Türkiye dün, günün en güzel haberini, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın paylaşımıyla aldı.
Öğle saatlerine doğru “Milli muharip uçağımız KAAN ile ilgili çok önemli ve güzel bir gelişmeyi milletimizle paylaşmak istiyorum” diye söze giren Erdoğan, 48 adet KAAN’ın Türkiye’de üretilerek Endonezya’ya ihraç edileceğini duyurdu.
Açıklanmadı ama Türkiye’ye, toplamda 15 milyar dolara yakın (Bugünkü karşılığı 587 milyar lira) bir kazanım getirecek dev bir anlaşma bu.
Endonezya, 300 milyona yakın nüfusuyla, Dünyanın en kalabalık müslüman ülkesi.
Ekonomileri büyüyor, yakın gelecekte Dünya’nın ilk 10 ekonomisi arasında girecekleri yönünde simülasyonlar yapılıyor.
Tabi, güvenlik meselesi olmazsa olmaz bir önem taşıyor onlar içinde.
Pasifik bölgesinde artan gerilimin de etkisiyle kendi ordularını modernize etme yönünde bir program uyguluyorlar.
Ve bu büyük hedef doğrultusunda yönlerini bir süredir Türkiye’ye çevirmiş durumdalar.
MESAFELER UZAK, KALPLER YAKIN…
Endonezya’nın Başkenti Cakarta’ya ulaşmak uçakla 11 saat 40 dakika sürüyor.
Ancak ‘Kalpler’ arasındaki mesafe o kadar açık değil.
Endonezyalıların Türkiye’yi ne kadar yakın gördüklerini, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu ülkeye yaptığı ziyaret sırasında kendisine gösterilen olağanüstü ilgiden biliyoruz.
Orada iken Endonezya Devlet Televizyonuna konuşan Erdoğan, “Ben hayatımda böyle bir ilgi görmedim” şeklinde bir ifadeyle duyduğu memnuniyeti dile getirmişti.
Bu köşede Endonezya’nın Türkiye ve Türkiye’nin Savunma Sanayii’ne olan yakın ilgisinden söz eden birkaç tane yazı yazmıştım daha önce.
O yazılardan birinde, eski bir Savunma Bakanı olan şimdiki Cumhurbaşkanı Prabowo Subianto’nun, Türkiye’de Cumhurbaşkanı Erdoğan’la yaptığı görüşme sırasında, fazladan bir fırkateyn sözü alınca coşkuyla “Elhamdülillah” dediğini aktarmıştım.
Nisan ayında Antalya Diplomasi Formu için Türkiye’ye gelen Subianto’nun, Türkiye ile yürüttüğü yakın işbirliğinin kendisine girdiği seçimlerde %5 artı yazdığını söylediğini de bir kulis bilgisi olarak aktarmıştım.
Dünkü dev anlaşmanın ayak seslerini temsil ediyordu bir bakıma bu örnekler.
SSB BAŞKANI GÖRGÜN: 84 AY İÇERİSİNDE TÜM TESLİMATLARIN TAMAMLANMASI HEDEFLENİYOR
Savunma Sanayii Başkanı Haluk Görgün’le Antalya Diplomasi Formu’nda karşılaştığımızda ayaküstü biraz sohbet etmiştik.
Endonezya’nın KAAN’a olan ilgisinden o sohbetimizde heyecanla söz etmişti.
Şunu ifade etmem gerekiyor:
Mesaisinin önemli bir bölümünü dünyayı fellik fellik dolaşarak Türkiye’nin savunma sanayii ihracat kapasitesini artırma hedefi için harcayan Haluk Hoca’nın Endonezya ile KAAN anlaşmasına olan emeği ve katkısı çok büyük.
Dün, telefonla kendisine ulaştığımda, yapılan dev anlaşmanın getirdiği gurur ses tonuna da yansımıştı.
Endonezya Savunma Bakanlığı ile TUSAŞ arasında yapılan anlaşmayla alakalı olarak şu bilgiyi verdi Haluk Hoca:
“48 tane KAAN, sonrasında ilave 12 tane Türkiye’de üretilecek ve Endonezya Savunma bakanlığına sunulacak. 84 ay içerisinde tüm teslimatların tamamlanması hedefleniyor.”
“SAVUNMA SANAYİİNDE ÇALIŞANLARIN YAŞ ORTALAMASI 34.”
