İnsanlığı ilerleten hatalardan ders almaktır. İsrail yönetimi bugün, ABD’nin geçmişte yaptığı hataları tekrarlıyor. Moloz yığınları arasında zafer nidaları atıyor. Yardımları engellemenin, güvenliklerini sağlayacağı yanılgısına kapılıyor..
Oysa milletler zorlu süreçlerde birbirine kenetlenir. Yokluk içinde mücadele, toplumu hedefe odaklar. Tarih, işgale uğrayan halkların zaferleriyle doludur. ABD, Vietnam’ı işgal ederken bunu hesap edemedi. Teknoloji olarak çok daha geride olan bir ülke; coğrafyayı avantaja çevirerek Amerikan ordusuna kan kusturdu ve çekilmeye zorladı.
Washington bundan ders almadı. Önce Afganistan’ı işgal etti. Seneler boyunca Taliban’la savaştı. Afgan ordusunu eğitti, donattı, Taliban’a karşı yüzlerce hava saldırısı ve indirme operasyonu düzenledi. Peki sonuç ne oldu? Yine kesin bir zafer elde edemeden ülkeden ayrılmak zorunda kaldılar ve yönetimi Taliban’a bıraktılar.
Ardından aynı senaryo Irak’ta gerçekleşti. Koalisyon güçlerinin desteği ve son model savaş uçaklarının nokta atışlarıyla Saddam Hüseyin iktidardan uzaklaştırıldı. Ancak Irak’ta da sivil hassasiyeti gözetilmedi ve toplumsal nefret oluştu. Sonuç olarak güç boşluğu meydana geldi. Sünniler, Şiiler arasında çatışmalar yoğunlaştı. Terör saldırıları ve istikrarsızlık ortamı oluştu. Ve bölgede güç kazanan ABD değil, İran oldu.
FİLİSTİN HALKI DİRENİŞE KENETLENİYOR
İsrail bugün Filistin topraklarında benzeri bir politika izliyor. Yüksek teknolojisi ve silah gücüyle, Gazze’yi harabe kente çevirdiler. Hamas’ın ve İslami Cihat’ın liderlerine suikastler düzenlediler. Görünürde bu durum Tel Aviv’in güvenliğini artıracak operasyonların birer parçası. Ancak uzun vadede yalnızca direniş yangınını körükleyen kıvılcımlar.. Filistinlilerin siyasi hareket konusunda farklı görüşlere sahip olduğu aşikar.
Fetih yönetimini destekleyenler, Hamas’tan yana olanlar, seküler ve milliyetçi görüşler. Bu düşünceler farklı olsa da İsrail’in gerçekleştirdiği orantısız bombardımanlar hepsini bir çatı altında topluyor; mücadele…
Netanyahu iktidarı, İsrail’i kuruluşundan bu yana tarihin en kötü imajına sahip devleti haline getirdi. Bir Hamaslıyı etkisiz hale getirmek için yüzlerce sivili katletmenin normal olduğu görüşüyle hareket edildi. Harabeye çevrilen kent abluka altına alındı ve yardımların engellenmesiyle Filistinlilerin İsrail’le işbirliği yapması umuldu. Fakat gerçekliğin bundan uzak olduğunu görüyoruz.. Teknik anlamda, İsrail’in sahadaki kazanımlarını kabul etmemek hata olur. Ancak uzun vadede ülke güvenliğinin sağlanması noktasında günden güne bir bataklığa çekildiklerini de söylemek yanlış olmaz.
NETANYAHU KISA VADEDE ATEŞKES KARARI VERİR Mİ?
Netanyahu’nun aylarca süren saldırıların ardından geri adım atmak yerine cepheyi Yemen’e doğru genişletme çabaları ortada. Dolayısıyla Netanyahu’nun kendi iradesiyle ateşkese yaklaşacağını düşünmek yalnızca iyimser bir yaklaşım olacaktır. Netanyahu, İsrail içindeki huzursuzlukları bastıramasa da oluşturduğu korku atmosferi İsrail vatandaşları üzerinde yadsınamaz bir etki oluşturmuş durumda..
Çatışmaların sonunu görmeyen Aşkenaz Yahudileri, mali durumlarına da güvenerek İsrail’i terk etmeye başladı. Onların yerini savaşa daha fazla taraftar olan Mizrahiler alıyor. Aşkenazların ülkeden ayrılması İsrail’i uzun vadede ekonomik anlamda büyük sıkıntılarla karşı karşıya bırakabilir.
Dolayısıyla Netanyahu’nun uluslararası kamuoyu ve İsrail’in iç güvenlik birimleri tarafından ateşkes kararına zorlanması gerekebilir. Aksi halde, İsrail’de İslam karşıtlığı, bölge ülkelerinde Yahudi düşmanlığı körüklenebilir ki bu durum sonu olmayan bir savaş döneminin başlangıcı anlamına gelecektir.
Bartu Eken / Haber7