MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin yeni yasama yılının ilk TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, Gazze’deki soykırım ve insani felaketin dünyayı ayağa kaldırdığını söyledi.
Gazze’ye insani yardım malzemesi götürmek amacıyla yola koyulan Küresel Sumud Filosu’nun siyonist kuşatmayı sarstığını ve uluslararası sularda uğradığı terörist saldırıya rağmen direniş umutlarını kamçıladığını vurgulayan Bahçeli, “Alçakça gözaltına alınan 36’sı Türk vatandaşı 137 aktivistin yoğun girişimler sonucunda Türkiye getirilmesi müessir bir başarıdır ve emeği geçen kim varsa tebrik etmek hepimizin görevidir.” diye konuştu.
Birleşmiş Milletlerin üye ülke sayısının 193 olduğunu belirten Bahçeli, bunlardan 157’sinin Filistin’i tanıdığını dile getirdi.
“Soykırımcı İsrail tecrit edilmiştir.” diyen Bahçeli, Filistin’i tanıyan ülkelere teşekkür etti ve tebriklerini iletti.
ABD Başkanı Donald Trump’ın “Filistin’i tanımak Hamas’a ödüldür” sözlerinin önyargılı, basit, bayağı ve bağnazca olduğunu söyleyen Bahçeli, Hamas’ın terör örgütü olmadığını, İsrail’in gerçek manasıyla terör yöntemlerine başvuran “haydut devlet olduğunu” belirtti.
Hamas’ın, ülkesini, vatanını ve milletini savunan bir direniş örgütü olduğunu vurgulayan Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Hazırlanan 20 maddelik Gazze Planı günlerdir Türkiye ve dünya gündemindedir. Bu Plan’a Hamas’ın müspet yaklaşımı, ayrıca müzakereye yeşil ışık yakması en azından silahların susması, ateşkesin sağlanması, kısmi bir sükunetin vasat bulması adına memnuniyet vericidir. Fakat süreç engebeli, çetin, zorlu ve tuzaklarla doludur. İsrail ile Hamas arasındaki savaşı sonlandırması ve Gazze Şeridi’nde barış ortamının yeşermesine kapı aralaması, ümit edilen Plan’ın dolaylı müzakereleri için adres Mısır’dır. Bu müzakerelerde İsrail’in ne yapacağı, hangi sinsi yolları takip edeceği, Doha’ya benzer bir sabotajı yapıp yapmayacağı muammadır.”
“Vakit Gazze için kıyam vaktidir”
MHP lideri Bahçeli, Trump’ın Netanyahu ile görüşmeden önce Türkiye, Suudi Arabistan, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Ürdün, Endonezya ve Pakistan devlet ve hükümet başkanlarıyla bir toplantı düzenlediğini anımsatarak, bu toplantıda masaya yatırılan ve görüş birliğine varılan Gazze Planı’nda daha sonra değişiklikler yapıldığının, Pakistan Başbakanı tarafından bizzat açıklandığını hatırlattı.
Bahçeli, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Hatta Netanyahu Amerika’dan ayrılmadan İsrail ordusunun Gazze’den çekilmeyeceğini ilan etmişti. Şunu açık yüreklilikle ifade etmek gerekirse, İsrail hem insanlığın hem de barış umutlarının düşman odağıdır. Mısır’daki müzakerelerin kesintiye uğraması, İsrail’in savaş, şiddet ve soykırıma devamı halinde artık zora dayalı her türlü askeri seçenek meşru hale gelecektir. İsrail’in durdurulması masa başında olmuyorsa sahada ve silahla yapılması tarihin kırılma anı olarak karşımıza çıkabilecektir.
Dünya ve insanlık vicdanı, sayıları 20 bini aşan çocuk katliamına, toplamda 70 bine yaklaşan masum ölümüne daha fazla sabır gösteremeyecektir. Siyonist eşkıyalık ya barışa ‘tamam’ demeli ya da uluslararası veya bölgesel mahiyetli istikrar gücüyle Gazze zincirlerinden kurtarılmalıdır. Vakit Gazze için kıyam vaktidir, vakit vicdan ve merhamet vaktidir.”
