Kendisini “dirilişçi” olarak tanımlayan genç bir şair arkadaşım aradı. “Duydunuz mu? Sezai Karakoç’un heykelini yapmışlar” dedi. Öfkesinden sesi titriyor, bu konuda bir basın açıklaması yapmamızı istiyordu.
Konudan haberim olmadığını CHP’lilerin neden böyle bir işe giriştiğini anlamadığımı söyledim. Heykel deyince aklıma hemen o kesim geldi. Çünkü Türkiye’de en uzman oldukları alan heykelcilikti.
Arkadaşım gülerek yok abi onlar değil bizimkiler yapmış, dedi. Şaşkınlığım bir kat daha arttı. Çünkü bizimkiler diyebileceğimiz kişilerin üstadın heykelini yapmak gibi bir gaflete düşmeleri kabul edilebilir bir durum değildi.
Sezai Karakoç’u tanıyan seven okuyan binlerce insana üstad hakkında neler yapılmalıdır diye sorulsa heykeli dikilmelidir diyen bir kişi bile çıkmaz. Bu nasıl akıl tutulmasıdır anlamak mümkün değil.
Her millete nasip olmayacak bir hazineyi hovardaca tüketmenin vebali ağır olur. Geride yüzyıllarımızı aydınlatacak derinlikli bir külliyet bırakan düşünce adamını magazinel bir şekilde anmak en sonunda da heykelini dikmek mirasyedilikten başka bir şey değildir.
YAPILMASI GEREKENLER
Diriliş mimarının daha iyi anlaşılması ve yol açıcı fikirlerinin yeni nesillere taşınması konusunda yapılması gerekenler konusunda henüz bir adım atılmadı.
Birbirinin benzeri ve tekrarı olan sempozyumlardan başka bir şey yapılmadı. Koparışlara maruz bırakılan büyük kırılmalar yaşayan İslam milletine yeniden bir medeniyet perspektifi sunan üstattan istifade etmek noktasında ortada esaslı bir çalışma yok.
Hâlâ bir üniversitemizde kürsü kurulmadı, adına bir enstitü açılmadı.
Yapılması gerekenleri yapmayıp yapılmaması gerekenleri yapmak coğrafyamıza has bir hastalık olsa gerek.
Ömrünü büyük bir ideale vakfeden ve bin yıllık ömrü olsa yine de davasından taviz vermeyeceğini beyan eden ilkeli bir öncüdür Karakoç. Kaleme aldığı eserlerde sadece Türk toplumuna ya da İslam alemine değil bütün insanlığa seslenmektedir.
Bu sebeple kitaplarını farklı dillere çevirerek fikirlerini dünyaya taşımamız gerekirken heykel dikmek hâlâ onu anlamaktan uzak olduğumuzun da işaretidir.
PUTLARI KIRA KIRA
Sezai Karakoç’un bütün ömrü putları yıkmakla putlaştırılmış kişilerin zararlı fikirleriyle mücadele etmekle geçmiştir. Daha lise yıllarındayken Büyükdoğu’da yüzden fazla şiir arasından seçilip yayınlanan şu şiir onun duruşunu net şekilde göstermektedir:
‘İlim: merdiven daya
Çık aya
İman: al eline bastonu
Sonu
Sonsuza yürü
Sürü sürü
Putları kıra kıra
Var (var)a”
Heykel dikmek hayatı büyük bir ciddiyetle yaşayan Karakoç’un kemiklerini sızlatır ruhunu muazzep kılar.
Üstat hayattayken böyle girişimlere asla müsaade etmemiş hemen müdahale etmiştir. Benzer bir durumla ilgili Muhterem Prof. Dr. Durmuş Günay’ın şu hatırası dikkat çekicidir:
“Bir sabah saat 7:30 civarında beni aradı. Durmuş, Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi’nin bahçesine benim büstü koymuşlar, doğru mu bakar mısın dedi. Ben de orada tanıdığım bir hocayı aradım.
Lütfen üniversitenin kampüsüne bakar mısın böyle bir büst var mı dedim. Biraz sonra döndü. Evet hocam var dedi. Bunun üzerine rektörü aradım. Daha sonra Milli Eğitim Bakanı da olan Mahmut Özer rektör idi. Kendisini aradım. Üstadın büstün derhal kaldırılmasını istediğini söyledim. Bunun üzerine kaldırıldı.’’
HASSASİYET SAHİBİ
Belediyelerin heykelini dikmesini bırakın adını bir kütüphaneye vermelerine bile mesafeli duruyordu.
Bir belediye başkanıyla Diriliş Yayınlarında kendisini ziyaret etmiştik. Başkan hürmetlerini arz ettikten sonra Üstadı hakkında düzenlediğimiz programa davet etti.
Karakoç her zamanki inceliğiyle nazik bir şekilde katılamayacağını söyledi. Başkan programlara katılmama sebebini sorunca, “Birine katılırsak diğerlerine neden katılmadığımızı izah etmek durumunda kalırız, ayrıca katılamadıklarımıza da nezaketsizlik olur” dedi.
Bunun üzerine başkan adını ilçesinde bir kütüphane ya da kültür merkezine vermek istediğini söyleyince ona da sıcak bakmadığını belirtti. Çünkü dedi bir başkanın verdiği ismi başka bir parti kazanınca hemen kendi dünya görüşüne göre değiştiriyor. Böylelikle adı kurumlara verilen şahsiyetlerin isimleri rencide edilmiş oluyor.
Meselelere böylesine hassasiyetle yaklaşan Müslüman bir mütefekkirle ilgili çalışma yapmak isteyen belediyelerimiz kılı kırk yarmalı ucuz işlerden uzak durmalıdır.
Unutulmamalı ki bir gencin eline üstadın bir kitabını tutuşturmak bin heykel yapmaktan daha hayırlıdır.
YANLIŞTAN DÖNÜLMELİ
Müslüman şahsiyetlerle ilgili bu anlamsız heykel vakası sürekli yaşanıyor maalesef. Daha önce de Trabzon’da Necip Fazıl’ın, Arapgir’de Fethi Gemuhluoğlu’nun bizim dediğim adamlarca fütursuzca heykelleri dikilmişti.
Neyse ki merhumların hayırlı halefleri heykellere itiraz ederek kaldırtmışlardı.
Sezai Karakoç heykeli diken belediyemizin bu yanlışta ısrar etmesi durumunda üstadın yeğenlerinin ve Yüce Diriliş Partisi yetkililerinin hukuki çerçevede gerekeni yapacaklarına inanıyorum.
Cenab-ı Allah iktidar ve imkân verdiği seçilmiş kullarına onları yanlış yapmaktan alıkoyacak liyakat sahibi donanımlı danışmanlarla birlikte birazcık da feraset versin İnşallah.
Mahmut Bıyıklı / Haber7