaj düzenlemelerinde bu taşlara rastlamak mümkün. Doğal taşlar sadece estetik özellikleriyle öne çıkmıyor… Aynı zamanda sağlamlıkları ve zamansız şıklıklarıyla da ön planda.
Peki, Türkiye’nin dört bir yanında çıkarılan bu eşsiz doğal taşların özellikleri ne? Hangi alanlarda nasıl kullanılıyorlar? İstanbul Teknik Üniversitesi Maden Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Kumral ile konuştuk.
Dünyada başka bir yerde olmayan oltu taşımız var. Andız ağacının kömürleşmesinden kaynaklı olan nadir bir taşımız. Gerek tespih yapımında gerekse başka süs malzemeleri yapımında kullanılıyor.
İstanbul Teknik Üniversitesi Maden Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Kumral
Türkiye jeolojik açıdan karmaşık bir yapıya sahip
Türkiye’nin jeolojik olarak oldukça karmaşık bir yapıya sahip olduğunu ifade ederek sözlerine başlayan Prof. Dr. Kumral, “Ülkemizde yaklaşık 1 milyar yıldan bugüne oluşmuş birçok taş türü ve kaya bulunuyor. Dünyada ne kadar çok kaya varsa, bunların birçoğunu Türkiye’de görmek mümkün. Jeolojik olarak karmaşık bir yapıya sahip olmak, Türkiye’de farklı türde minerallerin oluşmasına sebebiyet veriyor” diyor.
Son 20 yıldır Türkiye’de özellikle maden ve doğal taş sektörü alanında önemli gelişmeler yaşandığına dikkat çeken Prof. Dr. Kumral, bunu teknolojik yeniliklere ve artan ihtiyaçlara bağlıyor.
Türkiye’ye has özel taşlar
Türkiye’de pek çok farklı taş çeşidi bulunuyor. Bunların önemli bir kısmı işletiliyor. Yine sadece Türkiye’ye has özel taşlar bulunduğunu da vurgulayan Prof. Dr. Kumral şöyle konuşuyor:
“Batı Anadolu’da ‘diaspor’ dediğimiz alüminyum oksit bir mineralimiz var. Elmas kadar olmasa da elmasa yakın değerde bir taş ve sadece Batı Anadolu’da kristal ve süs taşı olarak çıkarılıyor. Yine Batı Anadolu ve Tokat civarlarında akik taşları bulunuyor. Dünyada başka bir yerde olmayan oltu taşımız var. Andız ağacının kömürleşmesinden kaynaklı olan nadir bir taşımız. Gerek tespih yapımında gerekse başka süs malzemeleri yapımında kullanılıyor.”
Eskişehir de doğal taşlar açısından zengin bir bölge. Nitekim lületaşı, mavi opal, kalsedon ve turmalin burada çıkarılan doğal taşlar.
“Türkiye’den çıkan özel taşlardan biri de kehribar” diyen Prof. Dr. Kumral, “Kehribar aslında çam ağaçlarının reçinesi. Ancak bu reçine milyonlarca yıl beklediği zaman bir cevhere dönüşüyor. Ülkemizde, dünya rezervlerinin yüzde 70’inden fazlasına sahip olduğumuz bor da bulunuyor” şeklinde devam ediyor.

Mimar Sinan’ın küfeki taşı
Türkiye mermer yatakları açısından da çok zengin bir ülke… Özellikle son 20 yıldır Türkiye’nin çok fazla gelişen bir mermer sektörü olduğuna değinen Prof. Dr. Kumral, sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Mermerin genel anlamda ismi ‘kesilip parlatılabilen taş’ demek. Ancak bunun bir sürü türü var. Mesela Burdur’da, Denizli’de bej renkli mermerlerimiz var ki bunlar dünyada kabul görüyor. Örneğin günümüzde maalesef işletilemeyen neredeyse bitmiş olan Hereke pudingi vardı. Eski camilere baktığınız zaman sütunlarda bunları görmek mümkün.”
Mimar Sinan’ın eserlerinde bolca kullandığı “küfeki taşı”nı da örnek veriyor Prof. Dr. Kumral. “Küfeki taşı Çatalca civarında Trakya’da bulunan içinde iri deniz kabukları, volkanik kütleler ve karbonat bulunan bir taş. Çıkarıldığı zaman elinizde kolayca parçalanabilme özelliğine sahip. Ancak birkaç ay güneş altında tuttuğunuzsa binlerce yıl dayanabilecek kadar önemli bir sertliğe ulaşabilen bir kaya” diyerek bu özel taş hakkında bilgi veriyor.

Bu noktada mermerle ilgili önemli bir bilgi de veriyor Prof. Dr. Kumral ve şöyle devam ediyor:
“Mermerin İngilizcesi ‘marble’dır. Dünyada ilk defa kesilip parlatılan taşlar Marmara Adası’nda bulunmuş. O yüzden Marmara Adası’ndan gelen bir tabirdir marble kelimesi. Bizim Marmara Adası mermerlerimiz tarih boyunca gerek Bizans gerekse diğer çağlarda kültürün beşiğini oluşturmuş. Bugün müzelere gidip oradaki heykellere baktığınız zaman antik heykellerin çoğunun beyaz mermerden olduğunu görüyoruz ki bunların çoğu Marmara Adası’ndan çıkarıldı.”
Sadece Marmara Adası’yla sınırlı değil mermer kaynakları. Afyonkarahisar İncehisar’da çıkarılan özel bir mermer türü daha var. Hatta buna Afyon şekeri ya da Afyon menekşesi deniliyor.
Süsleme de oluyor köprü de…
Denizli travertenleri de yine ülkemizde çıkarılan ve pek çok alanda kullanılan kayalar. Tarih boyunca hamamlarda, hanlarda; günümüzde ise duvar kaplamalarında, ıslak ve kuru zeminlerde kullanılıyor. Yine Elazığ’ın vişne rengi bir mermeri var ki o da tarih boyunca önemli alanlarda kendini gösterdi.
Türkiye’deki volkanik patlamalar sonucu meydana gelen ponza taşına da değinen Prof. Dr. Kumral, “Ponza, süngerimsi bir taş. Son zamanlarda ytonk yapımında ve hafif beton malzemelerde kullanılıyor. Türkiye’de Isparta, Kayseri, Nevşehir’de bu kayayı görebiliyoruz. Yine trona ise, Orta Anadolu’da Çayırhan ve Nallıhan taraflarında yer altında keşfedilen bir soda külüdür.”
Anadolu’nun dört bir yanında farklı kaya türleri bulunuyor. Bunların çok geniş bir kullanım alanı mevcut. Prof. Dr. Kumral, bu taş ve kayaların nerelerde kullanıldığını şöyle özetliyor:
“Bina yapımından tutun da ıslak, kuru zeminler veya süsleme ve heykelcilik sanatında bunları kullanabiliyoruz. Eskiden İtalya mermeri çok meşhurdu. Fakat Türkiye’deki mermerler onu geçmiş durumda. Çünkü biz artık her türlü taşı kesip, parlatıp farklı desenler vererek yapma imkanına sahip olabiliyoruz. Diğer bahsettiğimiz minerallerin çoğu da ekonomiye son derece önemli katkılar veriyor. Sonuç olarak bu taşlar kozmetikte, sanayide, ev yapımında hatta köprülerde bile kullanılabiliyor.”