Bu süreçte 2024 yılında önerdikleri, Türkiye, Irak, Mısır, Suriye başta olmak üzere bölge ülkelerinin teşebbüs ve tertibiyle kurulabilecek “Kudüs Paktı”nın daha da mühim bir anlam kazandığını söyleyen Bahçeli, İsrail ve Filistin arasında bir an önce ateşkes ilan edilmesi gerektiğini, “siyonist barbarlığın” işgal ettiği topraklardan çekilmesi gerektiğini dile getirdi.
Gazze’nin Gazze’lilere ait olduğunun herkesçe kabul edilmesi gerektiğini ifade eden Bahçeli, iki devletli çözümden başka yol kalmadığının altını çizerek, “1967 sınırlarına haiz olmak kaydıyla, başkenti Doğu Kudüs olan egemen, bağımsız ve coğrafi bütünlüğünü sağlamış Filistin devleti kabul edilmeli, Birleşmiş Milletler’e de tam üye yapılmalı.” diye konuştu.
Bahçeli, Gazzeli bebeklerin, çocukların, kadınların, yaşlıların, savunmasız insanların hakkını hukukunu savunmanın bir insanlık görevi olduğunu belirterek, Gazzeli mazlumların sesine ses olan, feryatlarına tercümanlık yapan, dünyaya da insani felaketin korkunç yüzünü süreklilik içinde haykıran Türkiye’nin tez ve söylemlerinin nihayet geniş kabul gördüğünü söyledi.
Bahçeli, bu konuda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a ve Cumhurbaşkanlığı Kabinesi’ne müteşekkir olunması gerektiğini kaydetti.
“Milletimiz Terörsüz Türkiye ile ilgili adım ve atılımların arkasındadır”
MHP Genel Başkanı Bahçeli, Terörsüz Türkiye’nin takip ve temininin devlet politikasına dönüşen milli ve tarihi bir hedef olduğunu vurguladı.
Bu hedefin can alıcı noktasının iç barış ve huzur ortamının sağlam ve sağlıklı esaslara bağlanması olduğuna işaret eden Bahçeli, “Türk ve Türkiye Yüzyılı, aynı zamanda barış, huzur ve kardeşlik yüzyılıdır. Milletimiz Terörsüz Türkiye ile ilgili adım ve atılımların arkasındadır. Kaldı ki bu hedefe ulaşılmasıyla birlikte kazanan Türkiye ve Türk milleti olacaktır. Menfi ve mütereddit çevrelerin uydurmalarına, iftirayla bezenmiş muhal ithamlarına ne itibar edecek ne de kale alacak hiç kimse yoktur.” ifadelerini kullandı.
Bahçeli, Terörsüz Türkiye hedefini bütüncül zaman telakkisinin izdüşümünde kombine ve kolektif bakış açısıyla ele aldıklarını, hayatın ve hadiselerin her veçhesine ışıklar salacağına, yeni bir diriliş momenti olacağına inandıklarını söyledi.
Ön yargıların düğümlerini çözmek istediklerini belirten Bahçeli, “Katılaşmış ve kapanmış diyaloglara daha üst bir uzlaşma kümesinde canlılık kazandırmanın amaç ve arzusundayız. Şayet varsa buğulanan ve buzlanan toplumsal münasebetler ağını birlikte yaşama ve yaşatma temelinde karşılıklı anlayış, saygı, sevgi, fedakarlık, empati ve bağlılıkla yeni baştan kuracağımızı değerlendiriyoruz. Kim ki ‘Terörsüz Türkiye’den rahatsızsa bir kuraklık, bir karanlık, bir acziyet içindedir.” değerlendirmesinde bulundu.
Hedefin büyük olduğunu, taviz, tehir ve teslimiyetin ise asla olmayacağını vurgulayan Bahçeli, göreceli anlaşmazlıkları önce çoğaltıp sonra körükleyen, ardından da düşmanlıklara dönüştürmek için fitne yayan iç ve dış hıyanet şebekesinin çarkının kırılacağını dile getirdi.
