26. Ağır Ceza Mahkemesince Marmara Cezaevi Kampüsü karşısındaki duruşma salonlarında görülen duruşmaya, 15’i tutuklu 19 sanık ve tarafların avukatları katıldı.
İzmir’de cezaevinde bulunan 1 sanık ise Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile bağlandı.
Söz verilen tutuklu sanık Cemile Türk, ağlayarak yaptığı savunmasında, casus kelimesinin ne olduğunu bilmediğini iddia etti.
Babasının kendisine karşı zalimlik yaptığını ve 14 yaşında evlendirildiğini ileri süren sanık, “Çocuklarımın babası da çok zalim birisi. Ben çocuklarımı geçindirmek için insanlardan yardım aldım. Dükkandan bozma bir evde oturuyorum, gündelik temizlik işleri yapıyordum. Ben suçsuzum herhangi bir suç işlemedim, sadece yardım aldım başka bir şey yok. İddianamede eşim dolayısıyla burada olduğumu anladım, beni darbettiği için onu karakolda şikayet etmiştim, bildiğim kadarıyla korktuğu için Almanya’ya gitti” diye konuştu.
Mahkeme başkanının, Western Union’dan gelen para transferlerinin kime ait olduğunu sorması üzerine Cemile Türk, “13 yıldır Türkiye’deyim. 9-10 yıldır kartım bulunmaktadır. Benim okumam yazmam yok. Facebook üzerinden gördüğüm kişilerden yardım istedim, sesli mesaj gönderdim. Hasta kızım var, onu hastaneye götürdüğümde kızımın fotoğrafını yardım etmeleri için insanlara atıyorum. Paylaşımlarımın altına numaramı ekliyorum. Onlar da bana, ‘İsmini, kimliğini gönder. Sana para göndereceğiz bize dua et’ diyerek para gönderdiler. Telefonumda yardım istediğim çok numara var” ifadelerini kullandı.
“Bana çalıştığı şirketin Avrupa istihbaratıyla ilişkileri olduğunu anlattı”
Tutuklu sanıklardan Ahmed Alostaz da Türkiye’ye iktisat alanında doktora yapmak için geldiğini, bu süreçte Türkçe ile üniversitede verilen kurslara katıldığını belirtti.
Bir süre sonra Türkiye’de ticaretle uğraşmaya başladığını, şirket kurduğunu ve buradan ürün alarak Arap ülkelerine satmaya başladığını ifade eden sanık, 2017’de Muhammed Matar isimli kişiyle tanıştığını, bu kişinin kendisine Eskişehir Osmangazi Üniversitesine doktora yapmak amacıyla geldiğini söylediğini aktardı.
Alostaz, Matar’ın da bir süre ticaretle uğraştığını ancak daha sonra başka bir şirkette elektrik mühendisi olarak çalışmaya başladığını dile getirerek, “Ben ev alıp İzmir’e taşındım. Bir süre bu kişiyle hiç görüşmedik. İzmir’e ziyaretime geldi. Ben onu gördüğümde panik halinde olduğunu hissettim. Bana çalıştığı şirketin Avrupa istihbaratıyla ilişkileri olduğunu anlattı. Ben de ‘Hamas’a veya Türk yetkililere bunu bildirebilirsin’ dedim. Daha fazla bilgi vermedi ve İzmir’den ayrıldı. 2019’dan beri şirketim var, 5 milyon dolardan fazla ihracat yaptım” şeklinde konuştu.
Muhammed Matar’ın doktorasını bitirdikten sonra ailesiyle Filistin’e gittiğini söyleyen sanık Alostaz, mahkeme başkanının Matar ile aralarındaki para transferlerinin ne olduğunu sorması üzerine, “Ben iki üç kez ev aldım, araba aldım ondan borç almış olabilirim” yanıtını verdi.
Tamamlanan savunmaların ardından duruşma, sanıkların avukatlarının beyanlarıyla devam ediyor.
İddianameden
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede, 16’sı tutuklu 20 sanığın, Türkiye’de ikamet eden yabancı uyruklulara yönelik İsrail Dış İstihbarat Servisi MOSSAD adına “uluslararası casusluk” faaliyeti yaptıkları belirtiliyor.
İddianamede, MOSSAD’ın birimi İÇOM’un, hedefindeki kişilerin bilgilerini ele geçirebilmek için sanıklarla haberleşme uygulamaları ile sosyal medya hesapları üzerinden iş ilanları vererek temas sağladığı, sonrasında da kendilerine ait 7 farklı numarayla sanıklarla iletişime geçtiği kaydediliyor.
Sanıklarla kesinlikle görüntülü veya sesli arama yapılmadığı belirtilen iddianamede, İsrail istihbarat biriminin, uzaktan kaynak temini ve sahadaki hedeflerine yönelik araştırma, keşif, fotoğraf, video doküman, takip, darp, yaralama, soygun, adam kaçırma gibi taktik bazda işler yapmayı amaçlayarak sanıklardan yararlandığı aktarılıyor.
İddianamede, sanıkların, İsrail istihbaratının hedef aldığı Filistin vatandaşı ve Hamas bağlantılı kişilerin adresleri ile görüntüleri dahil olmak üzere gizli bilgilerini ele geçirdikleri, sonrasında da bunları İsrail istihbarat görevlileri ile paylaştıkları belirtiliyor.
Sanıkların yaptıkları işler karşılığında İsrail istihbaratından özellikle terör örgütleri tarafından kullanılan “havale”, “kripto para” ve “Western Union” sistemi üzerinden para aldıkları da iddianamede yer alıyor.
Özellikle İsrail’in hedefindeki kişilerin toplu olarak bulundukları ve yaşadıkları yerlerin tespit edilmeye çalışıldığı belirtilen iddianamede, “Dolayısıyla bir sonraki aşamada bu şahısların infaz edilmesi ve kaçırılması da dahil farklı eylemlerin gerçekleşebileceği değerlendirilmektedir. Ayrıca dosya kapsamında yer alan MASAK raporları da incelendiğinde şüphelilerin bu faaliyetleri kapsamında menfaat temin ettikleri ve suç karşılığında da kazanç sağladıkları da aşikardır” ifadeleri kullanılıyor.
İddianamede, sanıklar Abdalla Akkad, Abdelrahman Ahmed Mahmoud Ahmed Elsobky, Abdurrahman Gabbeş, Adı Alfunekh, Ahmed M. A. Alostaz, Ahmet Furkan Alalmış, Amal Sallamı Ep Sıala, Cemile Türk, Halid Heney, Hazem Mounır Amın Elgayyar, Hazım Abdelradı, Khalel Ibrahım Younus Basheer, Kadir Aydın, Luey Mektebi, Mahmud İzzettin, Mohamad Ahmad, Morched Sıala, Muhammed Bilik, Muhammed Ali Veys ve Muhammed Nur Derviş’in, “zincirleme şekilde siyasal veya askeri casusluk” suçundan 18 yıl 9’ar aydan 45’er yıla kadar hapisle cezalandırılmaları talep ediliyor.