Dün, iki önemli anket sonucu geldi. Biri geçim, diğeri seçim ile ilgili…
Asal Araştırma, halka basitçe “geçinebiliyor musunuz” diye sormuş. Sonuçlar gerçekten üzücü.
İnsanların %53’ü “zar zor geçindim” diye cevaplamış.
%29,4 “geçinemedim, borç para aldım” demiş.
“Ekonomik zorluk yaşamadım” diyenler %9,5
“Geçindim, kenara para bile koydum” diyenler ise %4,2
Yani…
Geçim sıkıntısı çekmeyen insanların oranı sadece %13,7
%82 gibi büyük bir çoğunluk “geçim derdinde”….
Bir miktar yanılma payı bile olsa aradaki fark o kadar büyük ki… Halkın çoğunluğunun geçim sıkıntısı çektiği görülüyor.
Böyle bir araştırma yapılmasa da geçime dair bir sıkıntı olduğunu hepimiz biliyoruz. Son iki yıldır ücret artışları piyasa fiyatlarının çok gerisinde kalıyor. Özellikle kira, gıda ve ulaşım harcamaları vatandaşın belini büküyor.
Ancak çıkan rakamlar, bu işin sürdürülebilir olmaktan çıktığını gösteriyor. Geçim sıkıntısını bu kadar yaygınlaştığı bir toplumda bir noktadan sonra başat sorun ekonomi olmaktan çıkar, sosyal problemler baş gösterir. Daha doğrusu, sosyal problemler yapısal hale gelir.
Dünya, yoksulluk ve geçim sıkıntısı sebebi ile sosyal çürümeye uğrayan toplumların örnekleri ile dolu. Türk toplumu değerleri itibarı ile dirençli bir toplum ama, her toplumun bir kırılma noktası odluğunu unutmamak lazım.
İkici önemli araştırma Betimar’dan geldi. Söylediğim gibi, bir seçim araştırması. Katılımcılara, “Bu pazar seçim olsa oyunuzu hangi partiye verirsiniz” diye sorulmuş.
Ak Parti %33,2 ile birinci.
İkinci CHP, %29,8. Üçüncü MHP %9, dördüncü DEM %8,6.
Bunların ardından sırası ile üç milliyetçi parti geliyor: İyi Parti %5,3, Zafer Partisi %4,4, Anahtar Parti %2,9.
Bence bu iki anketi yan yana koyarak yorumlamak lazım…
Halkın büyük çoğunluğu “geçim sıkıntısı çekiyorum” diyor, yani ekonomik durumdan memnun değil. Ama aynı halk seçim olsa yine en çok Ak Parti’ye meylediyor.
Bunun tek izahı olabilir: Türkiye’nin muhalefeti başarısız ve güven vermiyor.
Halk, CHP’nin ekonomik sorunları çözebileceğine inanmıyor. Daha önemlisi, “CHP’yi seçersem eldeki bulgurdan da olurum” diyor.
Nitekim, çarşı pazar gezerken görüştüğüm insanlar da bu görüşü destekliyor. Bir yandan ekonomiden şikayet ederken diğer yandan “CHP’ye oye verirsek geçim sıkıntımızın yanına başka dertlerimiz de olur, eksik kalsın” diyor.
Anketlerden çıkan sonuç , Ak Parti için aynı anda hem büyük bir fırsata hem de ciddi bir riske işaret ediyor.
Ak Parti, en zayıf zamanında bile %30 bandının üzerine tutunmayı başarıyor. Şayet geçim sıkıntısını çözerse rekor oylar alması mümkün görünüyor.
Yok, emekli ve dar gelirlilerin geçim sıkıntısına bir çözüm bulamazsa ve karşısında CHP’den daha ciddi bir muhalefet, bir tür üçüncü yol ortaya çıkarsa o zaman da çok ciddi oy kaybına uğrayabilir.
Anketin en önemli çıktılarından biri de Terörsüz Türkiye sürecine karşı çıkan üç milliyetçi partinin %13’e yakın oy alması.
Hem İyi Parti hem Zafer Partisi hem de Anahtar Parti’de küçük artışlar var. Bu artışlar mutlak olarak küçük görünse de partilerin kendi oy bazına göre yüksek oranlara denk geliyor. Misal, aynı şirketin geçtiğimiz Nisan ayında yaptığı araştırmaya göre Anahtar Parti’nin oy oranı %1,1 imiş. Bugün %2,9. Bu, 2,5 katlık bir artış demek.
Dolayısı ile ekonomik sorunlar çözülmezse CHP değil ama bu milliyetçi partilerin kuracağı bir birlik seçmen için ciddi bir alternatif hale gelebilir.
ACAYİP BİR NEFRET TÜRÜ
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir grup mahkumu affetti. Yasalarımıza göre af, belirli koşullar dahilinde cumhurbaşkanının yetkisinde.
Nedir o koşullar?
Kocama, bunama, ağır hastalık.
Daha açık söyleyelim: Başkasının desteği olmadan yaşayamaz hale gelme, kendisinin kim olduğunu bilemeyecek kadar akli sağlığını yitirme ve ölümcül hastalığa yakalanma.
Bunlar, bir bireyin yaşam hakkı ile ilgili konular. Tüm gelişmiş toplumlarda bu halde bulunan insanlar, hapishanede tutulmuyor. Çünkü bu durumdaki insanları hapiste tutmak objektif bir ceza olmaktan çıkıp bir tür işkence anlamına geliyor.
Türkiye’de 1930 Almanya’sını aratmayan faşist bir güruh var. Sorsan solcular, sosyal demokratlar ama toplumun en acımasız en nefret dolu kesimini oluşturuyorlar.
Son marifetleri de affedilen insanların hüküm giydikleri suçları çarşaf çarşaf yayınlamak oldu. Cumhurbaşkanı katilleri, teröristleri affedip serbest bırakıyormuş gibi bir algı oluşturmanın derdindeler.
Erdoğan nefreti yüzünden insanlıkları yok olmuş. Sadece vicdanları değil akılları da körelmiş. Bu durumdaki kişileri affetmenin asıl sebebinin onlara iyilik yapmak değil toplumun vicdanını ve asaletini korumak olduğunu anlayamıyorlar.
Affedilenlerden bir tanesi 87 yaşındaki bir FETÖ hükümlüsü. Tek başına hayatını sürdüremeyecek denli düşkün/kocamış olduğu için affedilmiş. Tıpkı 85 yaşında cezası affedilen Çevik Bir gibi…
15 Temmuz’un can pazarın FETÖ ile diş tırnak mücadele edenler, şehitler verenler itiraz etmiyor; aynı gece bankamatik kuyruğuna girenler ise isyanda….
Bu az bulunur bir nefret türü. Çünkü nefret ettikleri şey FETÖ olmadığı açık… Büyüyüp büyüyüp sonunda insanlıktan çıkan ve kendine dönen bir nefretten söz ediyoruz.
Gaffar Yakınca / Haber7