Türkiye’nin kutlu bir doğumun arifesinde olduğunu dile getiren Bahçeli, şöyle konuştu:
“Bu doğumun sancıları olabilir, yanlış anlamalar olabilir, bazen sinirler de gerilebilir, hatta temaslar zayıflayarak mesafeler açılabilir. Fakat sabır, sebat ve soğukkanlılıkla vatan ve millet sevgisinde buluşmamız, aydınlık ve ortak bir geleceğe yürüme kararlılığımız her soru ve sorunla başa çıkmaya kafidir. Yeter ki samimiyet ve dürüstlük rotasından ayrılmayalım. Yeter ki dağılmamızı ve bölünmemizi kurgulayan muhasım koalisyona karşı hep birlikte ve kardeşçe göğüs gerelim.”
Bahçeli, farklılıkların ortak bir dinamizme çevrilebileceğine işaret ederek, değerlendirmesini şöyle sürdürdü:
“Benzerlikleri bulup daha da sivriltmenin yanında meşhur bir filozofun şu tespit ve teklifine de kulak vermek yararlı olacaktır ki, o mezkur teklif şu şekildedir, ‘İnsanların, milletlerin veya grupların ortak noktalarına odaklanmak yerine, onları birbirinden ayıran, genellikle önemsiz görünen sayısız küçük farklılıkları nasıl bereketli hale getirebileceğimizi düşünmeyi öneriyorum.’ Korkuları bir kenara bırakalım, korkulukları yıkıp geçelim.
Nifak yayanları, dedikodu tacirlerini, algı operasyonuyla vakit geçirenleri, yabancılara kuklalık yapanları gündemden sürüp çıkaralım. Milli ve üniter devlet çatısı altında kardeşliğimizi ve ekmeğimizi hep birlikte büyütelim. İşin gerçek manasına bakarsanız, milliyetçilikten bihaber olan zevatın yine milliyetçilik nam ve hesabına bize iftiralar atması, akıllara zarar iddiaları gündeme taşıması bizi yıldırmak şöyle dursun daha da şevklendirmekte, yüreklendirmektedir. Doğru bir yolda olduğumuzu teyit etmektedir.”
“En doğru ve güvenli bir yol haritası belirlenmeli”
MHP Genel Başkanı Bahçeli, TBMM’de kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonunun faal halde olduğunu ve toplumun her kesimiyle istişarelerini sürdürdüğünü aktardı.
Komisyonun 14. toplantısının yarın gerçekleştirileceğini bildiren Bahçeli, “İhtiyaç duyulan siyasi ve hukuki düzenlemelerin yapılabilmesi için geniş ve gerçekçi mutabakat ve müzakere zemini oluşmalıdır. Meseleye doğrudan veya dolaylı müdahil herkesin söyleyeceği bir fikir veya düşüncesi vardır. Bunları dinleyip en doğru ve güvenli bir yol haritası belirlenmelidir. Gördüğümüz kadarıyla ve aldığımız bilgiler çerçevesinde böyle yapıldığını da mütalaa etmekten memnuniyet duyuyor, komisyonda görev alan tüm milletvekillerimize teşekkür ediyorum.” ifadelerini kullandı.
Partisinin, “Asırlık Birlik, Sonsuz Kardeşlik” temasıyla düzenlenen “Terörsüz Türkiye İçin Milli Birlik ve Dayanışma Buluşmaları”nın 9 ayrı bölgede başarılı bir şekilde tamamlandığını kaydeden Bahçeli, “Yurdumuzun tamamına ulaştık, her insanımıza temas etmeye çalıştık, sivil toplum kuruluşları, mesleki örgütler, muhtarlarımız, yöre insanlarımızla görüştük. Çok şükür dava arkadaşlarımızın ve teşkilatlarımızın saha çalışmalarından çok iyi geri dönüşler aldık.” dedi.
Bahçeli, bu toplantıların takip ve temininden sorumlu olan Teşkilat İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Edip Semih Yalçın’a, milletvekillerine, MYK ve MDK üyelerine, belediye başkanlarına, il ve ilçe başkanları ile tüm dava arkadaşlarına teşekkür ederek, çalışmalarını ara vermeden sürdüreceklerini belirtti.
MHP lideri Bahçeli, “Hayırlı Günler Komşum Ziyaretleri” kapsamında “Derdin Derdimiz Sohbet” toplantılarıyla vatanın tamamında saha çalışmaları ile yüz yüze temas ve görüşmeleri yoğunlaştıracaklarını bildirdi.
