Bahçeli’nin açıklamalarından satır başları şöyle:
“İsrail’in dünyaya meydan okuduğu artık netleşmiştir. Bu terör devletine karşı silah ambargosu yetersizdir. Kınama mesajlarının bağlayıcılığı yoktur. İsrail’i durdurmak için acilen kuvvet kullanmak gerekmektedir. Birleşmiş Milletler (BM) bu tarihi ve ertelenemez görevi üstlenmek ve katiller sürüsünü cezalandırmak zorundadır. 2 Ekim’de İran’ın fırlattığı füzelerden sonra süreç iyice kızışacaktır. TBMM’de yapılacak kapalı oturum yerinde bir karardır. İsrail üzerimize gelirse bu hain cüretinden dolayı bin pişman edileceğini yedi düvel hatırında tutmalıdır. Türkiye Cumhuriyeti bunu yapacak güce sonuna kadar sahiptir Birleşmiş Milletler bu tarihi ve ertelenmiş görevi derhal üstlenmek ve katiller sürüsünü cezalandırmak zorundadır”.
“Siyaset bir savaş biçimi değildir”
“Nereye gideceğimizi bilmiyorsak yolun hiçbir ehemmiyeti yoktur. Attığımız adımlar boşluğa düşmeden, geriye gitmeden sürekli ileri doğru olmalıdır. Bunu yaparken sağ duyudan ayrılmamak lazımdır. Geçmişte siyasetin doğru olması kadar zamanın da doğru olmasına vurgu yapmıştım. Bize göre doğru siyaset, buluşturan yakınlaştıran, kavuşturan, kutupları aşındıran ahlaklı siyasettir. Doğru siyaset sorumluluk duygusunu ilke edinen, akıl dolu siyasettir. Bekamıza namlu çevrilmişken, karanlık niyetlerin çevremizde nöbete girdiği zamanda milli birliği zinde tutmak doğru siyasetin vazgeçilmez erdemidir. Bu erdeme bağlıyız. Biz siyaseti bir savaş biçimi olarak ele almıyoruz.
Biz siyaseti kriz ve gerilim süreci olarak tanımlamıyoruz. Sınıflı toplum yapısını reddediyoruz. Siyasette kimse ile kategorik olarak alıp veremeyeceğimiz bir şey yoktur. Sert ya da yumuşak tavrımız fertlerin fikirleri ile sınırlıdır. Özel hayatlarından ziyade ne söylediklerine, neyi hedeflediklerine bakıyoruz.
Meclis’imizin dostlarımıza güven hasımlarımıza korku verecek şekilde çalışması böylesi dönemde elzemdir. Siyasi rekabeti artırma teşebbüslerine izin vermemeliyiz. İçinde bulunduğumuz coğrafyalar kırbaç yerken Türkiye’ye yönelik azgın iştahları nasıl görmezden gelelim? Siyonist caniliği hangi hakla yok sayalım? Yangının kapımıza dayandığı ortadayken hala birbirimizin açığını aramakla vakit mi kaybedelim? Bu hakikate sırtımızı dönemeyiz.”
“Uzattığım el milli birlik mesajıdır”
“DEM sıralarına giderek elimi uzattım. Uzattığım el milli birlik ve kardeşliğimizin mesajıdır. Uzattığım el ilk Meclis’in ve cumhurbaşkanımızın meşale gibi yanan aydınlığıdır. Gelin Türkiye partisi olun, milli birliğimizde kenetlenin teklifidir. Biz gelişigüzel, anlık olarak el uzatmayız. Biz durduk yere el vermeyiz. El sıkmanın merakına teşebbüs etmeliyiz. DEM’e düşen sorumluluk uzanan elin kıymetini anlaması ve eşik olarak değerlendirmesidir. Siyasetimiz günü kurtarma çabası değildir.
Özgür Bey’in özel hayatı ile ilgili iddialar siyasetimizin konusu olamaz. FETÖ taktiklerinin, şerefsiz hamlelerin tamamen karşısındayız. Biz CHP siyaseti ile ilgiliyiz. Bunun dışında ne söylenirse söylensin kulaklarımızı kapattık. Bel altı vuruşlar, izansız ispatlar ne işimize gelir ne de gündemimize girer. Kara kampanyalar çirkin dedikodular ayağımızın altındadır ve bizim için yok hükmündedir. Başka türlüsü hem insani hem ahlaki değildir. Duruşumuzdan başka anlamlar çıkarmak zırvalıktır. Özgür Bey’in MHP’ye saldırması, siyaset dışına savrulması bizimle ilgili atıp tutması hakkaniyetle bağdaşmayan seviyesizlikti. Biz siyaseti adam gibi yapma gayretindeyiz. Bizim el sıkışmamızı normalleşmeye bağlayan Özgür Bey yine yanılmaktadır. Büyük resme odaklanmalıyız. Kimse ile tarla davamız yoktur. Sıcak gelişmelerin hafife alınır, kenara atılır yanı kalmamıştır. Çünkü Türkiye’miz sınırlar haricinden anormal tehdit sarmalındadır. Kısır çekişmelerle meşgul olursak mahşer günü ne yapacağız. Çaresiz kaldık boynumuzu eğdik mi diyeceğiz?”