Ellerini yıkamayı, dişlerini fırçalamayı kolayca öğrenen çocuklar, peki olumsuz duygularını “arındırmayı” biliyor mu? Fiziksel hijyen günlük yaşamın vazgeçilmez parçası. Ancak stres, kaygı ve öfke gibi duyguların “temizlenmesi” çoğu zaman ihmal ediliyor. Uzmanlara göre, erken yaşta kazanılan duygu farkındalığı ve öz şefkat, ilerleyen dönemde ruhsal dayanıklılığın temelini oluşturuyor.
Çocuk Psikoloğu Pınar Daldikler ile bu önemli konuyu masaya yatırdık. Çocukların duygusal dayanıklılığını artırmak, öfke ve kaygı gibi duygularla sağlıklı baş etmek için hangi adımların atılabileceğini sorduk.
Kendini olduğu gibi seven, kendiyle barışık, hatalarını kabul edip bunlarla yola devam eden, neye ihtiyacının farkında olan, neyi isteyip neyi istemediğini bilen insan yetişkin olduğunda duygusal anlamda strese karşı bağışıklık kazanmış oluyor.
Çocuk Psikoloğu Pınar Daldikler
“Duygusal hijyen de aynı titizlikle ele alınmalı”
Pandemi döneminde fiziksel hijyene gösterdiğimiz özeni hatırlatan Çocuk Psikoloğu Pınar Daldikler, duygusal hijyenin de aynı titizlikle ele alınması gerektiğini vurguluyor:
“Duygusal hijyen insanların psikolojik bir rahatsızlık hissetmemeleri için aldıkları önlemlere yönelik geliştirilen bir kavram. Her hangi bir sıkıntı, endişe ya da olumsuz bir duygu hissedilmesi gibi bir belirti olduğunda bunun psikiyatrik bir hastalığa dönmemesi için alınan önlemler…”
“Dışarıdan eve gelince elimizi yıkarız” diyerek fiziksel hijyen örneği veren Daldikler, aynı mantığı zihinsel ve duygusal hijyen için de uygulamak gerektiğini vurguluyor:
“Duygusal hijyen tabii fiziksel hijyenden biraz daha farklı olsa da temelinde yine kişinin kendini olumsuz duygu durumlarından koruması yatıyor.”
Bu yaklaşım, son yıllarda yurt dışında yapılan araştırmalarla da destekleniyor. Amerikan Psikoloji Derneği (APA) tarafından yayımlanan raporlara göre, çocukluk döneminde duyguları tanımak ve sağlıklı ifade etmek, yetişkinlikte depresyon ve kaygı bozukluklarının önlenmesinde kilit rol oynuyor.
Öfke ve kaygı yükünü hafifletmek…
Bilinçli veya bastırılmış olumsuz duygular, ruhsal sağlığın en büyük tehditlerinden sayılıyor. Pınar Daldikler, bu duyguların “ruhumuzdaki ağır yükler” olduğunu söylerken ebeveynleri uyarıyor:
“Hissettiğimiz bu duyguların tabii ilk önce hangi olaylar sonucunda yaşandığını anlamak önemli… Farkındalıksız büyüyen ya da düşünce ve duygularını ifade edemeyen bir bireyin ileriki yaşlarda öfke patlamaları, kaygı bozuklukları ya da depresyon gibi psikolojik rahatsızlık yaşamaları mümkün olabilir.”
Çocukların erken yaşta öfkeyi, stresi veya hayal kırıklığını doğru yönetmeyi öğrenmesi, gelecekte yaşanabilecek pek çok sorunun önüne geçebilir. Daldikler, “Hayat hiçbirimiz için hiçbir zaman linear bir şekilde ilerlemiyor” diyerek çocukların da doğal olarak öfke, korku ve çaresizlik yaşayacaklarını; bu duygulardan arınabilmek için önce hangi duyguyla karşı karşıya olduklarını fark etmeleri gerektiğini belirtiyor.
.jpeg)
Çocuklar ebeveyn rehberliği ile duygularını temizliyor
Fiziksel rahatsızlıkları önlemek için “ellerini yıka, yoksa hasta olursun” benzeri uyarılar yapan ebeveynlerin, duygusal sağlığı ihmal edebildiği bir gerçek. Daldikler, “Bunlar keskin cümleler” diyerek, ebeveynlerin asıl amacının çocuğa duygularını tanımayı ve yönetmeyi öğretmek olduğunu anımsatıyor:
“Ebeveynin bu anlamdaki amacı gelişim sürecinde çocuğun duygusal anlamda dayanıklı hale getirmek… Çocuk susadığında su içmeyi akışta nasıl ebeveynden öğreniyorsa yine duygularını ifade etmeyi de ebeveynini gözlemleyerek öğrenmesi en doğal olanı olacaktır.”
Öte yandan “Üzülme, ağlama, sinirlenme” gibi telkinlerin sıkça tekrarlandığı ev ortamlarında, çocuk duygularını ifade etmekten korkar hale geliyor. Daldikler bu noktada şöyle konuşuyor:
“Ailelerin bu yaklaşımları çocukların o duyguları hissetmemelerini değil o duyguyu ifade etmemelerine hatta duygularını ifade etmekten korkmalarına neden oluyor… Görülmek istenmeyen duygular da bir seviye sonrasında kendisini bazen fiziksel, bazen duygusal olarak ortaya çıkıyor.”
Daldikler, ebeveynlerin çocukla kurdukları iletişimde “aynalamayı” ihmal etmemeleri gerektiğini belirtiyor:
“Anne babanın da duygularına yönelik farkındalık düzeyleri önemli… Çocuklar bir olay yaşadığında ne hissedebileceklerine yönelik aynalama yöntemi uygulayabilirler. Örneğin, ‘Evet kardeşin seni çok kızdırdı. Ne kadar kızdığını görüyorum’ gibi…”
Öz şefkat ve farkındalık nasıl aşılanır?
Duygusal hijyen alışkanlıkları, yalnızca olumsuz duyguları yönetmekle sınırlı değil. Pınar Daldikler, öz şefkat ve duygu farkındalığının etkilerini de şöyle anlatıyor:
“Kendini olduğu gibi seven, kendiyle barışık, hatalarını kabul edip bunlarla yola devam eden, neye ihtiyacının farkında olan, neyi isteyip neyi istemediğini bilen insan yetişkin olduğunda duygusal anlamda strese karşı bağışıklık kazanmış oluyor.”
Bu sağlıklı içsel yapı, hem akademik hem sosyal hayatta çocuğun başarısını ve mutluluğunu destekleyen bir zemin hazırlıyor.