Türkiye’nin istikbal ve istiklal haklarını mutlaka muhafaza edeceklerine işaret eden Bahçeli, “Milletimizin her ferdi muhteremdir. Biz’in içindeki sayısız ben’ler milletimizin güzelliği ve zenginliğidir. Hiç kimseyi ayırmadan, ayrıştırmadan, dışlamadan, ötekileştirmeden bunun da ötesinde bir ve eşit görerek yeni yüzyılda mucizelere imza atacak sosyal, siyasal ve ekonomik doğruluş iradesini ihyasının peşindeyiz.” ifadelerini kullandı.
“Amaç hasbidir, harbidir, haysiyetlidir ve hakikat temeline dayalıdır”
Terörsüz Türkiye’nin amacına işaret eden Bahçeli, şunları kaydetti:
“Türk ile Kürt arasına saçılmak istenen emperyalizm menşeli nifak tohumlarının çürütülmesi, bu kutlu kardeşlik hukukunun arasına dikilmek istenen ayrımcılık bariyerlerinin yıkılıp atılması, ‘Terörsüz Türkiye’ hedefinin asıl ve esas amacıdır. Nitekim amaç hasbidir, harbidir, haysiyetlidir ve hakikat temeline dayalıdır. Kürt kardeşlerimizin terörle uzaktan yakından bağ ve bağlantısı yoktur. Farklı saik ve sebeplerle aldanıp kandırılan, fakat suça karışmamış, silahlı bir eylemde bulunmamış kim varsa gelip ailesiyle kucaklaşmalıdır. Silah varsa siyaset yoktur. Siyaset olacaksa, siyaset yapılacaksa silahların tamamı yakılmalıdır. Bizim kaybına göz yumacağımız, heba ve israf edeceğimiz tek bir insanımız yoktur.”
Bahçeli, Türkiye Cumhuriyeti’nin haşmetli, bunun yanında şefkatli olduğunu vurgulayarak, “Cumhuriyet’in yeni yüzyılında milli birlik ve dayanışma ruhumuzun gücüne güç katmamız gerekmektedir. Nitekim Kürt kardeşlerimin fazilet ve feraseti, iç ve dış komploları püskürtecek seviyededir. Biz hep birlikte Türkiye’yiz, hepimiz Türk milletiyiz. Ayrılıkçı emeller, ayrımcılığa tahrik ve teşmil eden entrikacı hevesler çöpe atılacaktır. Bu coğrafyada var olmanın, hür ve müstakil yaşamanın gerek ve yeter şartı da budur. Enginde yolunu şaşırmış, zahiresi tükenmiş, üstelik güvertesi su almaya başlamış bir geminin yolcuları olmaya ne niyetimiz ne de merakımız vardır.” diye konuştu.
Devlet Bahçeli, millet olmak demenin, mihnet ve melanete yüz çevirmek, kültür, demokrasi ve tarih sacayağında bayraklaşmak demek olduğunu vurgulayarak, “Türküyle Kürdüyle, Alevi’siyle Sünni’siyle Türk milleti çok şükür bunu başarmıştır. Kürt kardeşlerim terörün en fazla ceremesini çeken, bedelini en çok ödeyen, ağır sonuçlarına ziyadesiyle katlanan hazin ve hüzün dolu bir maziye sahiptir. Bu maziyi parlak bir gelecekle tamir ve telafi etmek öncelikli sorumluluğumuzdur.” değerlendirmesinde bulundu.
“Pazarlık içinde değiliz”
“Eğmeden bükmeden söylemeliyim ki PKK’nın kurucu önderliği elini taşın altına koymuştur.” ifadesini kullanan Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü:
“27 Şubat Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nın hitamında PKK 12 Mayıs’ta silah bırakmış ve örgütsel varlığını lağvetmiştir. 11 Temmuz’da bir grup PKK’lı silahlarını yakmıştır. Ne var ki Suriye’nin kuzey doğusunda tesir alanı bulunan SDG/YPG henüz silah bırakmamış, 27 Şubat İmralı çağrısına riayet etmemiştir. Halbuki İmralı’nın çağrısı PKK’nın yanı sıra bölücü terörün tüm bileşenlerini kapsamaktadır. En azından bizim anladığımız böyledir, yorumumuz budur, doğrultu da budur. Beklentim şudur, PKK’nın kurucu önderliği SDG/YPG’ye direkt aynı mahiyet ve muhtevada bir çağrıda bulunarak, Şam yönetimiyle imzalanan 10 Mart tarihli mutabakata uyulmasını istemelidir.