Böylesi stratejik bir alanda böylesi başarılar elde etmek, arkadan gelen güçlü bir siyasi rüzgar olması mümkün değil, başarılamaz.
O siyasi iradeyi ve kararlılığı da bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan temsil ediyor.
O siyasi irade geri çekilsin, ya da devre dışı kalsın, memleket, KAAN’ın üretilen parçasına “Kalorifer peteğine benziyor” diyen aşağılık kompleksi içindeki kimselerden geçilmez.
Şu diyeceğimi herkes not etsin:
Bu büyük ivmeyi yakaladıktan sonra Türkiye’nin savunma sanayii yolculuğunu baltalayıp sakatlayacak olan tek tehdit, mevcut siyasi iradenin gerilemesi, yahut memleketin 90’lı yıllarda olduğu gibi siyasi istikrarsızlık ortamına sürüklenmesidir.
Endonezya ile yapılan anlaşmaya göre bu ülkeye teslim edilecek olan uçaklarda milli imkanlarla üretilecek olan motor yer alacak.
Savunma Sanayii Başkanı Görgün, telefonla yaptığımız görüşmede, Türk firmalarının ihraç edilen ürünlerin servis kabiliyetleriyle alakalı da çok başarılı olduğunu ifade eden cümleler kurdu.
Şöyle bir teşbih yaptı:
Siz evinize çamaşır makinası alırken, sadece o makinanın özelliklerine bakmazsınız değil mi? Onun servisi nasıl? Güvenilir mi? Bir arıza çıktığında gelip onu giderebilecekler mi, o güveni size verebiliyorlar mı? Bunları düşünürsünüz.
Görgün, bu anlamda ihracatı yapılan Türk ürünlerinin kullanıcılar nezdinde yüksek bir güven seviyesine sahip olduğunu dile getiriyor, “Yüzümüz ak” ifadesini kullanıyor.
Bu bilgi o kadar kıymetli ki…
Şimdi düşünün mesela…
Endonezya ile devasa hacimli işler yapıyorsunuz.
Bir yerden sonra, ödedikleri paranın karşılığını görüp göremediklerini, ya da ne kadar görebildiklerini onlar kendileri yaşayarak takdir edecekler.
Alacakları ürünler, amaçlarına uygun bir işlev üretmezse, işin ucunda büyük hayal kırıklıkları da söz konusu olabilir.
Ama Haluk Hoca’nın söyledikleri, diğer müşteriler gibi Endonezyalıların da “İyi ki Türkiye ile yola çıkmışız” demelerinin mukadder olduğu mesajını şimdiden veriyor.
Önemli bir noktaya daha işaret ediyor Haluk Hoca:
Savunma Sanayii sektöründe çalışanların yaş ortalamasının 34 olduğuna vurgu yapıyor.
Bayramdan önce ziyaret ettiğimiz TUSAŞ’ta, Genel Müdür Mehmet Demiroğlu’da kendi şirketlerinde yaş ortalamasının 33 olduğunu ifade etmişti.
Bu bir bakıma Türkiye’nin savunma sanayii alanında kısa süre içerisinde elde ettiği müthiş sıçramanın bir yansıması.
Ama bir de bu perspektiften geleceğe bakmak gerekiyor.
Bu perspektiften bakınca, Görgün’ün bana söylediği gibi, bu birikimle önümüzdeki 30 sene içerisinde neler yapılabilecek neler.
Savunma Sanayii Başkanı Görgün, “Bu çalışanların önümüzdeki 30 yılda neler yapacağını bir de düşünmek lazım” diyerek, ufukta görünen büyük umuda gönderme yapıyor.
Savunma Sanayii ihracatında önümüzdeki yıllar, Türkiye açısından artık “Geometrik” şekilde büyüme potansiyeli sunuyor.
Endonezya’da yapılan dev anlaşma, bunun öncü haberlerinden biri olarak kabul edilebilir.
Cakarta’da gerçekleştirilen imza törenine Endonezya Cumhurbaşkanı Prabowo Subianto bizzat katılarak bu anlaşmaya verdiği önemi göstermiş oldu.
Bu büyük anlaşma, böylesi kritik meselelerde, mesafeler uzak olsa bile, kalplerin yakın olmasının ne kadar büyük kıymet arz ettiğini de göstermiş oldu.
Endonezyalıların emperyal niyetleri olan ülkeler yerine, dost ve kardeş diye gördükleri Türkiye’ye yönelmeleri, bunun açık bir işareti değil midir?