Moda dünyası artık sadece güzel görünmekle sınırlı değil. Giyilebilir teknoloji, estetiğin yanı sıra hayatı kolaylaştıran yeniliklerle modayı tamamen yeni bir boyuta taşıyor. Kıyafetler artık vücut ısınızı takip edebiliyor, sağlığınıza destek olabiliyor ve performansınızı artırıyor. Üstelik bu yeni akım, moda endüstrisinin en büyük sorunlarından biri olan hızlı modaya da meydan okuyor.
Modanın geleceğini 25 yıldır sektörün içinde olan ve Türk Silahlı Kuvvetleri için de tasarımlar yapan Arzu Kaprol ile konuştuk.
Yeni nesil kumaşlar: Kendini onaran dayanıklı malzemeler
Kendini onaran kumaşlar, moda dünyasında devrim niteliğinde bir yenilik. Yanmaz, kesilmez ya da kendi kendini tamir edebilen malzemeler, geleceğin modasını şimdiden şekillendiriyor. Bu tür kumaşlar, sadece modaya değil, aynı zamanda çevreye de katkı sağlıyor. Arzu Kaprol, bu alandaki çalışmaları yakından takip eden isimlerden biri:
“Saf protein elyafından yapılan kumaşlar, kesildiğinde kendi kendini onarabiliyor. Bu teknoloji, kıyafetlerin ömrünü uzatırken aynı zamanda kullanıcıya ve çevreye fayda sağlıyor. Belki müziği yaratmak için kıyafetinize dokunmak, bir enstrüman gibi ses çıkartmanızı ve anlamlı bir ses çıkartmanızı sağlayabilecek. Belki de bir yastık sizin ortamınızı ısıtmak için genel bir ısıtma sisteminden daha ekonomik ve size fayda sağlayacak sistemler üretiyor olacak.”
Zorlu koşullar için tasarlanan giysiler
Giyilebilir teknolojilerin bir diğer kullanım alanı da zorlu koşullarda çalışanlar için tasarlanan kıyafetler. Arzu Kaprol’un Antarktika’da görev yapan bilim insanları için geliştirdiği kıyafetler, bu teknolojinin ne kadar geniş bir yelpazede uygulanabileceğini gösteriyor.
Bu kıyafetler, vücut ısısını takip eden ve gerektiğinde ısıtma sağlayan özelliklere sahip. Zorlu doğa koşullarında hayatta kalma şansı sunan bu inovasyon, giyilebilir teknolojinin ne kadar güçlü bir potansiyel taşıdığını bir kez daha kanıtlıyor.
“Antarktika’da çok farklı iklim koşullarında görev yapan Türk bilim insanlarının daha nitelikli kıyafetler giymelerini sağlamak, sadece soğuktan korumak değil ama yaşamsal verilerini de takip etmek, bedeni acil durumda ısıtabilmek, yaşamsal bir bağ kurabilecek kıyafetleri içten dışa inşa edebilmek ve bunun tamamını Türkiye’de yapabilmek çok anlamlıydı.”
Hızlı moda devri sona mı eriyor?
Tekstil sektörü, dünyanın en fazla çevresel zarar veren endüstrilerinden biri. Hızlı moda, birkaç kez giyilen kıyafetlerle sadece modayı değil, gezegenimizi de tüketiyor. Giyilebilir teknoloji ise sürdürülebilir bir gelecek sunma hedefinde. Artık kıyafetler, sadece güzel görünmekle yetinmiyor; aynı zamanda doğaya zarar vermeden üretilebiliyor ve uzun yıllar boyunca kullanılabiliyor. Arzu Kaprol da bu dönüşümün, modanın çevresel etkisini en aza indirebileceğini görüşünde:
“Hızlı moda dediğimiz alanda üretilen kıyafetler genel standart olarak 5 kullanım standardına göre üretiliyor. Bu şu demek, giydiğiniz bir beyaz tişört, 2 bin litre temiz su ile üretiliyorken siz onu sadece 5 kere giyiyorsanız, ödediğiniz bedel onun asla dünyaya olan maliyetini karşılar noktada değil. Buradaki dönüşüm de neyse ki başladı. Moda, doğayı tüketmek zorunda değil. Giyilebilir teknolojilerle birlikte, daha az kaynak tüketerek daha fazla işlev sunan kıyafetler tasarlamak mümkün. Bu, modanın geleceğinde önemli bir adım.”