Esad rejiminin devrilmesinden sonra ilk kez yapılan Halk Meclisi seçimlerinin demokratik istikrar içinde yeni dönemin, yeni siyasi ve toplumsal mekanizmanın ağırlık merkezi olması yönünde fikir birliği hasıl olmuşken Rakka, Haseke ve Süveyda’nın bunun dışında kalması 10 Mart Mutabakatı’nın ruhuyla çelişmektedir. Gerekirse Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nda görev yapan milletvekillerinden bir grup İmralı’ya giderek yüz yüze görüşme sağlamalı, mesajlar ilk ağızdan alınmalı ve kamuoyuyla paylaşılmalıdır.
Bunda çekinilecek bir husus görmüyorum. Bizi bağlayan açıklama 27 Şubat İmralı açıklamasıdır. Bu açıklamanın güncellenerek daha detaylandırılması ve çerçevesinin genişletilmesi hayırlı gelişmelere yol açacaktır. Bu sebepten dolayı 27 Şubat açıklamasının da tam arkasında durmaktayız. Terörsüz Türkiye, tereddütsüz Türkiye’dir. Terörsüz Türkiye, güçlü ve güvenli Türkiye’dir.”
Bahçeli, Terörsüz Türkiye’nin, muasır ve müreffeh Türkiye’nin müjdesi olduğunu, terör sorununu çözeceklerini ve bölücülük damarını kesip atacaklarını kaydetti.
Siyasi, ekonomik ve hukuksal reformlarla toplumsal ahenk ve adaleti tam manasıyla inşa edeceklerini ifade eden Bahçeli, şöyle devam etti:
“Şehit ailelerimiz kaygılanmasın. Gazilerimiz korkuya kapılmasın. Onların başlarını kesinlikle öne eğdirmeyeceğiz. Pazarlık içinde değiliz. Al-ver sürecine tamamıyla kapalıyız. Türkiye’nin egemenlik hukukunu, Cumhuriyet’in kurucu ve kuruluş felsefesini zayıflatacak hiçbir yanlışın içinde Cumhur İttifakı olarak yer almayız, alamayız, almayacağız. Maksadımız milli birlik ve kardeşliğimizi, bunun yanı sıra iç cephemizin tahkimini ve taçlanmasını sağlamaktır. Yaşasın Türk milleti, yaşasın ve payidar olsun Türkiye Cumhuriyeti.”
Bahçeli, yeni yasama yılının ilk TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, yeni yasama yılının hayırlı olmasını dileyerek TBMM’nin ilk başkanı, Türkiye Cumhuriyeti’nin banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere 105 yıl içerisinde Gazi Meclis’te görev yapan ve ebediyete irtihal eden milletvekillerini andı.
TBMM’nin Türk milletinin gözbebeği, iradesinin tecelli mekanı olduğunu söyleyen Bahçeli, milletin verdiği vekalet görevini demokrasi ahlakına ve tarihsel anlamına müzahir şekilde taşımanın ve temsil etmenin TBMM’de bulunan her milletvekilinin başlıca sorumluluğu olduğunu belirtti. Bahçeli, “TBMM, boykot ve protestolara sahne olacak, ucuz ve uçuk ayak oyunlarına alet edilecek, egoları şişkin, hırs ve ihtirasları kabarık siyasi tufeylilerin tahrip ve tahriklerine maruz kalacak bir yer değildir. Yeni yasama yılının açılış oturumuna sudan bahaneleri öne sürerek katılmayan, Sayın Cumhurbaşkanımızın konuşmasına tahammülsüzlüğün yanında aziz milletimizin iradesine saygısızlıkta üst bir faza geçen CHP gene baltayı taşa vurmuştur.
Dipsiz çelişkilerde bocalayan CHP, gafil cüretkarlığıyla yanlışı savunacak basit ve baya gerekçelere sığınmayı, devamında bunlarla avunmayı tercih etmiştir. Elbette kendi düşenin ağlamaya, dövünmeye sızlanmaya hakkı yoktur. CHP’nin sadece sayın Cumhurbaşkanımızı, sadece Meclis’imizi değil, esasen Türkiye’yi ve Türk milletini yok saydığı ortadadır. İnanıyorum ki bu seviyesizliğin demokratik sonuçlarına da eninde sonunda katlanacaktır.” ifadelerini kullandı.
“O fotoğraf, Türkiye’nin fotoğrafıdır”
Meclis’in açılışı dolayısıyla 1 Ekim’de yapılan özel oturumunun hemen ardından TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un davetine icabet eden parti genel başkanlarının yan yana oturmasının, cepheleşmeden muzdarip milleti umutlandırdığını söyleyen Bahçeli, iktidarın ve muhalefetle birlikte yer aldığı fotoğrafın milli iradenin özlemlerinin yansıdığını belirtti.
Her partinin, her milletvekilinin, her siyaset insanının “Türkiye sevdası” ortak paydasında buluştuktan sonra üstesinden gelemeyeceği hiçbir sorunun olmadığını vurgulayan Bahçeli, “Görüşlerimiz farklı olabilir, fikirlerimiz ayrı olabilir, bunları temin ve teşmil eden siyasetlerimiz de başka olabilir ama hepimiz Türk milletinin evladıyız, mensubiyetinden de onur ve şeref duymalıyız. Gerektiği ve şartlar öyle geliştiği takdirde sesimizi değil yalnızca sözümüzü yükseltmeliyiz. Yapmak varken yıkmanın ne manası vardır? Kucaklaşmak varken kutuplaşmanın kime ne faydası olacaktır? Yapıcı olmak duruyorken yakmanın, kırmanın, diyalog köprülerini havaya uçurmanın, sorarım sizlere getireceği ve sağlayacağı nelerdir?” diye konuştu.
“Cumhuriyet Halk Partisi’nin siyaseti mefluç ve meşruiyet zaafıyla malul sakat bir siyasettir.” diyen Bahçeli, bu siyaset kusurunun millete vereceği hiçbir şeyin olmadığını söyledi. Bahçeli, şunları kaydetti:
“Özgür Bey’in Meclis’teki malum o fotoğraf karesiyle ilgili günlerdir süregelen söz, değerlendirme ve temelsiz eleştirileri esasen içten içe derinleşen bir kıskançlığın, gittikçe ağırlaşan nedamet psikolojisinin alegorik şifresidir. Samimiyetle ifade etmeliyim ki, o fotoğraf Türkiye’nin fotoğrafıdır. Her şeyden evvel Cumhuriyet Halk Partisinin sürüklendiği çıkmaz sokağın, içine girdiği korku tünelinin, çırpındıkça battığı rüşvet ve yolsuzluk çamurunun elbette siyasi sonuçları olacaktır. Özgür Bey’in Sayın Cumhurbaşkanımızla ilgili sözde meşruiyet sorunu imal ve icat etmek yerine partisinin ve şahsının ne kadar meşru bir çizgide durduğuna kafa yorması akıbeti ve mahiyeti bakımından akla en yatkın seçenektir.
Egemenliğin ve meşruiyetin yegane kaynağı büyük Türk milletidir. Söz milletindir, karar milletindir, irade milletindir, hüküm milletindir. Eğer millet haricinde meşruiyet arayışlarına tenezzül edip, teşne olabilecek mandacı siyasetçilerin izini sürmek isteyen çıkarsa tavsiyem ve temennim doğrudan CHP’ye bakmaları, orayı kurcalamalarıdır. Zira kurcaladıkça Mavi Vatan’a masal ve safsata diyen işbirlikçiler çıkacaktır. Kurcaladıkça Karabağ zaferinden rahatsız olan devşirmeler görülecektir. Kurcaladıkça yabancı medyaya Türkiye’yi şikayet eden, yabancı ülkelerden aman dilenen, niye bizi görmüyorsunuz diye çığlıklar atan ciğersizlerin eşkali belirlenecektir. “
“İddianamelerin süratle ikmal edilerek adil yargılama sürecinin derhal başlaması da samimi dileğimizdir”
Camdan evi olanların komşuya taş atmadan önce çok iyi düşünmesi ve makus bir hesap hatasından uzak durmaları gerektiğini söyleyen Bahçeli, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ABD ziyaretine ilişkin sözlerine tepki gösterdi. Bahçeli, şu ifadeleri kullandı:
“Özgür Bey’in, Sayın Cumhurbaşkanımız ABD’de Türkiye’yi onurla ve takdir edilecek boyutlarda temsil ederken İsrail’in sesi olması, ülkemizi kötüleme yarışına tevessül etmesi kelimenin tam anlamıyla çarpıklıktır. Cumhurbaşkanımız Birleşmiş Milletler kürsüsünü vicdan mahkemesine dönüştürüp mazlumların tercümanı olurken Özgür Bey’in ‘Netanyahu’yla kayıkçı kavgası yapıyorlar’ sözü unutulmayacak siyasi bühtandır. (ABD Başkanı Donald) Trump’tan randevu dilenenlerin Filistin’in kardeşi olamayacaklarını söylemesi ayıptır, günahtır ve yalandır. Özgür Bey’in nasıl bir dolduruşa getirildiği, kimlerin tuzağına düştüğü az çok malumumuzdur. Nitekim kendisine ve partisine yazık etmiştir.
Birleşmiş Milletler 80’inci Genel Kurulu’nda dünya Türkiye’yi konuşmuşken Özgür Bey ve CHP yönetimi freni boşa almış, şarampole yuvarlanmıştır. Siyonist-emperyalist esaretin altına giren CHP’dir. Hep dedim, yine diyorum, bu CHP’den hiçbir halt olmaz, olamaz. CHP’nin mahkeme kapılarına yüz sürmesi öncelikle kendi iç meselesidir. Ne var ki bu partiyi kasıp kavuran siyasi kriz günbegün çıta yükseltmektedir. Mahkeme kararları, YSK’nın çıkışları, karşılıklı suçlamalar bölünme aşamasına doğru kayan bir CHP tablosunu gün yüzüne çıkarmaktadır. İtirafçı CHP’lidir, iddia sahibi CHP’lidir, müşteki CHP’lidir, fail CHP’lidir. Ne tuhaf, CHP’de kılıçlar çekilmiş, ortak akıl kaybolmuştur. CHP yönetiminin her önüne geleni suçlaması doğru ve omurgalı bir tavır değildir. Aynada başka bir şey görmek istiyorlarsa aynayı değil aynanın karşısındaki görüntüyü değiştirmeleri en makul tercihtir.”
CHP’nin “istikrarsızlığının, tarihsel çizgisinden derin kopuşu”nun Türk siyaset ve demokrasi hayatını olumsuz etkileyeceğini ifade eden Bahçeli, CHP’nin içinde kaos içinde bulunduğunu, bu durumunun Türk siyaseti, partinin geleneği ve geleceği açısından esef verici, yürek yaralayıcı olduğunu söyledi.
Bahçeli, “CHP’nin hesabını vermesi gereken hatta yüzleşmesi kaçınılmaz olan korkunç nitelikli rüşvet ve yolsuzluk iddiaları vardır ve ortadadır. Özgür Bey’in savcı ve hakimlerimizle uğraşması, her vahim iddiayı siyasileştirerek karalaması, meydan meydan dolaşarak zehir aşılaması suçluluk psikolojisinin yansımasıdır. İstanbul Büyükşehir Belediyesi rüşvet ve yolsuzluğun pençesinde, ekosistemin esareti altındadır. Yüzleşmek için özgüven, gerçekleri kabullenmek için de siyasi ahlak ve dirayet gerekmektedir. CHP’nin belediyelerde dönen gayrimeşru ilişkilerin hesabını vermesi şarttır. Türk yargısına güvenimiz tamdır, iddianamelerin süratle ikmal edilerek adil yargılama sürecinin derhal başlaması da samimi dileğimizdir.” değerlendirmesinde bulundu.